Çocukların eğitimi, zaman kazanmak için nasıl zaman yitireceğimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Son dönemin en büyük tehlikesi şüphesiz uyuşturucudur. Öyle ki uzmanlar yaptıkları araştırmalarda uyuşturucu bağımlılığının büyük derecede arttığını ve artık kullanıcıların ilkokul seviyelerine kadar düşerek 11-12 yaşındaki çocukların uyuşturucu kullandıklarını açıkladılar. Tabii bu durumdan en çok etkilenen bireyler de kullanıcıların yanı sıra anne ve babalar oluyor. Evlatlarının içine düştüğü durum, onları zor duruma düşürüyor. Hangi anne baba, evladının uyuşturucu batağına düşmesini ister? Hangi anne baba, çocuğunun gözlerinin önünde çaresiz kalmasını, günden güne eriyerek yok olup gitmesini ister? Tabii ki hiç kimse? Toplum olarak biz, bu insanlara karşı ne kadar duyarlı oluyoruz? Bu insanlara ne kadar anlayışlı davranıyoruz? Bu insanlara ne kadar yardımcı oluyoruz? Bırakın yardım etmeyi onları ayıplıyoruz. Onları kınıyoruz. Onları hemen ötekileştiriveriyoruz. Onları toplumdan dışlayarak bir öcü gibi görüyoruz. Çocuklarımızdan “Onlarla konuşmamalarını, onlarla temasa geçmemelerini” istiyoruz. Yani onları cezalandırıyoruz. Oysa doğru olan bu değil. Doğru olan, bu insanların derdini kendi derdimiz bilip onlara kucak açarak yardımcı olmaktır. Biz, kolay olanı seçiyoruz. Suçluyoruz… Maraş Dayanışma Kültür ve Sanat Derneği’nin özellikle Maraş Bölgesi Halkına yönelik uyuşturucu ile mücadelesi için hazırlanan Açelya Projesi açıklanırken sinevizyonda hazırlanan uyuşturucu bağımlısı bir öğrencinin annesinin feryatları çok dikkat çekiciydi… Anne, çocuğunun içine düştüğü durumu vebaya benzetiyordu: “Veba nasıl, bu da öyledir. Hatta daha da kötü. Bunu ancak yaşayan bilir” diyordu. Üzüntülü anne, hasta çocuğu ile yaşadıklarını gözü yaşlar içinde anlatıyordu: “Çocuğum, uyuşturucu illetine düştükten sonra toplumdan dışlandı. Aile olarak biz bu durumdan utandık. Kimselere derdimizi anlatamadık. Oğlumuzun hasta olduğunu anlayınca onu bir dedektif gibi takip ettik.” diyordu. Anne devam ediyordu: “ Uyuşturucunun verdiği olumsuz etki çocukta davranış bozukluğuna yol açtı. Yemek yiyemiyor, uyku uyuyamıyordu. Bizlerle olan iletişimi koptu. Adeta Dünyası yıkıldı ve Dünyaya küstü. Yapayalnız bir insan gibiydi. Doktorlara gittik. Şizofren hastalarına verilen ilaçları verdiler. Bu da daha kötü etki yapıyordu. Başka bir Doktor “Akıl hastanesine yatıralım” dedi. Bunu kabul etmedik. Oğlumuz akıl hastası değildi ki…” “Bu durumu açıklayamıyorsunuz. Kimselere söyleyemiyorsunuz. Söylediğiniz an siz de dışlanıyorsunuz. Hemen başlıyorlar, “Siz nasıl anne babasınız?” diye. Biz mi istedik çocuğumuzun böyle olmasını? Biz mi ittik onu bu hastalığın pençesine. Suçlu bizmişiz gibi bizimle de irtibatı kesenler oldu.” “Benim çocuğum bu illete varoşta alışmadı. Kültürlü olan, okumuş ailelerin çocukları tarafından alıştırıldı. Arkadaş kurbanı oldu. Bunun bir hastalık olduğunu kabul etmeleri gerekir. Çocuğu dışlamaktansa ona yardımcı olmaları, yol göstermeleri gerekir. Yarın kendi çocukları da aynı duruma düşebilir. Devlet yetkililerinin bu işe el atması gerekir. Sahiplenmesi gerekir. Burada tedavi merkezleri yok. Tedavi için Türkiye’ye götürüyoruz. Yanında mecburen biz de gidiyoruz. Bir kişinin sadece günlük kalacak masrafı 500 TL. Bizim bunu karşılayacak gücümüz yok. Ülkemizde neden tedavi merkezleri yok? Devletten bu tür tedavi merkezlerinin açmasını istiyoruz.” Gözü yaşlı annenin söyledikleri yüreklerimizi dağlattı. Orada bulunan ve kendini izleyen herkesi ağlattı. Artık şurası kesin: Uyuşturucu sadece bizim değil, bütün Dünyanın bir sorunu haline geldi. Bütün Dünya bu sorunla baş etmeye çalışıyor. Önlemler alınmazsa daha da büyüyecek. Devletin bütün üst yetkileri oradaydı. Umarım bu annenin feryadını iyice anlamışlardır. Umarım, bu olaydan bir ders çıkararak önlem ve tedbirleri almaya başlamışlardır. Pek sanmıyorum bunun yapılacağını ama yine de Allah’tan umut kesilmiyor işte. Bizde olay başa gelmeden işin ciddiyeti pek anlaşılmıyor nedense… Yetkililerin bu işe ciddi bir şekilde eğilmeleri için illaki kendi çocuklarının bu illete yakalanması mı gerekiyor? Allah korusun… Biz, hiç kimsenin evladının bu illete düşmesini , uyuşturucunun esareti altına düşmesini istemiyoruz. İstediğimiz tek şey ciddi bir şekilde bu işe el atılması ve sorunlara kökten çözüm bulunması. Bu da hükümet yapanların işi olsa gerek…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |