• İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk |
321
|
|
|
|
Bir Dostun Yüreğindeki sızıya merhem olabilmek adına kaleme alınan ufak bir yazı.... |
|
322
|
|
|
|
Sağanak halindeki yağmurlar gibi bırakmaktasın beni. Kanımı akıtmaktasın sokaklara ve ızgaralara. Silip süpürmektesin sana olan çığlıklarımı. Bağırmaktayım bağırmaktayım ağlamaktayım. Sonra bir şemsiye gibi kenarda bırakılmaktayım. Yapayalnız ve ıpıslak bir köşeye atmaktasın beni. Mahvetmektesin beni. Ey sevgili bir bilsen kadehinde şarap, masanda gül, gecende mum ışığı olurum. Sen aşk şarkıları söylersin muhabbetle şevkle. Ardından eteklerini toplarsın, saçlarını tarayıp gidersin. Beni dağınık bir masa gibi bırakırsın ulu orta yerde. |
|
323
|
|
|
|
Sabahları dingin bir mavi deniz edasında olurdu gözleri,
Oysa kadının hiç mavi gözlü bir sevgilisi olmamıştı
o güne kadar,
Nasıl huzur bulunurdu, yeni yeni öğreniyordu
derinliklerinde mavilerin... |
|
324
|
|
|
|
Yeminim olsunki artık sevmeyeceğim hiç bir kadını,
|
|
325
|
|
|
|
Ve bende derim ki; gel sevgili sevda ateşiyle büyü, yürü ve çürü…
|
|
326
|
|
|
|
İşte başladı her yaşam parçasında var olan o gelişim süreci şimdi ayrılık acısı için başlamıştı. Kuruluş, yükseliş, duraklama ve çöküş. Bu cümle belki de komik gelmiştir şu anda size ya da çok saçma. O zaman hadi buyurun eğer yüreğinizle karşılaşmaya cesaretiniz varsa. Zamanın en eski yaralarını gül kokulu o ceviz sandığınızdan çıkaralım. |
|
327
|
|
|
|
Gerçekse aşk, yarım kalmalı... |
|
328
|
|
|
|
Sizin askiniz hangi sozcukle basliyor? Eger mi? Cunku mu?
Ragmen mi? Okuyun, karar verin. Bir Posta yazisi daha... |
|
329
|
|
|
|
Aşka âşıktık ikimiz de unuttuk birbirimizi, gözümüz kör
oldu bencillikten, yandık, yakıldık, bir baktık; külliyen yalandık. |
|
330
|
|
|
|
Ahh bu gecenin parmaklarıdır, sokak lâmbasının sisli ve puslu ışığından süzülüp yüzümü yalayarak gezinen o esinti… Ruhum böylesine sıkılmışken “neden?” diye isyan edemem ki gecelerin karalığına ve böylesine yudumlamışken ıstırabı çay, cigarayı şifa niyetine; saatler hasreti gösteriyormuş kimin umurunda? Veya gece yarılanmış çoktan. Kimi de hayatının gecesini yaşıyormuş şu sıralar. Mevsimler baharı gösterirken benim umut ağacım hazan yaşarmış dört mevsim, ne fark eder? |
|
331
|
|
|
|
“ Bıraktım masalları, onları babaları kızlarına anlatsın. “ |
|
332
|
|
|
|
kimine tesadüf ,kimine imkansız ,hepsine aşk |
|
333
|
|
|
|
Şimdi bu geceden sonra, yani bir sonraki geceye eş düşen karanlıkta ve onu takip eden sonraki ayrılık zamanında, ya da sonrasında…
Şimdi bu gündüzden sonra, yani bir sonraki gündüze eş düşen aydınlıkta ve onu takip eden sonraki ayrılık zamanında, ya da sonrasında…
Şimdi bu düşündüğüm “sen”den sonra, yani bir sonraki düşünceme eş düşen paragrafta ve onu takip eden ayrılık cümlesinde, ya da sonrasında…
Şimdi bu yaşamdan sonra, yani bir sonraki yaşama eş düşen zamanda ve onu takip eden sonraki ayrılık zamanında, ya da sonrasında,
Kulakların çınlarsa sevdiğim, bil ki adını anıyorum ve seni söylüyorum her daim! |
|
334
|
|
|
|
Geç kalmış olmalıyım, bunları sana yazmak için.En çok küskün halini severdim biliyor muydun? Küsünce seni daha çok sevdiğimi hissederdim. |
|
335
|
|
|
|
Hep tek başına yaşarsın aşkı. Karşılıklı olanı yoktur, bazılarının söylediği gibi. Belkide böyle yaşanılanı gerçek aşktır. Ve kaç kere yaşarsın
bilinmez. Bilemezsin...
|
|
336
|
|
|
|
İçimin denizi , yurtsuz aşkımın sılası, gözlerimin kıyısında buzun ateşle teması . Sözcüklerimin aşkın çarmıhına takıldığı yerde, dudaklarımdan dökülen geveze suskunluklarımı duyanım. Gelişi içimin şöleni, gidişi ağlamaklı bir gülümseyiş olanım.
Gittin, |
|
337
|
|
|
|
güvensizlik...hatalar ve daha bir çok şey... |
|
338
|
|
|
|
Arto Tunçboyacıyan Zetuni Zar. işte bu ezgi. ilk duyduğum anda bilincimi çepe çevre kuşatan sözcükler. öyle bir ezgi ki, hiç tadılmamış duygular, hiç sezgilenmemiş hisler, ve hiç içsenmemiş başka başka şeyler var içinde bu ezginin. biliyorum bu sözcükler ve aşağıda okuyacğaın yetmez çözmeye büyüsünü bu ezginin. ama dilim döndüğünce anlattım bir şeyler işte. |
|
339
|
|
|
|
Gözlerinde saklı binlerce hayatı , o hayatların her birinden kaçmışlığını gördüm sana baktığım aynalarda …Kanat çırpmayı uzun zaman önce bırakmış hüzün kuşları saçlarında konaklamışlardı, pırıl pırıl güneşli bir yaz ikindisinde elinde avucunda kalmış birkaç parça eprimiş umudu doldurduğun valizinle çıkıp gelmiştin , gelmişliğin az sonra gidecek olmanla yan yana oturuyordu karşımda titreyen elinde zikrediyordu ince cam bardak.Suskunluğundan dinliyordum çok sonraları yaşayarak öğreneceğim hayat denen yalanı. |
|
340
|
|
|
|
İki eli yakamda yalnızlığın .Sen gitmelere gittiğinden beri,ben yok olmaları öğreniyorum. Şansım yaver gitseydi eğer ;gelir bulurdu beni,yeşerirdi toprağımda ölüm. O değil de en çok seni öpmeleri arıyorum saklandığım sığınaklarda. Olacak iş değil ya yel değirmenleri de kendini savunmayı öğrenmiş,şimdi savaş meydanından kaçmalara sığınıyor Donkişot hallerim.
|
|