Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
KTOEÖS Meclis önünde dün baskın bir eylem yaptı. Baskın diyorum, çünkü yapılan bu eylem önceden basına hiçbir şekilde duyurulmadı. Buna gerekçe olarak ülkedeki demokrasi anlayışı gösterildi. Yani Sendika yöneticileri demokrasinin tam olmadığını vurgulamak istedi. Tabii bunu yaparken de kendileri de demokrasiye gölge düşürmüş oldular. Çünkü basına duyurulmadan, hiç kimseye haber verilmeden, ani olarak yapılan eylem, demokrasiden uzak bir anlayışın ürünü diye düşünüyorum. Yapılan eylem, aslında “Göç Yasası” olarak nitelenen ve mevcut hükümet tarafından en son çıkarılan yasaya karşı gelmek ve demokratik tepkilerini ortaya koymak için yapılan bir eylemdi. Geçmişe şöyle bir baktığımızda öğretmen sendikaları ve diğer sendikaların buna benzer birçok eylem yaptıklarını görüyoruz. “Yıkım Paketleri” , “Göç Yasaları” gibi… Hükümetler ne zaman bir paket uygularsa, sendikalar, “Türkiye tarafından dayatıldığı” gerekçesiyle ya “Yıkım Paketi” ya da “Göç Paketi” diye karşılarına durmuşlardı. 40 yıldır da aynı terane… Nedense bitip gitmedi bu paketler… Hep gençlerin “ada”yı terk edip gittiğini veya gideceğini, başka diyarlara göç edeceklerini vurguladılar… Gidenler de olmadı değil… Ama gençlerimiz her şeye rağmen ülkelerine sahip çıkıyor ve burayı seviyorlar… Bana göre onları yanlış yönlendirmelerle değil, ülkelerine sevgi duyarak ve sahip çıkmalarını aşılamak lazım. Neticede burası bizim vatanımız. Kimsenin de burayı bırakıp gitmeyeceğine göre çözüm üretip ülkeye sahip çıkmak zorundayız. Bu bilinçle ve bu anlayışla hareket etmeliyiz... Göç Yasası dışında öğretmenlerin vurguladıkları başka bir konu vardı. Ve bana göre de bu konuda çok haklıydılar: “Hayat Pahalılığı Düzenlemesi”nin yanlışlığı… Sendika Başkanı Tahir Gökçebel, öğretmenlerin görevli bulundukları okullara gidebilmek için araçlarına koyacakları yakıt paralarının olmadığını belirtti. Belki anlam olarak biraz abartıya kaçtı bu söylem ama maaşların yetersizliği ancak bu şekilde anlatılabilirdi. Memurlar son 10 yıldır hiçbir artış almadı. Bunun sebebini dağdaki çoban bile biliyor. Hatırlayacaksınız: Yaklaşık 10 yıl önce dönemin Başbakanına TC Başbakanın “Senin maaşın ne kadar?” diye bir sorusu olmuştu. Bunu sormanın amacı Türkiye basınında çıkan yanlış bir haberdi. O habere göre KKTC’de bir müdürün o dönem için 10 bin TL aylık maaş aldığı yazılmış ve adadaki tüm memurların bu kadar maaş aldığı yer almıştı. Oysa 13. Maaş ve eşinin maaşıyla birlikte sadece o aya karşılık gelen 10 bin liralık maaş basına yanlış aksettirilmiş ve sanki KKTC’de tüm memurların ayda 10 bin TL maaş alması gibi anlatılmıştı. Bunun üzerine de basın karşısında sayın başbakan KKTC Başbakanına “Senin maaşın ne kadar?” sorusunu sormuştu. Tabii bu tarz tüm KKTC Halkının gücüne gitmişti. Çünkü doğru bir yaklaşım değildi. İşte o gün bu gündür, KKTC’de maaşlar hiç artmadı. Artırılmadı… Hep yerinde saydı maaşlar… Çünkü musluğun başındakiler musluğu iyice kısmıştı. Musluk artık “şarıl şarıl” değil, “damla damla” akıyordu. Dün çıkan bir habere göre de KKTC maaşları ile Türkiye maaşları eşitlenmiş. Hatta bırakın eşitlenmeyi bizim öğretmen ve polis maaşları Türkiye’den daha aşağıda kaldı. Oysa TC ile KKTC arasında müthiş bir alım gücü farkı var. KKTC, Türkiye’ye göre çok daha pahalı bir ülke. Bunun sebebi de KKTC’de üretimin az olması ve birçok ürünün Türkiye’den getirilmesi… Hal böyle olunca da araya gümrük masrafları, yol masrafları, nakliye ve aracılar giriyor. İster istemez Türkiye’de 2 liraya satılan ürün KKTC’de 4 veya 5 liraya satılıyor. Yani yüzde yüzden daha fazla bir zam geliyor. Dolayısıyla KKTC’de alım gücü zayıflıyor. Giyim ve gıda ürünleri bu şekilde olduğu için KKTC’de inanılmaz bir pahalılık ortaya çıkıyor. Böyle olunca da memurlarımız ister istemez meclisin önünde zincirli eylemler yapıyor… Öğretmenler 2 Bin 200 TL maaş alıyor. Bu ücretin yarısı da görev yerlerine gidebilmek için benzin veya taksi parası veriliyor. Ev kiraları ayda Bin TL, benzin, elektrik, temel gıda maddeleri fahiş derece yüksek… Yasada “Öğretmenlerin ulaşım giderleri devlet tarafından giderilir.” maddesi olmasına rağmen, bu madde, asla hayata geçirilmiyor. Öğretmenler bu masrafı hep kendi ceplerinden karşılıyor. Öğretmenler, topluma yön veren ve toplumu eğiten kişiler olduğu için, onlara mutlaka değer ve önem verilmeli. Zaten öğretmenlerin de çok bir şey istediği yok. Tek istedikleri: ”Saygın meslek, yeterli ücret” Hükümetlerin de bunu çok görmemesi gerekir…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |