Bir klasik herkesin okumuş olmayı istediği ancak kimsenin okumayı istemediği eserdir. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
O gece ervah sanki büyük bir vatan ve vazife aşkıyla doğruldu kutlu kabirlerinden. Ulubatlı Hasan büyük bir heybetle ve satvetle bayrağı bir kere daha dikti İstanbul surlarına. Minarelerden yankılanan ezanlar ve selalar bir milleti derin uykusundan uyandırdı; bir mıknatıs misali meydanlara çekti. Vicdanları uyananlar, meydanları kendilerine mescit edindiler. O meydanlar ki coşkulu kalabalıklarıyla mahşeri andırıyordu. Burada toplananların her biri Hamza'ydı, Bilal'di, Ebubekir'di, Ömer'di, Osman'dı, Haydar-ı Kerrâr Aliyyü'l Murteza'ydı; hak ve hakikat davasını kahramanca sırtlayan Muhammed(sav) ümmetiydi. O gece zaman utancından yerin dibine geçti. Akrep, gecenin ayazında yelkovana zehrini zerk etti. Zaman mekânı tutuşturdu o ateşin kıvılcımlarıyla. Zira tarihlerin yazdığı en büyük ihanetti 15 Temmuz. Uçaklardan bombaların yağdırıldığı, milletin üzerine tankların sürüldüğü o gecede halkımız küstah palikaryanın önünde diz çökmedi. Tanklara ve toplara karşı iman silahıyla karşılık verdi. Tutsak yaşamaktansa ölümü tercih etti kahramanlar. Ruhlarına kelepçe vurmaya çalışanlara müsaade etmediler; dik, diri ve iri durdular. O gece ateşle barut kucak kucağaydı sanki. Zıtların gecesiydi. Bir yanda fitne ateşine odun taşıyanlar, öbür yanda da fitne ateşini söndürmek için, çağın Nemrut'unun ateşine karıncalar misali su taşıyan mefkureci sakalar vardı. Nefretini bileyenler vardı bu çağın Yusuflarını derin kuyulara atmak için. Öbür yanda kuyudaki Yusuflara el uzatarak onları kuyudan çıkaran hakperestler... O gece Habil'in kanını dökmek için sudan sebepler arayan Kabiller çıkıp gelmişti tarihin derinliklerinden. Onlar belli ki bu necip milletin Çanakkale'de yedi düvele karşı kanıyla destan yazan kahramanların torunları olduğumuzu unutmuşlardı. O gece tankların önüne korkusuzca yatan yiğitler vardı. Onlar ki ellerindeki bayrak misali bayraklaşmışlardı meydanlarda. O gece vatan elden gitmesin diye yüreklerini ortaya koyanlar vardı. Yine o ateşin vakitte lime lime dökülen geceyi onaranlar vardı. Onların dudaklarından dökülen şu mısralar vardı: "Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır/Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır/Aşk cellâdından ne çıkar madem ki yâr vardır/Yoktan da vardan da ötede bir 'Var' vardır/Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır/O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır/Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır/Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır/Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır/Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır/Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır" O gece Ankara'da koca bir ordunun yapacağını tek başına yapan, darbenin seyrini değiştiren bu çağın Ulubatlısı, mangal yürekli Ömer Halisdemir vardı. O ki bir milletin hazana ve hüzne evrilen kaderini attığı ilk kurşunla bahara ve neşeye çevirmişti. Zekâi Paşa'sından aldığı emri tereddütsüz yerine getirmişti. Darbeci general Semih Terzi'yi oracıkta yere sermişti. Canını hiçe sayarak milli iradeye siper olmuştu korkusuzca. Otuz kurşun yemişti sinesinden. Mübarek kanı toprağa sızarken ezan ve sela sesleri teskin etmişti ruhunu. O gece nice kahramanlar tarih yazmıştı bir daha. Kimi Antepli Şahin, kimi Şehit Kâmil, kimi Karayılan, kimi İpsiz Recep, kimi Yörük Ali Efe, kimi Sütçü İmam, kimi Nene Hatun, kimi Kara Fatma, kimi Halime Çavuş, kimi Nezahat Onbaşı, kimi Halide Onbaşı, kimi Şerife Bacı, kimi Gördesli Makbule, kimi Tophaneli Hakkı Bey, kimi Bigalı Mehmet Çavuş, kimi Seyit Onbaşı, kimi Ulubatlı Hasan oldu o gece. Gözleri vatandan başka hiçbir şey görmedi. Vakit kutlu bir direnişin eşiğindeyken o kadar devleştiler ki tarihin sinesinden taştılar. O kadar büyüdüler ki boyları dağları aştı. Meydanların sancısı kutlu doğumla taçlandı. O gece hiç tereddüt etmeden özgürlüğün bedeli olan ölüme koştu birbirinden yiğit insanlar. "Ama, fakat, lâkin..." i kaldırdılar gönül lügatlerinden. Onlar ki korkuyu def ettiler yüreklerinden. Millî marşı "Korkma..." diye başlayan bir millete korku yaraşmazdı zaten. Bize aydınlık günler ve özgür bir ülke bahşeden, bu uğurda canlarını seve seve feda eden 15 Temmuz şehitlerini rahmetle ve şükranla anıyorum. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |