İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
TÜRKSOY’a bağlı Türk Devletlerinin oluşturduğu Türk Devletleri Tiyatro Birliği’nin 3. Genel Kurul Toplantısına katılmak üzere Tataristan’ın Başkenti Kazan’dayım. İstanbul Havaalanı’nda Türksoy’un Türkiye temsilcisi Sayın Elçin Gaffarlı ile buluşuyoruz. Uçak hareket saatine kadar sohbet ediyoruz. Geçmişte yaşadığımız anıları yad ediyoruz. Uçak, gece saat 10.30 gibi hareket ediyor. 3 saatten fazla sürecek olan yolculuğumuz başlıyor. Bizim saate göre 03.10 gibi Kazan Havaalanı’na iniyoruz. İlk dikkatimi çeken bu saatte havanın aydınlık olması. Gece bitmiş, karanlığı gitmiş, yerini gündüzün aydınlığına bırakmıştı. Küçük bir havaalanı burası. Bizden başka uçak da yok zaten. Tüm yolcular sıraya geçiyor. Herkes düzenli. Girdiğimiz bölümde mavi renkler hakim. Yanı sıra az da olsa yeşilin tonları var. Pasaport ve vize işlemleri için 4 tane görevli var. Herkesi tek tek alıyorlar. Sıra bize geldiğinde Rusça soruyor. Tabii ben anlamıyorum. “İngilizce” diyorum. Bu sefer İngilizce olarak neden geldiğimi soruyor. Ben de “For Teathere festival” diyorum. “Kaç gün kalacağımı” soruyor. “Festival boyunca” diyorum. Bu da tam 10 güne karşılık geliyor. Çok ince ve titiz bir şekilde pasaportumu inceliyor. Pasaporttaki resme ve bana defalarca bakıp kontrol ediyor. Dakikalar sonra emin olduktan sonra bilgisayardan çıkardığı bir formu bana imzalatıp uzatıyor. Ve “Dont lost” diyor. Yani “Kaybetme” . Dışarı çıkıyoruz. İki genç kapıda bizi karşılıyor. Bunlar Tiyatrodan görevli gençler. Elçin Bey, Rusça bildiği için hiç sıkıntı çekmiyoruz. O, bana da tercüme ediyor konuşmaları. Şehre doğru hareket ediyoruz. Artık iyice aydınlandı her yer. Resmen sabah yüzünü gösterdi. Burada zaman bakımından 1 saatlik fark var. Burası bizden önce. Bizde saat 3 ise, burada 4. Yollar alabildiğince geniş. Caddeler büyük. Araçlar çok rahat bir şekilde ilerliyor. Tıkanma, sıkışma yok. Bir başka dikkatimi çeken özellik yemyeşil bir manzaranın bizi karşılamış olması. Adeta yeşilin her tonu karşımıza çıkıyor. İlk dışarı çıktığımızda soğuk ve serin bir hava vurdu yüzümüze. “Burada aşırı sıcaklar yok” diyor Elçin Bey. “Serin bir havası var. Yayla havası gibi” diye devam ediyor. Bu hoşuma gidiyor. Ve otele geliyoruz. Bilyar Palace adında bir otelde kalacağız. Modern ve büyük bir hotel görüntüsü var. Kaç yıldızlı olduğuna bakamadım. Ama en az 4 yıldız olduğunu tahmin ediyorum. Otel Octpobcksid Caddesi’nde yer alıyor. Karşısında yemyeşil Millennium Park ve onun hemen ardında Nizhny Kaban Gölü var. Doğrusu manzara müthiş. Hele de otel katlarına asansörle çıkarken bu manzarayı her an görmeniz size büyük bir keyif veriyor. Biz, hemen dinlenmek için odalarımıza çekildik. Ben, kendimi yatağın koynuna bırakıverdim. Anında uyumuşum. Uyuyan sen misin? Biraz sonra bir alarm sesi, ışıklar yanıp sönüyor. Mikrofondan Rusça bir ses duyuluyor. Kalkıp bakıyorum. Bir şey göremeyince tekrar yatıyorum. Ne olduğunu sonradan öğreniyorum. Elçin Bey, telefon açıp öğrenmiş: Müşterilerden biri odada sigara içmiş. Burada odalarda sigara içmek yasak. Her odada sigara alarmları var. Eğer sigara içerseniz yangın alarmı veriyor. Bu sefer Otel yönetimi bütün müşterileri güvenlik açısı bakımından dışarı alıyor. Tehlike geçtiği an herkes odasına dönüyor. Meğer sabah herkes dışarı çıkmış. Bir tek ben odamda kalmışım. Bizim saate göre 10’da kalktım. Elçin Bey’le Kahvaltıya indik. Kahvaltıdan sonra dolaşacağız. Bu gün serbest günümüz. Şehir merkezine yakın olduğumuz için yürümeyi tercih ediyoruz. Bir banka karşımıza çıkıyor. Burada para birimi olarak Rus Rublesi kullanılıyor. Paraları çevirmemiz gerek. Bankaya giriyoruz. Burada, para değişimi için pasaportunuzu istiyorlar. Çok inceliyorlar. Her parayı tek tek kontrol ediyor görevli. Bütün özelliklerini inceliyor.” Üzerinde bir işaret, bir mühür dahi olsa bozmuyorlar” diyor elçin Bey. 100 dolar veriyoruz, 3000 Ruble alıyoruz. İşlem bitince çıkıyoruz… Millennium Park’tan geçip karşıda bulunan Kazan Devlet Tiyatrosu Binası’na gidiyoruz. Bu arada gölün manzarası çok güzel. Müzik eşliğinde su gösterisi hazırlanmış. Sular, yükselip iniyor. Tiyatroda diğer gelen misafirlerle karşılaşıyoruz. Kazakistan Devlet Tiyatroları Müdürü bize katılıyor. Hep birlikte gezmeye çıkıyoruz. İlk gezimizde Kazan’ı yavaş yavaş tanımaya başlıyoruz…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |