Bugün doğdum dünyaya açtım o masmavi gözlerimi, nereden bilebilirdim bugün elaya çalacağını... Saçlarım altın sarısıyken şimdi kahverengiye çalan bir kumruyu andırıyor. Hani kumralım yaa ben, yazmayı çok özledim. Şiirimsi bir şekilde anca mesaj atabiliyorum, onda da yanıt yok okuyan okuyor okumayan silip atıyor. Neyse neydi. Bir his ki bu yaşama doluyum, bir yandan ölüm kokuyor her yanım... Nefessiz bir doğumdu benimkisi doğar doğmaz nefes alamamak ne demekse işte o... Sonuç olarak bugün bir yaş daha eskittim. Yılların geçtiği ve binlerce kişinin öyle ya da böyle beni onurlandırdığı bir andayım. Mutluyum bakmayın; ama neden gözlerim dolmak istemekte... Bazen her şeye bir kulp arıyorum. Olsun seviyorum kendimi, bugünlere kadar nefesimle geldim ve yarında ki nefesimi de kazıyacağım. Saçlarım değişecek gözlerim aynı kalacak, parlaklığı saçtığı umut, içinde ki hırs ve aşkıyla yanıp tutuşan tutkusu... Benim adım umut ve ben yarına bir türlü adımı kazımadan önce sadece yürüdüğüm yola dikkat edeceğim, malumunuz yerle bir olup kendime en baba yiğidinden iki yara edindim. Dizlerim sızlıyor, olsun annem bir şey demişti. Ondan sonra müstehak oldu, yaşamayı sevmek için bazen düşmek ve parçalanmak gerek... Hepinizi özledim, yazmayı seviyorum burası benim silik adımım ama ben bugün yeniden ağlayarak açtım gözlerimi dünyaya...