Biz Metin Biçer'in Öğrencileriyiz
(Hakan Yozcu) 23 Nisan 2016 |
Unutulamayan Dönemler |
| |
Bir 23 Nisan günüydü. Erdoğan ile anlaşmıştık. Sinemaya gidecektik. Ben, babamdan harçlığımı almıştım. Erdoğan'ın ise sinemaya gidebilmesi için çalışması ve bilet parasını çıkarması gerekiyordu. Bu nedenle boya sandığına sarılmıştı.
Kadirli'nin tam merkezinde Çamlı Kahve denilen meşhur bir yer vardı. Neredeyse bütün Kadirli halkı oraya gelirdi. Yan tarafta Ara Çayhaneler denilen T biçiminde bir sokak vardı. Bu sokak, tamamen çayhanelerle doluydu. Günün her saati insan doluydu. "İğne atsanız yere düşmez derler" ya işte öyleydi. |
|
"Bir Okkaya Bir Önge" Herkese Göre
(Hakan Yozcu) 20 Mart 2011 |
Çağdaş Sanat |
| |
İlke Susuzlu, oyundan bir iki gün önce çok farklı bir reklam tarzı uygulayarak, izleyicileri salona çekiyor. Mağusa’nın hareketli trafik köşelerinde tüm oyuncularıyla birlikte ellerinde pankartlar, afişler ve üzerlerine giydikleri oyunun tişörtleriyle varlıklarını duyuruyorlar. Yoldan geçenler ister istemez merak ediyorlar. Tüm görevliler, yoldan geçenlere güler yüzle bakıyor ve onlara sesleniyorlar. El sallıyorlar. “Tiyatromuza buyurun” diye bağırıyorlar. Bu hareketleri benim çok hoşuma gitti. Bizde belki ilk defa yapılıyor böyle bir uygulama. |
|
"Muhteşem Yüzyıl" Üzerine
(Hakan Yozcu) 7 Nisan 2011 |
Sinema ve Televizyon |
| |
Tavrım Merve Hanım’a değil. Yanlış anlaşılmasın. Hak ediyorsa mutlaka görev almalıdır. Ama o kadar konservatuvar ve sinemacılık mezunu becerikli gençler dururken, ve iş bekliyorlar iken neden Merve demekten de kendimi alamadım doğrusu.
|
|
Dışardakiler
(Hakan Yozcu) 7 Nisan 2011 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Oyunun geri planında olan hemşire ve hastabakıcı erkek var. Oyunda fazla görevleri yok. Arada bir görünüyorlar. Aralarında bir ilişki olduğu hemen anlaşılıyor. Hemşirenin burada kıyafetiyle dikkatleri çektiğini belirtmeliyim. Güzel bir fiziğe sahip. |
|
Salaklar Sofrası
(Hakan Yozcu) 23 Nisan 2011 |
Çağdaş Sanat |
| |
22 Nisan Gecesi Vadili'de özel bir geceye davet aldım. Özel diyorum, çünkü gerçekten özel bir gece oldu benim için... |
|
Neredesin Necati?
(Hakan Yozcu) 24 Nisan 2011 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Oyun sonrası konuştuğumuz yönetmen Sami Yakar, oyun için şunları söyledi: “ Geçen yıl “Papaz Kaçtı” oyunumuzla büyük beğeni ve takdir topladık. Bu, bizi daha iyi oyunlar çıkarmamız için kamçıladı. Amacımız, seyircimizle sanatın güzelliğini paylaşmak, onlarla bir gönül köprüsü kurabilmekti. Bir süreliğine de olsa onları, hayatın günlük sıkıntılarından uzak tutmak istedik |
|
Uluslararası 27. Denizli Amatör Tiyatro Festivali"nin Ardından
(Hakan Yozcu) 24 Mayıs 2011 |
Çağdaş Sanat |
| |
Geçtiğimiz günlerde Denizli’de yapılan 27. Uluslararası Amatör Tiyatro Festivali’ne katıldık. Gerçekten büyük bir organize idi. Benim, bu festivale üçüncü katılmam idi. Daha önce de oyuncu ve gözlemci olarak iki kez katılmıştım. Bu sefer ise Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olarak konferans vermeye davet edilmiştim. Seve seve gittim. Çünkü Denizli’yi ve Denizlileri çok seviyordum. |
|
(Hakemlere) Lütfen Biraz Dikkat
(Hakan Yozcu) 30 Mayıs 2011 |
Sevgi ve Nefret |
| |
köy kulüplerinde durum bu. Onlar, sadece spor yapmak istiyor. Boş vakitlerini olumsuz yerlerde değil sahalarda geçirmek istiyor. Gençliği, barlardan, discolardan ve kumarhanelerden kurtarmak istiyor.
|
|
Kendi Kendimize Yapıyoruz
(Hakan Yozcu) 8 Haziran 2011 |
Günlük Olaylar |
| |
KKTC’de insana ve insan hayatına saygı vardır. Yaşam bir daha ele geçmez. Kıbrıs Türkü bunun bilincindedir. Hiç bir işinde sahteciliğe kaçmaz Kıbrıs Türkü. Özü gibi sözü de doğrudur. Kendisi gibi işi de doğrudur. |
|
Sağlıklı Çevre, Sağlıklı Yaşam
(Hakan Yozcu) 8 Haziran 2011 |
Doğa ve Uzay |
| |
Eskilerin Enasır-ı Erbaa diye adlandırdıkları “ Hava, su, ateş ve toprak” insan yaşamında en büyük dört etkendir. Bu dört etken yaşam kadar önemlidir. Önemlidir çünkü bunlardan biri olmasa yaşam da olmazdı.
O halde bunlara dikkat etmek ve temiz olmasını sağlamak insanın kendi elindedir. Özellikle su, hava ve toprak her geçen gün daha da kirlenmeye yüz tutuyor ve bu nedenle önemli bir kısmı kullanılamaz hale geliyor.
|
|
Koşkoş Hazine Peşinde
(Hakan Yozcu) 16 Ekim 2011 |
Çağdaş Sanat |
| |
Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları, gelenek haline getirdiği sezona çocuk oyunu ile başlama düşüncelerini, yine hayata geçiriyor. Amaç, geleceğin bilinçli seyircilerini hazırlamak, daha, küçük yaşlarda tiyatro sevgisini aşılamak ve çocukları tiyatro konusunda eğitmek |
|
Renkler ve Gölgeler
(Hakan Yozcu) 30 Ekim 2011 |
Çağdaş Sanat |
| |
1941 yılında Cihangir Köyü’nde doğmuş. Güzel sanatlara ilkokul yıllarında ilgi duymuş. Liseyi bitirdikten sonra Türkiye İş Bankası’nda çalışmaya başlamış. 1960 yıllarında bir arkadaşı ile “Uyarı” isimli sanat dergisi çıkarmış. Aynı yıllarda Güzel Sanatlar Derneği’nin Türk Sanat Müziği saz heyetinde görev almış. Burada ud çalmış. Tanıştırıldığı bir ressamın yüreklendirmesiyle resme başlamış. Çalışmaları sürüp gitmiş.
|
|
Ayıp Ettik
(Hakan Yozcu) 4 Aralık 2011 |
Çağdaş Sanat |
| |
Cinsellik toplumumuzda hep bir tabu olarak kalmış bir konu. Konuşulmuyor, tartışılmıyor, hakkında görüş belirtilmiyor. Oysa insan yaşamında bir gerçek olgu. Vazgeçilmez bir unsur.
|
|
Cezaevine Gündoğdu
(Hakan Yozcu) 9 Nisan 2012 |
Toplum ve Birey |
| |
Onlar kader mahkumları. Onlar bir şekilde ceazevine giren ve tutuklulukları boyunca toplumdan soyutlanmış; dışarıya hasret, güne hasret, dosta, arkadaşa, yarenliğe hasret, bir merhabaya hasret, ötekileştirilmiş mahkumlar. |
|
Nkl'de Bir Başka Olur Sanat
(Hakan Yozcu) 14 Mayıs 2012 |
Çağdaş Sanat |
| |
Oyun, bir yaz sıcağında Lefkoşa’dan tatil için köye giden bir ailenin içine düştüğü komik durumu ele alıyor. Köy yerindeki insanların dışarıdan gelen kişilere bakış açılarını değişik bir biçimde anlatıyor. Evde kalmış bir kızın durumu, annesinin onu mutlaka biriyle evlendirmek istemesi konu ediniyor. |
|
12. Direklerarası Titaro Ödüllerinin Ardından
(Hakan Yozcu) 16 Haziran 2012 |
Çağdaş Sanat |
| |
Daha oyuna başlarken hedefimiz bu yönde olmuştu. Ciddi bir çalışmanın ürünüydü bu ödüller. Tam bir ekip çalışması içine girdik. Herkes yüreğini koydu oyuna. Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın, bildiğimiz yoldan sapmayacaktık. Doğru dediğimiz şeylerin peşinden koşacaktık. Öyle de yaptık. |
|
Cezaevinde Tiyatro
(Hakan Yozcu) 29 Haziran 2012 |
Günlük Olaylar |
| |
Gerçekten de hayatlarını dört duvar arasında geçiren kader mahkûmları için çok anlamlı bir isim Gündoğdu. Çünkü onlar hep dört duvar arasındalar ve gün bu dört duvar arasına hiç geçmiyor neredeyse. Hep karanlık, hep acı, hep hüzün…
Onları bu acıdan, bu karanlıktan, bu hüzünden bir nebze de olsa kurtarmak gerekti. Onların da insan olduklarını, ruh taşıdıklarını, duyguları olduklarını ve birer kalp taşıdıklarını hissettirmek lazımdı.
|
|
Çocukluğumun Kadirli'sindeki Bayramlar
(Hakan Yozcu) 19 Ağustos 2012 |
Günlük Olaylar |
| |
Belki de o günlerin unutulmaması bu güzel insanların o sıcacık dostluklarından, karşılıksız sevgilerini paylaşmalarından ileri geliyordu. O çocuk yüreğimle bu insanlara karşı gerçekten büyük saygı ve minnet duymuştum |
|
Gavun Değil ki Koklayasın
(Hakan Yozcu) 21 Şubat 2013 |
Çağdaş Sanat |
| |
Oyun mezarlıkta başlıyor. Eşinin ölmesiyle ağıtlar yakan kadının vasiyetname okunduktan sonraki aldığı tavır görülmeğe değer doğrusu. Çünkü kendisine yeteri kadar miras kalmadığını öğrenince bu defa ölen eşin ardından söylenmedik laf kalmıyor. |
|
Facede Tavla Sahtekarları
(Hakan Yozcu) 6 Ağustos 2013 |
Güven ve Güvensizlik |
| |
Facede tavla oynuyorsanız gözü açıklara dikkat etmek zorundasınız. Siz masumane bir şekilde hoşça vakit geçirmek için oynuyorsunuz. Ama onlar sizin bu masumiyetinizden faydalanıp haksız kazanç elde ediyorlar. Ve kısa bir süre sonra ciddi bir gelir elde ediyorlar. |
|
Bir Ağır Yürek İşçisi: Nursev Eser Yıldırım
(Hakan Yozcu) 28 Eylül 2013 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
İzmirli Şair Sayın Nursev Eser Yıldırım bıkmadan usanmadan şiir yazan bir sanatçı. Büyük bir cesaretle ve azimle duygularını dile getiriyor. Tabii yine büyük bir cesaretle bunları bir kitapta da topladı.
Şiirlerini büyük bir keyif alarak okuyorum. Zaten kendisi de kendini bir şair olarak değil “En ağır yürek işçisi” olarak görüyor. Bu da çok yüce bir düşünce bana göre. |
|
Adana Gazilerinden Öğrencilere Yardım
(Hakan Yozcu) 10 Aralık 2013 |
Çocuk Yetiştirme |
| |
Adana’da eğitim gönüllüsü gazilerimiz Gazi Sebahattin Aslan öncülüğünde çok hayırlı ve çok güzel bir iş yapıyorlar. Eski kırtasiye, plastik, demir hurdalar ve mavi kapakları toplayarak bunları paraya dönüştürüyor. Karton, gazete, dergi, pet şişeler, kola kutusu, meyve suyu kutusu, süt ambalaj kutuları, eski atıl durumda olan kitaplar vs toplayarak geri dönüşüm fabrikasına satıyorlar. Elde edilen paralarla kırsal kesimlerdeki okullarda fakir öğrencilere defter, kalem, silgi ve çeşitli kırtasiye ürünleri alıp veriyor. Böylece kırsal kesimdeki yoksul öğrencilere eğitim desteği sağlamış oluyorlar.
|
|
Saltanat Hırsı
(Hakan Yozcu) 14 Şubat 2014 |
Tarihsel Olaylar |
| |
Dizide Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’ın ve Sadrazam’ın oyunlarıyla galeyana geldiği, doldurulduğu ve yanlış yönlendirmeleriyle bu kararı verdiği sunuluyor.Burada da şunu soramadan yapamıyor insan: Bir Cihan Padişahının gerçekleri araştırmadan, bilmeden, sırf birilerinin yönlendirmesiyle böyle çok önemli bir kararı alması ne kadar doğru? Böyle bir cihan padişahının istihbaratı olmaz mı? Veya bu kadar zayıf mı olur? Tabi bunlar tarihin karanlık sayfalarında kalmış olaylar. Gerçeği belki de o anı yaşayanlar bilecek. Burada da şu sorulmadan edilemiyor. Bu kurmacayı yapanlar, neden gerçeğe yakın yapmıyorlar filmi. Koca bir hükümdarı neden bu kadar basit, düşüncesiz ve iki kişinin sözüyle hareket eden, iktidar uğruna evlat kaatili olan biri olarak gösteriyor. Gerçekten de Koskoca bir Cihan Padişahı halkın gözünün önünde nefret edilecek bir duruma düşürülüyor. Peki bu anlayış ne kadar doğru?
|
|
Asrın Projesi
(Hakan Yozcu) 6 Mart 2014 |
Günlük Olaylar |
| |
Ve su... Hayatın şartlarından biri... Eskiler hep “Su hayattır” demiş. Gerçekten de doğru demiş. Suyun olmadığı bir hayat düşünülemez. Susuzluk demek, mikrop demek, kirlenmek demek, kokmak demek, ölmek demek... İnsan en fazla 3 gün dayanabiliyor susuzluğa... Çünkü vücudumuzun dörtte üçü su... İşe bakın ki dünyamızın da dörtte üçü su |
|
Eylem Bir Haksa
(Hakan Yozcu) 6 Mart 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Terminalin hemen kavşağındaki çembere geliyorum. Trafik alabildiğince yoğun... Dikkatli olmak gerekiyor. Araba kullanmak için sanırım biraz da hüner gerekiyor. Çünkü ister istemez bu yoğunluk karşısında insan ürperiyor. Kaza her an “Merhaba” diyebilir sana...
|
|
Şehit Tuncer İlkokulu"ndaydık
(Hakan Yozcu) 6 Mart 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Leyla Ulubatlı Hanımefendi’ye teşekkürlerimizi sunmak için bir plaket yaptırdık ve yanında bir buket çiçekle Şehit Tuncer İlkokulu’na gittik. Çünkü Leyla Hanım orada çalışıyor. Okul Müdürü Güven Varoğlu Bey’in odasında kendilerine teşekkür edip hediyelerini verdik.
|
|
Babaannem 100 Yaşında
(Hakan Yozcu) 6 Mart 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Oyunda baba rolünde Deniz aslım evin geçimini temin edebilmek için insanüstü bir çaba harcıyor sanki. Ama yetmiyor. Diğer taraftan kardeşi Çiko, sanatçı bir ruha sahip olmasından dolayı çalışmıyor. Çünkü onun işi sanat. O, bir bestekar. Mutlaka beste yapması gerekiyor. Ama nedense hep yan gelip yatıyor. Büyük bir tembellik içinde. Çalışmamak için her türlü dalavereye baş vuruyor. |
|
Gazimağusa Sanat Tiyatrosu Ödülleri
(Hakan Yozcu) 12 Mart 2014 |
Günlük Olaylar |
| |
Dombula sözcüğü Tombalanın Kıbrıs Türk Ağzındaki söyleniş biçimi. Oyun yazarı İlke Susuzlu oyunu “Kıbrıs Türk Toplumunda bozulan değer yargılarına ve boş vermişlik duygusuna sessiz kalamayacağım için kaleme aldım. Bu oyun, benim iç çığlığım. Sizlerin de duymasını istedim” diyor.
|
|
İstanbul Devlet Tiyatrolarını Davet Ettik
(Hakan Yozcu) 19 Mart 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
2. Dereceden İşsizlik Yanığı” tek kişilik bir oyun. Berkay Tulumbacı rol alıyor. Berkay Tulumbacı , Kıbrıs kökenli bir sanatçı. Lefkoşa’da doğmuş. Liseyi Lefkoşa’da bitirmiş. Konservatuvarı Türkiye’de tamamlamış. B itince de şansını İstanbul’da denemiş, burada kalmış ve çok da başarılı olmuş.
|
|
Sahnelerde 39 Yıl
(Hakan Yozcu) 19 Mart 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Zalihe Susuzlu da işte bu tür kişilerden biri... Usta bir oyuncu... Sevdalı bir tiyatrocu...
Sahnelerde tam 39 yıl geçirmiş... 1963 Baf doğumlu... 1976 yılında tiyatroya başlamış. Maraş Emek Tiyatrosunda uzun süren bir çalışma dönemi geçirmiş. Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nda da sözleşmeli olarak çalışmış. Kıbrıs’ın ilk özel tiyatrosu olan Kıbrıs Türk Komedi Tiyatrosu’nu kurmuş. Devlete ait gençlik merkezlerinde tiyatro eğitmenliğive yönetmenlik yapmış. Yine DAÜ’de tiyatro eğitmenliğ yapmış. Son olarak da kendi adını taşıyan tiyatrosunu kurmuş. “Zalihe Susuzlu Tiyatrosu.”
|
|
Sevgiyle Bakmak Her Şeye
(Hakan Yozcu) 19 Mart 2014 |
Sevgi ve Nefret |
| |
Gençlerin uyuşturucuya, alkole, kumara bulaşmamaları için ve bunlardan uzak kalmaları için birebir sohbetler yaptıklarını, onları telkin etmeye çalışarak, bunların zararlarını anlattıklarını söylüyor. Özellikle günümüzde bir çığ gibi herkese saran bet ofislerinden mutlaka uzak kalınması gerektiğini dile geitiriyor.
|
|
Eti Senin Kemiği Benim
(Hakan Yozcu) 8 Nisan 2014 |
Günlük Olaylar |
| |
Eskiden büyüklerimiz, çocuklarını okula yazdırırken, öğretmenlere güvenmişler ve onlara “Eti senin, kemiği benim” demişlerdir. Bu da öğretmenlerimize olan güvenin tam bir ifadesi olmuştur.
|
|
İkinci Dereceden İşsizlik Yanığı
(Hakan Yozcu) 28 Mart 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
“İkinci Dereceden İşsizlik Yanığı” oyunu, bu gün İstanbul’da en çok beğenilen, en çok seyirci çeken dört oyundan biri olarak gösteriliyor. İstanbul’da oynandığı süre içerisinde kapalı gişe oynuyor. Çok keyifli ve zevkli bir oyun.
Oyunun ana teması, adından da anlaşılacağı gibi, işsizlik. Üniversite mezunu olan bir gencin iş bulabilmesi için başından geçen komik olaylar ele alınıyor. |
|
Dünya Sanat Günü
(Hakan Yozcu) 18 Nisan 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Sanatçı farklıdır. Herkesin gözüyle bakmaz olaylara. O, daha farklı, daha başka gözle bakar. Olayları kendi duygu süzgecinden geçirir. Ona bambaşka bir hayat verir.
Sanat, insana barışı, huzuru, mutluluğu verir. Sevgiyi , kardeşliği öğretir. Kini, nefreti, garezi yok eder...Dünyanın yaşanılabilir bir hale gelmesi için uğraşır...
|
|
Aşk Derecesinde Sevmek Vatanı
(Hakan Yozcu) 10 Nisan 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Hedefler uzak veya yakın da olabilir. Ama bazı hedefler vardır, çok uzaktır. Ona hemen ulaşamazsınız. Yıllar ve hatta yüzyıllar sonra bile ulaşılması güçtür. Önemli olan o hedefi gönülde hissetmek, ona ulaşmaya çalışmak ve bu uğurda çaba harcamaktır. |
|
Yasakçı Zihniyet Ne Kadar Doğru?
(Hakan Yozcu) 8 Nisan 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Türkiye’de seçim dönemi yaklaşınca herkes, siyasi düşüncelerini de bu sitelerde paylaşmaya başladı. Olumlu ya da olumsuz. Herkes bir şeyler söyledi. Bana göre bu gayet normal, gayet doğru ve güzel bir yaklaşım tarzı. Herkesin bunu hoş karşılamasını beklerdim. Oysa ilk tepki Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Ve “İnsanımızı bir Twitter’a, bir facebook’a yedirmeyiz” dedi. Akabinde Twitter Türkiye’de yasaklandı.
|
|
Sanat ve Kültürümüzde Acı Gerçekler
(Hakan Yozcu) 8 Nisan 2014 |
Günlük Olaylar |
| |
Peki bizde durum nedir? Okuyor muyuz? Sinema veya tiyatroya gidiyor muyuz? Yastığımızın altında bir başucu kitabı var mı? Cebimizde bir kitapla geziyor muyuz? Bir yere giderken bir kaç tane kitabı da yanımıza alıyor muyuz? Çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırıyor muyuz? Onları sanat yapmak için ikna etmeye çalışıyor muyuz? Bir müzik aleti çalmalarını, resim yapmalarını, öykü, şiir yazmalarını istiyor muyuz?
|
|
Tiyatro Oyun Dizisi 2
(Hakan Yozcu) 18 Nisan 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Kıbrıs’ta kitap bastırabilmek, basırmaktan da öte, dağıtımını yapıp satmak çok zor. Çünkü kitap basımı için dünyalar kadar para ödüyorsunuz. Kağıtlar, mürekkepler hep Türkiye’den alınıp getirildiği için ücretler oldukça fazla oluyor. Tabii bu ister istemez de çıkacak olan kitabın maaliyetini artırıyor. Yapılan masrafları kurtarmak için de yazarın kitap ücreti olarak hayli para istemesi zorunlu oluyor. |
|
Gız Mustafa"nın Tanıtım Gecesi
(Hakan Yozcu) 10 Nisan 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Cuma gecesi gerçekleştirilen etkinlikte Gazeteci-Yazar Hasan Karaokçu son kitabı “Gız Mustafa” isimli kitabını tanıtırken, konuklardan gelen soruları da yanıtladı. Etkinlikte Halil Durusular ve Adem Ulugül de müzik dinletisi sundu |
|
Sevgi Festivali
(Hakan Yozcu) 18 Nisan 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Kıbrıs’ta düzenlenen bu festivaller, önceleri, “Panayır” olarak adlandırılırdı. Sonra bu isim festivale çevrildi. Bu festivallerde daha ziyade, küçük büfeler ve restoranlar, lokma, kebap çeşitleri, bunların yanında geleneksel Kıbrıs Türk mutfağından örnekler sunulmaktadır... |
|
Burası Dağbaşı mı?
(Hakan Yozcu) 18 Nisan 2014 |
Toplum ve Birey |
| |
Peki, yaşadığımız bu dönemde, herhangi bir kişi, hiç tanımadığı kişilerin masasına nasıl gider? Nasıl onların masasına oturur ve nasıl onlarla tartışmaya girer? Tartışmayı da bıraktık... Sohbet etmeye dahi nasıl gider? O cesareti, o yüreği nerede bulur? İnsan hiç tanımadığı, bilmediği, yakından görmediği kişilerin yanına gidebilir mi? Bu kişiler, tanınmış, siyasetçi, ünlü kişiler olsa bile...
|
|
Mutluluğun Fiyatı Var mı?
(Hakan Yozcu) 25 Nisan 2014 |
Toplum ve Birey |
| |
Mutluluğun bir değeri, bir fiyatı var mıdır? Şüphesiz bu soruya hemen hepiniz “Yoktur” cevabını vermişsinizdir. Oysa İngilizler bizimle aynı görüşte değil |
|
Aşka Çırak Ölüme Usta
(Hakan Yozcu) 28 Mayıs 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Şair İhsan Tevfik Kırca’dan söz ediyoruz. Araştırmacı, yazar, şair ve edebiyat öğretmeni…
İlk Şiir Kitabı olan “Dipsuları” ile edebiyat dünyasında bir çıkış yakaladı. İçindeki aşkı, sevgiyi ve melankoliyi farklı bir bakış açısı ile dile getirdi |
|
Kazan Günleri 1
(Hakan Yozcu) 31 Mayıs 2014 |
Günlük Olaylar |
| |
Kazan Tataristan'ın başkenti. Türk Dünyası'nın Kültür Merkezi sayılabilecek ir şehir. Modern ve şirin bir yapıya sahip. Kazan Nehri Kıyısında kurulmuş önemli bir şehir. |
|
Kamal Tiyatrosu'nda Seminer
(Hakan Yozcu) 5 Haziran 2014 |
Günlük Olaylar |
| |
Oyunda su satan bir oyuncunun sözleri dikkatimi çekiyor."Dünyada bir tane bile iyi insan olmazsa hayat devam edemez. Dünyanın kurtarılması için bir tane iyi insan olmalı" |
|
İsrail"e Dur Diyen Yok Mu?
(Hakan Yozcu) 16 Temmuz 2014 |
Kesinlikle Karşıyım! |
| |
İsrail, sivil, asker, yaşlı, kadın, erkek, çocuk demeden saldırdı.
Pazartesi günü yine Gazze’ye yönelik “Koruyucu hat” adı altında bir saldırı başlattı. Hedef yine rastgele… Erkek, kadın, yaşlı, çocuk fark etmeden kıyıma girişti. Saldırılarda şu ana kadar 33 çocuk, 16 kadın 166 kişi hayatını kaybetti. 1120 kişi de yaralandı. Yaralılar arasında durumu çok ciddi olanlar var. |
|
Bayan Adaylar Dikkat Çekiyor
(Hakan Yozcu) 22 Haziran 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Bu iş, kadın işi değil diyenlere bunun doğru olmadığını ispatlamak için aday oldum” diyen Hediye Yozcu, “ KKTC’nin bir bayan başbakan gördüğünü, yine meclis başkanının bayan olduğunu, mecliste milletvekili olarak bayanların bulunduğunu, belediye başkanlıklarını yapabilen kadınların muhtarlığı da en iyi şekilde yapabileceğini göstermek için aday olduğunu, özde Güvercinlik Köyü’ne ve genelde KKTC Halkına en iyi şekilde hizmet vermek için muhtarlığa aday olduğunu” belirtti.
Hediye Yozcu basın yoluyla da Muhtarlığı kazandığı takdirde yapacaklarını projeler biçimde anlattı.
|
|
Güney Azerbaycan
(Hakan Yozcu) 17 Temmuz 2014 |
Tarihsel Olaylar |
| |
GAMUH teşkilatı hiç bir ülke, kurum ve kuruluşlardan yardım ve destek almamaktadır. Tek güvenceleri orada yaşayan yaklaşık 50 milyonluk Oğuz Azerbaycan Türkleridir. Tabii bunun yanında Kardeş ve can bildikleri Türkiye’dir |
|
"Metal Fırtına" Üzerine
(Hakan Yozcu) 16 Temmuz 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Amerika’nın emperyal bir güç olduğu ve kendi çıkarları uğruna her çılgınlığı yapabileceği konusu ele alınıyor.
Irak, Kuveyt, Libya gibi yerlere barışı ve huzuru getirmek için giren Amerika, burada, bambaşka bir amaç için Türkiye’ye giriyor. Oysa, Türkiye ve Amerika yıllardır müttefik olmuş iki devlettir. Faka söz konusu çıkar olunca Amerika bu müttefiklikten vazgeçmiştir.
|
|
Sahadan Hiç Ayrılmadım ki
(Hakan Yozcu) 25 Haziran 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Cumhurbaşkanımız Eroğlu, biraz sonra geldi meydana. Büyük alkışlar arasında indi arabasından. O, her zamanki gibi güler yüzüyle selamladı orada bulunanları. Kavehaneye girene kadar herkesin elini sıktı. Herkese ismiyle hitap etti. Çünkü yılların siyasetçisiydi. Ve gördüğü, konuştuğu birini asla unutmuyordu.
|
|
Mağusalı Böyle İstiyor
(Hakan Yozcu) 25 Haziran 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Önce Timisi’nin kahvesine oturduk. Masalar okey oynayan vatandaşlarla dolu. Bizi gören sevgiyle karşılıyor. “Hoş Geldiniz” diyerek yanımıza oturuyor. Ve tabii gündem kendiliğinden geliyor: Seçim.
Değişik görüşler var: “Hocam, bu seçimi İsmail Arter alır” diyor biri. Neden diye soruyorum: |
|
Kaymakam Küfrederse
(Hakan Yozcu) 8 Temmuz 2014 |
Kesinlikle Karşıyım! |
| |
Habere göre, Çangaza Köylüleri dilekçe vermek için Kadirli Kaymakamı Necip Çakmak’ın makamına gitmişler. Hem de iki sefer. Fakat her ikisinde de Kaymakam vatandaşları kovarcasına uzaklaştırmış makamından. Hatta köylülere küfür etmiş. Kaymakam "Siz nasıl köyde fabrika istemezsiniz vatan hainleri, sizin sülalenizi s..kerim" şeklinde küfür etmiş. |
|
Hepimiz Türküz, Hepimiz Kıbrıslıyız
(Hakan Yozcu) 21 Temmuz 2014 |
Sevgi ve Nefret |
| |
Ben de veya benim gibi 1974 sonrası Anavatan’dan gelmiş TC kökenli vatandaşlarımız da bu ülkede 40 yıldır yaşıyoruz. Ve biz de en az sizin kadar Kıbrıslıyız. 40 yıldır bu ülkede kökleşmişiz. Bu topraklara tırnaklarımızı geçirmişiz. Babalarımızı, analarımızı, aile büyüklerimizi bu topraklara vermişiz. Çocuklarımız bu topraklarda doğdu, büyüdü. En güzel gençlik yıllarımız buralarda geçti. Türkiye’ye gittiğimizde Kıbrıslı, Kıbrıs’a döndüğümüzde ise Türkiyeli olduk. Neredeyse asıl kimliğimizi unuttuk. Ama biz, kendimizi hep Kıbrıslı hissettik. Kendimizi Kıbrıslı Türk kabul ettik. |
|
Kaan Erkam'ı İzlerken
(Hakan Yozcu) 17 Ağustos 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Oyun başlamıştı. Erkan Bey, sahnedeydi... Tabii daha ilk sözleriydi. Çok da gecikmemiştik… Bize görevliler tarafından yer gösterildi… Yerimize doğru ilerledik… Basamakları iniyoruz. Tam oturacak yere geldik. Birkaç adım sonra bize ayrılan yere oturacağız. O da ne? Birden sendeliyorum. Ayağım burkuluyor… Düştüm düşeceğim… Hemen yanımda oturan bir bey, kalkıp beni tutuyor, düşmekten son anda kurtuluyorum… “Ne oluyor?” diye geriye dönüp bakıyorum. |
|
Masumiyet Müzesi ve Orhan Pamuk
(Hakan Yozcu) 21 Ağustos 2014 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
“Masumiyet Müzesi” ise tamamen farklı bir şekilde kaleme alınmış. Gayet açık, sade, anlaşılır ve konuşma dili kullanılmış. Cümleler kısa ve net… Okurken okuyucu hiç sıkılmıyor. Anlatılmak istenileni bir çırpıda anlıyor…
Birinci tekil ağızdan anlatılan romanın son bölümünde anlatıcı, yerini yazara bırakmış. Roman sonunda, anlıyoruz ki, baştan sona kadar, roman kahramanı başından geçen olayları, yaşadıklarını, hissettiklerini yazara anlatıyor. Yazar da uzun bir araştırmadan sonra romana hayat veriyor. Ve olayları ardı ardına sıralayarak kahramanının ağzından anlatıyor. Yer yer geriye dönüklerle veriliyor olaylar… |
|
Bir Babanın Evlatlarına Son Dersi
(Hakan Yozcu) 30 Eylül 2014 |
Toplum ve Birey |
| |
İspanya’da bir baba, çocuklarının vefasızlığı yüzünden onlara son bir hayat dersi verdi. Baba, kendine karşı hayırsız olarak nitelediği çocuklarını mirastan mahrum etti, Bu yetmedi, ölmeden önce vasiyet ederek mezartaşına “Babayı aldınız” ibaresini yazdırdı. |
|
50 Bin Suriyeli Kktc"ye mi Geliyor?
(Hakan Yozcu) 26 Eylül 2014 |
Kesinlikle Karşıyım! |
| |
Dün bazı internet sayfalarına bu konuyla ilgili Türkiye’nin alternatif bir çözüm üreterek 50 bin Suriyeli sığınmacının KKTC’ye gönderileceği haberi yer aldı. Tabi bu şimdilik sadece bir iddia...
|
|
Dinler Sevgiyi Emreder
(Hakan Yozcu) 26 Eylül 2014 |
Dinler, İnançlar ve Ateizm |
| |
İnsanlar da Tanrıya olan kulluk görevlerini yerine getirebilmek için ibadet ederler. Bu ibadetlerini de genellikle topluca gittikleri mekanda yaparlar... Buna kimileri “cami” der, kimileri “kilise” der, kimileri “cem evi” der, kimileri “sinagog” , ya da “havra” der... Hepsinin de ortak yanı insanların Allah’a olan kulluk görevlerini yerine getirebilmek için, oraya gidip sevgi içinde ibadet etmeleridir...
|
|
Ben Seviyorum Bu Bayanı
(Hakan Yozcu) 2 Ekim 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Diğer taraftan Derya, gece kulüplerinde bir seks köleliği olduğunu ve bunun bir insanlık suçu olduğunu vurgulayarak, "hem bir kadın olarak hem de bir milletvekili olarak suçluluk hissediyorum, üzerime düşenin farkındayım ve ben buna dair kendimi sorumlu hissediyorum, elimden geleni yapacağım" dedi.
|
|
Devlet Tiyatroları’na Siz Sahip Çıkacaksınız
(Hakan Yozcu) 14 Ekim 2014 |
Günlük Olaylar |
| |
Takmışlar kafalarını öğretmenlere... Tek söyledikleri şey, papağan gibi: "Tiyatroları öğretmenler yönetiyor." Başka bir bildikleri yok. Başka bir şey demiyorlar.
Sen, bu anlayışla hareket edersen yönetir tabi. |
|
"isteyince Oluyormuş"
(Hakan Yozcu) 20 Ekim 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Ödül dağıtım sırasında Sayın Ömer Şahinbaş’ın özel ödülleri verirken “Kuzey Kıbrıs Türk Tiyatrosu’nun gelişmesine katkı sağladığı için Sayın Hakan Yozcu’ya özel ödül uygun görülmüştür” demesi beni hem şaşırttı; hem de heyecanlandırdı. Beklemiyordum. Sürpriz oldu benim için. Ama ne yalan söyleyeyim çok hoşuma gitti. |
|
Cadılar Bayramı
(Hakan Yozcu) 1 Kasım 2014 |
Dinler, İnançlar ve Ateizm |
| |
“KKTC’nin bu güne kadar gördüğü en büyük sokak eğlencesi Gazimağusa’da gerçekleşti” diye yazıldı basınımızda.
Oysa Gazimaağusalılar, kendi kültürlerine, geleneklerine çok bağlı insanlardır. Sırf “Magosa” deniliyor diye ortalığı ayağa kaldıran insanlardır. Israrla vatandaşlara “Magosa” değil, doğrusu “Mağusa” dır diye feryat eden insanlardır. |
|
Tahtalı Köye Rammi 2
(Hakan Yozcu) 9 Kasım 2014 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Yaşam, kaybedildiği zaman bir daha elde edilemiyor. Yani yaşamı kaybetmenin telafisi yok. Bu nedenle insan, yaşamını kendine zehir etmemeli. Huzurlu, rahat ve mutlu bir yaşam için mücadelesini sürdürmeli…
Oyunda ölüm ve ölümden sonraki hayat ele alınıyor. |
|
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
(Hakan Yozcu) 11 Kasım 2014 |
Özgürlük ve Eşitlik |
| |
Bazı ülkelerde kadınlar tek başlarına sokağa çıkamazlar, gezemez ve istedikleri gibi hareket edemezler. Bırakın bunları, günümüzde biz de dahi birçok erkekler, hamile eşlerini kontrol için erkek doktora götürmek istemezler. Kadın ve erkek arasında dağlar kadar, uçurumlar kadar fark yaratırlar. Böyle düşünen kişilere göre kadınların hiçbir şeye hakları yoktur…
Resmi dairelere alınmazlar… Memur olarak atanmazlar… siyaset yapamazlar… Kadın hep geridedir onlara göre…
|
|
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası
(Hakan Yozcu) 13 Kasım 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası çok sesli müziği yayma, tanıtma, sevdirme, Türk bestecilerin eserlerini yurtdışında seslendirme amaçlarına hizmet eden bir kurumdur. Ankara’daki yerleşik senfoni orkestrası Dünyada, kuruluşundan itibaren varlığını kesintisiz sürdüren en eski orkestralardan biridir. |
|
Denktaş'ın Heykeli Dikildi
(Hakan Yozcu) 16 Kasım 2014 |
Günlük Olaylar |
| |
Eroğlu: “Denktaş’ı anarken insanın gerilere gittiğini, nerelerden nerelere nasıl, kimlerle gelindiğini anımsadığını” kaydetti.
“Kendisinin 1976 yılında seçime girerken Denktaş’ın kurduğu UBP çatısı altında siyasi hayata başlamaya karar verdiğini ve birlikte çok güzel ve anlamlı günler geçirdiklerini dile getiren Eroğlu, “Kendisi bize hocalık etmiştir diyebilirim” dedi. |
|
Ubp Erken Seçime Hazır
(Hakan Yozcu) 20 Kasım 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Resmiye Canaltay, konuşmasında UBP’nin yenilemek üzere başlattığı yeni tüzük çalışması hakkında üyelere bilgi vermek ve ülkede yaşanan son siyasi olaylar hakkında görüş ve düşüncelerini anlatmak için bölgelerde küçük toplantılara başladıklarını anlattı. |
|
Erken Seçim ile Vekil Transferleri
(Hakan Yozcu) 20 Kasım 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Diyelim ki Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra erken seçim yapıldı... Ne değişecek? Aynı siyasi partiler, aynı vekiller, aynı zihniyet... Ne anlamı olacak o zaman erken seçimlere gitmenin... Ekonomiye sıkıntıdan başka hiç bir yararı olmayacak... O kadar masraf, o kadar görevli ve bunlara harcanan paralar… Siyasi partilerin seçime dökeceği paralar… |
|
Yine Mülteci Dramı
(Hakan Yozcu) 26 Kasım 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
KKTC yetkilileri anında müdahale ederek bir insanlık dramını önlemiş oldu. Gecenin ilerleyen saatlerinde mülteciler kurtarılarak Girne’de konaklatıldı. Ertesi gün tedaviye ihtiyacı olan birkaç kişi hariç hepsi özel bir gemi ile Mersin’e gönderildi. Tabii olayın başladığı andan itibaren Mersin Polisiyle de irtibata geçildi. Her adım takip edildi |
|
Özlem Erzen İle Tiyatro Üzerine
(Hakan Yozcu) 7 Aralık 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Mesarya Kültür Sanat Derneği olarak 2009 yılına kadar 5 oyun sahnelemişler. Önceki yıllarda Mehmet Erzen’in yazdığı “Düğün” oyunu oynanmış. Bu oyuna Kültür Dairesi de büyük destek vermiş. “Düğün” oyunu Güzelyurt Tiyatro Günlerinde oynamış. KKTC’nin birçok yerinde sahnelenmiş. Bu oyun için özel kostümler hazırlanmış. Seyircinin büyük beğenisini ve takdirini kazanmış. |
|
İsmail Bozkurt’la Onur Duyduk
(Hakan Yozcu) 10 Aralık 2014 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
İsmail Bozkurt’u yine sanat sayesinde tanıdım. “Mapolar Öykü Yarışması”na katılmamı ve bir eserle mutlaka bu yarışmaya başvurmamı istemişti. Ben de hatırını kıramayıp “Emanet” adlı öykümü yazmış ve bu yarışmaya rumuz bir adla katılmıştım. Birkaç ay sonra ödül törenine davet edildim. Ve üçüncülük ödülünün bana verildiğini o gece öğrendim. Bu da benim için öykücülük alanında bir dönüm noktası oldu. Yazmaya devam ettim böylece. |
|
"gumru" Oyunu Çok Güldürdü
(Hakan Yozcu) 18 Aralık 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Mesarya Kültür Ve Sanat Derneği’nin sahnelediği, Mehmet Erzen’in yazdığı ve Doğan Erçağ’ın yönettiği 2 perdelik “GUMRU” adlı oyun gerçekten görülmeye değerdi |
|
Kim Tecavüzcü?
(Hakan Yozcu) 18 Aralık 2014 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Mecliste 1974 yılı için söylenen “Rum kadınların tecavüze uğraması” sözünün gerçekten ne anlama geldiğini Sayın Vekile sormak istiyorum... Modern bir şekilde… Düşünceye saygı duyarak ve karşımdaki vekilimin de çok değerli bir bayan olduğunu bilerek, kendisinin hak ve hukuklarını rencide etmeden sormak istiyorum… Ne anlama geliyor bu sözler?… |
|
ve Othello Kendi Vatanında Sahnelendi
(Hakan Yozcu) 24 Aralık 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Othello rolünde Ekin Mutlugeldi, başarılı bir performans sergiledi. Kudretli komutan kompozisyonunu iyi çizdi. Yalnız, oyunun aslında Othello, zenci bir komutandı. Fakat burada beyaz olarak verildi. Bu da yönetmenin olaya bakış açısı ile ilgili bir yaklaşım. |
|
Bizden Olunca
(Hakan Yozcu) 26 Aralık 2014 |
Çağdaş Sanat |
| |
Ertaç Hazer "Deli" rolünde izleyenleri çok güldürüyor. Farklı bir tip kompozisyonu çizerek izleyenleri adeta eğlendiriyor. Sayın Hazer’in tipini ekranlarda görünce gülmemek elde değil. Bunun sebebi bana göre, karakterlerin hep bizden olması ve kendi kültürümüzü yansıtmış olması. |
|
Öğrenciler Okula Cep Telefonu Götürmeli mi?
(Hakan Yozcu) 21 Ocak 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
Özellikle günümüzde akıllı telefonların çıkması ve uygulanmaya başlanması zaman ve yer mevhumunu da ortadan kaldırdı. Bu akıllı telefonlarla, her an her yerde internetlere girebiliyor, çeşitli fotoğraflar çekebiliyor ve hatta görüntülü olarak başka kişilerle görüşebiliyoruz.
Bakıldığında hoş ve güzel bir durum olarak görünüyor. Peki, bunun hiç mi olumsuz yanı yok? |
|
Tavla Oynamak Siyasi Suç Mu?
(Hakan Yozcu) 26 Ocak 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
Bir Cumhurbaşkanı, vatandaşıyla veya bir dostuyla tavla oynayamaz mı? Tabii ki de oynayabilir. Sonuçta Cumhurbaşkanı da bir insandır ve o da bir vatandaştır.
Diğer ülkelere bir bakınız. Normal bir vatandaşın bırakın bir cumhurbaşkanını, bir bakanı veya bir vekili, önemli bir makama sahip olan üst düzey bir bürokratın yanına dahi yaklaşamadığını görürsünüz. Yanlarında dev bir koruma ordusu ile sizi on metreden fazla yaklaştırmaz. |
|
öğretmenlerden Zincirli Eylem
(Hakan Yozcu) 10 Şubat 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Hatırlayacaksınız: Yaklaşık 10 yıl önce dönemin Başbakanına TC Başbakanın “Senin maaşın ne kadar?” diye bir sorusu olmuştu. Bunu sormanın amacı Türkiye basınında çıkan yanlış bir haberdi. O habere göre KKTC’de bir müdürün o dönem için 10 bin TL aylık maaş aldığı yazılmış ve adadaki tüm memurların bu kadar maaş aldığı yer almıştı.
Oysa 13. Maaş ve eşinin maaşıyla birlikte sadece o aya karşılık gelen 10 bin liralık maaş basına yanlış aksettirilmiş ve sanki KKTC’de tüm memurların ayda 10 bin TL maaş alması gibi anlatılmıştı. Bunun üzerine de basın karşısında sayın başbakan KKTC Başbakanına “Senin maaşın ne kadar?” sorusunu sormuştu. Tabii bu tarz tüm KKTC Halkının gücüne gitmişti. Çünkü doğru bir yaklaşım değildi. |
|
Türkiye Özgecan’a Ağladı
(Hakan Yozcu) 18 Şubat 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
Bir cani, bir ruhsuz, bir hayvan…
Hayır bir değil, 3 hayvan…
Özgecan’ı bindiği arabadan alıp şehir dışına çıkardılar… Tecavüze yeltenmek istediler…
Hayatta namusu ve şerefiyle yaşamanın önemiyle yetiştirilen Özgecan direndi… Karşı koydu bu hayvanlara… |
|
Talip Atlaya'a Başarılar Diliyorum
(Hakan Yozcu) 18 Şubat 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
KKTC yasalarına göre milletvekilliği adaylığı için bulunduğu görevden istifa etmesi gerekmiyor. Aday olacak kişi, yarı ödenekli, yarı ödeneksiz 30 gün izne çıkıyor. Seçimi kazanırsa vekil olarak meclise gidiyor, kazanamazsa da görevine geri dönüyor. Türkiye yasalarına göre ise aday olacak kişinin mutlaka istifa etmesi gerekiyor. Bu da çok büyük bir risk. Eğer aday olacak kişi listeye giremez veya vekil seçilemezse görevine de geri dönemiyor… |
|
kop’a Üye Olmak Doğru Mu?
(Hakan Yozcu) 18 Şubat 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Futbol Federasyonu, Türkiye liglerine giden futbolcuların engellenmesine bir çözüm için 45 gün süre verdi. Bu süre içinde “Bir çözüm bulunmazsa KOP’a üye olacağız” denildi. Yani bir nevi tehdit unsuru kullanıldı. Peki, kime karşı ve neye karşı bu tehdit?
Tehdit çözüm mü? Korku vererek, yapılmayacak şeyleri yaparım diyerek bir şeyler yapmaya çalışmak ne kadar doğru?
Kıbrıs Futbol Federasyonunun böyle bir yetkisi var mı? Bu tür kararlar tüm devleti, tüm halkı bağlar. O nedenle, Futbol Federasyonu’nun bu kararı ne kadar yasal olur? |
|
Sanatta Zihniyet Ne Olmalı?
(Hakan Yozcu) 18 Şubat 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
Ne olduysa ikinci perdede oldu. Bazı seyirciler, şaşkınlıktan neye uğradıklarını şaşırdı. Kimileri sessizce izlediler oyunu, kimileri de sessizce protesto ederek ikinci perdeyi izlemeden salonu terk ettiler… |
|
Adıyla Özdeşleşen Bir Konser
(Hakan Yozcu) 20 Şubat 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
Her şeyden önce 700 kişilik salon tamamen doluydu. Gazimağusalılar bu dev organizasyona büyük ilgi gösterdiler. Yaklaşık 2 saat süren Senfonik Özlem Konser’i neredeyse nefes alınmadan heyecanla izlendi.
Konser, “ Jean B Lully”nin “ Osmanlı Heyetini Fransa Sarayı’nda Karşılama Müziği” ile başladı. “Edvard Grieg”in “ Peer Gynt Suit N0 1 Dağlar Kralının Sarayında” ile devam etti. |
|
Evladı Uyuşturucu İlletine Düşmüş Bir Annenin Feryadı
(Hakan Yozcu) 23 Şubat 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
“ Uyuşturucunun verdiği olumsuz etki çocukta davranış bozukluğuna yol açtı. Yemek yiyemiyor, uyku uyuyamıyordu. Bizlerle olan iletişimi koptu. Adeta Dünyası yıkıldı ve Dünyaya küstü. Yapayalnız bir insan gibiydi.
Doktorlara gittik. Şizofren hastalarına verilen ilaçları verdiler. Bu da daha kötü etki yapıyordu. Başka bir doktor “Akıl hastanesine yatıralım” dedi. Bunu kabul etmedik. Oğlumuz akıl hastası değildi ki…” |
|
"Açelya Projesi" Tanıtıldı
(Hakan Yozcu) 23 Şubat 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
KKTC’de artan uyuşturucu sorunu ve buna bağlı olarak ortaya çıkan tehlikeler, vatandaşlarımızı derinden etkilemektedir.
Uyuşturucu konusunda neler yapılabilir? Bu batağa düşen gençler bu illetten nasıl kurtulur? Aileler, uyuşturucu batağına düşen evlatları için neler yapmalıdır? |
|
Her Akşam Kitap Okuma Saati Yapın
(Hakan Yozcu) 25 Şubat 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
Çocuklar, önce "üff!" "püff!" dediler. Ama bir kaç gün sonra ısrarlı ve kararlı olduğumuzu görünce pes ettiler ve işin tadını almaya başladılar. Birinci ayın sonunda baktık ki çocuklar kendi harçlıklarından kitap almaya başladılar. Oğlum, Dan Brown'un "Cehennem" adlı kitabını, kızım da Stephenie Meyer'in "Alacakaranlık"adlı kitabını aldı. Anne ve babaları olarak biz, bu duruma çok sevindik. |
|
dünya Çapında Bir Sanatçımız Gültekin Bilge
(Hakan Yozcu) 4 Mart 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
Sanatçı, 1945 Kıbrıs doğumlu. İstanbul, güzel Sanatlar Akademisinde okumuş ve buradan mezun olmuş
2011 yılında İngiltere’ye hareket etmiş. Avrupa’da, ABD, Kanada, Avustralya, Japonya gibi ülkelerde eserleri sergilenmiş. Sanatçımızın uluslar arası arenada birçok ödülü var. Eserleri Türkiye, Avrupa ve Japonya'da özel koleksiyonlarda yer almaktadır.
Sanatçımız, 1974 yılında Kıbrıs’ta çıkan savaşta vurulmuş. Sağ elinin kullanımını kaybettikten sonra yıllarca boya çalışması yapamamış. |
|
Yalnız Değilsiniz
(Hakan Yozcu) 5 Mart 2015 |
Çocuk Yetiştirme |
| |
SOS Çocuk Köyü sorumlusu Ahmet Akarsu, tüm içtenliği ile karşıladı bizi. Görevini en iyi şekilde yapan bir memur edasıyla hareket ediyordu. Kendine olan güveni oldukça fazlaydı doğrusu. Öğrencilere doyurucu bilgiler verdi. Köy hakkında geniş açıklamalar yaptı. Öğrenciler belki de böyle bir köyle karşılaşacaklarını tahmin bile etmiyorlardı. Çünkü ben bile beklemiyordum. |
|
Bayrağımıza Dil Uzatmayalım
(Hakan Yozcu) 10 Mart 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Her defasında Türkiye’ye dil uzatan, “Türkiye benim anavatanım değildir” diyen, TC Elçiliğinin önüne siyah çelenkler konarak, kesik eller koyan, her gelen elçiye, -Sanki karışıyor gibi- “İçişlerimize karışma” diyerek hakaretler eden ve fakat maaşlarını da her nedense Türkiye’den alan ve her başları sıkışınca Ankara’ya gidip ağlayan bu zihniyet, geçtiğimiz gün yüce meclisimizde yine adeta kin kustu… |
|
azerbaycan Milli Tiyatro Günü
(Hakan Yozcu) 10 Mart 2015 |
Popüler Kültür |
| |
Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Müdürlüğü yaptığım yıllarda Azerbaycan’a iki defa gitmiştim. Birçok Tiyatroyu gezmiş ve oynanan oyunlardan birkaçını izlemiştim. Azerbaycanlılar, sanata karşı büyük bir sevgi besliyorlar. Sanatçılarını asla unutmuyorlar. Birçok caddeye ya heykellerini dikiyorlar veya onların adlarını veriyorlar. Hatta sanatçılar için bir de orman yapmışlar. Ölen sanatçılarını da sanatçılar için yapılan kabre defnediyorlar.
Bu süre içinde Azerbaycan Devlet Akademik Millî Dram Tiyatrosu Müdürü Sayın Prof dr İsrafil İsrafilov Bey ile çok yakın dost olmuştum. Bakü’de Azerbaycan ve KKTC arasında tiyatro alanında ilk defa Bir “İşbirliği Protokolu” imzalamıştık. |
|
bir Talip Güvel Şiiri
(Hakan Yozcu) 11 Mart 2015 |
Unutulamayan Dönemler |
| |
Yeni bir umut diye geldikleri, yeni bir hayat diye geldikleri, yeni bir dünya diye geldikleri Güvercinlik Köyü artık ebediyette kaldı onlar için…
Hepsini saygıyla anıyor, kendilerine Tanrı’dan rahmet diliyorum.
Talip Güvel’in ölmeden önce Güvercinlik Köyü’ne yazdığı özlemini dile getiren şiiriyle yazımı noktalıyorum.
Bir sevgi, bir özlem ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi:
NE HABER?
“Rüyamda ben bazı, köyü görüyom,
Söyle Oğuz, köyümüzden ne haber?
Tüm elimize uzun ömür diliyom,
Anlat Torun, elimizden ne haber? |
|
Tiyatro Festivallerinin Artması Sevindiriyor
(Hakan Yozcu) 23 Mart 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
Beyarmudu Belediye Başkanı Sayın İlker Edip, bölgede bir tiyatronun kurulması için hiçbir şeyden kaçınmamış ve bu iş için gerçekten doğru ismi bularak, konservatuar mezunu olan, yazar, yönetmen ve oyuncu İzel Seylani’yi kurulacak olan tiyatronun başına getirmiştir.
Kısa sürede bölgenin gençleriyle bir araya gelen Seylani, bir grup oluşturmuş ve bu grupla sahnelediği oyunlarla güzel başarılara imza atmıştır. Gençleri bir çatı altında toplayarak boşluktan kurtarmış ve onlara profesyonel anlamda tiyatro bilgisi ve sevgisi vermiştir. |
|
Adayları İzledim
(Hakan Yozcu) 1 Nisan 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
1984 yılında genç bir üniversite öğrencisiyken derslerin birinde Hocamız “Sunum yapan bir konuşmacı, eğer konuya tam hâkim değilse; veya konuyu tam olarak bilmiyorsa, durmadan “eeeee” diyerek bir çıkış, kurtuluş yolu arar. Bu, onun kendine güveni olmadığından ileri gelir. Bu davranış, kendisi için bir düşünme payıdır. O anda, hazırlıksız olduğu için anı kurtarmaya çalışır” demişti. |
|
Mesarya Tiyatro Şöleni Devam Ediyor
(Hakan Yozcu) 3 Nisan 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
İzel Seylani, Beyarmudu Tiyatrosu’nun başına geldikten sonra bir ilke imza attı. Burada 27 Mart Dünya Tiyatro Haftası nedeniyle bir tiyatro festivali düzenledi: “1. Mesarya Tiyatro Şöleni”
Bu şölen, bölgede büyük bir heyecan yarattı. Hem bölgenin adını, hem de belediyenin adını tüm Kıbrıs’a duyurdu. |
|
"Kırkından Sonra" Oyunu
(Hakan Yozcu) 5 Nisan 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
Aşk, insanın yaşamında her zaman var olan, yaşanan bir olgudur. Küçük yaşlardan, ileri yaşlara kadar, insanın tattığı, asla vazgeçemediği bir duygudur. O nedenle insan hep “Aşkın yaşı var mıdır?” diye sormuştur.
Oyun yazarı Alfonso Paso 1926- 1978 yılları arasında yaşamış bir yazar. Birçok tiyatro oyunları, televizyon film senaryosu ve sinema senaryoları ve hikâyeler yazmış biri.
Oyun, önce bir doktor kliniğinde iki hasta yaşlının sıra beklerken tanışmalarıyla başlar. Dekor, bir hastane veya bir doktor kliniğidir. Koltuklar, telefon, duvarlarda resimler vardır. Basit bir dekor olmasına rağmen albenisi iyi olan bir dekordur. |
|
Gulyabani Oyunu
(Hakan Yozcu) 7 Nisan 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
Oyunda, işe ihtiyacı olan dul bir kadının tanıdığı bir kadın tarafından isteksizce bir köşke hizmetçi olarak götürülmesi ve orada yaşadığı olaylar anlatılıyor. Öyle ki kadının gittiği bu köşk, herkes tarafından perili ve cinli olarak biliniyor ve bu nedenle bırakın köşkü çevresine dahi kimse gitmek istemiyor.
Daha oyunun başında arabacının köşke varmadan arabayı durdurup “Bundan sonra artık ben gidemem. Perili, cinli olan o eve hayatta gitmem” demesi kadının köşkte kalacağı süre içinde yaşayacak korkulu anların habercisi oluyor. Kadın cinleri, perileri duyunca köşke gitmek istemese de zor durumda olduğundan ve yakını olan kadının da kendini ikna etmesinden dolayı kaderine razı olmuştur. |
|
Kktc’den Bir "Dede Korkut" Geçti
(Hakan Yozcu) 8 Nisan 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
‘’Dede Korkut Kitabı’’ anlatısal oyun niteliği ile sunuluyor. Döneminin özellikleriyle de süslenince, farklı bir eda ile karşımıza çıkıyor. Çocukları kendine çekiyor ve onları adeta büyülüyor…
Oyundan ziyade birkaç sanatçının bir araya gelerek, çocuklara Dede Korkut’u sözle anlatmaktansa, oynayarak, göstererek anlatması düşüncesi paylaşılıyor. |
|
Ktoeös Karıştıkça Karışıyor
(Hakan Yozcu) 17 Nisan 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
Her şey Sayın Taşker’in görevden alınmasıyla başladı. Bunun üzerine 8 üye, Yönetim Kurulu’ndan istifa etti. Sendika Başkanı Tahir Gökçebel de bir manevra yaparak sendikaya bağlı okullarda referanduma gitti.
Referandum yapıldı. Tabii bir sonuç da alındı. Yönetim kurulu “Güven aldık, seçime gerek yok” dedi. Fakat istifa eden üyeler “Yapılan bu seçimin adaletli olmadığını” belirtiyor. |
|
1. mesarya Tiyatro Festivali'nin Ardından
(Hakan Yozcu) 11 Nisan 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
Sayın Başkan İlker Edip, bu kararından asla vazgeçmemiş, azmiyle, çabasıyla bu salonu yaptırmıştı. İlk etapta ülkemizde faaliyet gösteren çeşitli amatör grupların veya dışarıdan getirilen oyunlarıyla seyircilere “Merhaba” dedi.
Daha sonra Belediye Başkanı Sayın Edip, çok yerinde ve doğru bir kararla Sanatçı, yönetmen, yazar ve oyuncu olan İzel Seylani’yi Belediye’nin Tiyatro Biriminin başına getirdi. |
|
Sayın Erdoğan'dan Sert Sitem
(Hakan Yozcu) 27 Nisan 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Sayın Akıncı da bu sözlere karşılık “Bu yavrunun büyümesini istemiyor mu Türkiye? Biz, hep yavru mu kalalım? Ayakta durmasını becermeyelim mi? Artık yetişkin bir insan olmayalım mı?” diye cevap verdi.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı “Ben, ne söylediysem söylediklerimin arkasındayım. Ben sadece, kulaklarımla duymuyorum, vicdanımla da hissediyorum. Yüreğimle de söylüyorum, beynimle de söylüyorum. Dilime vuranlar düşündüklerimdir ve doğru onladır.” dedi. |
|
Sayın Bahçeli’nin Tarihi Hatası
(Hakan Yozcu) 2 Temmuz 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Alpaslan Türkeş öldükten sonra MHP’nin başına Sayın Devlet Bahçeli geçti. İlk icraat olarak partiyi toplama yoluna gitti. Özellikle sol kesim tarafından yer altı dünyası olarak bilinen ülkücü kesimi veya o yolda özenen kişileri temizleme yönüne gitti. Bahçeli “Ülkücü gençlerin yer altı dünyasıyla, mafya ile işi olamaz” dedi. “Bunların yeri MHP değildir” dedi ve bütün olumsuz kişileri temizleme yönüne gitti.
İyi de etti. Bu gün gelinen noktada artık kimse MHP’ye veya ülkücülere o gözle bakmaz oldu. Hatta sempati toplamaya başladılar. Özellikle PKK’nın saldırılarının arttığı dönemlerde Ülkücü gençler her cenazede bulunup PKK’ya tepki gösterdiler. Her cenazede, her olayda, her düğünde, her milli maçta bayrak açmaya başladılar. İstiklal Marşımızı okudular… |
|
Tebrikler Azerbaycan
(Hakan Yozcu) 19 Haziran 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
1988’den sonra Ermeniler Azerbaycanlı Türkleri, Ermeni eti yiyen insanlar gibi göstermiş ve tüm dünyaya böyle tanıtmaya çalışmıştı. Bununla ilgili belgeseller çekmiş, Azerbaycan Türklerini vahşi bir millet gibi göstermeye çalışmıştı. Sözde, Azerbaycanlı Türkler, Sumyagıt’ta Ermeni kızlarına tecavüz etmiş, sonra onları doğrayarak kebap yaparak yemişler. Ermeniler, bununla ilgili belgeseller yaparak tüm dünyaya yaymışlardı. Bu belgeseller, Türkiye ve Sovyetler dışında tüm Dünya ülkelerinde gösterilmişti.
Tüm dünyada olumsuz etki yaratan bu tanıtım belgeseli Azerbaycan Türklerini de Dünyaya yanlış tanıtmış oldu. |
|
Gençler Neden Boşluğa Düşüyor?
(Hakan Yozcu) 26 Haziran 2015 |
Güven ve Güvensizlik |
| |
Hatırlayınız, önceden çocuklar, bir alanda, bir bahçede bir araya geliyorlar, koşup, oynuyorlar ve enerjilerini harcıyorlardı. Oysa günümüzde çocukların bir araya gelip oynaması neredeyse hiç görülmüyor. Sanal alem, çocuklara kadar indi. Varsa yoksa bilgisayar. Bilgisayarın esiri olan çocuk, arkadaşıyla oynamayı da unuttu.
Bu durum sadece çocuklarda değil, gençlerde hatta yetişkinlerde dahi hastalık haline geldi. İnsanlar neredeyse tüm günlerini bilgisayar başında geçiriyor. Hani amacı doğrultusunda kullansa kimse bir şey demeyecek. Memnun bile olacak. |
|
Ölülere de Saygı Kalmadı
(Hakan Yozcu) 18 Mayıs 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
Mezarlığa girdiğimizde hayretler içinde kaldık. Neredeyse hemen bütün mezarların yanında bulunan vazo biçimindeki suluklar kırılmıştı. Bazı mezarların uç kısımları da darbe ile yara almıştı. Yani kırılmıştı.
30’a yakın mezarın sulukları yok olmuştu. Amaç ne idi? Kim kırmıştı bunları? Veya kimler kırmıştı? Adeta organize bir saldırı gibi geldi bana… |
|
Nkl Tiyatrosu "Dokuz Canlı"
(Hakan Yozcu) 17 Mayıs 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
Oyunda dikkati çeken iki tipleme de sedyeciler oldu. Doğulu aksanıyla konuşan iki sedyeci, farklı ağızlarıyla seyirciyi güldürmeyi başarıyorlar. Bunlar, Faruk’un her başarısız cinayet girişiminden sonra, cenazeyi morga götürmek amacıyla eve gelirler. Ama her defasında canlı bir kadınla karşılaşırlar. Yine de Faruk’tan bahşişlerini alırlar. Bahşiş almaya alışan sedyeciler adeta evin bahçesine karargâh kurarlar. Ve her çağrılmalarında anında içeri dalarlar.
|
|
Yeni Bir Hareket: "Yeni Doğuş Hareketi"
(Hakan Yozcu) 4 Haziran 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
Türkiye’nin birçok bölgesinden gelen bu vatandaşlar çok da organize olmayan bir şekilde alelade olarak Kıbrıs’ın çeşitli yerlerine yerleştiler.
Amaç, nüfusu fazlalaştırmak ve gelen bu insanları yerli halkla bütünleştirmek olduğu için çok da büyük vasıf aranmadı. Özellikle gelen kesim, kırsal kesim insanlarıydı. Okuma oranı çok da yüksek değildi. Gelen insanlarımız yeni bir umut ve yeni bir yaşam anlayışı içerisinde Kıbrıs’a geldiler.
Memleketlerinde öldüklerinde bir mezar yerleri dahi olmayan, maddi olarak hiç bir imkânı bulunmayan, dar gelirlinin de ötesinde yoksul denecek vatandaşlar getirildi veya geldi... |
|
süleyman Demirel’in Ardından
(Hakan Yozcu) 22 Haziran 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
1924 yılında Isparta’nın Atabey İlçesine bağlı İslamköy’de doğmuştur. Üniversiteyi İstanbul’da bitirdi. 1949 yılında Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nde göreve başlayan Demirel aynı yıl ABD’ye Sulama ve elektrik konularında araştırma yapmak üzere gönderildi. Dönüşte Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne atandı. Çok sayıda baraj ve su projesini hayata geçirdi.
Daha sonra ODTÜ’de öğretim görevlisi olarak çalışan Demirel 1962 yılında siyasete atıldı. 2 yıl içinde Adalet Partisi Genel Başkanlığı’na seçildi. 1965’te milletvekili oldu. Seçimlerden birinci olarak çıkan Demirel Başbakan oldu. |
|
Akp İle Mhp Anlaştı mı?
(Hakan Yozcu) 22 Haziran 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Anlaşmaya göre AKP, MHP’ye 8 Bakanlık verecek, Meclis Başkanı da MHP’den olacak.
Çözüm sürecine şiddetli karşı olan MHP buna da farklı bir kılıf buldu. Bu sürece “Demokratikleşme” denecek. Çatışmasız ortamın devamı için adımlar atılacak. Terör başlarsa kararlılıkla üstüne gidilecek. |
|
Sayın Talat Yeniden
(Hakan Yozcu) 19 Haziran 2015 |
Günlük Olaylar |
| |
Sayın Mehmetali Talat deneyimli bir kişilik. Disiplinli ve üretken biri. Bunu hepimiz kabul ediyoruz. Ama şimdiki zaman, artık geçmişteki zaman değil. Köprünün altından çok sular geçti. Düşünceler, zihniyetler, bakış açıları değişti CTP’de…
O, katı, sert anlayışa sahip, parti disiplini için hiçbir şeye acımayan düşünce yok. Daha ılımlı, daha anlayışlı, daha az kindar bir CTP var. Bunda da kadroların değişmesinin, gençleşmenin payı büyük. |
|
Türkiye Bu Kadar Zengin mi?
(Hakan Yozcu) 1 Temmuz 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Türkiye de bu topluluğa defalarca müracaat etmiş ve fakat ne yazık ki her defasında birçok sudan bahanelerle müracaatı kabul edilmemiştir.
Üstelik henüz daha bir çözüme ulaşmamış olan Kıbrıs Sorunu devam ederken Kıbrıs Rum Tarafı bu birliğe üye olarak alınmıştır. Tabii bunda sonradan bu birliğe üye olan Yunanistan’ın da etkisi büyük olmuştur.
Ama gelin görün ki aynı Yunanistan, ülke olarak bu gün iflasın eşiğine gelmiştir. Ve hatta iflas etmiştir. |
|
Ydh Ya Siyasi Olur Ya da Siyasi Parti Doğurur
(Hakan Yozcu) 22 Ağustos 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
KKTC’nin Türk Dünyasının gururu olduğunu, çünkü Kıbrıs Türk Halkının Türkiye’den sonra silahlı mücadele ile bağımsızlığını kazanan ikinci ülke olduğunu, bunun da diğer Türk toplumlarına ilham verdiğini, şu an Irak’ta özgürlükleri için mücadele eden Türkmenlerin KKTC Bayrağını kendilerine sembol olarak aldığını ve bundan da gurur duyulması gerektiğini” söyledi.
Prof Erhan Arıklı “ Kendilerinin 1974 ten sonra Adaya göçmüş Anadolu Türkleri olarak bu halkın bir parçası olmaktan gurur duyduklarını” belirtti. |
|
Dan Brown’un Cehennem’i
(Hakan Yozcu) 9 Eylül 2015 |
Çağdaş Sanat |
| |
Dan Brown’un kitapları okuyucuyu heyecanlandıran, sürükleyici ve birçok gizemli macerayı içeren olaylarla doludur. Romanlar adeta bilmecelerle dolu, sağlam kurgu ile yapılmış ve neredeyse bir solukta okunan romanlardır. Okuyucu, kitabı elinden bırakamamakta sayfaları büyük bir heyecan ve merakla çevirmektedir. Bir sonraki sayfada ne oldu sorusuyla hareket ederek elindeki eseri süratle okumaktadır… |
|
Gençler Neden Boşluğa Düşüyor?
(Hakan Yozcu) 23 Ekim 2015 |
Toplum ve Birey |
| |
Gençlerde bir boşluk, bir umursamazlık, bir boş vermişlik var. Bana göre bunun tek sebebi: Maneviyat eksikliğidir... Maneviyatı zayıf olan, inancı olmayan, içinde Allah korkusu bulundurmayan gençler, maalesef bir boşluğa düşüyor. |
|
Kktc’de Ezan Sorunu
(Hakan Yozcu) 10 Kasım 2015 |
Dinler, İnançlar ve Ateizm |
| |
KKTC’de de din konusu aralıklarla tartışma konusu olmaktadır. Özellikle din eğitimiyle ilgili olarak bazı tartışmalar yaşanmıştır. Yaz tatillerinde camilerde imamlar tarafından öğrencilere verilen kurslar, öğretmen sendikaları tarafından asla istenmemiştir. Çünkü sendikalara göre eğitim okulda verilir. Camilerde verilen kurslar, onlara göre yasal değildir. Bu konu, birçok kez basında yer almış, kavgalara varan olaylar yaşanmış ve hatta mahkemelere kadar taşınmıştır. |
|
"Empati" Romanı Üzerine
(Hakan Yozcu) 12 Kasım 2015 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
“Empati “ 2008 yılında basılmış, egnosizm, empati, sinestesi gibi konuları içine serpiştirmiş bir romandır. İyi bir kurguya sahip ve çok akıcı bir dili vardır.
Roman yazarı, adeta, insanın bildiği ne kadar konu varsa, neredeyse hepsine değinmiştir. Felsefe, tıp, edebiyat, siyaset, ilim, fen, müzik, din, bilgisayar dünyası, sinema dünyası, TV dünyası, ünlü yıldızlar, cinsellik, seks… Aklınıza ne geliyorsa onlardan bilgiler sunmuştur. Yazar, gerçekten geniş bir araştırma yaptıktan sonra yazmış bu eseri. |
|
yarın Ne Olacağını Kim Biliyor?
(Hakan Yozcu) 4 Aralık 2015 |
Toplum ve Birey |
| |
Önemli olan insanın ne olduğunu ve nereden geldiğini bilmesi. Nankör olmaması… Unutmamalı ki dağın zirvesine ulaşmak için eteklerden yukarı doğru yürümek ve tırmanmak gerek. Eğer bunu başaramazsan zirveye ulaşamazsın. Zirveye ulaşmak da önemli değil. Önemli olan orada nasıl kalabileceğini ve ne yapacağını bilmendir. Bunu bilmediğin an, aşağıya düşmek çok da zor değil… |
|
"Acaba Nereli?" Zihniyeti
(Hakan Yozcu) 21 Şubat 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Sadece basit bir beğenme yüzünden arkadaşını tuvalete kapatıp öldüresiye döven ve onun kafatasının kırılmasına yol açan gençlikten toplum olarak ne bekleyebiliriz? |
|
Polatpaşa Camii’nde Güzel Şeyler Yapılıyor
(Hakan Yozcu) 13 Aralık 2015 |
Dinler, İnançlar ve Ateizm |
| |
Polatpaşa Camii, 5 vakitte, Cuma günleri ve dini bayramlarda en fazla cemaate sahip olan camidir. Burası, külliye biçiminde tasarlanmış, geniş bir avlu ve bahçeye sahip, 2 şadırvanı olan, yan tarafta büyük bir konferans salonu ve kütüphanesi olan, yoksullara ve öğrencilere her Cuma yemek verilen, gelenler için çay kahve yapılan kamelyalı çay ocağı bulunan bir camii. Güleryüzlü imamları ve hoşgörü sahibi müezzinleriyle halka hizmet veren bir ibadethane. |
|
Gönlüm Meral Akşener’den Yana
(Hakan Yozcu) 9 Aralık 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Ne yalan söyleyeyim. Benim gönlüm de Sayın Meral Akşener’den yana. Kendilerinin MHP’ye büyük yararı olacağına inanıyorum. Sayın Akşener, MHP’yi derleyecek, toparlayacak ve güçlü bir parti yapacak deneyime sahip. |
|
Mehter Marşını Bilmeyenler İçin
(Hakan Yozcu) 20 Aralık 2015 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Burada şunu belirtmek istiyorum. Sayın Zorlu Töre yalnız değildir. Arkasında büyük bir kitle vardır. KKTC’yi seven, burasını vatan bilen tüm Milliyetçi düşünceye sahip ve kendisine ülkücü diyen bütün vatanseverler Sayın Zorlu Töre ile birliktedir.
Mehter Marşını anlayamıyorsanız o zaman Mehterin ne olduğunu araştırıp ne anlama geldiğini öğreniniz. Ha, o zahmette de bulunmayacaksanız, buyurun, sizin adınıza onu da ben yapıp buradan paylaşayım: |
|
Türkiye, Rusya ve Azerbaycan Üçgeni
(Hakan Yozcu) 25 Aralık 2015 |
Dostluk ve Düşmanlık |
| |
Türkiye’nin tek hatası “Kendini tam olarak anlatamayışı.” Türkiye, bu konuda diplomasi yapamadı. Dış elçilerimizin hiç biri, bulundukları yerlerde sorunu tam olarak anlatmadı. Türkiye’nin içinde bulunduğu pozisyonu dile getirmedi.
Hepsinden önemlisi Türkiye kendini diğer Türk devletlerine de tam olarak anlatamadı. Kendini onlara tanıtamadı. |
|
Türkan Kürşat Gönüllerin Şampiyonu
(Hakan Yozcu) 3 Şubat 2016 |
Çağdaş Sanat |
| |
Her şeyden önce şunu belirtmekte fayda var ki, bu program sadece bir yarışmaydı. Belli bir formatı vardı, kuralları vardı. Bu yarışmaya katılan her yarışmacı da bu formata uymak zorundaydı. Zaten kuralları bilerek yarışmaya katıldı herkes.
Yarışma KKTC’de de çok konuşuldu. Özellikle Türkan Kürşat’ın finale kadar gelmesi, herkeste ayrı bir heyecan yarattı. Beklentilerimiz hep Kürşat’ın yarışmayı kazanması yönündeydi. Ama olmadı. Üçüncülükle yetindik. Peki, bu sonuç kötü bir sonuç muydu? Asla… |
|
Seddül Bahir 32 Saat Dizisi Müthişti
(Hakan Yozcu) 17 Ocak 2016 |
Çağdaş Sanat |
| |
Çanakkale Zaferi’nin anlatımı bundan daha güzel bir şekilde olamazdı diye düşünüyorum. Yeni neslin ve ilerde çocuklarımızın anlaması bakımından yerinde bir proje olmuş. Her haliyle beğeni topluyor film. Zaten bunu da ertesi gün basında genişçe yer alması ve herkes tarafından konuşulması doğru kılıyor. |
|
Hayata Nasıl Bakıyorsunuz?
(Hakan Yozcu) 28 Ocak 2016 |
Toplum ve Birey |
| |
Bir gün ansızın duvarların çizili olduğunu görüyorsunuz. Küçücük çocuğunu almış pastel boyaları eline ressamlığa soyunmuş. Bütün duvarları neredeyse boydan boya çizmiş rengarenk kalem boyalarla…
Ne yapacaksınız? Kıyamet mi koparacaksınız? Çocuğa mı kızacaksınız? Hayır. Sadece bakıp gülümseyeceksiniz. Çünkü bunu yapan sizin canınız. Olsun diyeceksiniz. Hoşgörüyle bakacaksınız. Hem kim bilir ileride belki de dünyanın en iyi ressamı yapmıştır bunu…
|
|
Guernica Tablosu'nun Tam Önünde
(Hakan Yozcu) 1 Şubat 2016 |
Çağdaş Sanat |
| |
Alabildiğince büyük bir müze olan Reina Sofia, sanatseverler için mutlaka, ama mutlaka görülmesi gereken bir müze. Saatlerce gezmekle bitiremiyorsunuz. Hatta en az 2 gününüzü buraya vermeniz gerekiyor.
Yüzlerce resim, binlerce sanat eseri, alabildiğince farklı ürünler size hitap ederek, sizleri büyülüyor.
Müzede hayran hayran gezerken, ansızın bu tablonun önüne geliyorsunuz. Birdenbire kalabalığın arttığını, korumaların fazlalaştığını görüyorsunuz. Öyle ha deyince yaklaşamıyorsunuz tabloya… |
|
"Don" Meselesi Değil Aslolan
(Hakan Yozcu) 14 Şubat 2016 |
Sevgi ve Nefret |
| |
Özellikle vatandaşlık konusunda Sayın Erdoğan’ın 10 bin kişinin yıllardır vatandaşlık için beklemesi üzerine “Neden onları vatandaş yapmıyorsunuz?” sorusu, bazı vatandaşlarımız tarafından fırça olarak algılandı. Bazı köşe yazarlarımız ise bu konuyu çeşitli yorumlarla dile getirdi. Ama içlerinde biri vardı ki olmadık sözleri, hakaret derecesine vardırırcasına sarf etti. Türkiye ve Türkiyelilere karşı ağza alınmayacak sözler söyledi. |
|
Sanatçıya Yumruk Atmak
(Hakan Yozcu) 22 Şubat 2016 |
Özgürlük ve Eşitlik |
| |
Sanatçı, “Olduğu yerde duran suçsuz bir insana vurmanın ne demek olduğunu anlaması için şikayetimi geri çekmeyeceğim. Bu ülkede eğlenmeye giden insanların can güvenliği kalmadı mı? Sizce şikayetimi geri çekmeli miyim?” diye soruyor. |
|
Çocuklarını Okutmak İsteyen Babanın Mücadelesi
(Hakan Yozcu) 2 Mart 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Hadi Çalış, şikâyet ediyor devlete. Devlet, vatandaşın tarlasına yol yapamıyor. Kadastroda yol görünüyor ama mevcut yol tarla olarak kullanılıyor. Üstelik yol, başka bir tarla sahibinin tarlasından geçiyor. Tarla sahibi de ister istemez izin vermiyor. Bu nedenle 4 çocuk, 500 metre geride bırakılıyor. Buradan eve giderken çocuklara köpek saldırıyor ve ısırıyor. Baba, hastaneye götürüyor çocuklarını ve rapor alıyor. Bu olay da mahkemeye taşınıyor. Ama sonuç alınamıyor. |
|
namussuz Namuslular
(Hakan Yozcu) 23 Şubat 2016 |
Özgürlük ve Eşitlik |
| |
Kadının hiç hakkı yok…
Kadın, tek başına sokağa çıkamaz…
Kadın, mini etek giyip gezemez,
Kadın, kimse olmayan toplu taşıma araçlarına binemez…
Kadın, evinden dışarı çıkamaz…
Kadın, her istediğini yapamaz…
Erkek arkadaşıyla konuşamaz, onunla el ele tutuşamaz, öpüşemez, sevişemez…
Kurallarımız katı…
Namus olur sonra, dedikodu olur…
Konu komşu ne der, el alem ne der?
Kadının canı, hayatı kimin umurunda…
Namus var ya, namus! |
|
iş İşten Geçmeden
(Hakan Yozcu) 24 Mart 2016 |
İnternet ve Gerçek Dünya |
| |
Facebook ve Twitter gibi sitelerin kötü amaçlı kişilerin elinde çok kötü bir silah olabileceğini buradan defalarca yazmıştık. Özellikle 12-15 yaş arası gençliğe henüz adım atan kız çocukları için bu tehlikenin kat be kat fazla olduğunu söylemiştik.
Çocuklara, cep telefonlarının, internetin sadece amacı doğrultusunda verilmesi gerektiğini defalarca yazdık buradan |
|
"Kür Şad" İlk Kez Sivas’ta Sahneleniyor
(Hakan Yozcu) 1 Mart 2016 |
Çağdaş Sanat |
| |
Kür Şad, Çin sarayındaki Muhafız Birliğinde görevliydi. Bu cesur Türk yiğidi Göktürk Devletini tekrar canlandırmak için kendisi ile birlikte 39 arkadaşı gizli bir plan hazırladı. Çin İmparatoru Tay-Çung bazı geceler şehirde tek başına dolaşıyordu. Bu durum kollanacak, imparator yakalanıp Türklerin bağımsızlığını tanımaya zorlanacaktı. Çin sarayında esir bulunan Holuku Tigin de kağanlığa getirilecekti. |
|
Sevgi ve Dostluk Konferansı
(Hakan Yozcu) 6 Mart 2016 |
Sevgi ve Nefret |
| |
“Birlik ve beraberliğe daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde İslamiyet’e daha fazla sarılmamız gerekiyor. Çünkü İslamiyet, hepimize sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü ve barışı emrediyor. Bizlere bir olmayı, kardeş olmayı, bütünleşmeyi öğretiyor” dedi.
Peygamber Efendimizin güzel ahlaklı bir insan olduğunu, kâinatın O’nun hatırı için yaratıldığını, bizlerin de Peygamber Efendimizi hep örnek almamız gerektiğini ve daima O’nun yolundan ilerlememiz gerektiğini vurguladı. |
|
kktc’de Din Dersi Hocası Olmak
(Hakan Yozcu) 26 Şubat 2016 |
Dinler, İnançlar ve Ateizm |
| |
Mustafa Malkoç Hoca, burada göreve verildi. Görevi gereği öğrencilere ödev notu vermek için ödev hazırlattı. Öğretmen olanlar bilir, karne notu, öğrencinin iki sınavdan aldığı not ve bir de ödev notunun ağırlığının ortalaması ile ortaya çıkar. Dolayısıyla ödev notu çok önemlidir. İki sınavdan 4 alan bir öğrenci iyi bir ödev verirse, ödevden alacağı yüksek not ile bu kırık notu yükseltebilme şansına sahiptir.
Malkoç Hoca, öğrencilerine tam 10 tane seçmeli konu veriyor. “Bu 10 konudan dilediğiniz bir tanesini seçip yapın” diyor. Konulardan biri de Cami maket yapımı. Çünkü Türkiye’de bu çalışma yapılmaktadır.
Maket yapımı, araştırma istemeyen ve el beceresi gerektiren bir konudur. Dolayısıyla yetenekli olan birkaç öğrenci bu konuyu seçiyor. Ödevlerini alıp okula getiriyor. Hoca da getirilen ödevleri ortalıkta kalabalık yapmasın diye herkesin ortak kullandığı Resim İş odasına koyuyor. Öğretmenlerden biri de yapılan maketleri beğendiği için resimlerini çekip facebooka koyuyor. Tabi buradan da Sendika ağaları bunu görünce “Okulda gerici faaliyetlere izin vermeyiz” diye yaygarayı koparıyor. |
|
Kadın Öğrendikçe Öğretir.
(Hakan Yozcu) 7 Mart 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
yılından sonra daha yaygın bir şekilde kutlandı. Hatta sokaklara taştı.
Ama ne yazık ki, zihniyet hala değişmedi. Kadına bakış açısı neredeyse hep aynı kaldı. Kadın, hala erkekten aşağı, erkekten geri, erkeğin kölesi olarak görülüyor. Aile içerisinde horlanan, dışlanan, hiçbir hakka sahip olmayan, şiddete maruz kalan bir birey olarak görülmeye devam edilmiştir.
Kadının hala birçok sosyal hakkı kendisine verilmemiştir.
Kadın, özellikle geceleri, tek başına sokağa çıkamaz, gezemez, içemez, eğlenemez. Buna hakkı yoktur… |
|
Nkl’de Edebiyat Sokağı
(Hakan Yozcu) 17 Mart 2016 |
Çağdaş Sanat |
| |
Sedat Öğüt, bizi alarak “Hocam, buraya kadar gelmişken buyurun Edebiyat Sokağımızı görün” dedi. Hep beraber kalkıp ikinci ve üçüncü kattaki özel olarak yapılmış Edebiyat Sokağı’na gittik.
Tamamen farklı ve çok iyi düşünülmüş bir projeydi. Bir ayrıcalığı vardı. Beğenmemek veya hayran kalmamak mümkün değil. Burayı görüp de şaşmayana ben şaşarım doğrusu… Çünkü o kadar güzel ve estetik bir şekilde düzenlenmiş.
Daha merdivenleri çıkarken bir edebiyat büyüsünün içine giriyorsunuz. Merdivenlerin her basamağı Ünlü Şair Ahmet Haşim’in “Merdiven” şiirinin dizeleriyle doldurulmuş. Bütün basamaklar bu dizelerle süslenmiş... |
|
Çünkü Hepsi Yalan
(Hakan Yozcu) 12 Nisan 2016 |
İnternet ve Gerçek Dünya |
| |
Genç bir kız. Facede kendi yaşadığı bölge’den çok uzakta yaşayan biriyle arkadaş oluyor. Zamanla bu arkadaşlık aşka dönüşüyor. Erkek, kendini öyle bir tanıtıyor ki yaşadığı bölgenin neredeyse en zengin ailenin çocuğu. Kız da buna inanıyor. Evlenmeye karar veriyorlar. Erkek, bir gün çıkıp geliyor. Kızı, annesinden babasından istiyor |
|
Bet Ofisleri ve Gece Kulüpleri Gerçeği
(Hakan Yozcu) 11 Mart 2016 |
Toplum ve Birey |
| |
Bet ofisleri, son 15 yılda mantar gibi çoğaldı adamızda. Neredeyse her sokağa girdi. Bırakın sokakları, internet yoluyla, evlerimize kadar girdi.
Bir sokakta en az 10 tane bet ofisine rastlamak mümkün. Tabii orada çalışan onlarca kişi bulunuyor. Bunlar, nereden bakarsanız bakın, şu işsizlik ortamında iş bulup kazançlarını sağlıyor. Böyle de olsa evlerine ekmek götürüyor. Bunu, ada geneline vuracak olursanız, binlerce kişinin bu sektörden ekmek yediğini görürsünüz. Sektöre kilit vurduğunuzda binlerce insan işsiz ordusuna katılacak demektir. |
|
Çocuktan Gelin Olmaz
(Hakan Yozcu) 10 Mart 2016 |
Toplum ve Birey |
| |
“Bizde olsaydı nasıl karşılanırdı?” diye merak ediyordum. Bu merakım da Antalya’da giderildi. “Çocuk Gelin” deneyi Antalya Rotary Kulübü tarafından Antalya Atatürk Parkı’nda yapıldı. Adına “Toplumsal Duyarlılık Testi” dendi.
ABD’de yapılan deneyle hemen hemen aynıydı yapılan duyarlılık testi. Aralarındaki tek fark, adamın 60 değil, 35 yaşında, kızın da 11 yaşında olmasıydı. Yani bizimkiler, biraz daha insaflı davranmış ve erkeğin yaşını yarıya düşürmüşlerdi. |
|
Son Süvari Belgeseli’ni İzledim
(Hakan Yozcu) 16 Nisan 2016 |
Unutulamayan Dönemler |
| |
Belgesel, 1 saat 3 dakika sürüyor. Çok sürükleyici ve akıcı bir film olarak hazırlanmış. Bir türlü bırakıp ara veremiyorsunuz. Ben, de adeta bir solukta izledim. Etkilenmedim desem yalan olur.
Gazeteci Konuksever, adeta Türkiye’nin son 60 yılına şahitlik etmiş. Hemen hemen bütün siyasi olaylara şahit olmuş. O dönemin bütün kahramanlarını yakından tanımış. Liderlerle röportajlar yapmış. Deniz Gezmiş’i ve Mahir Çayan’ı yakından tanımış. |
|
Belediye Ağaç Katliamı Yaparsa!
(Hakan Yozcu) 25 Nisan 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
“Bizim mahallemizin yolu, sağlı sollu çam ağaçları ekili. Kuruyanları kestiler. Yerine ağaç dikeceklerdi. Aylarca bekledim. Kimse yerine ağaç dikmeyince ben de 2 nar, 1 tane de yenidünya fidanı diktim. Bu ağaçlar ezilmesin diye de etrafını parke taşlar ördüm.
Ben, okulda görev yaparken geldiler. Ağaçların yol güvenliğine tehlike oluşturacağını söylediler. Bana süre de vermediler. Konuşmamızdan yarım saat sonra gidip şiroyla fidanların olduğu yeri dümdüz ettiler. Fidanları da taşları da yok ettiler. " |
|
Nkl Sanat Gecesi Büyük İlgi Gördü
(Hakan Yozcu) 6 Mayıs 2016 |
Çağdaş Sanat |
| |
Oyunda özellikle Mestan rolündeki Süleyman Kasımoğluları, izleyenleri kahkahaya boğdu. Oyundaki rahat hareketleri ve oyuna hakim olma anlayışı ile müthiş bir performans sergiledi. Geçmiş yıllarda da izlediğim bu oyuncu, Kıbrıs Türk Tiyatrosu için büyük oyuncu olmaya aday biri diyebilirim. Sadece metne bağlı kalmadan, doğaçlama da yapabilen Kasımoğulları, seyirci ile de irtibat kurarak, izleyenleri adeta hem kendine, hem de oyuna bağlıyor. |
|
"Gelinciğin Gözyaşları"nı İzledim
(Hakan Yozcu) 11 Mayıs 2016 |
Sinema ve Televizyon |
| |
Bu belgesel film, her şeyden önce, kin ve nefreti içermiyor. Birilerine karşı, kimseyi kışkırtmıyor. Yaşanan acı gerçekleri, gün ışığına çıkartmak ve geleceğe ışık tutmak için hazırlanmış bir film. Ada üzerinde bir daha böyle acılar yaşanmasın, yeni nesil, geçmişi unutmayıp doğrudan birinci ağızdan öğrensin ve geleceğe emin adımlarla ilerlesin diye hazırlanmış. Çünkü en doğru olanı yaşayanlar biliyor. Kimseye kin, nefret besleme gayesi güdülmemiş. Tamamen canlı tanıklardan yararlanılmış… |
|
Yeni Bir Oluşum Mu?
(Hakan Yozcu) 16 Mayıs 2016 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Duyumlarımıza göre “Türk Birliği Hareketi” adını taşıyacak olan bu hareket de YDH çizgisinde ona paralel gidecek bir hareket olacak. Hareketin başına da eski Karadenizliler Derneği Başkanı Turan Büyükyılmaz’ın geleceği ileri sürüldü.
Turan Büyükyımaz’ın facebook hesabında yaptığı “Yeni Bir Oluşuma Hazır mıyız? Neden Yeni Bir Oluşum?” başlıklı yazısı da bu iddiayı doğrular nitelikte oldu. |
|
eğitim Yaz Boz Tahtası Değildir
(Hakan Yozcu) 12 Haziran 2016 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Bazı Avrupa ülkelerinde uygulanan bu anlayış, ilk bakışta göze hoş gelebilir. Ama sosyal adalet ve eşitlik bakımından büyük zararlar ortaya çıkarır. Bu düşünce ile çalışmayı sevmeyen öğrenciler, “Nasıl olsa sınıfı geçiyorum” diyerek çalışmamayı alışkanlık haline getirecek ve bilgisini geliştirmeden, öğrenmeden, bilmeden diploma sahibi olma yoluna gidecektir. Yani boş bir nesil yetişmiş olacaktır. |
|
Adanalıyık Allah’ın Adamıyık
(Hakan Yozcu) 20 Mayıs 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Malatya’ya giderek kamp yapacağı otele yerleşti. Ancak gelin görün ki bundan sonra yaşanan Demirspor Kafilesi, güvenlik gerekçesi ile Valilik tarafından şehirden çıkartıldı.
Böyle bir örnek belki Dünya’da ilk defa yaşanıyor. Futbolcular şaşkındı. Yöneticiler şaşkındı. Teknik elemanlar şaşkındı… Çünkü kafile resmen şehirden kovulmuştu. |
|
Bu Halk Darbe İstemiyor
(Hakan Yozcu) 17 Temmuz 2016 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Darbeye girişimlerde bulunanlar bu gerçekleri unutmuşlardı. Sanki Türkiye 40 yıl öncesinin Türkiye’siymiş gibi hareket ettiler. Bir TRT’yi ele geçirip bildiri okutmakla darbenin gerçekleşeceğini sandılar. Oldu olacak Hasan Mutlucan’ın o etkileyici ve gür sesiyle de “Yine de şahlanıyor aman” diye başlayan marşlarını koysalardı. İşte o zaman 60 veya 80’lı yılların darbesi diyebilecektik. |
|
Dedikodu Olmasa
(Hakan Yozcu) 18 Ağustos 2016 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Sayın Cumhurbaşkanımızın şaka mahiyetinde de olsa, Kıbrıs Türkü’ne dedikoducu demesi bana göre pek yakışık almadı. Devlet adamlığı ile pek bağdaştıramadım doğrusu. İşin ciddiyeti kayboluverdi.
Oysa bu tip görüşmelerin, daha olgun bir havada ve daha güzel bir ortamda geçmesi gerekir. |
|
Ayhan Menteş Hoca’mızın Ardından
(Hakan Yozcu) 14 Ağustos 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Ayhan Menteş Hoca ile birkaç defa röportaj yapma şansım oldu. Yaptığımız bir röportajında “İnsan, hangi sanatla uğraşırsa uğraşsın, yaptığı her uğraş, onun kişiliğine zenginlik katar. Sanat, insana deneyim kazandırır. Uğraşları içerisinde insan, yeni kişilikler, yeni uğraşlar tanır. Bir arı, her çiçeğe konar. Turunç çiçeklerine konduğu zaman
turuncun tadını alır. Başka bir ağaca konduğunda onun lezzetini alır. Bir sanatçı da böyledir. Eğer sanatçı, kapalı bir evde yaşarsa deneyim birikimleri çok sınırlı kalır. Onun için insanın gezmesi, yeni yerler görmesi, başka kültürleri tanıması, başka meslekleri öğrenmesi gerekir.” demişti. |
|
Köklerimize Sahip Çıkmak
(Hakan Yozcu) 18 Ağustos 2016 |
Popüler Kültür |
| |
Kendisine hak veriyorum. Gerçekten Türkiye’den gelen nesil, yavaş yavaş bu kültürü unutmaya başladı. Çünkü kendi halk danslarıyla haşır neşir olamıyorlar. Davul zurnayı bilmiyorlar. Öğrenilen halk oyunları da KKTC’ye has oyunlar. Yani sadece buranın oyunlarıyla kalıyorlar. Bu nedenle bir şeyler eksik kalıyor sanki…
Oysa her alanda olduğu gibi bu alanda da iki kültür yan yana, paralel olarak sürdürülebilir. Her ikisi de yeni nesle zevkle öğretilebilir. |
|
"Kıbrıslılık" Üzerine
(Hakan Yozcu) 24 Ağustos 2016 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Onlara göre Kıbrıs’ta yüzyıllardır yaşayan insanlar “Biraz Venedik, biraz Lüzinyan, biraz Maronit, biraz İngiliz, biraz Yunan ve biraz da Türktür. Ama bunların hepsi birleşerek Kıbrıslı olmuştur. Bu nedenle biz Kıbrıslıyız” diyorlar. Yani kendilerini ayrı bir ırkmış gibi göstermeye çalışıyorlar.
Evet, Kıbrıslı olduğumuz doğru. Biz, Kıbrıslıyız. Ama Kıbrıs’ta yaşayan Türkleriz. Kıbrıs Türkleriyiz... |
|
Bayram Huzur İçinde Geçti
(Hakan Yozcu) 15 Eylül 2016 |
Popüler Kültür |
| |
Ayrıca bu sene Bayram ziyaretine Londra’dan yeğenim Leman da eşi ile birlikte geldiler. Eşi Wesley Harrison İngiliz. Her ikisi de Londra’da polis memuru. Çocukları Ediz, dünyalar tatlısı. Neşemiz, mutluluğumuz ve sevgimiz oldu. Wesley, KKTC’ye ikinci kez geliyor. Burayı o kadar çok sevdi ki emekliye ayrılınca buradan ev alıp buraya yerleşmeyi bile düşünüyor. Özellikle plajları ve doğal güzellikleri çok beğendiğini belirtiyor. |
|
Kültür ve Sanatımıza Önem Vereceğiz
(Hakan Yozcu) 21 Kasım 2016 |
Popüler Kültür |
| |
Kültürün oluşabilmesi için aradan yüzyıllar geçmesi gerekir. İşte bu yüzyıllar içinde oluşan değerler bütünü, kültürü meydana getirir. Bu kültür de yüzyıllar sonra gelecek olan nesle miras olarak kalır.
İnsanoğlunun gelişmesi ve ilerlemesi kültürel bir varlık oluşuna bağlıdır. İnsan, öğrendiklerini biriktirip ilerisi için saklar. İşte bu becerisi sayesinde geçmiş ile gelecek arasında bir bağ kurar. Kültürünü, yaşayış biçimini, duygu ve düşüncelerini, geleneklerini, göreneklerini yüzyıllar sonrasına taşır. |
|
öğretmene Verilen Değer Her Şeye Değer
(Hakan Yozcu) 24 Kasım 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Öğretmenliğe ilk başladığımda ilk 24 Kasım Öğretmenler Günü’nden büyük keyif almıştım. Kırsal bir kesimde bir ortaokulda Türkçe Öğretmeniydim. O gün, öğrencilerin bana olan ilgilerini, kucağımın çiçeklerle dolmasını, öğrencilerin bana sarılmak ve beni öpmek için yarışa girdiklerini hiç unutmuyorum. Belki bu nedendir ki 24 Kasım tarihini hep Öğretmenler Günü olarak kabul ediyorum. |
|
Boyacı’ya Büyük İlgi
(Hakan Yozcu) 9 Mart 2017 |
Çağdaş Sanat |
| |
Bırakın koltukları, koltuklar arasındaki boşluklarda bulunan basamaklar dahi tıka basa doluydu. Bütün basamaklar tıkış tıkış insan doluydu. Sadece basamaklar değil, salonun en arka kısmında ayakta bulunan yüzlerce tiyatro sever saatlerce ite kaka oyunu izlemeye çalıştı. Belki de bir o kadar seyirci yer bulamadığı için evine dönmek zorunda kaldı. Ben de maalesef geç kaldığım için oyunu ayakta izleyen yüzlerce kişiden biri oldum. |
|
Hatay Gezisi
(Hakan Yozcu) 14 Mart 2018 |
Günlük Olaylar |
| |
Afrin Zeytin Harekatına Destek amacıyla Gazimağusa Polatpaşa Camii Derneği'nin düzenlediği Hatay Gezisine davet alınca, böyle anlamlı bir ziyaret ve geziye katılmamam olmazdı. Hiç düşünmeden daveti kabul ettim. Hem Mehmetçiğimize destek ve moral vermek için hem de Hatay'ın kültürel yerlerini görüp yazmak için kendimi Hatay'da buldum. |
|
Talip Güvel Anısına Şiirler
(Hakan Yozcu) 3 Mayıs 2018 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Talip Güvel, Karacaoğlan şiirleri okur ve o tarzda şiirler de yazardı. Tabii o zamanlar tam olarak şiiri bilmediğim için pek anlamazdım. Ölçülü, kafiyeli, sanatlı şiirler yazardı. Babamda da şairlik vardı. O da kendi çapında şiirler döktürürdü. Bazen bu ikili evde otururlar, birbirlerine yazdıkları şiirleri okur ve saatlerce şiir tartışması yaparlardı. İşte daha o zamanlardan şiir sevgisini ve temelini almıştım farkında olmadan. |
|
Şerefine İnsanoğlu
(Hakan Yozcu) 1 Mart 2019 |
Günlük Olaylar |
| |
Oyunu, genelde ele aldığımızda, her kesimden insanları ele alıyor. Sokakta yaşayan gariban insanlar. Parasız, pulsuz, aç, üstü- başı yırtık, kirli olan insanlar. Diğer tarafta da silah tüccarlığı yaparak zengin olan ve para kazanmak uğruna masum insanların ölmesine göz yuman cani insanlar. Bunlar, savaşın etkisinden rant sağlayan umursamaz, vurdumduymaz insanlar. |
|
"Kadirli Bohçası" Üzerine
(Hakan Yozcu) 5 Mart 2019 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
“Kadirli’de Geçmiş yağmura kepenek almak” diye bir deyim vardır. Bu eserdeki yazılar da bu deyime uygun bulunabilir.” diye belirtiyor.
Kitabın yazarı İrfan Can, 1952 yılında Kadirli’de doğmuş. Kendisi “Anam, bilge bir kadındı ve halk kültürünün taşıyıcısıydı. Kendisinden halk hikâyeleri, ağıtlar, Karacaoğlan Şiirleri, mantuvar türküleri dinleyerek büyüdüm. Halk kültürüne ilgimi daha çok anama borçluyum” diyor.
İrfan Can, Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunudur. 1977 yılında öğretmenlik hayatına başladı. |
|
"Kıbrıs’ın Dünü, Bugünü ve Yarını"
(Hakan Yozcu) 19 Mart 2019 |
Tarihsel Olaylar |
| |
Bugün Avrupa’da bazı devletler, ayrılmıştır. Yugoslavya, Çekoslovakya gibi ülkeler bölünmüştür. Ama Batılılar bunlara bir şey dememişlerdir. Olaylar karşısında sessiz kalmışlardır. Ama aynı Batılılar, her nedense Kıbrıs’ta iki toplumu birleştirmek istemekte ve bunda ısrarcı olmaktadırlar. |
|
Memleketin Çivisi Çıkmış
(Hakan Yozcu) 24 Mart 2019 |
Günlük Olaylar |
| |
Vatandaş gariban, vatandaş perişan, derdine dert katıyor,
Zenginler, zenginliğini ona katlıyor, elense yapıp öylesine yatıyor.
Fakir, fukara ekmek derdinde, işsiz, aşsız yetim kalıyor.
Bilmiyorum artık milletin bu vebalini kimler alıyor? |
|
27 Mart Kktc İçin Acı ve Buruk Bir Gün
(Hakan Yozcu) 27 Mart 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
Yıllar önce bir yangın ile kül olan Devlet Tiyatroları’nın salonu 20 yılı aşkın bir süre olduğu halde hala yapılamadı. Hala Devlet tiyatroları sağlıklı olarak seyircisi ile kavuşturulamamıştır. Devlet Tiyatroları, 20 yıldan fazla sürede göçmen kuşları gibi oradan oraya sürüklenmiştir. Oyuncular, nerede bir salon bulmuşlarsa orada oyun sergilemişlerdir. |
|
Yaşamak Nazım Gibi" Oyunu Üzerine
(Hakan Yozcu) 28 Mart 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
13 yıl hapiste yatan bir şairin, hapisten çıktıktan sonra askere alınmak istenmesi nedeniyle Moskova’ya kaçması ve bu nedenle kendine “Vatan Haini” dendiği eleştiriliyor. Oysa “Kendisine Mustafa Kemal’in şiir yazmasını söylediğini” belirtiyor. |
|
Böyle Yarışma mı Olur?
(Hakan Yozcu) 10 Nisan 2019 |
Günlük Olaylar |
| |
Adı üzerinde bu bir yarışma. Yarışma da ne demektir: Birileri içlerinden birinci gelecek, ikinci gelecek ve sonrası arka arkaya gelecek demektir.
Şöyle düşünün: Dünya Atletizm yarışmaları düzenleniyor. 15 atlet belli bir hedefe doğru aynı şartlar altında koşuyor. Ve önceden de nasıl koşacakları, neler yapacakları söyleniliyor. Yarış başlayınca bütün atletler hedefe doğru koşuyor. İçlerinden birisi hedefe en önce varıp ipi göğüslüyor. Ve bu yarışmanın birincisi oluyor. Şimdi siz, bu atlete ve hemen arkasından gelen atletlere 10 saniyenin altında koştunuz veya 10 saniyenin üzerinde koşamadınız diye ödül vermeyecek misiniz? O zaman bunun neresi yarışma oluyor. |
|
Tarihçi Cezmi Yurtsever’in "Eşkiya"sı Üzerine
(Hakan Yozcu) 26 Nisan 2019 |
Tarihsel Olaylar |
| |
“Önce ellerine demir kelepçeler takıldı. Sonra ikişer ikişer ve peş peşe sıraya dizildiler. Onları birbirlerine bağlayan demir bir zincir vardı. Ana caddenin kıyısında bulunan taş evlerin penceresinden bakanlar, yolda geçerken seyirci olanlar bu gençlerin halini merak ediyorlardı.” (sayfa 11)
Bu satırları okuyunca tüylerimiz diken diken oluyor. Ürperiyoruz. Madem bu gençler, usulen mahkemeye çıkarılıyordu, o halde neden onlara kelepçeler takılıyordu? Bu da yetmiyor, böyle, demir kelepçelere bağlanıyorlardı?
Aslında yapılan bu insanlık dışı muamele, yaşanacak olan ve tarihe bir yüz karası olarak geçecek çirkin olayın bir habercisi gibiydi. |
|
"Ve Tanrı Delileri Yarattı" Üzerine
(Hakan Yozcu) 7 Mayıs 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
Yakup, duymayan garip biri. Münir, aynı sokakta bakkallık yapan farklı bir kişi. Yazar, kaderin bir oyunu sonucu, bu iki insanı aynı mekânda karşılaştırıyor. Karşılaştırmaktan da öte, birbirlerini anlayan bu iki insanı dost edip sürekli sohbet etmek amacıyla bir araya getiriyor. Peki, hiç duymayan ve konuşmayan Yakup ile nasıl sohbet edecektir Münir?
Yazar, bu ikiliyi öylesine bir araya getiriyor ki aralarında adeta manevi bir bağ kuruyor. Münir, durmadan konuşuyor, anlatıyor Yakup’a. Öğrencisi gibi eğitiyor onu. Yakup hep dinliyor. Ama hiç konuşmuyor. Karşısına oturuyor ve sadece gözleriyle, yüzüyle cevap veriyor sanki: |
|
Terapi Üzerine
(Hakan Yozcu) 18 Mayıs 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
Terapi romanı iç içe giren olaylarla okuyucuyu büyük bir gerilime sokan bir eser. Adeta bir korku filmi izler gibi geriliyorsunuz sayfalar ilerledikçe. Ve hep kafanızda ne olacak diye sorular soruyorsunuz. En önemlisi de “Kim bu Annan Spiegel?” demekten kendinizi alamıyorsunuz. Kitap boyunca kendinizi hep bir bilmece oyunu içinde buluyorsunuz. Durmadan bu bilmeceleri sorup duruyorsunuz kendi kendinize… |
|
Kıbrıs’ta Osmanlı Öncesi Türk İzleri
(Hakan Yozcu) 23 Mayıs 2019 |
Günlük Olaylar |
| |
Sempozyumun açılış konuşmasını Yrd Do. Dr Zeki Akçam yaptı. Akçam konuşmasında: " Düzenledikleri sempozyumun amacının Kıbrıs’ta, Osmanlı Dönemi’nden önce Türk varlığının olup olmadığını tartışmak, gerek sivil, gerekse askeri bakımından adada Türk varlığından söz edilip edilmeyeceğini konuşmak” olduğunu söyledi. |
|
Solcu Efendi Üzerine Birkaç Kelam
(Hakan Yozcu) 28 Mayıs 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
"Barış İnşası” kavramı bu kitapta ele alınan diğer kavramlardan biridir. Yazar, burada yeni fikirlere yelken açma motivasyonunun Talat-Hrıstofyas müzakerelerinde sağlanan tüm ilerlemeler ve uzlaşma noktalarına karşın, her iki liderin bu süreçte başarısız olmakla kalmayıp hem süreç esnasında hem de toplum liderliklerinden düştükten sonra, birbirlerini acımasızca eleştirmeye devam etmelerinin nedenlerini anlamaya çalışma sürecinde keşfettiği olgular olduğunu belirtiyor: |
|
Gelişmekte Olan Farklı Bir Spor: Okçuluk
(Hakan Yozcu) 16 Haziran 2019 |
Günlük Olaylar |
| |
“Amaçlarımızdan biri de ülkemizdeki başarılı sporcuları ikinci veya üçüncü ülkelerde yapılan yarışmalara katılmalarını sağlamak ve onların ülkemizi en iyi şekilde temsil etmelerini sağlamaktır. |
|
Ertaç Hazer İle Kültür Sanat
(Hakan Yozcu) 24 Haziran 2019 |
Günlük Olaylar |
| |
Hazer, sanat alanında bir hayali olduğunu, ölmeden önce bu hayalinin gerçek olarak görmek istediğini belirtiyor: “En çok istediğim şey, hayatım boyunca düşlediğim tek hayalim Ülkemizde bir kültür sanat köyünün kurulmasıdır. |
|
Hakan Tulumbacı İle Sanat Üzerine
(Hakan Yozcu) 27 Haziran 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
Bu gün ülkemizde sanata ve sanatçıya gereken değer maalesef verilmiyor. Örnek verecek olursak müzisyenler sadece şarkıcı olarak düşünülüyor. Oysa sanat bir bütündür. Her sanat dalının ayrı sanatçıları vardır. Bunların hepsi kendi alanında ayrı bir değerdir. Edebiyatçılarımız, ressamlarımız, heykeltıraşlarımız, müzisyenlerimiz artık aklınıza ne geliyorsa yani sanatla uğraşan her kimseyi kast ediyorum. Bunların hepsi üretiyorlar. Topluma bir şeyler vermeye çalışıyorlar. |
|
Kültürel Mirasımızı Kim Yönetiyor?
(Hakan Yozcu) 4 Temmuz 2019 |
Tarihsel Olaylar |
| |
1878’den 1915’e oradan 1960 yılına kadar yaklaşık 200 milyon sterlin İngilizlerin bize borcu var. Bu, anapara. Faizsiz borç. Rahmetli Denktaş’ın 500 milyon sterlin aldığını ve bunun karşılığında da Saray Otel’in yapıldığını biliyoruz. |
|
Derman Atik İle Tiyatro Üzerine
(Hakan Yozcu) 8 Temmuz 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
Toplumcu gerçekçi algıyı alan bir seyirciye sahibiz. Geleneksel tiyatro ile bütünleştirebilirsek ortaya güzel bir eser çıkar. Kendi ülkemin kültürünün de diyaleğinin de bu sürece katılması gerektiğine inanıyorum. Bunu yaparken birini dışlamak doğru değil diye düşünüyorum.” diyor. |
|
(Hakan Yozcu) 16 Temmuz 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
Oyun, Salamis Harabelerinin büyülü ortamında loş ışıklar altında bir savaş sahnesi ile başladı. Burada iki kardeş karşı saflarda savaşıp Thebai için dövüşür. İkisi de ölür. Kral, ülkeye saldırdıkları için gömülmelerine izin vermez. Çünkü düşman, ne olursa olsun düşmandır. |
|
Kktc Adanalılar Derneği İddialı Geliyor
(Hakan Yozcu) 28 Temmuz 2019 |
Günlük Olaylar |
| |
Dernek, kurulmasından kısa bir süre sonra yardımlaşma ve dayanışma faaliyetlerine hemen başlamış. Ramazan Bayramında köydeki tespit edilen ihtiyaçlı kişilere toplam 51 çift ayakkabı tedarik edilerek bunların dağıtımı yapılmış. “Az da olsa amaçlarımızdan birini yerine getirmenin mutluluğunu yaşadık.” diyor. “Her geçen gün daha da kenetlenerek çığ gibi büyük bir aile olacağız. Açtığımız bu kapı sadece Adanalı kardeşlerimize değil, KKTC’ye gönül veren herkese açıktır.” diyor. |
|
"Gelecek 100 Yıl" Üzerine
(Hakan Yozcu) 20 Ağustos 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
"Gelecek 100 Yıl” Adını taşıyan kitabında “21. Yüzyıl İçin Öngörüler” sunuluyor. Bu kitapta yazar, gözünü geleceğe dikiyor. 21. Yüzyıl boyunca Dünyada beklenebilecek değişimlerin net ve anlaşılır öngörüsünü sunuyor. Gelecekte savaşların nerede ve neden çıkacağını ve nasıl savaşılacağını, hangi milletlerin ekonomik ve politik güç kazanacağını; ya da kaybedeceğini ve yeni teknoloji ve kültür eğilimlerinin yeni yüzyılda yaşam biçimimizi nasıl değiştireceğini anlatıyor. |
|
"Yangın Yerinde" Kabare mi Komedi mi?
(Hakan Yozcu) 20 Ağustos 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
“Oyunda evlendirilen “ŞÜKRAN” VE “ŞÜKRETTİN” adlı iki tipleme yaratılmış…
“ŞÜKRAN”, Mücahitler Derneği’nin her yıl yaptığı ŞÜKRAN etkinliklerinden hareket edilerek Türkiye’ye şükran duyan Kıbrıs Türk Halkını, oyunda adı geçen “ŞÜKRETTİN” ise, “Kıbrıs Türkleri ile evlenip mahvolmalarına sebep olan Türkiye’yi” kastediyor. |
|
İlk Yerli Operamız: Arap Ali Destanı
(Hakan Yozcu) 22 Eylül 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
Eser, her haliyle mükemmeldi. Mükemmelin de ötesindeydi. Her şey ustaca düşünülmüş ve büyük bir profesyonellikle tasarlanmıştı. Müziklerden tutun, kostümlere, dekoruna, ışıklarına kadar her şey çok güzeldi. Hele de canlı orkestra, mükemmelin de üstündeydi. Öyle ki “Orkestrayı mı dinlesek, oyuncuları mı izlesek?” şaşırıp kalıyorduk. |
|
Sanatçı Mehmet Samer İle Tiyatro Üzerine
(Hakan Yozcu) 1 Ekim 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
Samer, “Dramanın eğitimde olması gerektiğini, öğrencilere küçük yaşlarda tiyatro eğitiminin verilmesi gerektiğini, böyle olursa kendilerini daha iyi hissedeceklerini, toplum içinde nasıl davranacaklarını öğreneceklerini” belirtiyor. Devam ederek “Çocuklarla çalışmanın farklı bir yöntemi vardır. O nedenle uzman kişilerle çalışılması gerekir. Tiyatroyu bilen ve o eğitimi alan kişilerle çalışılırsa başarı artar” diyor. |
|
Sessiz Çığlık Üzerine
(Hakan Yozcu) 19 Ekim 2019 |
Çağdaş Sanat |
| |
271 sayfa tutan eser, şairane bir üslup kullanılarak şiir dili ile yazılmış. Her cümlesi, dizeleri andıran, insanı bir şiir bahçesine sokan, duyguları yoğun bir şekilde dile getiren, yüreklere hitap eden, her satırda gözyaşlarına gark eden samimi, içten söylenmiş, ağıt gibi yakılmış sözler, ırmak gibi akan, su gibi akıp giden cümlelere yer verilmiş. Roman yazarı, başarılı bir anlatımla Çukurova’yı, ilçeleri, kasabaları, köyleri ve yaylaları tasvir etmiş. |
|
Kktc Çukurovalılar Derneğini Ziyaret Ettim
(Hakan Yozcu) 29 Ekim 2019 |
Günlük Olaylar |
| |
Çukurovalılar Derneği, surlar içinde bir kahvehane köşesinde kurulmuş bir dernekti. Biz yönetime gelince derneğe hayli mesafe kazandırdık. Dernek bir köşede unutulmuştu. Biz, derneği aktif hale getirdik. Alt yapıyı oluşturduk. Geliştirdik. Derneği bir binaya kavuşturduk |
|
3. Dünya Savaşı mı?
(Hakan Yozcu) 9 Ocak 2020 |
Günlük Olaylar |
| |
Irak’a elini kolunu sallaya sallaya giren Amerika Türkiye’ye de öyle giremeyeceğini çok iyi biliyor. Türk milletinin vatanını canı pahasına sevdiğini ve ölümüne onu koruyacağını çok iyi biliyor. O nedenle Türkiye’ye bulaşmıyor. Sadece küçük küçük manevralarla yoklamalar çekiyor. Ama ondan öteye gidemeyeceğini de çok iyi biliyor. |
|
Erdinç Akgür İle Devlet Tiyatroları’nı Konuştuk
(Hakan Yozcu) 9 Ocak 2020 |
Çağdaş Sanat |
| |
Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrolarının 21 yıldır salonsuz olduğunu ve çok zorluklar çektiğini anlatarak “Salon olmadan olmaz.” diyor. Devam ediyor: “Bazı projelerimizi gerçekleştirebilmek için salonun olması şart. Salon olmazsa projeler de hayat bulmuyor. Başkalarına ait salonlarda hep sorun çıkıyor. Her gün dekor kurup bozmak zorunda kalıyor |
|
sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan Üzerine
(Hakan Yozcu) 21 Mart 2020 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Biz, bu yazımızda Sabahattin Ali’nin 1940 yılında yayımladığı “İçimizdeki Şeytan” adlı romanı üzerinde duracağız. İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali'nin biraz toplumu, biraz da insanın kendisini sorguladığı eseridir.
İnsan, genelde yanlışa düşer. İçinden bazen farklı yapılması, farklı düşünülmesi gerektiği hissi doğar. Yani içimizden bir ses bizi yönlendirmeye çalışır. Ve o ses bizi kimi zaman yanlışa düşürür. İşte romanda yazar o sese şeytan diyor. Bizi yanlışa götüren, bize kötülükler yaptıran o hissi yazar içimizdeki şeytan olarak adlandırıyor. Ve esere de belki bu nedenle “İçimizdeki Şeytan” adı verilmiş. |
|
"Beyaz Gemi" Aytmatov
(Hakan Yozcu) 27 Mart 2020 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Eser için masalla gerçeği birleştiren bir roman diyebiliriz. Öyle ki roman mı okuyorsunuz; yoksa bir masal kitabı mı farkına varamıyorsunuz. Kendinizi adeta bir masal dünyasında buluveriyorsunuz. Roman kahramanı ile birlikte siz de adeta bir çocuk oluyorsunuz. Sanki romanın kahramanlarından biri de siz imişsiniz gibi düşünüyor ve çocuğun anlattığı masalları büyük bir keyifle dinliyorsunuz. |
|
Cevahir Caşgir’den "100süz Şiirlerim"
(Hakan Yozcu) 6 Nisan 2020 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Cevahir Caşgir, 2009 yılında Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Mezun olduktan sonra Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’na girerek sözleşmeli oyuncu olarak görev yapmaya başladı.
Caşgir, her ne kadar bir tiyatro sanatçısı ise de onun edebiyat yönü de çok kuvvetlidir. Şiiri çok seven Caşgir, daha ortaokul ve lise yıllarında şiir okumaya başlamış, küçük yaşlarda şiirle tanışmış ve şiiri bir tutku haline getirerek şiirler yazmaya başlamıştır. |
|
"Kırmızı Pazartesi" Romanının Düşündürdükleri
(Hakan Yozcu) 20 Nisan 2020 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
“Kırmızı Pazartesi” romanı, Kolombiya'nın bir şehrinde işlenen bir cinayeti anlatıyor. Daha romanı elinize aldığınızda içine bakmadan dahi kapağı sizlere bir mesaj veriyor. Kapak kahverengi renge hâkim. Kapakta ilk göze çarpan düzgün giyimli, fötr şapkalı, ellerinde birer bıçak olan ikiz kardeşler oluyor. Hemen arkalarında beyaz bir yatak. Yatağın üzerinde bir daktilo, geri planda evler, sokaklarda hiçbir şey umurlarında olmayan insanlar var. Bir de tavşan konulmuş. Kısaca kapak resmen cinayeti anlatıyor… |
|
"Bitemeyen Proje" Üzerine
(Hakan Yozcu) 18 Nisan 2020 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
“Bitmeyen Proje” romanı üç kişi tarafından yazılmış. Bunlar “Kevin Behr”, “George Spafford” ve “Gene Kim”. Çevirmenliğini ise M.Sinan Alpsoy yapmış. Kitap, 2016 yılındaTimaş Yayınları arasında roman dizisi olarak yayınlanmış. 512 sayfalık bir kitap. |
|
Orhan Pamk'un "Kar" Romanı
(Hakan Yozcu) 8 Mayıs 2020 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Orhan Pamuk’un “Kar” Romanı
Orhan Pamuk, Nobel Edebiyatı Ödülü almasından sonra okuduğum bir yazar oldu. Daha önce hiçbir romanını okumamıştım. İlk Önce “Benim Adım Kırmızı”yı okudum. Sonra “Kara Kitap” ardından “Masumiyet Müzesi” ve son olarak da “Kar” adlı romanını aldım elime…
Orhan Pamuk ile ilk tanıştığımda, yani okuduğum ilk romanında çok şaşırmıştım. “Benim Adım Kırmızı” kitabı o kadar ağır gelmişti ki bana, edebiyat fakültesi mezunu olmama ve yıllarca edebiyat öğretmenliği yapmama rağmen bu kitabını anlamakta çok zorlanmıştım. Defalarca sözlük karıştırmıştım. Benim anlamadığım bir kitabı normal bir okuyucu nasıl anlayacaktı?
Roman, 1591 yılında İstanbul’da karlı kış gününde geçiyordu. Şeküre adlı bir kadının 4 yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine yeni bir koca aramasını anlatıyordu. Eve davet edilen nakkaşlar ve Osmanlı padişahının gizlice yaptırdığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler konu ediniyordu. Yazar, o kadar karışık, o kadar ağır bir dil kullanıyordu ki anlamak mümkün değildi. Hayatımda belki de daha bu kadar anlaşılmaz bir roman ile karşılaşmamıştım. Kendi kendime “Bu adama nasıl Nobel Ödülü vermişler?” demekten kendimi alamamıştım.
Tabii böyle bir yazarı sadece tek bir romanla değerlendirmek doğru olmazdı. Bu nedenle çok zaman geçmeden “Kara Kitap”ı okudum.
Bu romanda Galip adlı biri, kayıp karısı Rüyayı arar. Celal adlı bir gazetecinin köşe yazılarını okur. Kısaca eski İstanbul’u anlatan bir romandır. Ama maalesef bu romanı da okuyunca düşüncem yine değişmedi. Aynı sorunlar bu kitapta da vardı. “Artık elime Orhan Pamuk’u almam” dedim kendi kendime.
Bu sözümde duramadım. Birkaç ay sonra “Masumiyet Müzesi” elime geçti. Onu da okudum. Bu roman diğerlerine göre daha temiz bir Türkçe ile yazılmıştı.
“Masumiyet Müzesi”nde yazar, bir iş adamının kendisine anlattığı aşk hikayesini anlatıyor. Yalnız bu roman, ben de eski Türk filmlerinin etkisini bıraktı. Yani eski siyah beyaz Türk Filmleri tadında bir romandı. Okurken kendimi hep eski bir Türk filmi izler gibi hissettim…
“Kar” adlı romanını ise daha yeni okudum.
Roman hakkında söylenecek ve yazılacak çok şey var. Her şeyden önce romanın bir aşk romanı mı; yoksa siyasi bir roman mı olduğuna karar vermek lazım.
İlk ele alındığında basit bir aşk romanı gibi görünüyor. Ama sayfalar ilerledikçe bunun aslında siyasi bir roman olduğuna hükmetmek hiç de zor değil. Zaten Orhan Pamuk da kitabın arkasında yer alan “Sonsöz” bölümünde “Kar’ı önceki romanlarıma göre, özellikle Kara Kitap ve Benim Adım Kırmızı’ya kıyasla çok fazla zorlanmadan, neredeyse kalemimin ucuna geldiği gibi üç yıldan kısa bir sürede yazdım. Siyaseti ve hayatın tuhaflığını gösteren bir romanı yazmayı gençlik yıllarımdan beri düşlüyordum.” (Sayfa 395) diyor. Hatta satır aralarında “Ceza almamak ve kitabın toplatılmaması için, çıktığı her programda, verdiği tüm demeçlerde bunun bir aşk romanı olduğunu söylediğini” belirtiyor. Demek ki roman, siyasi içerikli bir roman. Bunu ilerleyen sayfalarda daha çok anlıyoruz.
“Kar” romanı asıl adı Kerim Alakuşoğlu olan fakat bu adı hiç kullanmayan, kısaca Ka adını kullanan kahramanının içinde bulunduğu olaylar anlatılıyor. : “ Yolcunun adının Kerim Alakuşoğlu olduğunu, ama bundan hiç hoşlanmadığı için kendisine adının ilk harfleriyle Ka denmesini tercih ettiğini, bu kitapta da öyle yapacağımı hemen söyleyeyim.” (sayfa 10)
Tam yeri gelmişken burada şunu da belirtmek istiyorum: Orhan Pamuk, “Kar” romanında yukarıda görüldüğü gibi yer yer araya girerek okuyucuya bilgiler veriyor ve onlarla adeta konuşuyor. Tanzimat Dönemi’nin ilk yıllarında acemi yazarlarımızın bilmeden kullandığı bu kusurlu yöntemi, Orhan Pamuk gibi Usta bir yazarın nasıl kullandığını anlayabilmiş değilim. Öyle ki romanın birçok bölümünde Pamuk, araya giriyor, düşüncelerini söylüyor ve okuyucuyu adeta yönlendiriyor. Bu da bana göre romanın akışını ve büyüsünü oldukça bozuyor. Büyük bir hata!
Ka, uzun yıllar siyasi nedenlerle Türkiye’den kaçmış, Almanya’da yaşamış bir şair olarak karşımıza çıkıyor. Çok tanınmamış biri olmamakla birlikte Kars’ta çok önemli bir yazar gibi karşılanıyor. Bunun sebebini Kars’ın geri kalmışlığından dolayı oraya pek kimsenin gitmeyişinde ve orasının tanıtılmamasında ve buraya hizmet verilmeyişinde aramak lazım diye düşünüyorum. Zira Karslılar Ka’yı kendisini gazeteci olarak tanıttığından dolayı, ünlü bir şair ve gazeteci olarak görüyorlar. Amaçları da Kars’a gelen bu gazetecinin şehirlerini en iyi şekilde anlatıp tanıtması. Belki bu sayede dikkatler çekilir ve Kars şehri gelişir. Oysa Ka’nın gazeteci olmadığını biliyoruz.
İlerleyen sayfalarda Ka’nın aslında Kars’a geliş sebebinin üniversite yıllarında aşık olduğu, sevdiği ve fakat ayrı kaldığı, başka biriyle evlendiği sevgilisinin Kars’ta yaşadığını ve eşinden boşandığını öğrenmesi üzerine gittiğini öğreniyoruz. Ama Ka kendisine “Neden Kars’a gidiyorsun?” sorusuna hep: “Belediye seçimleri ve intihar eden kadınlar için gidiyorum. (Sayfa 11) cevabını veriyordu. “Bu konuda gazetede bir yazı yazacağını” belirtiyordu.
Ka, bir otobüsle Erzurum’dan Kars’a gider. Cama dayanarak yolda gördüğü manzarayı izleyerek düşünür. Memleketin fakirliğini, yokluğunu, insanların çekingenliklerini aklına getirir.
Ka, Kars’a geldiğinde üniversiteden eski arkadaşlarını bulur. Yine bu yıllarda âşık olduğu ve eski sevgilisi diyebileceğimiz Kars’ta otel çalıştıran İpek’in oteline yerleşir. Birkaç gün burada kalacaktır.
Peki kızlar neden bu kadar çok intihar ediyordu Kars’ta. Onları intihar etmeye iten sebep ne idi? Ka, en çok da bu soruya cevap bulmak istiyordu.
Orhan Pamuk, bu soruya cevabı Ka’nın gözlemlerine dayandırarak verdirir:
“Hikayelerdeki yoksulluk, çaresizlik, anlayışsızlık değildi Ka’yı bu kadar sarsan. Kızlarını sürekli döverek ezen, sokağa çıkmasına bile izin vermeyen ana babaların anlayışsızlığı, kıskanç kocaların baskısı ve parasızlık da değildi. Ka’yı asıl korkutan ve şaşırtan şey intiharların sıradan günlük hayatın içine, habersiz, törensiz, birdenbire girivermesiydi.
Yaşlı bir çayhane sahibi ile zorla nişanlandırılmak üzere olan bir kız mesela, her akşam yaptığı gibi annesi, babası, üç kardeşi ve babaannesiyle birlikte akşam yemeğini yemiş, kirli tabakları kardeşleriyle her zamanki gibi gülüşüp ve çekişerek topladıktan sonra, tatlı getirmek için mutfaktan bahçeye çıkmış, pencereden annesiyle babasının odasına girip babasının av tüfeği ile kendini vurmuştu…” ( Sayfa 18)
Bu intiharların sebepleri siyasi mi idi? Ana babaların kızlara karşı olan baskısı mıydı? Yoksa kızların mutsuzluğu mu idi? Peki kızlar neden mutsuzdu? Onları mutsuzluğa iten sebep ne idi? İnsanın kendi hayatına son verecek kadar insana sıkıntı veren şey ne olabilirdi?
Yazar, bu sorunun cevabını da Vali muavinine söylettirir. Sebebin başında mutsuzluk gelmektedir. Ama tek sebep bu olamaz:
“Elbette ki intiharların sebebi bu kızlarımızın aşırı mutsuzluğu, bundan şüphe yok,” demişti Vali Muavini Ka’ya: “Ama mutsuzluk gerçek bir intihar nedeni olsaydı Türkiye’deki kadınların yarısı intihar ederdi.” ( Sayfa 20)
Ka, şehirde araştırmalar yapar. İntihar eden kadınlarla öğrencilerin çoğunun bunalımda veya aşk acısından kendilerine kıydıklarını anlar. Ama diğer taraftan da ölen bu kızların üniversitede okuyan ve başörtüsü taktıkları için sınıflara alınmayan öğrenciler olduğunu öğrenir.
Şehrin her yerine belediye tarafından intiharın dinimizce de yanlış olduğunu, yasak ve haram olduğunu hatırlatan pankartlar asılmıştır: “İnsan Allah’ın bir şaheseridir ve intihar bir küfürdür”
Karların aşırı yağmasından dolayı yollar kapanacak ve şehre giriş çıkışlar bir süreliğine yapılamayacaktır. Ka da bu süre içinde araştırmalar yapar. Ölen kızların aileleri ile görüşür. Bilgiler alır.
Yazar, karı romanda sembolize etmiştir. Kar, saflığın, temizliğin, berraklığın simgesi olarak düşünülmüştür. Bu haliyle de Kars, saflığın ve temizliğin bir şehri olarak verilmiştir. Kar, şehrin bütün pisliğini, kötülüğünü, çirkinliğini örtmektedir. Bembeyaz görüntüsüyle insana huzur ve rahatlık vermektedir. Şehir, yağan kar ile pislikten, çamurdan, tozdan topraktan arınmıştır.
Ka’nın artık şehirde olduğu herkes tarafından duyulmuştur. Kars’ta yayın yapan Yerel bir gazete de O’nun tanınmış bir gazeteci ve şair olduğunu, şehirlerini gazetesinde tanıtmak için araştırma yaptığını ve gece Kars’ta yapılacak bir törende son şiirini okuyacağını yazar. Ama Ka’ya böyle bir davet gitmemiş ve ondan şiir okunması istenmemiştir. Yerel TV de bu haberi geçer. Ka, davet almadığı için bu geceye gitmeyi düşünmemiştir.
Roman, ilginç gelişmelerle devam eder. Kars, adeta Rus romanlarında veya filmlerinde gördüğümüz ajanlarla dolu olarak gösterilir. Ka’nın arkasında sanki hafiyeler ordusu vardır. Ajanlar, sivil polisler, askerler hep onu takip etmektedir. Ka’nın attığı her adım ve yaptığı her eylem bilinmektedir. Kiminle konuşursa konuşsun kayıt altındadır. Bu durum neredeyse romanın bütün bölümlerinde böyle verilmiş ve Kars sanki bambaşka bir ülkenin şehri olarak gösterilmiş. “İnsan, burada nasıl rahat yaşayabilir?” demekten kendini alamıyor okuyucu.
Ka, romanda ateist biri olarak veriliyor. Allah’a inanmayan bir kişi olarak okuyucuya anlatılıyor. İnsan, inansa da inanmasa bazen sorguluyor. Allah gerçekten var mı, yok mu demekten kendini alamıyor. Bazen de böyle düşündüğü için pişmanlık duyuyor ve tövbe edip Allah’tan özür diliyor.
Ka da Almanya’da kaldığı süre içinde Allah’a inanmayan bir kişilik. Ama Kars’a geldiğinde adeta bu fikrini değiştiriyor. Pişmanlık duymuş gibi karın temizliği, berraklığı onda farklı duygular uyandırıyor. Şeyh ile görüştüğünde şeyhin elini öpüyor. Sanki pişmanlık duymuşçasına:
“Kar, bana Allah’ı hatırlatmıştı” dedi Ka. “Bu alemin ne kadar esrarengiz ve güzel olduğunu, yaşamanın aslında bir mutluluk olduğunu hatırlatmıştı kar.” (Sayfa 93) diyor.
Burada okuyucu ister istemez bir çelişkiye düşüyor. Acaba Ka, gerçekten ateist mi? Allah’a inanmıyor mu? Kars’a gelince kendisini öldürürler diye korkusundan mı Şeyhin elini öpüyor? Yoksa gerçekten hidayete erip inançsızlığı için pişman mı oluyor? Ka’nın bir ikilem içinde olması okuyucunun gözünden kaçmıyor…
Bununla da kalmıyor romanda tanıştığı ve çok sevdiği İmam Hatip öğrencisi Necip’i de şöyle konuşturuyor: "Allah'ın terk ettiği kişi, her akşam kahveye gidip arkadaşlarıyla gülüşüp kâğıt oynasa, her gün sınıfta arkadaşlarıyla kahkahalarla gülüp eğlense, bütün günlerini dostlarıyla sohbet ederek de geçirse yapayalnızdır." (Sayfa 134)
Buradan hareket ederek Yazarın kendi içinde bir çelişkiye düştüğünü, inançsız geçirdiği ömrünü pişmanlık duyarak Allah’a yöneldiğini söyleyebiliriz. Veya en azından yazarın bu olguya dikkat çekmek istediğini söyleyebiliriz. Öyle ki ileriki sayfalarda çok dindar olan Necip ile Fazıl’ın dahi ateistlik şüphesi içine düştüklerini gösterecektir. Ama anında bundan pişman olarak tekrar dine sarıldıklarını anlatacaktır.
Necip, İmam Hatip Lisesi’nde okuyan, İslam görüşüne sahip bir gençtir. O da Kadife’ye aşıktır. Akıllı ve zeki olan Necip İslamcı bir yazar olmak hevesindedir. Onun bir de Fazıl adında bir arkadaşı vardır. O da tıpkı Necip gibi hareket etmekte ve Necip gibi düşünmektedir. Öyle ki bu kişi hiç ayrılmazlar. Bir bütünmüş gibi hareket ederler.
Burada bu iki isim yan yana gelince bize ister istemez Şair Necip Fazıl Kısakürek’i hatırlattı. Orhan Pamuk ile Necip Fazıl arasındaki ilişkiyi tam olarak anlayamadık. Acaba Pamuk, bu isimleri özellikle Üstat Necip Fazıl’ı hatırlatmak için mi verdi? Yoksa bir tesadüf mü? Bu kadar tesadüf olacağına aklımız ermedi doğrusu…
Romanda asıl anlatılmak istenilen düşüncenin o yıllarda baş gösteren ve hala günümüzde de devam eden baş örtüsü sorununa dikkat çekilmek olduğunu söyleyebiliriz.
Baş örtmek Türkiye’de o yıllar hayli sorun olmuş ve çok büyük bir mesele haline gelmişti. Öyle ki okullara baş örtüsü ile gelen öğrenciler sınıflara alınmıyor, modern anlayışa ters düşüyor diye sınıflardan kovuluyordu. Oysa medeniyetin beşiği olarak addedilen Avrupa’da kıyafet yüzünden kimse kimseye karışmıyor, herkes birbirine saygı duyuyordu. Örtünmüş, örtünmemiş kimse diğerine bir şey söylemiyordu. Giyiminde herkes özgürdü. Demokratik anlayış ile hareket edildiğinde de böyle olması gerekirdi. Çünkü bu sadece onu yapan kişinin düşüncesi ile ilgiliydi. Baş örtüsünü takmakla geri olunamayacağı gibi takmamakla da ilerici ve aydın olunamazdı. Bu tamamen kul ile Allah arasında bir tercih idi. Dine bağlı olan, dininin gereğini yerine getirmek isteyenlere saygılı olmak gerekirdi. Tabii takmayanlara da “Neden takmıyorsun?” diye olumsuz gözlerle bakılamazdı?
Gelin görün ki bu mesele Türkiye’de olduğundan fazla abartılarak büyük bir sorun haline getirilmişti. Bu nedenle birçok yuvalar yıkılmış, birçok canlar heba olmuştu. Oysa yapılması gereken tek şey, kişiye saygı duyulması idi. Kimse kimseye karışmayacağı için ve kimse kimseyi hor görmeyeceği için sorun da olmayacaktı.
Romanda başını açmayan kızların temsilcisi olarak Kadife veriliyor. Kadife aynı zamanda İpek’in kız kardeşidir.
Kadife’nin babası da ablası İpek de aydın ve ilerici görüşe sahiptir. Kadife ise Kars’ta yaşamanın etkisiyle dinsel yaşamayı tercih etmiş ve bu nedenle kapanmıştır. Başını örtmüştür. Ailesi de ona saygı duymuş ve bir şey dememişlerdir.
Kadife, romanda polisler tarafından aranan Lacivert adında Siyasal İslamcı liderine aşıktır. Lacivert zeki, kültürlü ve gizemli biridir. Şehir şehir gezen, gizli çalışmalarla gençleri örgütleyen biridir. Siyasal İslamcı diye bilinmektedir.
Romanda Orhan Pamuk, sık sık Siyasal İslamcı, Türk Milliyetçisi, Kürt Milliyetçisi gibi terimler kullanmaktadır. Bana göre ayrımcılığa ve bölücülüğe kaçan bu tür terimlerin kullanılması sakıncalıdır. Neticede hepimiz bu ülkenin bir ferdi, birer vatandaşıyız. Hep birlikte yaşıyoruz. Geçmişimiz bir olmuştur. Geçmişte birçok zorluğa, tehlikeye birlikte karşı koymuşuz. Beraber olmuşuz. En önemlisi Kurtuluş Savaşı gibi bir var olma yok olma noktasında hep birlikte hareket etmiş ve Türkiye Cumhuriyet’ini kurmuşuz. O nedenle vatandaşlarımız arasında bu tür ayrımcı terimlerin kullanılmasını doğru bulmadım.
Lacivert, Ka ile görüşmek istemiş ve Necip vasıtasıyla buluşmuşlardır.
Lacivert, Ka’nın “Almanya’da hangi gazetede çalıştığını orada tanıdığı bir gazetecinin olup olmadığını” sormuştur. Ka da bir isim vermiştir. Bunun üzerine Almanya’da yayınlanmak üzere birkaç kurum, kuruluş ve dernek yöneticilerinin bir araya gelerek bir bildiri hazırlanmış ve bu bildirinin Ka aracılığı ile Almanya’da yayınlanmasını istemiştir. Ka da bunu kabul etmiş ve kısa bir süre içinde toplanılarak bildiri hazırlanmıştır.
Lacivert, takipte olduğu için yakalanmıştır. Onun kurtulması için de şehirde nüfuslu olan, askerle arası iyi olan bir sanatçı, Kadife’nin oynayacağı oyunda rol almasını kabul edip oyunda başını açmasıyla Lacivert’in kurtulmasını sağlayacağını söyler.
Romanın 29. Bölümünde Yazar tekrar araya girer. Bu defa başka bir bölümle böler romanı. Romanın en heyecanlı yerinde kendisini Almanya’da bulur. Ve Ka’nın durumunu anlatır. Neden bu bölüm ile roman arasına girerek romanın sonucunu burada verir anlayamadım. Daha okuyucu İpek ile Kadife’nin ne olacağını bilmeden, Ka ile İpek arasındaki aşkın sonucunu öğrenmeden Pamuk, Frankfurt’a giderek Ka’nın eşyalarını alıyor ve yayınlayacağı son şiir kitabını arıyor. Burada da artık Ka’ya ne olmuştur okuyucu öğreniyor. Oysa daha romanın bitmesine sayfalar vardır.
Bana sanki yazar, eserini yazarken son bölümünü, burada karıştırmış ve ortaya yanlışlıkla koymuş hissini uyandırdı. Ama Orhan Pamuk böyle hataya düşecek kadar kötü bir yazar değil. Kendini postmodern anlayışıyla yazan biri olarak addeddiği için bu tür yöntemlere başvurmuştur diyesim geliyor.
Biz roman incelemesine devam edelim:
Kadife, baş örtüsü kullanan İslamcı genç kızların romanda temsilcisidir. Onun başını açmasıyla gerici kesimlerin direnişinin kırılacağı düşünülmüştür.
Kadife ile Lacivert arasında bir aşk yaşanmaktadır. Kadife bu nedenle Lacivert’in kurtulması garanti edilirse rolü kabul edeceğini söyler. Bunun üzerine Lacivert serbest bırakılır. Kadife tiyatroda oynamayı kabul eder. Fakat Lacivert serbest kaldıktan sonra rolde oynamamasını ister.
Bu arada İpek’e büyük bir aşk duyan Ka’nın tek amacı bu şehirden sağ salim çıkıp İpek ile Almanya’ya dönmektir. Bundan sonra Almanya’da mutlu bir yaşam sürmek istemektedir. İpek’i buna ikna edip yollar açılır açılmaz ilk vasıta ile Kars’ı terk edeceklerdir.
İpek de kendisine yeni bir hayat kurmak istediğinden Ka’nın teklifine sıcak bakmaktadır. Eğer Ka, aşkında samimi ise onunla gitmeyi kabul edecektir.
Olaylar, Ka’nın hiç beklemediği yönde gelişir. Lacivert ile İpek’in önceden aşk yaşadıklarını öğrenir. Ve İpek de bunu inkâr etmez. Ama Ka’nın kendisini mutlu edebileceğine inanırsa Lacivert’i unutabileceğini düşünmektedir.
Burada okuyucu ister istemez “İslami düşüncelere sahip biri, iki kız kardeşle birlikte ayrı ayrı aşk yaşar mı?” diye sormaktadır. Ama yazar, burada bunu düşünmeden Lacivert’i iki kız kardeşle aşk yaşayan biri olarak veriyor. Bu düşünce tarzı, İslam anlayışına ve ahlakına hiç uygun bir davranış değildir. Bu nedenle de kafalarda soru işaretleri oluşmaktadır. Acaba Lacivert İslam dinini kullanarak genç ve güzel kızlarla gönül mü eğlendirmektedir? İslamiyet’i bir maske olarak mı kullanmaktadır? Böyle bir anlayış İslam dininde olamaz. Ve bu kesimi benimseyen insanlar arasında buna kesinlikle izin verilemez. O halde yazar neden böyle bir yola baş vurdu?
Lacivert’in aşkları sadece bu iki kız kardeşle bitmiyor. Birçok şehirde gezdiği için başka sevgilileri de oluyor. Neticede, polis ve asker tarafından siyasi suçlu olarak aranan Lacivert, bir baskın sırasında yine sevgilisi olduğu anlaşılan Hande ile evinde televizyon seyrederken öldürülüyor.
Olaylar akıl almaz bir şekilde gelişiyor. Ölümler, cinayetler roman boyunca devam ediyor.
Roman hep Ka etrafında geçiyor. Diğer kahramanlar fazla ön plana çıkarılmıyor. Sadece İpek ve biraz da Lacivert ile Kadife geriden geliyor.
Romanda az da olsa sanat da ön plana çıkarılıyor. Özellikle Kars gibi ücra bir şehirde tiyatro sanatına yer verilerek dünyanın ünlü yazarlarından örnekler sahneleniyor. Tiyatrocu olan iki karı koca burada sanatlarını konuşturuyorlar. Tabi bunu yaparken de kendi siyasi düşüncelerini üstü kapalı da olsa halka benimsetmeye çalışıyorlar.
Kadife’nin de rol aldığı bir oyunda başörtüsü baştan atılarak yakılmış ve bunun sonucunda salonda olaylar çıkmıştır. Kadife tutuklanır.
Ka, oyun sonrası otele dahi götürülmeden bir trene bindirilerek Kars’tan ayrılmıştır. İpek, bazı gelişmelerden şüphelenerek Ka’yı sorumlu tutmuştur. Bu nedenle de Almanya’ya gitmekten vazgeçmiştir.
Edebi bir eser olarak pek kayda değer göremediğim Kar romanında yazarın önceki romanlarına göre daha basit, daha sade bir dil kullandığını söyleyebilirim. Ama ne yalan söyleyeyim Orhan Pamuk’u dördüncü kez okumama rağmen onun hakkındaki düşüncem ve görüşüm maalesef yine değişmedi. Yine karışık, amaçlı ve kafa bulandıran bir eserle karşılaştım. Gereksiz düşüncelerle okuyucuyu kendi isteği doğrultusunda yönlendirmeye çalışan biri olarak algıladım.
Kar romanı beni üşüttü… Adeta dondurdu…
Şunu da unutmamak lazım. Bir eserdeki görüş sadece onu yazan kişiye aittir. Bu da ancak kendisini bağlar… Bize de demokratik anlamda düşüncelere saygı duymak düşer.
Ama sadece saygı duymak. O kadar…
Onu benimsemek zorunda değiliz…
|
|
Beşik Gibi Sallandık
(Hakan Yozcu) 22 Ocak 2021 |
Günlük Olaylar |
| |
Oğlum da geldi dışarı. Kızım yoktu. “Ayça nerede?” dedim. “Odasındaydı” dedi. Sallantı artık durmuştu. Yaklaşık 15 saniye kadar sürdü. Hayat normale dönmüştü. Biraz sonra kızım da aşağıdaydı.
“Niye inmedin?” diye sordum. “Masanın altına girdim” dedi. “Ya kızım, ev yıkılsaydı, masa sağlam kalacak mıydı?” dedim. O da “Ya baba, ev yıkılsaydı 15 saniyede aşağıya inebilecek miydim?” dedi. O da haklıydı. “Sen, doğrusunu yapmışsın” dedim. |
|
Olcay Kıraç İle Kıbrıs Sorunu
(Hakan Yozcu) 13 Mart 2021 |
Günlük Olaylar |
| |
Sayın Kıraç, Kıbrıs’ın Ortadoğu’da çok önemli bir konuma sahip olduğunu, bu nedenle de bütün süper güç devletlerin dikkatini çektiğini dile getiriyor: “Kıbrıs, Ortadoğu’nun kapısı. Burada kıyıları var. Jeopolitik bir öneme sahip. Yeraltı zenginliklerini de buna eklersek süper güçlerin dikkatini çekiyor. Hepsi de buraya konuşlanmak ve buraya hâkim olmak istiyor.” diye görüş belirtiyor. |
|
ve İlk Bölüm Yayınlandı
(Hakan Yozcu) 4 Nisan 2021 |
Günlük Olaylar |
| |
Dizi, daha ilk sahnelerden itibaren ilgi çekiyor. Köyde geçen bir yaşam, Türklerin kendine has bir yaşam biçimi, sevgi, saygı, huzur ve barış dolu bir yaşam biçimi gözler önüne seriliyor. Rum komşularıyla iyi geçinen, onlarla hiçbir sorun yaşamayan ve hatta düğün derneklerini birlikte yapan aileler olarak veriliyor. Ta ki Rumların Kıbrıs’a tek başına hakim olmak istemelerine kadar.
Dizide Rum Lideri Makarios bunu açık bir şekilde dile getiriyor: “Kıbrıs’ta bir Türk kalmayıncaadanın kime ait olduğu sorunu da ortadan kalkacak” diyor. |
|
ve İlk Bölüm Yayınlandı
(Hakan Yozcu) 4 Nisan 2021 |
Günlük Olaylar |
| |
Dizi, daha ilk sahnelerden itibaren ilgi çekiyor. Köyde geçen bir yaşam, Türklerin kendine has bir yaşam biçimi, sevgi, saygı, huzur ve barış dolu bir yaşam biçimi gözler önüne seriliyor. Rum komşularıyla iyi geçinen, onlarla hiçbir sorun yaşamayan ve hatta düğün derneklerini birlikte yapan aileler olarak veriliyor. Ta ki Rumların Kıbrıs’a tek başına hakim olmak istemelerine kadar.
Dizide Rum Lideri Makarios bunu açık bir şekilde dile getiriyor: “Kıbrıs’ta bir Türk kalmayıncaadanın kime ait olduğu sorunu da ortadan kalkacak” diyor. |
|
Denizli Türk Dünyası Şairleri Buluşmasının Ardından
(Hakan Yozcu) 1 Ekim 2024 |
Günlük Olaylar |
| |
Gece sadece bir şiir gecesi değildi. Aşıkların, ozanların da katıldığı, türkülerini okuduğu sazlı, sözlü bir gece idi. Bitmedi. Uygur Türklerinden olan akademisyen Abduşşukur Qumtur uygur Türklerine yapılan şiddet ve baskıları dile getirdi. Şiirini okudu. Sonra Saygıdeğer eşi Münevver Hanım, Uygur Türklerinin Halk Danslarından küçük bir örnek sundu.
Özbekistan’dan gelen şaire hanımlar da kendi dillerinde konuşmalarını yapıp şiirlerini okudular. Büyük alkışlar alarak yerlerine oturdular.
|
|
İnciraltı Şairleri
(Hakan Yozcu) 7 Ekim 2024 |
Çağdaş Sanat |
| |
Tuluk, yaşamı boyunca şiirde bir arayış içinde olmuş. Yazdıklarıyla yetinmemiş ve hep en iyiyi, en güzeli bulmaya çalışmış. Onun tek derdi, tek amacı şiirde mükemmele ulaşmak ve okuyucuya kusursuz bir şiir sunmak olmuş. O, şiiri, akan bir nehre benzetiyor: |
|
Her Şey Gülüşünde Saklı
(Hakan Yozcu) 8 Ekim 2024 |
Çağdaş Sanat |
| |
Şair, sarı rengine hayatı boyunca önem vermiş ve sarıyı hep ön plana çıkarmış. Öyle ki “Her Şey Gülüşünde Saklı” şiir kitabının kapağında da sarı renkler hakim. Yukarıda da adından söz ettiğimiz Kitabının birine “Sarıydı Dünyanın Yarısı” adını vermiş.
Şair sarı rengini şiirlerine de konu olarak ele almış. Bunun sebebi aşk mı, sevda mı demekten kendimizi alamadık doğrusu…
|
|
Bir Bahar Bekliyorum Üzerine
(Hakan Yozcu) 9 Ekim 2024 |
Çağdaş Sanat |
| |
Şair, Yaşar Aydınlık, şiir ve sanatın dışında emeklilik yaşamını tarım ve arıcılık yapar sürdürüyor. Bahçe tarımı ile uğraşmayı zevk haline getiren şair, sebze yetiştirerek vakit geçiriyor. Bunun dışında saz çalmayı da bilen şairimiz müzikle çok az da olsa ilgileniyor. Belki de bu nedenle birçok şiiri bestekarlarımız tarafından beğenilerek besteleniyor.
|
|
Meseller ve Kurucuova Ağzı
(Hakan Yozcu) 10 Ekim 2024 |
Çağdaş Sanat |
| |
Konyalı şair ve ozan Sayın Hüseyin Elmaskaya ile yollarımız Denizli’de kesişti. Denizli Yaz-Ar Bir tarafından düzenlenen Türk Dünyası Şairleri Buluşması’na davet edilmişti. Sazıyla sözüyle çok güzel bir sunum yapmıştı.
|
|
Meseller ve Kurucuova Ağzı
(Hakan Yozcu) 10 Ekim 2024 |
Çağdaş Sanat |
| |
Konyalı şair ve ozan Sayın Hüseyin Elmaskaya ile yollarımız Denizli’de kesişti. Denizli Yaz-Ar Bir tarafından düzenlenen Türk Dünyası Şairleri Buluşması’na davet edilmişti. Sazıyla sözüyle çok güzel bir sunum yapmıştı.
|
|
Sessizliğin Hikayesi Üzrine
(Hakan Yozcu) 11 Kasım 2024 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Vatanından yirmi yıl gibi uzun bir süre ayrı olan şair, vatanına olan özlemini, ailesine karşı duyduğu hasretliği dile getirir. Annesine, babasına, kardeşlerine duyduğu özlemleri ve sevgileri anlatır. Yirmi yıl onlardan hiçbir haber alamamaktadır. Yaşayıp yaşamadıklarını dahi bilmemektedir. Kamplara mı götürülmüşlerdir? Esir mi edilmişlerdir? Yoksa fırınlara atılıp diri diri yakılmışlar mıdır? bilememektedir. İşte şiirlerinde bunları dile getirmiştir.
|
|
|
|