"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Kamal Tiyatrosu, Kazan’ın Devlet Akademik Dram Tiyatrosu. Burada Tataristan Nevruz Tiyatro Festivali düzenleniyor. Festivalde oyun gösterileri, konferanslar, seminerler ve eğitim veriliyor. Fırsat buldukça hepsine katılmaya çalışıyorum. Hemen hemen bütün oyunları izledim. Birkaç konferansa katıldım. Dün de bir seminere katıldım. Seminerden sonra Kazan Kamal Tiyatrosu’nun hazırladığı “Banknot” adlı 2 perdelik komediyi izledim. Her şeyden önce şunu söylemeliyim: Burada tiyatroya karşı büyük bir ilgi var. Bütün oyunlar seyircilerle dolup taşıyor. Festival boyunca oyunlardan ücret alınmıyor. Oyun bitiminde ise bütün seyirciler oyuncuları dakikalarca hiç durmadan ayakta alkışlıyor… Katıldığım seminerde konuşmacı olarak Moskova’dan gelen Anna Steponova bulunuyor. Konusu “Everyday routine as a rituel.” Bunu Türkçeye “Ritüel olarak günlük rutin” şeklinde çevirebiliriz. Konuşmacı “Normal hayatın tiyatroda nasıl gösterilmek istendiğini anlatmak istiyorum” diyerek sözlerine başladı. Tabii O, Rusça konuşuyor. Tercümanım Elvira, sağ yanıma oturmuş, her şeyi anında bana tercüme ediyor. Doğrusu ikimiz çok iyi bir ikili oluşturduk. Mükemmel denecek bir şekilde anlaşıyoruz. Konuşmacı anlatıyor, Elvira o tatlı ses tonuyla tercüme ediyor: “Çocuk dünyaya gelince ilk önce karşısında bir yüz görür. O dünya, ona göre çok farklıdır. Objeler, çocuğa farklı farklı görünür. Çocuk bu farklı noktaları zamanla seçiyor. Bunları birbirinden ayırıyor ve zamanla bu noktalardan kendisine bir hayat yapıyor. Alışkanlık yapmak, insan hayatında önemlidir. Bir şeye alıştığınızda onu sever ve devam ettirirsiniz. İnsan, yaşamında önce çalışmak istemez. Bazen çalışmaya başlamadan önce bir kahve içer. Bunu her zaman yapar. Ve bu onda alışkanlık hale gelir. Kahveden sonra çalışmaya başlar. Çünkü ona alışmıştır. Alışkanlık önemlidir.” Konuşmacı, TV ekranında bir oyun gösteriyor. Yardımcısı, istenilen yerde oyunu durduruyor veya başlatıyor. Elvira’nın tercümesine göre “Yuri Butusuf”un bir oyunu bu. Oyundaki su satan birinin ilk sözleri dikkatlerimi çekiyor: “Dünyada bir tane bile iyi insan olmazsa hayat devam edemez. Dünyanın kurtarılması için bir tane iyi insan olmalı.” Konuşmacı anlatıyor: “Bu oyunda sahne, köşelerden köşeye bir çizgi ile üçgen biçiminde ikiye ayrılmış. Sol köşeden sağ alt köşeye çizgi çekilmiş. Sol taraf eşyalarla donatılırken, sağ üst boş bırakılmış. Dolu olan yer, sahte yaşamı, boş olan yer gerçek yaşamı temsil ediyor. Sahte kısım siyah renklerle verilmiş. Gerçek kısım ise daha canlı renklerle ifade edilmiş. Bazen sahte yaşam insana gerçek gibi gelir. Ama bunu ayırt etmek gerek. Rutinler önemli insan yaşamında. “ Burada araya girerek başka bir oyunda genç bir kızın oyun esnasında sürekli salata yaptığını, hiç konuşmadığını, yine başka bir oyunda bir oyuncunun bir yumurtayı saatlerce hiç konuşmadan soyduğunu anlatıyor. “Bunlar aslında hayatımızda var olan günlük yaşam biçimleri. Bakınca önemsiz gibi görünüyor. Ama bunlar da hayatımızın bir parçası. Önemsiz gibi görünen şeyler ne olursa olsun bizim yaşamımız” diyor. “Önemli olanın insanın gerçek yaşamı anlaması” diye belirtiyor. Soruyor “Nedir gerçek yaşam?” “Makarna yedikten sonra uyumak mı?”, ”Ya da mutlu olduktan sonra şarkı mı söylemek gerçek hayattır?” Oyunda bir sokak kadını var. Geçimini vücudunu satarak sağlıyor. Para kazanmak zorunda. Kazanmadığı taktirde ev kirasını ödeyemeyecek. Yemek yi yemeyecek, elbise alamayacak. Bu nedenle mutlaka çalışacak. Oyunda 3 Tanrı var. Bunlar gökten inmişler. Bizim sahnede gördüğümüz kadın kılığında. Burada ben dayanamıyorum ve soruyorum “Tanrının kadın mı erkek mi olduğunu bilmiyoruz. Neden burada kadın olarak düşünülmüş?” Konuşmacı şaşırıyor bu soruya. Elvira hemen tercüme ediyor soruyu. B elli ki böyle bir soru beklemiyor konuşmacı. Cevaplıyor: “ Bu yönetmenin bakış açısı. Yönetmen öyle düşünmüş. Neticede biz, oyunu yönetmenin bakış açısıyla görürüz” diyor. Burada yine dayanamıyorum ve soruyorum: “Peki, her yönetmen aynı oyunu farklı biçimlerde ele alıyor. Oyunu izliyoruz. A yönetmen aynı oyunu farklı biçimde, B yönetmen daha başka, C yönetmen de bambaşka bir şekilde ele alıyor. Bu oyuna bir müdahale değil mi? Yazarın düşüncelerine haksızlık olmuyor mu? Yazarın nasıl düşündüğünü, yönetmen nereden bilecek? Her yazarın aynı oyunu farklı şekillerde ele alması o oyunu katletmiyor mu? Yazarın düşüncelerine sadık kalınması gerekmez mi?” Konuşmacı gülüyor. Tatlı bir tebessüm ediyor. Belli ki hoşuna gidiyor bu sorular: “Oyun, yönetmenlerin elinde şekil değiştirebilir. Yönetmenler, oyuna kendilerinden bir şeyler katarlar. Her yönetmen, öncelikle yazarın ne demek istediğini anlamaya çalışmalı. Oyuna başlamadan önce yazarın her isteğini anlamaya çalışmalı. Yazarı çok iyi araştırmalı. O dönemi, yaşayış biçimlerini, düşünce tarzlarını, kısaca o dönemle ilgili her şeyi araştırmalı. Yazar, düşünceleriyle yol gösterir. Birkaç farklı yön çizer. Yönetmen bunları algılar. Kendi düşüncelerini de katarak oyuna şekil verir.” Anton Çehov’un “3 Kızkardeş” oyununu örnek veriyor: “Oyunda Çehov, Nataşa’yı çok kötü biri olarak veriyor. Ama bizim yönetmen buna farklı bakıyor. “Acaba Nataşa neden kötü?” diye soruyor. Çünkü, erkek, onu sevmiyor. Yazar, burada kızı sadece kötü olarak göstermiş. Nedenini ise yönetmen ortaya koyuyor.” Farklı şeyleri yan yana getirebilirsiniz. Bunlar birbirinden etkilenir. Yazarla yönetmeni buluşturursanız, ortaya bir farklılık çıkar. Bazen de izleyici kendi anlamak istediğini anlar. Bu da başka bir farklılıktır.” Son olarak şunları söylüyor konuşmacı: “Yönetmen, esere düz gözle bakmıyor. Farklı bir çerçeveden ele alıyor. Her yönüyle inceliyor oyunu. Kendi düşüncelerini katıyor. Bu da oyunun farklı olmasını sağlıyor.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |