..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Dinler, İnançlar ve Ateizm > Hakan Yozcu




26 Şubat 2016
kktc’de Din Dersi Hocası Olmak  
Hakan Yozcu
Mustafa Malkoç Hoca, burada göreve verildi. Görevi gereği öğrencilere ödev notu vermek için ödev hazırlattı. Öğretmen olanlar bilir, karne notu, öğrencinin iki sınavdan aldığı not ve bir de ödev notunun ağırlığının ortalaması ile ortaya çıkar. Dolayısıyla ödev notu çok önemlidir. İki sınavdan 4 alan bir öğrenci iyi bir ödev verirse, ödevden alacağı yüksek not ile bu kırık notu yükseltebilme şansına sahiptir. Malkoç Hoca, öğrencilerine tam 10 tane seçmeli konu veriyor. “Bu 10 konudan dilediğiniz bir tanesini seçip yapın” diyor. Konulardan biri de Cami maket yapımı. Çünkü Türkiye’de bu çalışma yapılmaktadır. Maket yapımı, araştırma istemeyen ve el beceresi gerektiren bir konudur. Dolayısıyla yetenekli olan birkaç öğrenci bu konuyu seçiyor. Ödevlerini alıp okula getiriyor. Hoca da getirilen ödevleri ortalıkta kalabalık yapmasın diye herkesin ortak kullandığı Resim İş odasına koyuyor. Öğretmenlerden biri de yapılan maketleri beğendiği için resimlerini çekip facebooka koyuyor. Tabi buradan da Sendika ağaları bunu görünce “Okulda gerici faaliyetlere izin vermeyiz” diye yaygarayı koparıyor.


:BJEG:

     Aslında Din konusunda yazmama kararı almıştım. Çünkü ne zaman yazsam mutlaka karşıma birileri çıkıyor, ya “Din düşmanı” olmamla, ya da “Yobaz olmamla” suçluyordu. Dini, gerekli kılan yanları yazsam yobaz oluyordum, dini yanlış olarak algılayanları, dini bilmeden konuşanları anlatsam bu defa da din düşmanı oluyordum.
     Ama bu defa ne olursa olsun yazacağım. Kim ne derse desin yazacağım. Çünkü ortada haksızlığa uğrayan, hak etmediği halde saldırıya uğrayan, yapmadığı ve söylemediği halde yapmış ve söylemiş gibi gösterilen, toplum içinde kötülenen, dışlandırılmaya çalışılan bir din hocamız söz konusu.
     Mustafa Malkoç’tan söz ediyorum. Her şeyden önce bu hocayı iyi tanımak gerektiğine inanıyorum. Mustafa Malkoç, Bursa Yüksek İslam Enstitüsü mezunu. Yani günümüzdeki adıyla Bursa İlahiyat Fakültesi. Buradan 1981 yılında mezun olmuş. 34 yıllık öğretmen. Dile kolay. Az bir süre değil. Bu sürenin 12 yılını çeşitli okullarda müdürlük yaparak geçirmiş. Ve Hasbelkader KKTC’ye Din Kültürü Öğretmeni olarak gelmiş.
     Malkoç Hoca, sıradan bir insan değil. Üreten, çalışan ve yardımsever biri. Şu ana kadar tam 9 kitap yayınlamış. 2 tane romanı var. Şiir kitapları oldukça fazla. Hatta “Aziz Bursa” adlı şiirini de klip yaparak yayınlamış. Üstelik şiiri de kendisi yorumluyor. Google’a“Aziz Bursa” diye yazıp ararsanız klip karşınıza çıkıyor. Bunlarla da kalmıyor, Türkiye’de Çingeneler hakkında ilk bilimsel araştırmayı yaparak yayınlıyor. Tabii ki makaleleri, konferansları sayılamayacak kadar çok.
     Bakınız şu bölümler Malkoça’a ait bir şiirinden alıntıdır:
     “İnsan aklını kullanmalı, doğruyu düşünmeli,
     Kadınların haklarına, herkes saygı duymalı,
     Kadın da erkekler gibidir, her şeyden önce insandır,
     Erkeklerden farklı yanı duygusu çok olandır.

     Hayat dediğimiz ortaklık, asla kadınsız olmaz,
     Erkeksiz bir yuvada, huzurlu bir yaşam olmaz
Unutma ki ey insan, seni doğuran kadındır,
Hayatı paylaştığın ya eşin veya senin kızındır”
“8 Mart” Dünya Kadınlar Günü için yazılan bu şiirin sahibini, nasıl cinsel sapık, ahlaksız bir kişi ilan ettiler anlamış değilim. Çünkü basınımızda bu değerli hocamızı cinsi sapık olarak göstermeye çalıştılar neredeyse. Hem de hiç sorgulamadan. Kendisini tanımadan. Kendisine sormadan. Kendisiyle konuşmadan… Olamaz doğrusu…
     2013 yılında yaşanan bir olay “Mehmetçik Ortaokulu’nda gerici faaliyetler yapılıyor” diye, basında yer aldı. Oysa gerçeğin bununla hiç alakası yoktu.
     Mustafa Malkoç Hoca, burada göreve verildi. Görevi gereği öğrencilere ödev notu vermek için ödev hazırlattı. Öğretmen olanlar bilir, karne notu, öğrencinin iki sınavdan aldığı not ve bir de ödev notunun ağırlığının ortalaması ile ortaya çıkar. Dolayısıyla ödev notu çok önemlidir. İki sınavdan 4 alan bir öğrenci iyi bir ödev verirse, ödevden alacağı yüksek not ile bu kırık notu yükseltebilme şansına sahiptir.
     Malkoç Hoca, öğrencilerine tam 10 tane seçmeli konu veriyor. “Bu 10 konudan dilediğiniz bir tanesini seçip yapın” diyor. Konulardan biri de Cami maket yapımı. Çünkü Türkiye’de bu çalışma yapılmaktadır.
     Maket yapımı, araştırma istemeyen ve el beceresi gerektiren bir konudur. Dolayısıyla yetenekli olan birkaç öğrenci bu konuyu seçiyor. Ödevlerini alıp okula getiriyor. Hoca da getirilen ödevleri ortalıkta kalabalık yapmasın diye herkesin ortak kullandığı Resim İş odasına koyuyor. Öğretmenlerden biri de yapılan maketleri beğendiği için resimlerini çekip facebooka koyuyor. Tabi buradan da Sendika ağaları bunu görünce “Okulda gerici faaliyetlere izin vermeyiz” diye yaygarayı koparıyor.
     Bu olay üzerine, Malkoç Hoca, haksız yere okuldan alınarak Akdoğan Lisesi’ne veriliyor. Gelin görün ki burada da kader ağlarını Malkoç Hoca için örüyor.
     Malkoç Hoca, müfredat gereği öğrencilere “Cin” konusunu anlatıyor. Anlatmak zorunda. Çünkü kitapta konu olarak var. Din kültürü kitabında 17. Sayfaya bakarsanız bu konuyu görürsünüz. Bazı veliler bunu şikâyet konusu ediyor. Okulda, din adına hurafelerin öğretildiği, okulda cinlerden ve şeytanlardan bahsedildiği şikâyeti yapılıyor. Bir veli gelerek, hocaya “Çocuğumun psikolojisi bozuldu. Siz, eğer çocuğa cin yok derseniz, düzelir” diyor. Hoca da haklı olarak “Ben, İlahiyat mezunuyum. Dinimizde cin vardır. Kur’an’da da geçmektedir. Öğrenciye ben nasıl yok diyerek yalan söyleyebilirim. Ancak uygun bir dille, çocuğu ürkütmeden anlatabilirim. Yoksa benim hocalığım neye yarar?” der ve bu teklifi kabul etmez. Doğrudur da yaptığı. Çünkü velilerin bu konuya inanıp inanmaması kendini bağlamaz. Üstelik hiçbir velinin de gidip öğretmene işini nasıl yapması gerektiğini söylemeye hakkı yoktur. Ben, olsaydım “O zaman buyurun konuyu sınıfta siz anlatın” derdim.
     Yine yapılan şikâyetler arasında Malkoç Hoca “İçki içmek haramdır” demiş. Yapmayın Allah’ınızı severseniz. “Değil mi” deseydi? İçki dinimizce yasak değil mi? Haram değil mi? Bunu bilmeyen var mı? Yani Kıbrıs’ta içki tüketimi yüksek diye bunu inkâr etmenin bir anlamı var mı? İöki içene kim ne diyor? Bakınız 8. Sınıf Din Kültürü Kitabının 120. Sayfasına içki ve kumarın yasak olduğunu vurgulamaktadır.
     Malkoç Hoca, “Namaz kılmak ve Cuma namazına gitmek gerekir” demiş. “ Gerekmez mi” deseydi. Yani bir din adamının görevi bunları söylemek değil midir? Hangi din adamı, “Namazın kılınmayacağını, Cumaya gidilmeyeceğini” söyler. Bu konuyla ilgili yine okullarda okutulan din dersi kitaplarında ibareler yer alır. 6. Sınıf Din Kültür Kitabında 47. sayfaya bakarsanız konuyla ilgili ayeti görürsünüz.
     Gelelim Fuhuş konusuna.. 7. Sınıf Din Kültürü kitabının 68. Sayfası 3. Satırında yer alan “Fuhuş” sözcüğünün ne anlama geldiği bir öğrenci tarafından soruluyor, hoca da “Bu sözcüğün Kur’an’daki karşılığının evlenmeden önce yapılan cinsel ilişkilerin Allah tarafından zina kabul edildiğini ve zinaya yaklaşmayın diye bir ayetin olduğunu” ayrıntıya girmeden belirtiyor. Kısaca fuhuşun “Ahlaksızca yapılan cinsel ilişki” olduğunu söylüyor. İşte bu ahlaksızca kelimesi dönüp dolaşıyor ve “Arkadan yapılan cinsel ilişki” şekline dönüşüyor. Hani bir yumurta hikâyesi vardır. Adamın birinin altın yumurta doğurduğu, bu yumurtanın padişaha gelene kadar 100 yumurta olduğu hikayesi, bu da ona benzemiyor mu?
     Yine başka bir iddiada öğrenciyi dömeltme iddiası. Bu çirkin, ve çok kötü bir iddia doğrusu. İşin aslını ve doğrusunu öğrenmeden, anlamadan bu tür söylemlerde bulunmak ve gazetelerde yazmak hiç hoş değil.
     İşin asıl yanı, Okul idaresi yapılan öğretmen toplantısında, “Öğrencileri olur olmaz şeylerle idareye göndermeyin” diyor. Bunun üzerine sene başında birbirleriyle kavga eden, birbirlerine hakaret eden bazı öğrencilere sınıfın arkasında, yüzleri tahtaya dönük, el işareti parmaklarını 5 saniye ayaklarına dokundurma cezası veriliyor. Bu ceza da Türkiye’de birçok öğretmen tarafından verilen bir ceza. Üstelik dakikalarca süren bir ceza. Malkoç Hoca ise, kavga eden öğrencilerin idareye gitmemesi için 5 saniyelik bir süre ile bu cezayı uygun görmüş. Bu da öğrencilerin domaltılması olarak algılanmış. Üstelik olaydan 3 ay sonra bu iddia ortaya atılmış. Peki, o anda neden şikâyetçi olunmadı da bu kadar süre sonra bu iddia ortaya çıkartıldı onu da anlamış değilim.
     Malkoç Hocanın sınıfta Kur’an okuması iddiası var. Din Kültürü Öğretmeni olarak sınıfta Kur’an’dan ayetler okumanın, örnekler vermenin neresi yanlış? Bunun neresi gericilik? Bu, suç mu? Kuran okumayı kim suçlu gösterebilir? Peki, müzik dersinde müzik öğretmenleri şarkı söylemiyor mu? Bu da ona benzer bir durum bence…
     Ben, yaptığım araştırmada olayların gerçek yüzünü görünce şok oldum. Bir insanın yargılanmadan, dinlenmeden, anlaşılmadan yargılandığını ve idam edildiğini gördüm.
     Mustafa Malkoç Hoca’nın basında yer aldığı gibi biri olmadığını gördüm. Tam aksine, üretken, çalışkan, verimli, mesleğini seven biri olarak gördüm. Basında verilmeye çalışılan yobaz biri değil, aydın bir Din hocası olduğunu gördüm.
     Bir insanı tanımadan, araştırmadan, konuşturmadan, dinlemeden yargılamak kolay. Ama, bu, O insanın onuruyla oynamak, geleceği ile oynamak, toplum içinde sarsılmasına yol açmak olmuyor mu?
     Oysa önce kendini arayıp bir dinleselerdi, bir konuştursalardı, işin gerçek yüzünü göreceklerdi.
     Mustafa Malkoç Hoca ve Onun gibiler Türkiye’den görevli geldiği için beyanat verme yasakları var. Bizim gibi çıkıp ulu orta konuşamıyorlar. Bunu yaptıkları an hemen cezayı alırlar. O nedenle eli kolu bağlanmış vaziyette bekliyor.
     Burada benim anlamadığım bir nokta da şu: Kendisinin bağlı olduğu TC Elçiliği Din işleri Müşavirliği neden bu konuda bir açıklama yapmıyor. Neden gerçekleri dike getiren bir şeyler söylemiyor? Neden hocaya sahip çıkılmıyor? Malkoç Hoca açıklama yapamıyorsa bu görev kendilerine düşmez mi?
     Bir insanı haksız yere itham etmek, suçlamak ve onu kurtların önüne atmak ne kadar doğru? Bir garibana sahip çıkmayan olursa, başka bir gariban da mutlaka ona sahip çıkar…

     



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın dinler, İnançlar ve ateizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kktc’de Ezan Sorunu
Polatpaşa Camii’nde Güzel Şeyler Yapılıyor
Cadılar Bayramı
Dinler Sevgiyi Emreder

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sessizliğin Hikayesi Üzrine
Meseller ve Kurucuova Ağzı
Meseller ve Kurucuova Ağzı
Bir Bahar Bekliyorum Üzerine
Her Şey Gülüşünde Saklı
İnciraltı Şairleri
Denizli Türk Dünyası Şairleri Buluşmasının Ardından
Cevahir Caşgir’den "100süz Şiirlerim"
Orhan Pamk'un "Kar" Romanı
Boyacı’ya Büyük İlgi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acı Ektim [Şiir]
Kara Güzel [Şiir]
Nerdesin? [Şiir]
Vakit Gelince [Şiir]
Hayallerim [Şiir]
Gönlümün Tacısın Yar [Şiir]
Kurban Olurum [Şiir]
Yüreğimde İhtilal Var [Şiir]
Hayat Seni Çözemedim [Şiir]
Helallik İstiyorum [Şiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doğumluyum. Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldum. 20 yıl çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptım. Uzun yıllar Yenivolkan ve Güneş Gazetelerinde köşe yazarlığı yaptım. Şu an Habearkıbrıslı ve Güncelmersin Gazetelerinde yazıyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazılarım yayınlanıyor. Şiir, öykü ve tiyatro oyunları yazıyorum. Bu alanlarda çeşitli ödüllerim var. Kendime ait basılmış "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Başka" isimli iki adet öykü kitabım var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yıl Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevinde bulundum. Halen Başbakan Yardımcılığı Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlığı'na bağlı Müşavirim.

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.