• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
1761
|
|
|
|
Geçenlerde siyasetin nabzının attığı yerde, Türkiye’nin ikinci büyük şehrinde, bozkırın ortasındaki cennette, yani Ankara’daydım. Ankara; yetişme çağındaki genç bir kız misali ne kadar da büyümüş, gelişmiş, serpilmiş... 13 Ekim 1923’te başkent olan Ankara’nın o zamanki nüfusu yirmi bin civarındaydı. Bugün bir metropol haline gelen Ankara, o zamanlar adeta bir Orta Anadolu kasabası görünümündeydi. Günümüz Ankara’sının nüfusu dört milyon sınırını zorlamaktadır. Dünden bugünü büyük bir hızla gelişen Türkiye’nin başşehri Ankara, bozkırın ortasında bir güneş misali karanlıkları aydınlatmaktadır. Artık Ankara bir hüzün kenti değil, bir sürur ve gurur kentidir. Bu güzel başkent, geleneksel ve modern çizgileri taşıyan birbirinden güzel yapılarıyla başkent olmanın onurunu iliklerine kadar hissettirmektedir.
|
|
1762
|
|
|
|
istediğim sadece bir bardak şekersiz çay ve sessizlik idi o sabah.. |
|
1763
|
|
|
|
Bu tip insanlarda kişilik problemi olduğunu düşünüyorum…
İnsanlara tepeden bakabiliyor bu tip insanlar,
Hor görebiliyorlar.
Oysa sadece farklı bir toprağa gidip geri dönüyorlar.
Ve unutuyorlar yeryüzü her yerde aynıdır; ama insanları farklıdır… |
|
1764
|
|
|
|
Sırf tesellim olsun diye sana seni öylesine sevdim diyebilirdim.. |
|
1765
|
|
|
|
Sen neymişsin be Ahmet Altan?...
İktisat Fakültesi koridorlarındaki koşuşun bir harikaydı.
Bayağı çalışmıssın .
Az gayret ,100 metrede rekor kırman bile mümkün be Ahmet Altan.
Demek sadece yazı yazmıyordun ha...
|
|
1766
|
|
|
|
Garip dünya,ince ve naif kalabilmek ne zor oysa,nasılda çabucak bozuluyor insan anlamıyorsun,şairlerin dizelerindeki gibi şiir olamıyorsun mesela...Apansızca çıkıveren bir ezgi yada.... |
|
1767
|
|
|
|
karmakarışık olan hayat mı,insan mı? |
|
1768
|
|
|
|
Namaz kılarak, makineleşerek, el öperek, yalnız, etek yalayarak, ölerek, sevişerek, bakire, yalnız, gülerek, samimi |
|
1769
|
|
|
|
Korkuları daha az olanlardan daha çok olanlara doğru gittikçe kalabalıklaşan ve insanoğlunun zaafı olan sürünün parçası olma düşüncesi üzerinden sivrileşen bir piramit oluşacak ve en tepesine gelindiği vakit neler olduğunu hep beraber göreceğiz. |
|
1770
|
|
|
|
Mutluluk dehadan daha fazla sahip olunmak istenecek bir şeydir. Ve mutluluk bazen cehalettedir. |
|
1771
|
|
|
|
Say ki öyle! O zaman al bu sohbetleri sayfana ve işle hayat sayfalarının herbirinin sonuna…Ya da sen bilirsin kalsın, kitaba başlandığında unutulmak üzere arka kapakta… |
|
1772
|
|
|
|
yok olmalı
haykırmalı.
artık bende yok olup kaybolayım.. |
|
1773
|
|
|
|
hayatın güzelliğini anlamak için illa ölüm mü olmalı veya çevremizdeki insanların değerini kavramak için illa onları kaybetmek mi lazım.. |
|
1774
|
|
|
|
Beklemek ve bekletilmek üzerine bir muhasebe yazısı
Bir çılgınlık anı hatta belki.... |
|
1775
|
|
|
|
Sen, “Filistin’in çiçeği” küçük kız. Sana sesleniyorum; daha doğrusu seslenmek istiyorum bütün çaresiz susuşlar için, bütün hissiyatıyla kahroluşlar için…
Diyeceklerim anlamsız biliyorum, ne dudağındaki buruk âminlerine yetişebilir ne de yüreğinde düğüm düğüm olmuş hıçkırıklarına karışabilir. |
|
1776
|
|
|
|
Hayatımda hissettiğim en güzel kum taneleri üzerindeyken, bunu biliyorken, kabul etmişken, olmadıklarını söyleyebiliyorum. Dört kişilik birkaç yaz günü. Masum mutluluk, farkında olmadan yaşananı... İsmen Alinko ve kalben “aile”dir buna sebep |
|
1777
|
|
|
|
Hayatınız başkaları ne der diye düşünmekle mi geçiyor? Yoksa ne derlerse desinler diyebiliyor musunuz?
Bir çocuğun kişiliği hiç kuşkusuz ki ailesi ve yaşadığı çevresi tarafından şekilleniyor. Bir çocuk, annesinden hikâye yerine komşularının hayatını dinliyorsa ilerde o çocuğun “ne derlerse desinler” diyebilmesine ihtimal yok. Etme bulma dünyası işte bugün ona yarın sana olayı değil bu.
|
|
1778
|
|
|
|
İşte bana göre dönüm noktası sayılan bir dönem bu dizinin ekrana gelmesi ile başladı.
DALLAS adlı bu dizi cam renklenmeden hayatımıza büyük bir renk katmaya başlamıştı bile.
Zamanlama mükemmeldi. Çok sonraları anlaşılacaktı ki; korkuları olan ümitsiz Türk halkına bu filmi sunmak hedefi 12’den vurmak gibi bir şeydi.
|
|
1779
|
|
|
|
Bir şekilde delirmekte olduğumu anladım aylar önce.. |
|
1780
|
|
|
|
Eğer;ben değil biz diyen,çıkarı değil faydayı düşünen,sadece ülkeyi değil tüm dünyayı düşünen,şimdiyi değil yarını düşünen beyinleri desteklersek insanların değer ölçümlerindeki standartları da yükseltebiliriz.Böylece de az değerli çok insanlar yerine çok değerli az insanların olduğu dünyaya kavuşuruz.Zaten o çok değerli az insanlar değiller miyidi geleceğe mutlu ve umutlu bakmamızı sağlayan huzur ve güven veren?
|
|