• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
441
|
|
|
|
bir şeyleri kırıp dökmek kolay; neden kırıp döktüklerimizi tamir etmek için ufak da olsa bir çaba göstermiyoruz? |
|
442
|
|
|
|
Sigaramdan çektiğim her nefes hayata adanmışlıklarıma bir vedadır aslında… |
|
443
|
|
|
|
Aşağıdaki satırları parmaklarımdan döküldüğü gibi gönderiyorum. Üzerinde hiç düzeltme yapmadan, hiç oynamadan gönderiyorum. Aklımdan parmaklarıma fışkıran ne varsa yazacağım. Biliyorum, yazdıkça içimdeki birikmiş huzursuzluk harflerin ışıltısıyla uçup gidecek. Biliyorum, yazdıkça kuşlar gibi kanatlanacağım. Biliyorum, yazdıkça kendime biraz daha yaklaşacağım. Bu bana msn mesajları dizisi biçiminde gelen hoş bir mektuba yanıt mektubudur. O mektup ne kadar içtense, bu yazının da o kadar içten olması dileğiyle. |
|
444
|
|
|
|
Hani biri gelecekmiş gibi, o pencereden bu pencereye telaş içinde koşuşturmalar içindedir insan… Gözleri, aşağıdaki yokuşu arşınlar sürekli. İstem dışı bir tike uğramış gibi ayakları koşuşturup durur devasa evin kendisine dar gelen odalarında. Kulaklar kapıya dayanmış, bir “tık” sesinin yoğun özlemindedir. Saniyeler zamanı örerken, hep aynı kelime desenlenir onun üzerinde. Hep bir bekleyiş anı şiirinden ilham alır tabii ki örücü…
|
|
445
|
|
|
|
'Ben' dedikleri: Dedikleridir...
'Ben' dediğimiz: 'An'lardan oluşur...
'Ben': Yaşadım...
'Ben': Sevdim...
'Ben': Öldüm...
'Ben': Tanrı oldum... |
|
446
|
|
|
|
etrafımızda yaşayanlara kendimizi anlatmakta neden bu kadar zorlanıyoruz? |
|
447
|
|
|
|
Anlamaya çalışmak sanırım her şeyin başlangıcı ya da anlamdırmaya. |
|
448
|
|
|
|
Aslında matemler, alışılmamış ölümlerin süsüdür sevgili okuyucu. Fakat matem ölüye değildir de insanın kendi aczine, kendi yoksulluğuna ağlayışıdır. Yani, bir ölü kendisine matem yakıldığını duyabilse eğer, inanın matemden iğrenirdi belki de. Onun için matem ölünün değil, ölü sahibinin serinliğidir…
|
|
449
|
|
|
|
korkularını ve kaygılarını anlatan bri arkadaşım bana demişti ki, bu anlattıklarımı sana bir mektup olarak yazsaydım karşılığıdna nasıl bir mektup yazardın.? mektubu yazmıştım. ama göndermek nasip olmadı. umarım bu sayfaya ulaşıyordur ve umarım mektubunu alır. ve işte o mektup: |
|
450
|
|
451
|
|
|
|
Çocuk olmak, hayat ağacının dalına sıkıca tutunabilmektir. Düşeceğini hesaba katmadan o ağaçta keyfince salınabilmektir belki de… Geçmişten geleceğe uzanan, yokuşların nefesleri kesmediği düz bir güzergahta yola revan olmaktır çocukluk….
|
|
452
|
|
|
|
Yalnızlık asosyallik midir? Yalnız adamlar sıkıcı mıdır? İnsan nasıl yalnız kalır? Yalnızlık üzerine, yalnız kalamayan birisinin nameleri... |
|
453
|
|
|
|
Derin bir sonsuzluk rüzgarı, müziğin solgun tınılarına dokundu.. Söylediğin şarkı, kalbindeki hüzne yeni bir ayna tuttu..
Bu, gerçeğin elle tutulur ve birbirinden ayrılamaz parçalarının değişmez armonisiydi aslında..
Şekil değiştiremez ve yaşamın ılık rüzgarlarında kaybolamaz bir gerçeklikti. Göğün ve yerin birbirinden ayrıldığı nokta kadar görünmez, sevincin ve hüznün birbirine kenetlendiği, ufukta görünen iz gibi belirsiz..
|
|
454
|
|
|
|
Gönül ister ki, her bayramımızı, miili veya dinî diye ayırmadan, bir görev anlayışı ile değil; gönülden yürekten kutlayalım. Ziyaret edemezsek bile, telefon açıp kendi sesimizle, yüreğimizin titreşimleri ile birbirimizin bayramlarını kutlayalım. |
|
455
|
|
|
|
Resim Altı yazılara devam ediyoruz... Ama şimdi söz sizde... Bu resmi iki-üç cümleyle nasıl anlatsak acaba? |
|
456
|
|
|
|
derdin ki ne güzel kokuyorsun. ben güzel kokular sürünüp yanına her gelişimde, sen dünyamı egzoz dumanıyla doldururdun. çekip giderdin, bagajına doldururdun gitme deyişlerimi. git deyişlerimi şimdi plakan yaptım arkana taktım. yolun açık git sevgili. sana birlikte el sallayacağım yeni bir sevgili buldum. şunu unutma sevgili el sallayan herkesin bir eli boştadır. şimdi o elim doldu sevgili.
|
|
457
|
|
|
|
Mavişim, can dostum, büyükçe bir kafeste hemcinsleri ile ilk gördüğüm an ona çoktan kanım kaynamıştı bile.
|
|
458
|
|
|
|
Şimdi biraz Japonların deprem sonrası sergiledikleri tavırlardan sozedelim. Bu kadar büyük bir felâkete uğramalarına karşın, ortada sağa sola koşuşan bir kalabalık yok. Salya, sümük ağlayıp “ nerede bu devlet” diye yırtınan yok. Yardım noktalarına saldıran yok. Herkes tek sıra olarak yardım almak için bekleşiyor. |
|
459
|
|
|
|
insanlara engel olmak yerine neden engellerin kaldırılması yolunda yürümeyi tercih etmiyoruz? |
|
460
|
|
|
|
hayatımızı gereksiz yere işgal eden kuşkularımızın bizi kemirmesine neden müsade ediyoruz? |
|