• İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk |
1441
|
|
|
|
Bir büyünün dayanılmazlığıyla yeniden doğuşu hızlandıran bir his ! Unutulamaz, akıcı, hüzünsüz ve yenileyici anlar.. Bu ritim bazen yavaş bazen hızlı.. Bu akış bazen cana değer bazen kararlı !
Sesini duyduğumda, beklenen kendini gösteriyor diyorum. Ateşin yakıyor, yakmalı diyorum. Kalbin atıyor, atmalı diyorum.
Seni görebiliyorum. Şarkını duyabiliyorum. İçini sezebiliyorum, anlayabiliyorum.
|
|
1442
|
|
|
|
Sözlerin bir okyanus dalgası, her biri bir şehrin fırtınası... |
|
1443
|
|
|
|
Yokluğunun verdiği acıya sabır dilesem de .Hayatın bana bir köprü kurmasını beklemiyorum. |
|
1444
|
|
|
|
“Eskiden buralar böyle miydi evladım” dedi. “Mesire yerlerinin, sahil kenarlarının, gezi parklarının kendine göre bir âdâbı, bir usulü vardı. Öyle her istediğinizi yapamazdınız. Bu şekilde ulu orta meydanlarda sarılmayı bırakın, el ele tutuşup da birbirimizin gözlerine bakmaya çekinirdik. Bizler de gençtik, sevdayı bilirdik. Aşk damarlarımızda alev alev dolaşırdı. Ama hayâyı da bilirdik, utanırdık etraftan. Çevremizdeki şu gençlere baksanıza hele bir. Ne hale geldik şimdi? Gün bitmeden sevgili değiştiriyorlar. Bizim zamanımızda sevgili demek birlikte bir ömür demekti. Biz aşık olduğumuzda gözümüz başka bir şey görmez, dargın olduğumuzda üzüntüden hastalanır da günlerce yatak döşek yatardık” dedi. |
|
1445
|
|
|
|
4 yıllık bir vefanın, bekleyişin acı neticesi... |
|
1446
|
|
|
|
En kötü gidiştir sessizce olanı. Arkanda bir cümle bırakmadan gitmektir. Bir hoşçakalı bile bırakmamaktır geride. Gidişin soğukluğunu katmerler işte o derin sessizlik. Çünkü acılar sessizlikte büyür. İnsan yalnızlığının sessiz doğasında boğuşur acılarıyla. Ve sesleri azaldıkça yüreğinin acıları çoğaltır zaman...
|
|
1447
|
|
1448
|
|
|
|
Evimin her köşesini senin zevklinle donattım. Tıpkı bir şarkı bestelemek gibi dudaklarım ve yüreğim heyecanla doldu. Kimseler görmedi seni bu kadar sevdiğimi. Bir bardağa su doldurup içmek gibiydi içimi senin sevginle doldurmak. Suyun duruluğunda sen vardın. Karanlık kördü ve ben ışığı yaktım. Evim senin ışıltınla doldu. Ayla yıldızın yan yana gelmesi gibiydi seni evimde hissetmem. |
|
1449
|
|
|
|
Aşk iki kişinin hem başrollerini paylaştığı, hem de figüranı olduğu bir oyundur...Başrolde olduğunu zannederken insan, yan rollerden birinin kahramanı olduğunu fark ediverir keskin bir sızıyla. Terk eden rolünü çok iyi oynayan bir oyuncunun karşısında, elbette terk edilen olacaktır senaryonun acımasız tuzağında...
|
|
1450
|
|
1451
|
|
|
|
Ense kökümde mermin. Kasten öldürdün işte! Sebebi asla bulunamayacak kalleşlikle!
Ad'ım yıkılıyor, ömrüne!
|
|
1452
|
|
|
|
Güneş sadece kızgın kumları değil, aşklarını da dağladı bir sabah. Ay devraldığında dünyayı ateş kraliçesinin elinden, bir çağ bitti. Adam ve kadın başka diyarlarda uyandılar uykunun avutamadığı gecelerinden...Ama büyü bozulmadı. Tılsımlı üç harf muskaydı |
|
1453
|
|
|
|
Şimdi beni iyi dinleyin. Gözlerimin arkasındaki kum fırtınasının rüzgarını merak edenler, iyi dinleyin. Her fırsatta “Nerdesin, aklın nerde?” diye soranlar, iyi dinleyin. Dünyanın yanlızca bilinen karalardan ve denizlerden ibaret olduğunu sananlar siz dâhi iyi dinleyin. Birazdan öğreneceksiniz siz yanlızlığıma tecavüz etmeye çalışırken nerede olduğumu. Ama önce hepinizi uyarmalıyım yüreği tütmeyen hiçkimse anlayamayacak anlattıklarımı. |
|
1454
|
|
|
|
Ölüm, canımı alacak kadar gaddarsa; ben senin için ölümlere meydan okuyacak kadar gözü pek delikanlıydım..Ama şimdi ihanetinde ölmüş bir bedenin toprağa kök salmış yüreğini oynuyorum hayatın maskesiz ve karanlık sahnesinde..Hem de yönetmensiz ve seyircisiz !
|
|
1455
|
|
1456
|
|
|
|
bizim sevdamız, imkânsızlığın ötesinde suya yazılmış bir mektup gibi beyaz, güneş gibi sıcak ve ılık bir meltem gibi serin. Bir gün suya yazdığımız sevdamız, bir yaz yağmuruyla avuçlarımıza yağacak. Ve yağan her damlasında gelincikler vuslatımı örecekler gözbebeklerimize. |
|
1457
|
|
|
|
Hatırlıyor musun senden önce kör topaldım ben, denizlerinde yürüttün beni. Yarı çıplak gövdeydim ben , yüreğinin sevda gömleğini giydirdin bana.Dilsizdim..Umut cümlelerini doladın dilime..Tanımsızdım bir o kadar hüviyetsiz...Kimliğini “ mevcudiyetime “ adadın sen..Senden önce yoktum.Vardım da yoktum aslında..Ya da sureti “aslına “ teveccüh eden bir adamdım ben. Gölge oyunlardan bir figüran. Adressizdim. Sokaklarım yoktu kaldırım taşlarımdan öte..Ama sen yüreğinin başkentinde ağırladın beni..Şimdi bu sevdayı çıktığı komadan çıkarma zamanı. Tut ellerimi bulutları tutar gibi. Kapat gözlerini..Sabah uyandığında hiçbir şey olmamış gibi sesime uzan.. |
|
1458
|
|
|
|
Şu an yağmur yağıyor İstanbul'da... |
|
1459
|
|
|
|
Zaman kendini kovaladı. Mevsimler geldi çattı. İklimlerin dengesi bozuldu. Yazları bile üşür oldum. Hoş, gidişinden sonra hep üşüdümya. |
|
1460
|
|
|
|
Rengârenkti her şey hayatımızda; cıvıl cıvıl, ışıl ışıl… |
|