"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
Arefe kelimesi Arapçada belirli günün, olayın, bir gün öncesi anlamına geliyor. Ve daha ziyade Türkçe’de arife olarak kullanılıyor. Anlam olarak ön gün demektir. Arife aynı zamanda Arapçada kadın ismidir. Bilgi sahibi kadın anlamına gelmektedir. Arife İslam dininin önem verdiği günlerden biridir. Peygamber Efendimiz Arefe günü için şöyle buyurmuştur: “Arefe gününe hürmet ediniz! Çünkü Allahü Teala’nın kıymet verdiği bir gündür.” Bu gün arife. Arifenin sihirli gücünü, büyülü havasını çok iyi bilenlerdenim. Daha 4 yaşında küçük bir çocukken öğrenmiştim arifenin insana ne kadar mutluluk verdiğini. Ömrüm boyunca da hiç unutmadım o anı. Daha geçenlerde Hakk'a yürüyen rahmetli babam, kahverengi, çizgili bir gömlek almıştı. “Bayramlık” veya “ bayramcalık” diyordu. “Çocuklara bayramlık aldım. Bayramda giydir. Sevinsinler. Boynu bükük kalmasınlar ele güne karşı” diyordu anama. Bende bir sevinç, tarif edilemez bir mutluluk belirmişti. Kelimenin ne anlama geldiğini anlamamıştım ama hediye olduğunu ve bayram için bana alınan giysi olduğunu çok iyi biliyordum. Sevincimin sebebi, bu tür hediyelere hiç alışık olmamamdan ileri geliyordu. Öyle elbiseyi, ayakkabıyı, oyuncağı kolay kolay göremiyorduk. Ancak bayramdan bayrama o da durumumuz çok iyi olursa görebiliyorduk. Oyuncak mı? O da neydi ki? Tek oyuncağımız tahtadan kendimizin yaptığı basit bir tüfekti. Araba, tabanca, tren gibi oyuncaklar çok çok uzakta bize. Bisiklet zaten ömrüm boyunca hayal oldu nedense… Yokluğun gözü kör olsun derdim hep… Arife günü bir heyecanla beklerdim bayramın ilk gününü. Çünkü yeni elbiseme kavuşacaktım. Onu giyip diğer çocuklara hava atacaktım. O elbiseler içinde çıkıp el öperek şeker ve harçlık toplayacaktım. Belki de sabaha kadar uymayacaktım gece… Bayram sabah, dünyalar güzeli, melekler meleği, iyi yürekli anam, gömleğimi giydirmişti. Siyah pantolonu ayağımdan geçirmişti. Kemerli falan değildi. Lastikli idi. Don lastiği derdi anam buna hep. Daha rahat, daha bol olurdu. Hareket etmesi çok daha kolaydı. Ayağımda yine o dönemin meşhur kilteli patik dediğimiz, lastikten yapılmış, basit, ucuz ama güzel ayakkabı vardı. Belki de o dönemin en pahalı ayakkabılarından biriydi. Oysa her yerde bulunuyordu lastik olduğu için. O gün kendimi ne kadar zengin hissetmiştim. Öyle ya babam bana bayram için gömlek almış, lastikli pantalon ve kilteli ayakkabıyı da cabası olarak yanında vermişti... Bu kadar da değil... O günün parası ile de 25 kuruş harçlık vermişti. Büyük paraydı bu. Öyle ki bu para ile neler neler yapmıştım… Bisiklete ve atlı karıncaya binmiştim. Kalan parayla sinemaya gitmiştim... Üstelik sinemada gazoz bile içmiştim. O zaman Ankara gazozu meşhurdu. Nefis bir tadı vardı. Yıllardır hala özlerim o tadı. Bir de Elvan vardı. Aromalı meşrubat. Portakal ve mandalina ile yapılanı çok lezzetliydi. Unutulmaz bir tadı vardı doğrusu… Bayramlarda en çok sevdiğimiz şeydi komşu ziyaretlerine gitmek. El öpmek. Şeker ve para toplamak… Yine o gün tanıdığım bütün komşulara gitmiş el öperek şeker toplamıştım. Harçlık biriktirmiştim. Yaşamım boyunca asla unutamadığım, dost bildiğimiz komşularımız -şimdi onların da birçoğu Hakkın rahmetine kavuşmuşlardır- Elif Bacı, Mehmet Topuz Amca, Sevgili Sefi Abla, Mehmet Dandıl ve Hanımı Sultan Abla, yine hiç unutmadığım, bal sinilerine büyük bir maharetle döndürerek yaptığı tatlılarından sürekli yediğim Tatlıcı Veysel Cinkara Amca ile eşi Rahma Teyze, o yaşlarda beraber olduğumuz, sürekli görüştüğümüz, sonra İstanbul'a göçen Rukiye Teyze, ve yine hayal mayal hatırladığım Antepli dediğimiz hepimizin ağzında “Hanik” lakaplı dul kadın, azar azar da olsa harçlık verip beni çok sevindirirlerdi... O dönemlerde unutamadığım çocukluk arkadaşlarım Cengiz Aydın, Murtaza Cinkara, Cahit Çildir – Ona hep Cavidi Tirko derdik- Aydın Püsküllü, Tayfur Püsküllü yıllardır görmediğim ve fakat asla unutamadığım isimlerdi… Belki de o günlerin unutulmaması bu güzel insanların o sıcacık dostluklarından, karşılıksız sevgilerini paylaşmalarından ileri geliyordu. O çocuk yüreğimle bu insanlara karşı gerçekten büyük saygı ve minnet duymuştum. Tam 47 sene sonra yine gözlerimin önündeler. Her halleriyle her tavırlarıyla hatırlıyorum onları. Daha dün gibi sanki… Dostlukları, sevgileri, içtenlikleri hala yüreğimde duruyor… Geçmişe baktıkça anıyorum onları… Yaşayanların ellerinden öpüyor, Hakk'a yürüyenlere Allah'tan rahmet diliyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum. Sizler de çocuklarınızı bayramda sevindirin. Onlara bayramlıklar alın, harçlıklar verin; ve en önemlisi sevginizi onlardan esirgemeyin. Öpün sevin, okşayın onları.. Çünkü onlar, bu anı asla unutmayacaklardır. Hepinize iyi bayramlar diliyorum…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |