|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sonra Bir Gün
Ahmet Zeytinci
Öykü > Gülmece (Mizah)
Bir varmış, iki yokmuş, üç varmış dört yokmuş, beşin bu işler ile hiç alakası yokmuş, beş o sırada senelik izindeymiş. Develer tellal, pireler berber iken, yavru pireler berber çırağı iken, hem develerin tellallığına hem pirelerin berberliğine, hem de yavru pirelerin berber çıraklığına itiraz çokmuş. İtiraz çoksa da hem develer, hem pireler, hem de yavru pireler hiç mi hiç umursamamışlar bunu. Masal bu ya, adı üstünde işte masal, sen de oku bakalı
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk |
1021
|
|
|
|
Sensizliğin adı yok bu diyarda,her sokakta başka renk gözlerin,her karanlık hayatının buğusunu taşır gecelerine… |
|
1022
|
|
|
|
Üzerimize giydiğimiz hayat her zaman şık durmayabilir |
|
1023
|
|
|
|
Başlayıp biten herşey adına teşekkürler. Sen ellerimden tutup birçok düşün yüzüme aydınlandığı günlerin ardından, hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağını bile bile hayal kurabilidi |
|
1024
|
|
1025
|
|
|
|
Dilim öyle bir of çeker ki. Kurur düşlerim, gözlerimdeki yanardağlar söner, gözbebeğindeki fırtınalara tutulurum... Mızrap amansız değer yüreğimin tellerine... Alınların aşındırdığı seccade duyar da sen duymazsın...
|
|
1026
|
|
|
|
Özlem nağmeleri çalıyor zihnimde. Seni özlemenin bestesi ruhumda nefes nefes... |
|
1027
|
|
|
|
Beraber acı çekmekti sevgi yeri geldiğinde. Acıya deva olmaktı sevgilinin sevgisi. Sevdiğinde hüznün bir damlasını gördüğünde kendini acı ummanlarında boğmayı istemekti. Alıp onu o diyardan yıldızlara götürmeyi göze almaktı belki de... |
|
1028
|
|
|
|
Bunun için vardık hepimiz,
yaşamak için vardık bu hayatta, yaşatmak için. |
|
1029
|
|
|
|
Yalnızlığın yansımaları, meraklı bir duvarın aracılığıyla dile geldi ve düşündürdü beni. Yansımalar, yalnızlığa dairdir. Aynalar hep duvarda var aslında,
Baktığımızda, yüz yabancı değil. Ardındaki sır da, bir dolu insan. Alkış tutsa da, içinde insan, hep yalnızlığıyla baş başa kalan. Yaz dedin, yazdım yalnızlığım,
İçimi kanatan kırılganlığım, sözlerinde. Ama silgisi yok dil yarasının. Git dedin, gittim, içimde yalnızlığım.
|
|
1030
|
|
|
|
Sahiden...
İnsanın hangi pişmanlığı geçmez, hatta gün geçtikçe artar?
Yaşadıklarınınki mi, yoksa yaşayamadıklarınınki mi?
|
|
1031
|
|
|
|
Hep, yorumlar üzerine yapıcı çalışmalar. Tekrar üzerine tekrar. Yok olmaya yüz tutmuş bir çiçeği, dik dursun diye boynunu iple bağlamak. İşte bunların hepsi, unutulmuş, alışkın sevgiler. Oysa çoktan ölmüş, beni gömün diye haykıran bedenlerin sevgileri. |
|
1032
|
|
|
|
15 inde bir heyecan. Adı 17 heyecanın. Herhangi bir günde, herhangi bir çevrede. Aşkın adının yaz, umudun adının aşk olduğu bir gün. |
|
1033
|
|
|
|
Ben seni tutmaya çalışırken güvercin çığlıklarıyla, sen göğe ağdın bir gece. Gözlerin; tüllenen bir yalnızlık, yaşanmamış bir ayrılık gibi asılı kaldı yıldızların koynunda. |
|
1034
|
|
|
|
Beyazlarımı giyinmek istiyorum, maviler bağlayıp. Sana gelmek istiyorum, kendimi rüzgara bırakıp.
|
|
1035
|
|
|
|
Aslında her şey özünde kendini sevmekle başlıyor desem, kaçınız benim bu düşüncelerime katılır. Güzel kadınları seviyorsunuz, sevimli çocukları öpüp okşuyorsunuz, yakışıklı erkeklere bayılıyorsunuz. Normal görünüşte olan ya da görünüşü vasatın altında olan insanları da sevebiliyor musunuz? Birini sevmek, onun yüreğine, beynine, benliğine dokunmak değil midir aslında? Daha önceki yazılarımda da söz etmiştim, tensel iletişim, yani dokunmak. Sadece canlı varlıklara mı ? Ağaca, kuşa, yağmura, kara, toprağa, havaya, başka insanların yüreğine, bazen bir telefon telgraf direğine... Desmond Morris'in bir kitabının adı ''Sevmek Dokunmaktır''. Hemen şu geliyor aklıma... Dokunmadan sevebilir miyiz ? Severiz tabi, niye sevmeyelim, ama biraz platonik kaçar. Düşünün ki doğduğunuzdan beri evde pencerenin önünde oturan yatalak bir insansınız. Kar yağıyor dokunamıyorsunuz, yağmur yağıyor dokunamıyorsunuz, güneş açıyor ışığını görüyorsunuz ama hissedemiyorsunuz, çiçekleri koklayamıyorsunuz. Ne kadar hazin bir durum bir insan için... |
|
1036
|
|
|
|
"Seni seviyorum" diyebilmek için... |
|
1037
|
|
|
|
Şehrin morglarında bir Efsun yatıyor şimdi, yarı diri. Gözleri açık, yüreği dilsiz. Ölmedi, ölemiyor. Ama yaşamıyor da!
|
|
1038
|
|
|
|
Ruhumu temizledim bugün, senden temizledim ama gene senin sayende... |
|
1039
|
|
|
|
Rengi yok sevdanın, kalemsiz yapılır resmi. Bilmez konuşmayı, her sözünde yalan vardır. İnanmaya gelmez, inanmayın. Ne susturabilirsiniz beni, ne de duyarsınız... Bir gün gelir bir elinizde kalem, bir elinizde kağıt resmini çizmeye çalışırsınız sevdanın... |
|
1040
|
|
|
|
Seven, deli gibi aşık bir ruh var sana yaşayan bu bedenimde benim.
Yoksan hiçim varsan her şeyim, her şeyinim... |
|
|
|