• İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk |
1741
|
|
|
|
Sadece tadını çıkaracaktım biraz. Sonra gidecektin bir sonraki sefere kadar... |
|
1742
|
|
|
|
Sen "hoşçakal" diyorsun bana, dönüyorsun arkanı ya... Bağırıyorum "gitme!" diye... Duysan döneceksin bana, biliyorum...
Duyuramıyorum... |
|
1743
|
|
|
|
Dudaklarından süzülen sigara dumanın arasında ben gökyüzünün en güzel bulutları seyrettim. Gülüşlerinde hep " sevgi Cennetinin " gökyüzüne kanatlanan kelebeklerini gördüm, gözyaşlarında ise kendimi ve ezikliğimi gördüm. Yetimliğimi senin yüreğinde unuttum..Lakin artık susuyorum. Kelimeleri yüreğimde ezip son kez susuyorum. Dilime senli anılarımı yüreğime gömüp varlığının huzuruna gidiyorum.. Bu aşkın sevaplarını sana bırakıp günahlarını sırtıma giydirip seni " sensiz " yaşamaya gidiyorum.
|
|
1744
|
|
|
|
Seninle sevgiyi arkadaşlık, dostlukla
destekleyerek yaşamak isterken,
gücümüz ne yazık ki
aşka dayanamadı mı sevgili ?
|
|
1745
|
|
|
|
Boş tencere karın doyurmaz. Bu yüzden tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş demem. Boşsun, boşsun , boşsun, bomboşsun. Boşluğunu kapakla örtme. Sana kapak olamam. Ben yarım dönümlük araziyim, sen bir dönümlük arazisin ama bomboşsun. Boşsun, bomboşsun. Aşkı herkes aynı yaşamaz. Yüreğin boştur. |
|
1746
|
|
|
|
Öyle bir duygusun ki hangi ten bana yaşattığın özlemi, aşkı, tazeliği, sıcaklığı hissettirebilir. Senin yanında kınalı bir kuzuyum Allah’ına kurban olduğum. Seni severken çöpleri karıştıran ve onun bunun artığıyla beslenmeye çalışan bir köpek nasıl olabilirim. Sen sevgilileriyle övünen erkek olmayı değil, karım diyerek mutlu olan erkek olmayı öğretirken bana, bir çatı altında bir avizenin iki lambası gibi yanmayı seninle yaşayabilirim ancak. |
|
1747
|
|
|
|
Bazen çekilmeliyiz içimizde ki Hira’ya uzakta yağan yağmuru, yakında kavrulan çölü ve ötedeki sesi dinlemeliyiz. |
|
1748
|
|
|
|
Kapat gözlerini ve bana bak: Ben diye ne varsa gördüğün, işte o senin yokluğun…
Cezmi Ersöz
|
|
1749
|
|
|
|
Sevgiler paylaşıldıkça güzelleşir, çoğalır. Büyür; dallanıp budaklanır. Sarar kolları herkesi. Onunla atılır nice dostlukların temeli, onunla kurulur yeni dünyalar.
|
|
1750
|
|
|
|
Otururken el ele tutuşmalar vardı mesela. "Aman kimse görmesin" bir
telaşla ellerimizi saklamaya çalışışımız. Şarkılara, şiirlere söz yürütürdüm
birde. |
|
1751
|
|
1752
|
|
|
|
ben agora jiyan'ın helin'inde dediği gibi sensizlik dünde kaldı bugünümde yarınımdasın'ı yaşıyorum.... |
|
1753
|
|
|
|
O'na ne kadar teşk etsem azdır.. |
|
1754
|
|
|
|
Güzel ve dingin bir gün...dışarıda sert bir rüzgar esiyor, tuhaf hissediyorum...bir deniz kıyısında... |
|
1755
|
|
|
|
Duvarlara vurdum, düşüncelerimi... Haykırdım içimsizliğimi...
Bakmadın, duymadın, anlayamadın beni... |
|
1756
|
|
|
|
Biriciğim herşey sensin ve herşeye sen layıksın. İyiki varsın. |
|
1757
|
|
|
|
Seninle başladım yaşamaya, seninle veda edeceğim. |
|
1758
|
|
|
|
Seni çok sevdim.
Seni çok seviyorum.
Seni çok seveceğim. |
|
1759
|
|
|
|
Ah sizler! Gözleriyle yaşamı tüketenler, dilleriyle yangınları büyütenler... Sevgiyi kutsarken her sözünüzle, kaba ve hayvani cinselliğe teslim olanlar... Size hassas ve özenle yaklaşanlara isteyerek ( ya da istemeyerek, ne fark eder!) zarar verenler, acı |
|
1760
|
|
|
|
Umuda gebe yüreğimi kanatıp, sonsuzluğa yürüyorum birkaç cümleye sığmayan yalnızlığımla. Yol alıyorum kanlı bıçağın keskin yüzünde. Ayaklarım yalınayak ve gözyaşlarım çıplak. Ne dipsiz kuyularda Züleyha' sını arayan amber kokulu Yusuf'um ne de Leyla'sı için çölleri aşan Mecnun’num. Ben yalnızlığa mülteci, ben yokluğa kelepçeli.Kozasından yeni çıkmış ipekböceği gibi yalnızlığı taşımakta acemiyim, hüzne boyalı yüzümle yokluğunda hep ölüme gebeyim..Ne olur örtme üstümü giderken. Ben kambur halimle hep acıların en delikanlı hamalıyım, söyleyemesen de ben hep yalnızlığına yamalıyım...
|
|