|
Öykü Kümeleri (Toplam 4638 Öykü, son bir ayda 80 yeni Öykü) |
Aný (10) |
Aþk ve Romantizm (11) |
Baþkaldýrý (3) |
Beklenmedik (5) |
Bilim Kurgu (3) |
Bireysel |
Çeviri (1) |
Çocuk (1) |
Deneysel (7) |
Destan (2) |
Didaktik (1) |
Dinsel |
Erotik |
Fantastik (3) |
Gerilim (2) |
Görsel (Resimli Öykü) |
Gülmece (Mizah) (8) |
Halk Öyküleri (1) |
Ýronik (3) |
Ýyileþme |
Kent (4) |
Modern (1) |
Ortamsal (1) |
Pastorel (1) |
Sevgi ve Arkadaþlýk (3) |
Soyut (2) |
Sürrealizm |
Toplumcu (3) |
Varoluþçuluk (2) |
Yeraltý (2) |
Öyküde
Ýlk Yirmi |
1
|
|
|
|
Not: Okuyacaðýnýz bu metin daha geniþ çaplý hale gelmiþ biçimde yazýldý, düzeltilecek, bir roman bu, yayýnevinin birinden onaya alan, basýlacak olan metin, okuyacaðýnýz onun küçük hali, öykü hali. YÝRMÝ KÜSÜR YIL SONRA ÝLK ONAYI ALDI BÝR METNÝM. Aptalým galiba, kalýn kafalýyým, geç anlýyorum, geç. Ama saðlam anlýyorum. Sonunda bir buluþ yaptým, editör onay verdi basýmý için. |
|
2
|
|
|
|
Þeftali bahçesindeki sohbetleri bazýlarýnýn gözünden kaçmamýþtý.
Coþkun, o gün incir bahçesine incir toplamaya gelmemiþti ve Songül eve dönerken dayanamamýþ, çiftlik evine gelmiþti,
|
|
3
|
|
|
|
Acele oldu, ama yayýnlanabilir düzeyde, bazý kelimeler deðiþecek…ne bu ya yaz yaz bitmiyor deli oldum kafayý yedimmm!
OKUYAN TEKRAR OKUSUN, ELDEN GEÇTÝ ÇÜNKÜ… |
|
4
|
|
|
|
Zarife, üst katta odalarý temizliyordu. Kýzlarýn seslerini ve gülmelerini duydukça seviniyor, içi bir hoþ oluyor, içine ormansý bir ferahlýk iniyor; ama o ýslak bezi sert sert öfkeyle ahþaba sürerken çýlgýn bir isyan hissediyordu, bu ahþabýn da evin de… küfür ediyordu içinden. Evin hanýmý Hayriye temizlik konusunda hastalýklýydý, her yer temiz olsa bile yine temizlenmeliydi, özellikle onun odasý. Ve Zarife bu iþi yapmaya öyle konsantre olurdu ki sanki ahþapla seviþirdi, kan ter içinde kalýrdý, Nezaket onun görür; “kýz býrak delirdin mi sýçarým evine! Gel yanýmda otur, abarttýn… Hayriye, onu böyle alýþtýrmýþtý, bir bakýþta onun yüreðiyle çalýþýp çalýþmadýðýný anlar, iþi iyi yapmýyorsa tekrar sildirirdi ayný yerleri.
Gýcýklýðýndan deðil; içi rahat etmediðinden. Sonra kendine kýzardý kýzý yordum diye ve Zarife’ye ara ara altýn eþyalar alýrdý ama Zarife’nin bundan haberi olmazdý, (mesela kolye, küpe) Nezaket o altýnlarý saklardý. Hayriye ufak tefek altýn eþyalarý Zarife’nin çeyizi için, evlendiðinde bozdurup kullanmasý için verirdi, bunu söylerdi Nezaket’e ama Nezaket bu altýnlarý ikisinin sonsuza dek yaþamasýna olanak verir diye delice sevinerek, Roma arenasýndaki gladyatör gibi hýrsla saklýyordu, ne evlenmesi! Zarife’yi bir güzel dövüp sömürüp her þeyi elinden alýrlar ve sokaða atarlardý. En iyisi ikisinin beraber yaþlanmasýydý, ancaaak çok güvenilir birisi çýkarsa… ona da belki onay verirdi. Erkekler baþta düzgündür, sevgi doludur; ama sonra çocuklar olur, karýlarýný dövmeye baþlarlar, sonra onlarý baþlarýndan atýp yeni karý almaya… Zarife, çeyiz denen þeyden de hiç hoþlanmaz ki, ikisi için istedikleri gibi takýldýklarý, bir boyunduruk altýnda olmadýklarý rahat bir yaþamý sever ama… peki, Zarife kendi yolunu, kaderini çizmek için Nezaket’i terk etmek istese, iþte bunu Nezaket hiç düþünmüyordu ve düþünmek bile istemiyordu; çünkü o ellerindeki gözle görünmez pençeleri, çenesindeki gözle görünmez diþleri, kýlýç diþli aslan diþleri…düþleri… pençelerini onun ensesine, uzun keskin pençeleri de genç kýzýn safiyet dolu papatyalar kadar güzel sýrtýna geçirmiþti, “sonsuza dek benimsin!” Çýðlýðýyla çarpýyordu sinesi.
Büyükler küçüklerin üstüne mutluluklarýný kurmak isterken küçükler tam tersi yollarda koþmayý pek severler. Küçükler için yaþamýn yaptýðý planý kimse bilmez. Peki, sevgili okur, sýrtýnda sýfatýnda öyle pençeler varsa onlardan nasýl kurtulacaksýn? Pençeli sýrt rahat edemez ve imtihanýn da budur!
Zarife, o yaþta bunlarý nasýl bilebilsin ki? Sýrtýndaki papatyalarý hayran kalýp koparacak, ya da çalmak isteyenleri nasýl bilebilsin ki?
Bitmedi, üstünde çalýþýyorum, genç kýzlarýn içlerindeki ve etraflarýndaki þeylere yönelik bir romandan bir bölümdür. Tam elden geçmiþ bitmiþ hali deðil; metin kaybolmasýn diye koydum. Kýzlarýn içleri çok güzel ama dýþ dünya bombok.
Harcanýyorlar. Sistemle.
|
|
5
|
|
|
|
TÜRKLER MÜSLÜMAN DEÐÝLDÝ BAÞTA.
DOÐRU OLAN BURASI.
BU NOKTADAN ÝLERLEMELÝ TÜRK HALKI!
|
|
6
|
|
|
|
Aman ver þu fincaný da kahve falýna bir bakalým, dediler mi, ben hemen oradan výnnnn, kaçarým baþka yerlere. Hiç gerek yok. Ben kaçarken onlarda benim fincaný almýþ, peþimden koþarlar ’’Amann abi dur ne olur bu sefer olsun bakalým falýna, neyse halin çýksýn faaalin.’’ gibi cümleler kurarlar. Ben öncesinde ve sonrasýnda hazýrlýklýyýmdýr, onlar benim fincaný ellerine aldýlar mý, ben de müzik açarým bazen söylediklerini dinlememek için, sýrf bana inat kýzdýrmak için yaparlar... |
|
7
|
|
|
|
Bak benim hayatta kalmak için, en zorlu anlarda hayatta kalmak için geliþtirdiðim felsefeler, fikirler varý: Tut kendini. Ama önce zihinsel denge. Bu bende var.” |
|
8
|
|
|
|
Kitaplar Üstüne
Hastanede yatýyorum…ziyaretçisi gelmedi diye kýrgýn, gözleri dolu pek çok hastayla birlikte. Yalnýzlýk endiþesinden kývranan insanlar dolu çevremde.
Ben oldukça þanslýyým. Montaigne ile söyleþmek istiyorum bazen, bazen Edison’la . Kuluçkaya nasýl yattýðýný dinliyorum. Acaba Konfiçyüs çayý sever miydi. Evet onunla çay içebilirim. Tolstoy, Sivastapol Savaþýný yorumlar. Onu dinlerim dikkatle. Atatürk ile konuþabilirim. Tutkularýný, kavgasýný ve sevdasýný anlatýr. Ülkem ve dünya hakkýnda tartýþýrýz.
Biraz Hayyam’a takýlmak, Orhan Veli ile Ýstanbul’u dinlemek ve balýk olmak raký þisesinde…Ýbni Sina ile Pasteur’ü bir araya getiririm, söyleþiriz.
Elimi uzatýyorum, Sivastapol 1855… Tolstoy ile savaþý konuþuyoruz.
Evet, hepsi yanýbaþýmda. Dilediðim zaman söyleþiye geliyorlar benimle; hem de zaman engeli tanýmadan. Birlikte çay içiyor, birlikte düþünüyoruz.
Nasýl mý oluyor tüm bunlar. Hastaneye geldim diye beni terk etmedi ya kitaplar…22 Mart 1991
|
|
9
|
|
|
|
Duvara dayalý merdiven gördüðüm zamanda kötü olurum. Altýndan geçmek istemem. Evet kötü bir gün olacak diye içimde hisler vardý var olmasýna da, iyi de olabilir diye de düþünürüm. Evden çýkarken, o Bakara’nýn 255. ve 256.sý dökülür dudaklarýmdan, ayný þekilde eve girerken de... Bu kadar tesadüf olabilir mi bir günde? Muz kabuðu yerde ve de merdivenin altýnda. Merdivenin üstünde de bir adam, elinde fýrça ve takýlý küçük boya kutusu... |
|
10
|
|
|
|
5,5 aydýr gece gündüz demeden çalýþan Ekrem bilimde çýðýr açacak izahlara, pek çok icada pek çok ilime mucit olmuþ çoktan genç yaþýnda insan üstü zekasýna hükmedebilir hale gelmiþ ve insanlýk için yepyeni çýðýrlar açacak geliþmelere imza atmýþtý.
Sadece bundan kimsenin haberi yoktu.
|
|
11
|
|
|
|
Asuman evin en küçük kýzýydý. Yüzü ay parçasýydý. Saçlarý parlak ve kuzguni renkteydi. Burnu küçük, gözleri badem gibi çekik, kaþlarý ise kavisliydi. Beþ yaþýný yeni bitirmiþti. Hareketli bir çocuktu. Yakýnda okula gideceði için çok sevinçliydi. Birkaç dönümlük tarlalarýnda babasýyla annesi çalýþýrlarken o, iki kýz ve iki erkek kardeþleriyle birlikte yatsý ezanýna kadar oynarlardý. Zaman zaman da anne ve babasýnýn isteklerini yerine getirirdi. Asuman harmanda en çok öküzlerin çektiði dövenden hoþlanýrdý. Altý sivriltilmiþ taþlarla döþenmiþ dövene ayakta binerken, altýn sarýsý baþaklarýn üstünde týpký masallardaki kahramanlar gibi mutluluktan uçtuðunu hayal ederdi. |
|
12
|
|
|
|
Evet evet size buradan sesleniyorum, sinek biraderler, gardaþlar, ibibiklerim, zibidiler, eðri bodikler, vatandaþlar. Artýk kara sinek misiniz yoksa sivri cinsinden bir sinek misiniz orasýný bilemem... Belki de çok büyük At Sineði denilen sineklerdensiniz... Bana fazla yaklaþmayýn, bakýn sizi buradan uyarýyorum, fena yaparým... |
|
13
|
|
|
|
Bir masa, bir daktilo ve ben. Tak tak da tak tak tak tak da tak tak... O zamanýn hantal daktilolarýndan. Þimdilerde öðrendiðime göre Hindistan’da ki en son daktilo fabrikasý da kapanmýþ. Aslýnda kapanmýþ demeyelim de bilgisayar klavyelerine yenik düþmüþ. Daktilolar artýk bundan sonra tarihi eser sýnýfýna girer bence... |
|
14
|
|
|
|
“Aðaçta oturan kuþ, dalýn kýrýlmasýndan asla korkmaz; çünkü güvendiði aðaç deðil, kendi kanatlarýnadýr, her durumda, zor durumda, çýkmaza düþtüðünde bunu hatýrla ve hayat akar durur, ve sürekli yeni þeyler olur, þaþýrtýr, kýzdýrýr, bozar; ama yeni duruma ayak uydurursan sorun olmaz, yani ak, su gibi ol. Ve kuþu hatýrla. O zaman içinde olman gereken en doðru noktada olursun, daðýlmazsýn, yolundan sapmazsýn, kafaný çabuk toparlasýn. Yýlmaz, pes etmezsin. ve seni kimse bozamaz, raydan çýkaramaz. Merak ettiðim þu: “Sen bu kýza aþýk deðil miydin?”
“Ne aþký abi, açým, kýz beni sevse param olur, hayatým kurtulur. Adi biri olduðumu düþüneceksin; ama deðilim, kýz bana diyor ki babam sýra dýþý biridir, dese ki katil ruhlu bir babam var, hemen kaç, kaçardým. Annem de bu sabah bozuk buzdolabýný tamir etmeye çalýþýyordu, ona üzüldüm çok, tamirci çaðýr dedim, çok para alýr dedi, sen de malýn tekisin, nice çocuklar var senin yaþýnda cin gibi, tamir bilirler, küfür etti bana, elince tornavida vardý, güya açacak makineyi, hiç anlamaz ki, gülesim geldi, ve aðlayasým, malýn tekiyim, annem haklý. Sonra komþulardan birinin oðlunun bu iþlerden anladýðý aklýma geldi, evine gittim, iþteymiþ, iþten sonra müsait olursa gelirmiþ ve gelmedi, parkta dostlarýyla içerken gördüm onu. Sonra eve geldim, buzdolabý yapýlmýþ.
çok basit bir sorun varmýþ, biri bir þey takmýþ,
|
|
15
|
|
|
|
2022 senesinde katýldýðým yaratýcý yazarlýk kursunda kaleme aldýðým altýncý öyküydü. Eþimin yazdýðý bir kýsa öykünün üzerinde bir çok deðiþiklikler yaparak son haline getirmiþtim. |
|
16
|
|
|
|
ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANILARI
KAPLAN
Selanik'teki evde Atatürk'ün abileri Ahmet ile Ömer konuþuyordu.
Ömer: Hayvanat bahçesinde kaplanlarýn olduðu bölüme bir adam düþmüþ. Kaplanlar, onu yemiþ. Neden ama? Neden bir kaplan insaný yer?
Ahmet: Bunu ben de çözemedim. Kaplan insanlarýn tutsaðý ama insaný yiyor. Diðer insanlarýn intikam alabileceðini düþünemiyor. Olayý ben de duydum. |
|
17
|
|
|
|
Yaðmur damlasý
Beni sevdiðini söyledi
Sonra saðanak baþladý bugün
Domatesin de senin hakkýnda bir fikri var.
Bir patates, bir ot parçasý, bir yaðmur damlasý, bir kedi miyavlamasý…
|
|
18
|
|
|
|
Mevlüt, bunlarý söylerken bir elinde çekiç, bir elinde murç vardý, banyo zemininde betonda delik açýyordu, iþe ara vermiþ, ona anlýyordu, genç kýz banyo kapýsý önündeydi, genç adamýn solu ona dönüktü.
“Kimse bana inanamýyor; anlamýyorum, senin gibi çapsýz biri nasýl yapar, sen kimsin ki, torpil yoksa iþe de giremezsin diye düþünüyorlar, biliyorum, bakýþlardan anlýyorum. Biri de çýksa yalandan sana inanýyorum, baþaracaksýn dese. Yalandan dese bile sevineceðim. Gerçekten sevineceðim.”
|
|
19
|
|
|
|
Herkes onun hakkýnda konuþuyordu-TV'den radyoya, tüm sosyal aðlara kadar...Yedi milyar yedi yüz milyon insaný, dili, dini, ýrký ne olursa olsun tek bir þey birleþdiriyordu-Korku. |
|
20
|
|
|
|
Necdet: “Burada asker var mý?” diye sordu. Kadýn anlamadý. Boþ gözlerle Necdet’e baktý. Necdet, kendi askerlerini göstererek “Asker. Bunlar bizim asker. Sizin asker nerede?” dedi.
Kadýn anladý. “No, No” diyordu. Ýþaretlerle burada asker olmadýðýný, kaçtýklarýný söylemeye çalýþýyordu. Birkaç asker içeriyi kolaçan etmiþti. Kadýn doðru söylüyordu. |
|
|
|