• İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk |
221
|
|
|
|
Duası ıslak, yarınları aydınlık cocukların düşlerinde büyüttüm seni. Karakışlara sürgüledim dudaklarına acıyı süren ayazları. Kaç kez dualarıma kattım o narin yüreğini. Kaç kez iç geçirdim alnımdan dudaklarıma yuvarlanan damlaların gözyaşı değil, senin gül kokulu terin olmasını bilemiyorum…Sen uyanmadan rüzgarı giyinip üzerime, nice uçurumları aştım saçlarına iğde kokuları bırakmak için.Gelincik tarlalarının üzerinde gezinen çardak kuşlarının kirpikleriyle sildim alnının terleyen çizgilerini.
|
|
222
|
|
|
|
Ötelerden bir mektup var... |
|
223
|
|
|
|
Binlerce maske, sanki andropozlu bir kaldırımda yürüyorlar. İki bank, birkaç lamba ve vitrinlerle gençleştiğini sanan o kaldırımda, aşınmış taşları aşındırmaktan başka işe yaramayan adımlarıyla. |
|
224
|
|
|
|
Ömrüme o kurşuni renkleri sürebilirmişsin meğer... Bense bir pervaneymişim gözü kapalı ateşe giden... |
|
225
|
|
|
|
'Seni seviyorum' tümcesi dünyanın en saçma tümcesidir. Kimse kendinden başkasını sevemez. Sevdiği, sevdiğini sandığı kişideki kendisidir. |
|
226
|
|
|
|
Git / Kapılarımı yüzüme gömerek…
Hakkım helaldir artık / gidebilirsin…Ha unutuyordum az daha..Gitmeden içinde birikmiş nice yalnızlıkları savur yüzüme..Babamdan yadigar bırakılmış emanetine yerine getirememiş birisi olarak helalliğimi sardım beyaz duvağa, suratını benden uzaklara çevirebilirsin ..Kapıyı ardına kadar açık bıraktın..Gitmene ramak kalmış..Benim gözlerim artık sana yabancı..Daha fazla rehin kalma güneş girmeyen iki göz hayat evine. Babamın acısını daha saramamışken, bir de senin eksikliğin.. Gel de kendini benim yerime koy. Bir zamanlar dört kalp vardı penceremizin ardında..Ansızın yitirilince canlar, yama bulunmaz ki noksanlığına.. Bir gün gidecektin lakin bu kadar erken bu kadar çabuk beklemiyordum. Belki de sana kızgınlığım biraz da kırgınlığım bundandır; bize sırtını bu kadar çabuk çevirmen, bize bu kadar uzak durman…Hadi git / ben senden gitmeden…Git…
|
|
227
|
|
|
|
İnsanların kendi hayalinde yaratıp taptığı ilk tanrının,dişi olmasından çok daha ilginci,onun aynı zamanda AŞK ve SAVAŞ tanrısı da olması değil mi.Kim bilir belki de aşk,bir büyük teslimiyet,teslim oluş ve teslim alışı,olmazsa olmaz kılmış,insanın “kendi” ne dair en büyük savaştır.Ancak Burada vurgulamamız gereken,yazının bulunuşundan binlerce yıl önce insanın ilk tanrısını bir kadın olarak belirlemesi,onu aynı zamanda savaşın da,daha önemlisi aşkın da tanrısı yapmasıdır. paleolitik taş devrinin karanlığında insan aklı ve yüreği aşkı keşfetmişti.Belki insanın en büyük keşfi aşktır. |
|
228
|
|
|
|
Umutlarının anası, gözlerinde Cenneti taşıyan adamın kadını olarak senin için kurban olmaya hazırım.. İşte boynum..Vurun beni ölümlere..Uğrunda bin ölümü tatmaya razıyım sevgili. İşte şah damarım ellerimde..Koparın nefesimi nefesimden. Boşa kürek çektiğim geçmişimi düşün ömür bakiyelerimden, sadece gözlerinde bana Cenneti yaşatan adamla geçirdiğim kısa ömrümü verin bana...Ey ölümlerden ölüm beğendiğim adam; varsın olsun adın “ bende “ ölümle anılsın..Seninle olan her şeye varım ben..Ölüm koksa da nefesim sen hayatı tattır nefesinle..Hadi tut ellerimi…Sımsıkı sar beni..Gözlerinde ezberlediğim şarkılarım ol..Sonra hayatımın en anlamlı sözleri ol..Öznesini yüreğimde yitirdiğim cümlelerimin en taze yüklemi ol..Hadi şehrimde kokun kaybolmadan tekrar gel…Uzatma bana geliş aralığını…O tatlı dudaklarındaki sıcak gülüşlerinden mahrum etme beni. Ellerimi tutarken ki mahcup halini , dudaklarımı öperken ki tatlı acemiliğini tekrar yaşat bana. Hadi yollarının uzaklığına aldanma sen. Üzerindeki yol yorgunluğunu silkele..Sen gelmeden ben her şeyi hazırladım...Rengarenk balonları bir de kız kardeşinin istediği bileklikleri…Seninle gelmen için her şey hazır..Şehrime gelen ilk otobüsü kaçırma sakın..Karanlıkta bindiğin yolculuk benim gözlerimdeki aydınlıkta bitsin..Gözleri Cennet kokan yar, gelirken sakın hiçbir şey getirme bana..Sadece hayat kokan “ benliğini “ bir de “ ben “ kokan nefesini getir..
Lütfen başka bir şey getireyim mi diye sorma bana.
Gayri başka şeye gerek.. …
“ Getirdiklerin zaten Cennetin taa kendisi…” |
|
229
|
|
|
|
Okadar derindeyiz ki, kaybolmuşuz; birbirimizi bulamıyoruz. Sadece seslerimizi duyuyoruz. Ne O beni ne de ben O'nu görebiliyorum. Ama aramızda öyle kuvvetli bir bağ var ki, her şeye rağmen bir bütünüz. |
|
230
|
|
|
|
bakışların acıtmalı gözlerimi gözlerimden yaş olup akmayana sevgili diyemem ben |
|
231
|
|
|
|
Ve bu seferde, ihanetlere alışılmış olur. Yani ruh fahişeleşir. Çünkü, artık aşk sanılan şeyin zannı dahi ortadan kalkmıştır... |
|
232
|
|
233
|
|
|
|
ne derler bilirsiniz..bir insana gereğinden fazla değer verirsen, ya onu kaybedersin..ya KENDİNİ..şimdi ne o, ne de ben..şimdi her şeyim kayıp. |
|
234
|
|
|
|
Kızmaksa kızıyorum işte; alamıyorum kendimi. Sana olan sevgimden alabildim mi ki sanki... Ne olur bendeki beni susturmamı isteme, o sustukça bendeki senin görüntüsü silikleşiyor çünkü... |
|
235
|
|
|
|
Bazı aşklar vardır ki o hakiki bir ıstırap yumağıdır. Konu aşk ve yanan bir gönül ise ıstırap yoksa zaten bu duruma aşk demenin de bir kıymeti-harbiyesi yoktur. Aşkı göğsünde taşıyan da yumağın sarıldığı kirman (yünün sarıldığı tahtadan araç)dır. Aşık, aşk karşısında kıla bağlı değirmen taşını taşıyan derviş teslimiyeti ve tevekkülü içinde olandır. Her gün, her an, her dem acı ve ıstırap duymaktan kendini alamaz, kanayan yarasına, yârin muhabbetinden başka bir derman da şifa olamaz. Bu yüzden aşk dediğimiz şey bir: “netice”dir. Çaresizlik ise bu aşkın zirveleşmesine, korlaşmasına, tefanileşmesine sebep olan bir argümandır. |
|
236
|
|
|
|
Bırak ! parmaklarımda kanayan acılar ben de kalsın. |
|
237
|
|
|
|
saçlarını özledim hasretime adını veren |
|
238
|
|
|
|
Hayatın içinde yol alan herkeste aynı şeyi gözlerim yıllardır,aramak…..hep aramak….baştan sona ,ülkeleri diyarları,bir ağaç kavuğunda saklanmış yalnızlıkları,geçmiş bir yılda unutulan sandıkları….baksana ne çok arayan var aşkı… |
|
239
|
|
|
|
Etrafım karanlık..
Gözlerin ışık…
Eşgalime çizilen bir zanlı silueti,
Sen çek beni temize…
Ezilip geçilmiş gençliğim dururken avuç içlerimde..
Sen doğur beni susuzluğuma..
Bir bir kovulsam da adreslerimden…
Kirli yüzümde beyaz sayfalar açamasam da
Sen beni dualarına kundakla…
Ne dün olabildim kendimde..
Ne de bugün oldum tarih köşelerinde..
Başarabildiğim sadece,
Sende “ senin olabilme ” …. |
|
240
|
|
|
|
Belki alışkındı kulakların bu iki kelimenin dudaktaki dansına...Hoşça kal ; bir daha görüşmenin güvencesiydi. Bir önceki adımıydı bir sonraki buluşmanın...Hoşça kal denir ve hoşça kalınırdı senin aşklarında... Oysa bende Elveda demektir hoşça kal, bilemedin; kısacık zamanlara sığan tutkunun kılavuzluğundaki bu aşkta...
|
|