• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
101
|
|
|
|
Şehir ve hız! Birbirine ruh ve ten gibi bağlı. Yavaşlığın keşfi bu şehirde belki de yüzyıllar alacak sanırım. |
|
102
|
|
|
|
Bayramlar yazıdan önemli dedim.Evet,doğru dedim.
Bayram yazısını bile bayramı yaşadıktan sonra yazdım.
Buyurun yazımı okuyabilirsiniz artık... |
|
103
|
|
|
|
İnsan tüm güzelliklerine, tüm yaşanırlığına rağmen bıkar bazen bulunduğu yerden. Biraz ötelere kaydırıp bakışlarını, uzakları merak etmeye başlar. Karşısında yükselen dağı, başka ovaları, vadileri, çölleri, yıldızları özler. |
|
104
|
|
|
|
Unutmak istediklerim bir yana, hatırlayamadıklarım beynime saplanmış kocaman bir soru işareti. Sahi, yaşanmış olanlar neydi? |
|
105
|
|
|
|
ne çok pahalanmış bu evler beh:))) |
|
106
|
|
|
|
Temel sanat, yaşamdır. İnsan gibi yaşamak, çok insani bir istektir. Bazı insanların iz bırakma çabaları bu sanata yöneldi. Önce kendisine, sonra ailesi, ülkesi ve insanlığa yararlı çocuklar yetiştirmenin önemini kavradılar; onların iz bırakma çabaları da, insan oldu. İnsanlığa yararlı insan… |
|
107
|
|
|
|
intikam; insanların peşinde koşmakla vakit kaybettiği, saçma sapan nedenler yüzünden birbirlerini zarara uğratmak için insanların zihninde yaşattığı, hiçbir mantığı olmayan düşünce şeklidir. |
|
108
|
|
|
|
İyi ki doğdun dünya güzeli kızım. On yıl önce hayata yumuk yumuk gülen kara gözlerin, yaşama açılan en güzel pencerem oldu bugün benim. Şimdi huzurlu bir uykunun kucağında düşlerini katarken geceye sen, minik parmaklarının ucunda şekilleniyor geleceğim sen bilmeden...
|
|
109
|
|
|
|
Su savunmasız halimizle geliştirdiğimiz savunma mekanizmaları ile hayatın içini oyarak içinde bir yara açıyoruz acıyor acıtıyoruz bazen zaman diliminde gecen olayları umursuyor kuruyoruz aslında haklıyız... |
|
110
|
|
|
|
Biri diğerinin mutluluğunu, kahkahasını alıyor, kendi cehennemine ortak yapıyor. |
|
111
|
|
|
|
"Bana ister inanın ister inanmayın, yakın bir gelecekte ülkemin insanları da tıpkı Avrupalılar gibi akıl hastanelerinin koridorlarını dolduracaklar. Hatta bu hastaneler isteklere cevap bile veremeyecek..." |
|
112
|
|
|
|
asavvuf hayatı okuma..
Tasavvuf, insanın varlık karşısında kendisini anlamlandırması..
Tasavvuf ,içten dışa
dıştan içe yolculuk ve Hakkın muhteşem esrarını temaşa etmektir..
Mevlana çağlar ötesinden insan ve yaşam okumasıdır.. |
|
113
|
|
|
|
Onca tanıdığım insan, okuduğum onca kitap beni huzurlu bir emniyet duygusuyla kuşatamazken, uzaktan gördüğüm bir ihtiyar kadına, beli bükülmüş bir pîri faniye yakınlık duyuverişimi yadırgamayın lütfen… Çok yakın bir zamanda bizim de onlar gibi olacağımız kuşku götürmez bir gerçekken hem. |
|
114
|
|
|
|
Sanki büyük bir suç işlemişim gibi, sanki insanların gelecekleriyle ben oynamışım gibi, sanki benim yüzümden bu durumdalarmış gibi ters ters bakışlara maruz kaldım. Alışığım… İnsanları değiştiremiyorsun. Ne ben değiştim, ne de onlar... Canları sağ olsun. |
|
115
|
|
|
|
tebessüm; hayatımızın merkezinde yer alan mutlulukların, içimizi dolduran huzurun, yaşama sevincinin simgesidir. |
|
116
|
|
|
|
Müzik biter. Sessizliğin adı hayat olur, şimdilik. Kısacık anlardan ibaret zamanlar. Sesler, yüzler, yaşamdan kesitler. Hayat biter. |
|
117
|
|
|
|
Ayak kelimesini duyduğunuzda aklınıza ne geliyor?
800 kişinin katıldığı bir araştırmada katılımcıların %86’sı akıllarına ilk olarak el, ayak parmağı, bacak sözcüklerinin geldiğini ifade etmiş. Diğer yandan 800 kişiden sadece birer kişi kar, şapka, köpek, fizik sözcüklerini düşünmüş. Yani bu kişilere “ayak” sözcüğü “fizik”, “kar,” “şapka” sözcüklerini çağrıştırmış.
|
|
118
|
|
|
|
'' Oyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları,
Oyle bir son yaz ol ki tut yaprakları,
Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında
Ardında savrulsunlar ,unut yaprakları |
|
119
|
|
|
|
Dil, insanlık tarihinin başlangıcından beri bir anlaşma vasıtası olarak olarak kullanılmaktadır. İlkel kavimlerden günümüze insan, dili sayesinde vardır. Dil anlaşmayı sağladığı gibi öğrenmeyi de kolaylaştırır. Ne yazık ki her varlığı özgünlüğünden uzaklaştıran, yozlaştıran insanoğlu dilin de "i |
|
120
|
|
|
|
Ben kırık-dökük haldeyim yine bu gün.
Emaneten bir sevinç almak istedim bu günden, ama olmadı, ben de sımsıkı sarıp sarmaladığım ellerini koydum göğsüme ne kadar öyle kaldım hatırlamıyorum.
|
|