İnsanlığı tanımak insanları teker teker tanımaktan kolaydır. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
İnsanları birbirinden ayıran en önemli olgu kişiliktir. Kişilik davranış biçimlerinin bütünü ve hayata bakış açısının hareketlere dökülmüş kalıbıdır. Kişiliğin gelişmesinde yaşanılan toplumun ve ailenin tesiri büyüktür. Okuduklarımız ve arkadaşlarımız da şahsiyetimizin oluşmasında etkilidir. Karmaşık ilişkilerin ürünüdür kişilik… Kişiliğin önemiyle ilgili olarak yaşanmış bir hikâye anlatılır: “Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. İçeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir ‘1’ rakamı çiziyor. ‘Bakın’ diyor. ‘Bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey…’ Sonra ‘1’ in yanına bir ‘0’ koyuyor: ‘Bu başarıdır. Başarılı bir kişilik ‘1’ i ‘10’ yapar.’ Bir ‘0’ daha… ‘Bu tecrübedir. ‘10’ iken ‘100’ olursunuz.’ Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek, disiplin, sevgi... Eklenen her yeni ‘0’ ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca… Sonra eline silgiyi alıp en baştaki ‘1’ i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor ve hoca yorumu patlatıyor: ‘Kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir.’ Bu yaşanmış anekdotta (hikâyecik) da belirtildiği üzere kişilik bütün başarıların önünde yer alması gereken bir olgudur. Bir insanın kişiliği bozuksa onun elde ettiği başarılara da ehemmiyet verilmemelidir. Çünkü başarılar geçici olduğu halde kişilik kalıcıdır. Hafızalara kazınan ahlâkî yanlarımızdır. Bu yazımda sizlere her bakımdan bir kişilik abidesi olarak gördüğüm futbolun efendisi Fatih Tekke’den söz edeceğim. Fatih Tekke, 9 Eylül 1977 tarihinde Trabzon’un Köprübaşı ilçesinde doğdu. Ben de aynı ilçeden olduğum için kendisine büyük sevgim ve sempatim vardır. Çok erken yaşta Trabzonspor A takımına yükselen Fatih Tekke, tecrübesizliği ve sinirli kişiliği yüzünden Altay’a kiralandı. Altay’da futbol hayatını sürdürürken ayağı kırıldı, fakat genç olduğu için çabuk düzeldi. Trabzonspor’a geri döndüyse de yararlı olamayacağı düşünülerek Gaziantep’e gönderildi. Buradan 2002–2003 sezonunda Trabzonspor’a geri döndü, bu dönemden itibaren takımın en önemli gol silahı oldu ve Trabzonspor’un kaptanlığını üstlendi. Takıma katılmasıyla Trabzonspor bir çıkış yakaladı ve iki Türkiye Kupası’yla birlikte iki lig ikinciliği kazandı. Ayrıca 2004–2005 sezonunda 31 golle gol kralı oldu. Fatih Tekke, Türk Milli Futbol Takımı formasını da giymekteydi. Milli Takımımızın beş yüzüncü golünü atma şerefi de kendisine nasip oldu. İstatistikî açıdan bakılınca tarihe not düştü. Hem oynadığı dönemlerde hem de antrenörlük yaptığı dönemlerde işine karakterini koyan Fatih Tekke, Trabzon altyapısından yetişmiş, yerlinin de yerlisi başarılı bir futbolcudur. Tekke, 1995 yılında profesyonelliğe geçerek Trabzonspor A takımında oynamaya başlamıştır. Daha sonra sırasıyla Altay ve Gaziantep gibi kulüplerde kiralık futbolcu olarak oynamıştır. Ardından 7,5 milyon euro gibi astronomik bir ücretle Rusya'nın Zenit takımına transfer olarak yurt dışındaki futbol hayatına ilk adımını atmıştır. Tekke, Zenit formasıyla 73 Premier Lig maçında 24 gol atmıştır. Mart 2010'da yine Rusya Ligi takımlarından Rubin Kazan'la sözleşme imzalamıştır. Daha sonra da Beşiktaş, Ankaragücü ve Orduspor'da oynamıştır. Fatih Tekke’nin hayatı futboldan ibaret değil… Ailesine çok düşkün olan Fatih, fırsat buldukça kitap okumayı ihmal etmiyor. Kamplarda dinlenirken bile kitapları elinden düşürmüyor. O kendini geliştiren ve yenileyen bir yapıya sahip… Tarihe oldukça meraklı… Osmanlı tarihini, peygamberlerin hayatını, sahabe hayatını, yakın tarih ile ilgili bir sürü kitap okuduğunu belirtiyor. En güzel hediye olarak kitabı görüyor ve dostlarının kendisine pahalı şeyler değil, kitap hediye etmesini istiyor. Yazdıklarına çok inandığı isimlerin başında ise Ahmet Kabaklı ile Necip Fazıl Kısakürek geliyor. Bunun yanında Oktay Sinanoğlu ve Soner Yalçın’ın kitaplarını da okuyor. Kendisine kitapların penceresinden baktığımızda futbolcularda ender görülen bir okuma aşkıyla dolu olduğunu görüyoruz. Trabzonspor’un yetiştirdiği bu değerli futbolcu, inanç bakımından da bizim özelliklerimizi fazlasıyla taşıyor. Çünkü o her şeyden evvel çok inançlı ve vatansever bir yapıya sahiptir. İbadetlerini iyi bir Müslüman imajının gerektirdiği şekilde yerine getiriyor. İyi bir evlat ve iyi bir aile babasıdır. Düzenli bir aile yaşantısı vardır. Çok gayretli ve azimli bir yapıya sahiptir. Bugün zirvedeyse bunu bu karakteristik özelliklerine borçludur. Fatih Tekke, bu şehrin(Trabzon’un) evladı olduğu için hep takımının menfaatlerini ön planda düşündü. Bunu son transferinde de bizzat gördük. Değişik dünya takımları tarafından istenmesine rağmen takımına en büyük maddî katkı sağlayan bir Rus takımına, Zenit. St. Petersburg’a transfer oldu. Bu transfer neticesinde Trabzonspor’a yedi buçuk milyon euro(yuro) gibi astronomik bir para girdisi sağladı. Oysa Zenit takımı dünya sıralamalarında pek de olmayan bir takımdı. Bu takım Fatih’e fazla bir değer katamazdı. Fakat o, bugüne kadar (o zaman için söylüyorum) bir Türk futbolcusuna verilen en büyük transfer ücretini eski takımına kazandırdı. Bu para Trabzonspor’un canlanmasına ve maddî açıdan rahatlamasına sebep oldu. Kaptan Fatih yine yapacağını yaptı ve giderayak gemisini kurtardı. Trabzonspor'da bir dönem gol kralı da olan Fatih Tekke, Rusya’da Türk futbolunu en iyi şekilde temsil etti. Avrupa futbolunun en büyük kupalarını kaldırdı. Takım olarak Avrupa Şampiyonu oldular. O yıllarda Tekke, Zenit St. Petersburg takımında gollerini sıralıyordu. Trabzon'un öz evlâdı olan Fatih Tekke futbolu bıraktıktan sonra köşesine çekilmedi, futboldan kopmadı, teknik direktörlük hayatına atıldı. Bu işi yapmak için gerekli olan UEFA Pro Lisans belgesini aldı. Türkiye A2 takımıyla başlayan teknik direktörlük serüveni sırasıyla Kayseri Erciyes, Bolu, Manisa, Denizli, İstanbul, Bursa ve Alanya takımlarında devam etti. Kendisi de bu toprakların çocuğu olan Fatih Tekke her nereye gitse Trabzonlu ve Trabzonsporlu olduğunu büyük bir gururla dile getirdi. Hedefinin bir gün Trabzonspor'u çalıştırmak olduğunu belirtti. Fakat o gün bugündür Trabzonspor'da onlarca teknik direktör değişikliği olsa da Fatih Tekke, teknik direktörlükte yeterince olgunlaşmadığı gerekçesiyle Trabzonspor'un teknik patronluğuna getirilmedi. Bunu söyleyenler aslında Fatih Tekke'yi koruma içgüdüsüyle de hareket ettiler. Zira Fatih Tekke'nin yanlış zamanda ve takım olarak eksik bir Trabzonspor takımının başına getirilmesi onun kredisini çabuk bitirirdi. Trabzonspor'u 38 sene sonra şampiyon yapan Abdullah Avcı'nın bu yıl Avrupa'da hiçbir varlık gösteremeden çok erken elenmesi ve bunun neticesi olarak teknik direktörlükten alınması sonrasında yine Fatih Tekke ismi ortalıkta dolaşmaya başladı. Fakat Tekke'nin Trabzonspor'un teknik direktörlüğüne getirilmesi hususunda her zaman olduğu gibi yine taraftarlarda ve yönetim kurulunda "Getirilsin. Çünkü artık hocalıkta deneyim kazandı." ve "Getirilmesin. Henüz böyle büyük takımda hoca olmaya hazır değil." diye iki ayrı grup oluştu. Bu grupların gerekçeleri değişik platformlarda masaya yatırılarak tartışıldı. Neticede Fatih Tekke, çocukluğundan beri hayalini kurduğu Trabzonspor Teknik Direktörlüğü koltuğuna oturtulmadı. Trabzonspor'un başına getirilseydi bir anlamda tabir caizse ateşten bir gömlek giyecekti. Öncelikle Trabzonspor'un başına geçme isteğinden ve cesaretinden dolayı kendisini tebrik ediyorum. Zira bu bir çeşit meydan okumaydı. Bu, tavan yapan bir özgüvenin dışavurumuydu. Ge(tiri)lseydi onu çok zor ve çetrefilli bir süreç bekliyor olacaktı. Çünkü bizim taraftarımız farklı coğrafyalardan ve kültürlerden gelen teknik direktörlere tahammül ettiği kadar kendi coğrafyasından ve kültüründen gelen Fatih Tekke gibi öz evlatlarına tahammül etmez. En küçük bir başarısızlıkta onu kısa zamanda itibarsızlaştırır. Bu bir hoca için sonun başlangıcıdır. Keşke'lerin başladığı yerdir. Altyapısından, kupalar kaldırdığı A takımına kadar Trabzonspor'a büyük hizmetlerde bulunan ve bu takıma olan aidiyet duygularını her ortamda dile getiren Fatih Tekke'ye yanlış yapıldı. Önce Fatih Tekke'ye Trabzonspor Teknik Direktörlüğü için söz verildi. Bir kısım güç odakları devreye girince bu sözden bir anda cayılarak Şenol Güneş'le anlaşıldı. Bu ne insanî ne de etik bir davranıştı. Bu samimiyetsiz davranış Fatih Tekke'yi küçültmez ama hiç yakışmadı. Onun da bir gururu var, onun da bir itibarı var. Bu hiç mi hesaba katılmadı? Yaşananlar şık olmasa da, gelinen noktada, sabırsızlıkta üstüne rakip tanımayan taraftarımızın bu sene yeni teknik direktör Şenol Güneş'e kayıtsız şartsız destek olması gerekir. Zira başarı bir anda gelmez. Bu bir plan ve süreç işidir. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi dev kulüplerle yarışmak, onların önüne geçmek bugünkü şartlarda hiç de kolay bir iş değildir. Geleceğe dair başarı hedeflerini zamana yaymak ve hocanın arkasında durmak gerekir. Aksi halde biri gelir, biri gider. Fakat gelen gideni aratır. Kulübün paraları çöpe gider, borçlar artar. Sezon sonunda hayaller suya düşer. O zaman da her zamanki gibi "Ben nerde yanlış yaptım?" türküsünü terennüm ederiz. Şenol Güneş hocamıza başarılar diliyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |