• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
961
|
|
|
|
Hayatta göz ardı edip, üzerine düşmediğimiz gerçeklerin bize üzgü olarak yansıması.. |
|
962
|
|
|
|
Evet, günün ışığı kayboluyor, yani gündüzün aydınlığı körleşiyor. Hür türlü eylem ve hareketler hep değişmek zorunda. Aydınlık ve karanlığın farklılığı insanı müthiş değiştiriyor, sarsıyor… Gözbebekleri büyüyor insanın, ruh adeta boyut değiştiriyor. Yarın güneş yine doğacak belki ve belki gözlerimiz ufuk çizgisini bir daha yakalayacak… Ama bugün bitmiş olacak ve bugün bir daha yaşanmayacak… |
|
963
|
|
|
|
Yaşın kaç olursa olsun eğer ki kalan hayatının her gününü etkileyen bir acıya ev sahipliği yaptıysan ne kadar karşı koyarsan koy olgunlaşırsın ve ne kadar çabalarsan çabala, ne kadar engel olmaya çalışsan da bir gün boynu bükük, omuzları düşmüş bir şekilde teslim olursun yalnızlığa… |
|
964
|
|
|
|
Vurmak istediğimizi söylerken, elimizdeki doğru silah olsa bile bir çoğumuz ya silahımızı nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz, veya hedefimizin neresi olduğundan bihaberiz. Sadece vurmamız gerektiğini söylüyoruz. Bir yandan ise ne yapmalı, ne yapmalı diye sorarken, hiç birşey yapmıyor... |
|
965
|
|
|
|
var mı tanımlayabilen zamanı ha...
tanımlayabilene hele hele farkrdebilene aşkolsun... |
|
966
|
|
|
|
İnsanoğlu bu dünyada yapayalnız ve her geçen gün biraz daha yalnızlaşıyor, ilerliyor ve ilerledikçe daha da yalnızlaşıyor, yalnızlığına bir türlü çare bulamıyor.
Peki niçin? Bunun cevabı çok basit aslında; insanın yalnızlığını ancak diğer insanlar giderebilir ve insanlarlar her geçen gün birbirlerinden biraz daha kopuyor, maddeten kopmasalar dahi manen kopuyorlar birbirlerinden. Arkadaşlarıyla, dostlarıyla, aileleriyle, komşularıyla iletişimleri zayıflıyor. Peki niçin?
|
|
967
|
|
|
|
Bugün doğdum dünyaya açtım o masmavi gözlerimi, nereden bilebilirdim bugün elaya çalacağını... Saçlarım altın sarısıyken şimdi kahverengiye çalan bir kumruyu andırıyor. |
|
968
|
|
|
|
Sırların arayışıyla geçen ömürler, kırlangıç kanadında yaşamak gibi, soluk soluğa bir uçuşta...
Fırtınaları önceden bilmek ertelemedi gelişlerini, toprağa serpildik her birimiz, filiz verecek tohumlar gibi...
|
|
969
|
|
|
|
Giden gider, geride kalan acısı düşer. |
|
970
|
|
|
|
Tüm evrende mucizevi bir uyum vardır. Milyarlarca yıldız ve galaksi kusursuz bir uyumla, tespit edilmiş yörüngelerinde sürekli hareket ederler. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı bulundukları sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde yaklaşık 300 milyar yıldız bulunan galaksiler birbirlerinin içinden geçerler; ancak evrendeki büyük düzen ve uyum asla bozulmaz.
|
|
971
|
|
972
|
|
|
|
Hayat, her şeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir |
|
973
|
|
|
|
Ben, topraktan gelen
ve ateşte pişen su’dan yaratıldım
Ben insan’ım.
Bir günümün içinde bin günüm geçer
Bir acımdan benim bin acı çıkar |
|
974
|
|
|
|
yaşamak bir yolculuk hali midir, yazdıklarımız bir seyir defteri midir? |
|
975
|
|
|
|
Yalnızlık bende tarifsiz olmuş, içinden geçemediğim bir sis bulutu yalnızlık, içinde ne olduğunu bilmiyorum... |
|
976
|
|
|
|
Dicle nehri dökülen kanlar ile al rengine döndü. Geriye ise halkın ağzında bir atasözü kaldı: "Sana öyle bir kötülük edeyim ki, Timur etmemiş ola" |
|
977
|
|
|
|
Sekiz aylık hamile Urfalı Gülistan kocasının buyurduğu işi yapmadığı için yemiş sopayı, bir iki gün içinde vücudunda darp izleriyle ölmüş. Olsun. Senin haddine mi koca lafı dinlememek |
|
978
|
|
|
|
"Bu gece dağ başları kadar yalnızım" |
|
979
|
|
980
|
|
|
|
Arzın merkezine yolculuk...
Bugün ben de çağrılara daha fazla dayanamayıp arzın merkezine iniverdim nihayet, meğer ne rahat bir yermiş...
|
|