..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Popüler Kültür > Hakan Yozcu




18 Ağustos 2016
Köklerimize Sahip Çıkmak  
Hakan Yozcu
Kendisine hak veriyorum. Gerçekten Türkiye’den gelen nesil, yavaş yavaş bu kültürü unutmaya başladı. Çünkü kendi halk danslarıyla haşır neşir olamıyorlar. Davul zurnayı bilmiyorlar. Öğrenilen halk oyunları da KKTC’ye has oyunlar. Yani sadece buranın oyunlarıyla kalıyorlar. Bu nedenle bir şeyler eksik kalıyor sanki… Oysa her alanda olduğu gibi bu alanda da iki kültür yan yana, paralel olarak sürdürülebilir. Her ikisi de yeni nesle zevkle öğretilebilir.


:ADAI:

     Halk Dansları, Folklorun alt kollarından biridir. Bizde her nedense folklor dendi mi hemen akla Halk dansları gelir. Oysa bu anlayış doğru değildir.
     O halde her şeyden önce folklorun ne olduğunu bilmek gerekir. Folklor, Halkbilimi demektir. Bir ülkenin, bir milletin geleneklerini, göreneklerini, yaşam biçimlerini, halk danslarını, doğum ve ölüm adetlerini, kıyafetlerini, adetlerini, yemeklerini, şiirlerini, manilerini, fıkralarını, masallarını, hikâyelerini, kısacası halkla ilgili ortaya çıkarılmış bütün ürünleri inceleyen bir bilim dalıdır. İşte Halk dansları da incelenen bu ürünlerden biridir.     Türkiye, Halk oyunları çeşitlilik ve kapsam bakımından dünyanın en zengin ülkesidir. Türkiye’de bu gün, 4 binin üzerinde halk dansı olduğu tespit edilmiştir. Oysa tüm Dünya ülkelerinin halk oyunlarını topladığınızda bu rakamın yarısına dahi erişemiyorsunuz. Yani, Türkiye bu alanda rakibi olmayan tek ülke.
     Türkiye’nin hemen hemen her yöresinde, her köyünde halk oyunlarına rastlamanız mümkündür. Bunların kendilerine has kıyafetleri ve müzikleri ile de zenginliği daha da artmaktadır.
Halk oyunları; diğer sanat dallarından farklı olarak, ait olduğu toplumun orijinal karakterlerini taşıyan, fertlerin müşterek duygu düşünce ve davranışlarını sergileyen, başkasına göre yalnızca güzel, ama kendi içinde ilgilenen kişinin dünyasını aydınlatma özelliğine sahip bir kültürel kimliktir.
     Dün, İsa Nurçin arkadaşımızla küçük bir sohbetimiz oldu. Konumuz da kendi kültürümüz, kendi folklorumuzdu.
     İsa Nurçin de yıllar önce, ailesi ile birlikte Türkiye’den KKTC’ye gelmiş ve buraya yerleşmiş bir ailenin çocuğu idi. Ömrünün en güzel yılları burada geçmişti.
     İsa kardeşim, haklı olarak bir serzenişte bulundu bana. “Anadolu Halk oyunları ile bir yakınlığın var mı? Ben, çok üzülüyorum. Yıllardır kendi çocuklarımıza kendi halk oyunlarımızı öğretemiyoruz. Kendi kültürümüzü unutma aşamasına geldik. Çocuklarımız geldiğimiz yörelerin halk oyunlarını bilmiyor. Okullarda öğrendikleri ezgilerin, ne kadarı bize ait? Bu ezgilerin içinde Rum ve Yunan ezgileri de yok mu?” diye soruyor.
     Kendisine hak veriyorum. Gerçekten Türkiye’den gelen nesil, yavaş yavaş bu kültürü unutmaya başladı. Çünkü kendi halk danslarıyla haşır neşir olamıyorlar. Davul zurnayı bilmiyorlar. Öğrenilen halk oyunları da KKTC’ye has oyunlar. Yani sadece buranın oyunlarıyla kalıyorlar. Bu nedenle bir şeyler eksik kalıyor sanki…
     Oysa her alanda olduğu gibi bu alanda da iki kültür yan yana, paralel olarak sürdürülebilir. Her ikisi de yeni nesle zevkle öğretilebilir. Böylece Halk oyunları KKTC’de de daha çok çeşitlilik ve zenginlik kazanabilir. Hatta iki ülkenin motifleri birleştirilip ortak bir motif meydana getirilebilir.
     Şimdi bu satırları okuduktan sonra, “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” diyenlerin, bu düşünceye şiddetle karşı çıkacağını biliyorum. Her şeyde Türkiye’ye karşı çıktıkları gibi, bu fikre de karşı çıkıp “Reddediyoruz” diyeceklerini tahmin ediyorum. Sırf işin içinde Türkiye var diye buna da karşı geleceklerini çok iyi biliyorum. Onların amacı, sadece kendi düşüncelerini empoze etmek. “Bizim gibi düşünmeyenlere, burada yer yok” düşüncesindeler. Bu düşünce ne kadar doğru?
     Şurası artık bir gerçek. Bu gün KKTC’de yaşayan nüfusun yarıya yakını Türkiye’den gelen insanlardan oluşuyor. Ve bu insanlar 40 yıldan fazla bir süredir buradalar. Peki, o zaman bu insanların kendi kültürlerini yaşatma ve sürdürme hakları yok mu? Dünyanın neresine giderseniz gidin bu böyledir. İnsanlar nerede olursa olsun, nerede yaşarlarsa yaşasınlar gittikleri yerlere kendi kültürlerini, gelenek ve göreneklerini de götürür ve onu yaşatmaya çalışırlar. Kendilerinden sonraki nesillere öğretip sürdürmeye çalışırlar. O zaman KKTC’ yaşayan bu insanların da kendi geleneklerini yaşatmaları bir haktır.
     Bu iş de önce burada yaşayan insanların kurdukları ve kendi geleneklerini yaşatmaya çalıştıkları derneklere düşer. Karadenizliler Derneği, Anadolu Kültürünü Yaşatma Derneği, Çukurovalılar Derneği, Hataylılar Derneği, Maraş Dayanışma Derneği, KKTC Yörükler Derneği ve hatta Yeni Doğuş Hareketi gibi, adını daha sayamadığım diğer derneklerin görevi olmalıdır. Tabii bunu yaparken hiçbir siyasi endişe ve ayrımcılık taşımadan, sadece kültür amaçlı yapmaları gerekir.
     İsa kardeşim, “Gel bu işte bir öncülük yapalım. Neden olmasın?” diyor. Hem de çok iyi olur. Ama tabii bunun için bir arada olma şart. Bir çatı altında olma şart. Bir de işin bütçe kısmı var. En zor olanı da o çünkü. Kaynak bulup, mali destek bulup bu düşünceyi hayata geçirmek lazım. Tabii bu işi bilen eğitimli kişilerin olması lazım.
     İsa burada “Düşünce olarak bana katılıyorsan, bak 2 kişi olduk bile. Başarmamak için hiç bir neden yok” diyor.
     Düşünceye katılıyorum. Zor, ama imkânsız değil. Kurulacak bir dernekle, gençlerimiz boşluktan çekilip alınır, kahvehane köşelerinden, bet salonlarından kurtulmuş olurlar. Sosyal bir amaç için bir araya gelmiş olurlar. Bu sayede de Anadolu Halk Danslarını öğrenmiş olurlar. Anne ve babalarının kültürlerini devam ettirmiş olurlar.
     Ama bunun için destek şart. Ya TC Elçiliği’nin desteği; ya da büyük bir belediyenin desteği şart. Veya en güzeli Kültür Bakanlığı’nın desteği gerekli.
     İsa da katılıyor bu düşünceye: “Aynen kardeşim. Ben, çocuğumun, benim yetiştiğim kültür ile büyümesini istiyorum. Geleneklerimizi, göreneklerimizi unutmalarını istemiyorum. Köklerimize kültürel anlamda sahip çıkmak bizi zengin ve diri tutar” diyor.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın popüler kültür kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kültür ve Sanatımıza Önem Vereceğiz
Talip Akarsu İle Kktc ve Amerika Üzerine
Bayram Huzur İçinde Geçti
azerbaycan Milli Tiyatro Günü

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sessizliğin Hikayesi Üzrine
İnciraltı Şairleri
Bir Bahar Bekliyorum Üzerine
Denizli Türk Dünyası Şairleri Buluşmasının Ardından
Her Şey Gülüşünde Saklı
Meseller ve Kurucuova Ağzı
Meseller ve Kurucuova Ağzı
Cevahir Caşgir’den "100süz Şiirlerim"
Orhan Pamk'un "Kar" Romanı
Boyacı’ya Büyük İlgi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Vakit Gelince [Şiir]
Kara Güzel [Şiir]
Hayallerim [Şiir]
Gönlümün Tacısın Yar [Şiir]
Kurban Olurum [Şiir]
Acı Ektim [Şiir]
Nerdesin? [Şiir]
Yüreğimde İhtilal Var [Şiir]
Hayat Seni Çözemedim [Şiir]
Helallik İstiyorum [Şiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doğumluyum. Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldum. 20 yıl çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptım. Uzun yıllar Yenivolkan ve Güneş Gazetelerinde köşe yazarlığı yaptım. Şu an Habearkıbrıslı ve Güncelmersin Gazetelerinde yazıyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazılarım yayınlanıyor. Şiir, öykü ve tiyatro oyunları yazıyorum. Bu alanlarda çeşitli ödüllerim var. Kendime ait basılmış "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Başka" isimli iki adet öykü kitabım var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yıl Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevinde bulundum. Halen Başbakan Yardımcılığı Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlığı'na bağlı Müşavirim.

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.