Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü nedeniyle Gazimağusa Belediyesi tarafından Rauf Raif Kültür Ve Kongre Sarayı’nda Atölye Tiyatrosu’nun oynadığı “Yaşamak Nazım Gibi” adlı oyun sahnelendi. Oyunu Aynur Akkuş yazmış. Türk Sinema, dizi ve tiyatrosunun ünlü sanatçısı Hazım Körmükçü ile birlikte, geçmiş yıllarda Gazimağusa Sanat Tiyatrosu ve Gazimağusa Belediye Tiyatrosu’nda da oynayan Tülin (Susuzlu) Boz oynadı. Oyunun yönetmenliğini Savaş Mutlu yapmış. Savaş Mutlu, Atölye Tiyatrosu’nun kurucusu. Atölye Tiyatrosunu 2001 yılında İstanbul’da kurmuş. Çeşitli oyunlarla birçok başarıya imza atmış bir oyuncu ve yönetmen. Gazimağusalı Tiyatroseverler, böyle anlamlı bir günde keyifle oyunu izlediler. Geçmiş yıllara baktığımızda öğretmenlik yıllarımda yazdığım yazılarımda, Gazimağusa’da bir salonun olmayışını ve 27 Martlarda bir tiyatro oyunu izlemeyişimizi eleştirirdim hep. Şükürler olsun o günler çok geride kaldı. O yıllarda tiyatroları Namık Kemal Lisesi’nin buz gibi Kapalı Spor Salonundaki sahnede izlerdik. Başka sahne olmadığı için buraya mecburduk. Arada bir “İkiz Kilise” dediğimiz bir kiliseden bozma sahnede oyunlar izlerdik. Küçük bir yer olmasına rağmen yokluktan olsa gerek burayı da doldurur tiyatro zevkini almaya çalışırdık. Çok daha önceki yıllarda ise Ayluka’da bulunan şimdi Folklor ekiplerinin çalışma yaptığı Kültür Salonu’nda oyunlar izlemeye çalışırdık. Eski Spor Dairesi’nde bulunan küçücük salonu da unutmuş değiliz. Düşünün bir kere 50 kişiyi ancak alan ve küçücük bir sahnesi olan, 3 oyuncuya bile dar gelen böyle bir sahnede dahi oyun izledik. Bir de Belediyede bulunan küçük sahneyi eklemek lazım. Ama her şeye rağmen zor da olsa oyunlar ortaya çıkıyordu işte. Tiyatroya olan aşkımızdan dolayı, biz de hiçbir oyunu kaçırmıyorduk… Son 10 yıldır Gazimağusalılar salonlarına kavuşunca bütün dertler, sıkıntılar sona erdi. Mağusa Rauf Raif Denktaş Kültür Ve Kongre Sarayı, bütün Mağusa’nın tiyatro ihtiyacına cevap veriyor. Hem de gerek KKTC’den gelen, gerek Türkiye’den gelen, gerekse de başka ülkelerden gelen tiyatrolara ev sahipliği yapıyor. İşte son olarak da “Yaşamak Nazım Gibi” adlı oyuna ev sahipliği yaptı. Oyunda, Usta oyuncu Hazım Körmükçü çok güzel bir performans sergileyerek haklı olarak ayakta alkışlandı. Tabii hiç yabancı olmadığımız, yakından tanıdığımız Tülin Boz Hanım’da büyük bir keyifle izlendi. Oyunda Nazım’ın sevgililerini ve eşlerini canlandıran Tülin Boz, gerçekten güzel bir oyun gücü ortaya koydu. Tülin Boz’un, Hazım Körmükçü gibi ünlü bir sanatçı ile aynı sahneyi paylaşması tabii ki bizlere gurur verdi. Oyun, yer yer Nazım’ın şiirleri ile hayat buldu. Tek perdelik oyunda şiir ve müzik birleşince ortaya güzel bir seyirlik çıktı. Oyunda, Nazım Hikmet’in Moskova’daki günleri ve sevgilileri ile olan ilişkileri anlatılıyor. Tabii bunların yanı sıra Nazım’ın Ülkesine olan hasreti, sevgisi ve özlemi dile getiriliyor. Bütün bunların yanı sıra Nazım’ın yaşama sevinci, hayata olan bakış açısı, sanat anlayışı anlatılıyor… 13 yıl hapiste yatan bir şairin, hapisten çıktıktan sonra askere alınmak istenmesi nedeniyle Moskova’ya kaçması ve bu nedenle kendine “Vatan Haini” dendiği eleştiriliyor. Oysa “Kendisine Mustafa Kemal’in şiir yazmasını söylediğini” belirtiyor. Annesinin, Galata Köprüsü’ne çıkarak düşünce suçlusu olarak gösterilen oğlunun masum olması nedeniyle affedilmesi için imza toplamaya çalıştığı bilgisi veriliyor. Neticede O bir anadır. Ve hiçbir ana evladının suçlu olduğuna inanmaz. Onların serbest kalması için, kurtulması için sonuna kadar mücadele eder. Nazım oyunda “Dünya bana ödül vermeye çalışırken, ülkemde bana kışlaya gitmem istendi.” diyerek bu durumu eleştiriyor. Bu durumu vicdani ret olarak değerlendirenler de çıkacaktır. Ama konumuz bu değil. Konumuz Nazım… Oyunda Nazım, bana göre bir gerçeğe de parmak basıyor. Diyor ki: “Şiirde ilk öğretmenim Yahya Kemal Beyatlı oldu. Bana şiir yazmayı öğretti.” Yahya Kemal’in kendisi için şiir hakkında söylediklerini anlatıyor. Burada araya girmek istiyorum. Bilindiği gibi Yahya Kemal Beyatlı ile Nazım Hikmet’in annesi, büyük bir aşk yaşamış ve hatta kendi aralarında evlenme kararı bile almışlardı. Ama Yahya Kemal’in evlilikten korkmasından dolayı bu evlilik gerçekleşmez. O yıllarda Yahya Kemal Beyatlı, anneye olan aşkından dolayı sık sık eve rahatlıkla girip çıkabilmektedir. Küçük bir çocuk olan Nazım Hikmet’i de görmektedir. Diyebiliriz ki Nazım Hikmet bu yıllarda Türkiye’de ünlü bir şair olan Yahya Kemal Beyatlı’dan ilk şiir bilgisini ve sevgisini almıştır. Çünkü böyle bir şair ile her gün birlikte olmak, mutlaka şiir ile olan teması da beraberinde getirecektir diye düşünüyorum. Bir rivayete göre de Yahya Kemal, ünlü şiiri, Sessiz Gemi’yi Nazım’ın annesi için yazmıştır. Oyunu izlerken, Nazım’ın sevgililerinin çokluğu nedeniyle, eşime eğilerek “Çok çapkınmış” demekten kendimi alamadım. Tesadüf bu ya, oyun sonlarına doğru, Hazım Körmükçü de: “Şimdi içinizden bana çapkın diyenleriniz çıkacak. Ama ben hepsini de sevdim. Tüm kalbimle sevdim” deyince, beni, hafiften bir gülme tuttu. Türkiye’de bulunan ve her şeye rağmen Nazım’ı bekleyen Piraye Hanım’ı düşündüm, Nazım’ın Vera ile olan aşkını görünce. Tüm sıkıntılara rağmen eşine büyük bir sadakatle bağlı olan Piraye Hanım eline geçen üç beş kuruş ile Moskova’da üşümesin diye Nazım’a çorap alıp yolladığını yazar mektubunda. Ve Nazım, ileriki yıllarda Piraye Hanım’a sevgisine bağlı kalamadığından, belki de Vera’ya olan aşkından dolayı ayrılma mektubu yazar. Aşkını ve evliliğini bitirir. “Böyle seven bir kadına bu yapılır mıydı?” demekten kendimi alamadım. Tabii olaya biraz da vatanından çok uzakta ve yıllarca ayrı kalan Nazım’ın Ruh hali içinde bakmak gerekir… Aşka aşık olan bir şairin aşksız kalması düşünülemezdi. Oyun, şiirsel bir anlatımla kaleme alınmış. Daha ziyade duygusal yönler ön plana çıkarılmış. Ama Nazım Şiirleri, her nedense oyunda konuşma havası içinde verilmeye çalışılmış. Oysa ben duygusal olarak, şiir diliyle duymak isterdim verilmek istenilen mesajları. Şiirin o büyülü sesini duyarak başka diyarlara gitmek isterdim. Şiire sevdalı birisi olarak, beklediğim etkiyi bulamadım desem yalan olmaz. Yine de güzel bir oyundu. İnsanlığın insanca yaşayabilmesi, bundan daha başka bir şekilde anlatılamazdı. Hür ve eşit olmak bundan daha güzel sahnelenemezdi. Nazım, başka bir şekilde anlatılamazdı galiba… Kutluyoruz…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |