Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
hakan.yozcu@hotmail.com 22 Nisan 2011 Cuma gecesi Vadili’de özel bir geceye davet aldım. Özel diyorum çünkü gerçekten özel bir gece oldu benim için. Vadili’nin kiliseden bozma Kültür Ve Sanat Evi’ndeydik. Salona girdiğimde Vadili Belediye Başkanı Sayın Mehmet Adahan ve Saygıdeğer Eşleri karşıladı bizi. İçten ve samimi bir karşılamaydı bu. Sayın Adahan, günlük hayatında da misafirperver, candan, insanları ayırmayan, herkese eşit davranan, adil bir kişiliğe sahipti. Kültüre ve sanata da oldukça düşkün biriydi. Bu gece de bir, kültür ve sanat gecesiydi. Yenierenköy Belediyesi Esprin Karpaz Tiyatrosu’nun sahnelediği “Salaklar Sofrası” oyunu oynanacaktı. Oyunda Karpas Bölgesi’nin pırıl pırıl gençleri görev alıyordu. Hepsi de amatördü. Belki de içlerinden birçoğu hayatlarında ilk defa bir tiyatro oyununda oynuyordu. Bir ikisi dışında hemen hepsi Erenköy Lisesi öğrencileriydi. Oyun başlamadan Sayın başkanla kısa da olsa sohbet etme imkânı bulduk. Türkiye’den yeni gelmiş. Köylerine ilk defa bir tiyatro ekibi getirtilmiş. Fakat köylüler fazla rağbet göstermemiş. Salonda en fazla on beş kişi var. Sayın Başkan bunu, görevlilerin halka duyuramayışına bağlıyor. Ne kadar yazık. Oysa Vadili büyük bir köy. Bu tür sanat etkinliklerini çok iyi kaldırabilecek bir nüfusa sahip. Evde oturup sıkılmaktansa, ilk defa ayaklarına kadar gelen bir tiyatroya gidip farklı bir gece yaşamak daha iyi değil mi idi? Ben, bu durumu görünce çok üzüldüm. Hadi köylülere duyurulmadı diyelim, peki belediyede çalışan ve bu kültür hizmetinden haberi olan görevliler niye gelmedi? Doğrusu kaybeden kendileri oldu. Çünkü oyun çok zevkli ve çok eğlenceli idi. Ben, büyük bir keyif aldım. Zevkle izledim oyunu. Seyircisizliğin acısını çok iyi bilenlerdenim. Oyunculuk yaptığım sıralarda veya yönettiğim oyunlar ile gittiğimiz bazı köylerde seyirci “Haberimiz yoktu” bahanesinin arkasına sığınarak gelmezdi. Tabii bu durum karşısında bizlerin morali eksilerin altına düşerdi. Oyuncuların performansları istenilen düzeyde olmazdı haliyle. Moralleri bozulurdu. Fakat ben bu oyuncularda o olumsuzluğu görmedim. Seyircinin azlığına rağmen oyuncular performanslarından hiçbir şey kaybetmediler. Gayet canlı ve dinamiktiler. Hareketli bir oyundu. “Salaklar Sofrası” Francis Veber tarafından yazılmış 2 perdelik bir komedi. Hem de öyle bir komedi ki izleyenleri kahkahaya boğuyor. Bir an bile gülmekten kendinizi alamıyorsunuz. Seyirci bu oyunu gerçekten çok seviyor. Gerek Türkiye’de gerekse Avrupa’da çok sevilen bir oyun oldu. Gişe hâsılatları birçok yerde rekora ulaştı. Öyle ki oyun birçok defa filme de alındı. Sinema dünyasında da aynı ilgiyle izlendi. Oyunda kibirli olan ve kendilerini farklı gören bir grup işadamının başkalarını küçük görmenin başlarına açtığı sıkıntılar anlatılıyor. Güzel sevgilisiyle lüks bir yaşam süren Tolga ve arkadaşlarının en büyük eğlencesi çevrelerindeki ilginç ve saf insanları keşfedip onlarla bir akşam yemeği boyunca dalga geçmektir. Bu zalim grup, Çarşamba günlerini “Salaklar Sofrası Günü” ilan etmiş ve her Çarşamba toplanıp bu sofrada kendilerince eğlenmeyi adet edinmişlerdir. O güne katılmanın şartı ise herkes yanında bir salak getirecektir. En ilginç salağı bulacaklar ve onu getirene ödül vereceklerdir. Yemeğe davet edilen saflar ise neden davet edildiklerini bilmemektedir. Tolga, dünyanın en salak insanı olarak kabul ettiği Abidin’i bu yemeğe davet eder. Olaylar Abidin’in eve gelmesiyle gelişir. Hareket ve canlılık artar. Artık, keyifli, eğlenceli ve bol kahkahalı dakikalar başlar. Tolga, oyunda kontrolü kaybeder. Abidin belki de bilerek veya farkında olmadan ön plana çıkar. Adeta her şeye hükmeder. Öyle ki oyun sonunda kimin gerçek salak olduğuna seyirci karar verecektir. “Salaklar Sofrası”nı Cengiz Bayraktaroğlu yönetti. Oyunda Aysel Teyarecioğlu, Nazım Bayraktaroğlu, Atakan Bayraktaroğlu, Zehra Vurana, Mehmet Bulut, Çağrı Cecer, Nezaket Teyarecioğlu, Kaşif Yıkıcı ve Mehmetemin Yıldızçoban yer alırken, ışık ve ses sisteminde Nurşen Mahmutoğlu ve Evşen Mahmutoğlu görev alıyor. Oyuncular tamamen amatör. Fakat ortaya koydukları performans amatörlükten çok daha öte, çok daha ileri. Özellikle Abidin rolünde Nazım Bayraktaroğlu ile Tolga rolünde oynayan Atakan Bayraktaroğlu çok başarılıydılar. Oyunu sırtlayıp götürdüler. Nazım Bayraktaroğlu bana göre bu işi götürebilecek bir kabiliyete sahip. İnşallah bu işi ciddiye alır ve kendini bir konservatuvarın Tiyatro Bölümünde bulur. Çünkü deyim yerine ise bu çocukta iş var. Ve bizim de böyle gençlere ihtiyacımız var. Oyunun yönetmeni Cengiz Bayraktaroğlu da tiyatroyu kendine mesele edinmiş biri. 1999 yılında tanıştığı tiyatro ile adeta arkadaş olmuş. Ondan bir daha hiç kopamamış. Yenierenköy’de 8 arkadaşı ile birlikte “Kardelen Tiyatrosu”nu kurmuşlar. “Kadınlık Bizde Kalsın” oyunu ilk deneyimleri olmuş. “Çağdaşlar Kültür Derneği” ile tiyatro macerasına devam etmiş Bayraktaroğlu. Haldun Taner’in “Vatan Kurtaran Şaban”, Nazım Hikmet’in “Enayi”, Refik Erduran’ın “Yemenimin Uçları” gibi oyunlarda rol almış. Ve en nihayet Yenierenköy Belediyesi adına Esprin Karpas Tiyatrosu’nu kurmuş. Burada da “Nuh’un Gemisi”, “Çukur”, “Ah Şu Gençler”, “Gerdek Gecesi” oyunlarını sahnelemiş. Esprin Karpas Tiyatrosu 12 Mayısta ise ilk defa bir yurt dışı gösterisine çıkacak. Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Müdürlüğü’nün önerisi ile 9-16 Mayıs tarihleri arasında Denizli’de yapılacak olan 15. Uluslar arası Denizli Amatör Tiyatro Festivali’ne katılacaklar. Ben de bu festivalde onlarla birlikte olacağım. Orada, aynı tarihlerde “Kıbrıs Türk Tiyatrosu” konulu bir konferans vereceğim. Dolayısıyla bu ekiple Denizli’de yarenlik yapacağız. Onlarla birlikte KKTC’yi uluslar arası arenada temsil etme mutluluğuna erişeceğiz. Başarılı olacaklarına inanıyorum. Çünkü o gücü, o performansı gösterdiler. Kendilerine sonsuz güvenleri var. Doğrusunu isterseniz ben, onlardan bu kadar büyük bir performans beklemiyordum. Denizli için iyi bir seçim yapmışız. Sizler de bir seyirci olarak “Salaklar Sofrası”nı izlemediyseniz, nerede olurlarsa olsunlar bu gençlerin ilk oyunlarına mutlaka gidin. İzlemezseniz çok şey kaybedersiniz… 23 Nisan 2011-Gazimağusa
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |