• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
1041
|
|
|
|
Sevgim denizimle güzel bir zaman geçirmiştim. Balkonda titrerken bunları hatırladım, üzerinden uzun zaman geçmiş gibi. Çok zamanlarımız oldu bizim. |
|
1042
|
|
|
|
Hayatı son bir kez içime çekmeliyim, sigaradan derin bir nefes çekercesine…… |
|
1043
|
|
|
|
Her şey tamamdır; kıyam ve kıyamet... |
|
1044
|
|
|
|
Eğer yemeğe karşı bir düşkünlüğünüz varsa, her yolu denediniz bin bir türlü diyetler yaptınız ama hala vücudunuz televizyondaki mankenlerle yarışamıyorsa, yani şişman olduğunuz fikri içinizi kemiriyorsa, boş veriyorsunuz o günü kibrit kutusu peynir ve iki |
|
1045
|
|
|
|
Benim gibi her duyguyu ya da algıyı bir koku, bir nota ya da bir renkle kodlama merakı olanlar bilirler. Her mevsimin bir rengi, bir kokusu ve ritmi vardır. O koku, renk ve ritm mevsimin ruhunu tanımlar. Ve o ruh insanı kendi doğasına uygun sarıp sarmalar. |
|
1046
|
|
1047
|
|
|
|
Kitap en büyük arkadaş ve bilgi kaynağı olup kişiye olaylara ve yaşama değişik açılardan bakmayı öğretir. |
|
1048
|
|
|
|
insan elinde olmadan geldiği hayat macerasında hayatın gerçek anlamını nasıl ıskalar |
|
1049
|
|
|
|
Tutkuyla yöneldiğim ve sonra hayalete dönüşen bütün gayelerim sanki belli aralıklarla hücremden çıkarıldığımda cezaevinin avlusunda rastladığım şeylerdi. Gün batımında onlar bir kuş gibi yükselip uzaklaşırken ben yine karanlığıma dönüyordum. |
|
1050
|
|
|
|
Bisiklet pedalları araba pedallarıyla yer değişir; bisiklet sürerken yüzüne çarpan rüzgâr yok olur. Yağmurda, karda oynanan oyunların yerini sıcak soba başında sohbetler alır, soğuğun içimizi ısıtan tarafı, yağmurun yüreğimizi temizlemesi yok olur. O kadar basit ve o kadar kolay severiz ki ilk zamanlar, sevdalarımızın acıları zamanla önce şüphe, sonra nefreti öğretir şartsız koşulsuz güvenerek sevmek yok olur. |
|
1051
|
|
|
|
Çay, cennet güneşinin ışığının dünyaya sızan bir cüzüdür. Yaratanın kullarına ihsanıdır. Yedi rengin özünden süzülmüştür rengi. Kaynayan çaydanlığın sesi, nice hayal kapıları açar duyabilenlere. Nice hoş besteleri çağrıştırır bu ses. Çay demleme güzelliği derleme sanatıdır. Estetize duyguların, porselene ve cama ruh veren manasıdır çay. Porselen ve cam, çaysız kalınca anlamını kaybeder, zarafeti ve albenisi eksilir. |
|
1052
|
|
|
|
...zaman ilerledikçe narin ellerini süsleyen parlak pembe tırnakları ve inci tanelerini andıran dişleri, kıskançlık duygularıyla beslenen içinde zaptedemediği bir canavarın kimliğine bürünüyor. |
|
1053
|
|
|
|
Nasıl olurda havalar benim moralime karar verir, bir türlü anlayamam. Hele bir de kişiliğimi yönlendirdiklerinde, artık bir “dur” deme zamanının geldiğini fark ederim... ama... diyemem. Tutsağı olmuş bir şekilde havaların, buluttan parmaklıklara sarılarak bakarım hayata, kendime... Her an değişebilen anlık moralime... |
|
1054
|
|
|
|
Üretmeye İKİBİNDOKUZ da başlıyoruz ve üreten bir tolum oluyoruz.
Kolay gelsin! |
|
1055
|
|
|
|
Salgılan ey mutluluk hormonum yoksa kendimi 2'ye böleceğim. Hangi düğmeydi bu, nereye basmam gerekiyordu? Aşka mı yalnızlığa mı?
Dünyanın tüm dertlerini 2'ye koysak, sallasak sallasak, köpürse; yazının kısa olduğunu düşünüp tekrarlasak: Dünyanın tüm dertlerini 2'ye koysak, sallasak sallasak, köpürse; ne kadar okunur bu yazı? |
|
1056
|
|
|
|
Esip geçiyor beklediğin taze ve mutluluk verici günler.. Ellerinde, eskileri talan edip, yeniden ruhuna dokunan anıların ötesine geçen yeni seçenekler ! Anladığın, son kez uçarcasına göklerde, yanına sokulan huzurlu aşklar.. Kalbinde belirlediğin ateşten sarsıntılar..
|
|
1057
|
|
|
|
Sen dikili çiçeklerin esiri, ne bilirsin ki ezilen toprakta bir çiçeği yeşertmeyi… Sen çıkmaz yolların adamı... |
|
1058
|
|
|
|
İçine kapanık ve depresyon sınırlarında gezilen bir vakitte, kendini ortaya atıvermiş bir yazı... |
|
1059
|
|
|
|
Orhan Pamuk, “...eğer kalbinize nakşeylediğiniz bir güzelin resmi varsa, dünya hala sizin evinizdir.” diyor. |
|
1060
|
|
|
|
Bir gri, bir yol gibi, ne siyah ne beyaz, ne başlangıç ne bitiş, bir yol gibi, öylesine arada, öylesine belirsiz… |
|