• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
1901
|
|
1902
|
|
1903
|
|
|
|
Mutluluklar da geçer üzüntüler de. |
|
1904
|
|
|
|
‘Dua et de buradan çıkalım.Evim burnumda tütüyor!’diye bağıran kadın,nasıl utandırdın özgürce attığım adımların sesini.
Özgürce attığım adımlar,özgürce ağlamalarım,özgürce susuşlarım günlerdir,uyumamayı tercih edişim özgürce,özgürce yok olu |
|
1905
|
|
|
|
Kendinize bir iyilik edin ve adı ”Mutluluk” olsun.
|
|
1906
|
|
|
|
derdini başkalarına itiraf edemediğinde yada yaşadıklarını başkalarına anlatırken sonunu getiremediğinde hemen kaleme sarıl.. kendini ifade edebilmenin en kolay şekli kağıda dökmek belki de.. sadece seni dinliyor, hiç çıkarsız.. Hiç umarsız.. Sadece susuyor ve dinliyor.
Gözleri ve beyni olduğunu düşünüyorsun bir anda. Sanki karşındaki somut, cansız bir varlık değil.. Soyut ve sonsuz bir arkadaş |
|
1907
|
|
|
|
Kendi hiçliğime gömülüyorum…. |
|
1908
|
|
|
|
Zaman, anın değeri bilindiği sürece anlam kazanır. Geri gelmeyecek olan anlarımızı en iyi şekilde yaşayabilmek dileğiyle... |
|
1909
|
|
|
|
Bu Tramva geçici mi ? İz bırakır mı ? Yoksa beni de alıp götürür mü ? Ya seni, seni orada bırakır mı ? |
|
1910
|
|
|
|
Düşündünmü bu izole yaşantın, nereye kadar sürer. Aşılmaz bir güvensizlik denizinde yüzüyoruz. Paronaya dalgaları vurdukça ruhuna ördüğün duvarları yükseltiyorsun. Aldığın haberler hep kötü. |
|
1911
|
|
|
|
Kafamın içindeki sesi susturmayı başarabilsem, bu sıkıntılı bekleyiş bitecek, umuyorum. Elimden gelen, şimdilik, bu kadar. Dayanılacak gibi değil, cümleler panayırı kurulmuşken içimde, parmaklarımın ucundan damlayan sadece sessizlik oluyor. Şükürler olsun ki, kendimi kandırmıyorum. Yazamadıklarımın fısıltısıyla uykuya dalıyorum, her gece. Utancımın pembe rengi kalsa da, ruhuma iyi gelen ufacık bir teselli buluyorum. |
|
1912
|
|
|
|
bir varmış,bir yokmuş diye başlayan hikayelere benzer,döküntülü duyguları sahiplenmek,yaşamak ne zormuş...adı masal ya. |
|
1913
|
|
|
|
Sen minnacık bir şeydin. Küçücük çıtı pıtı… Konuşmaya başladığımızda boyundan büyük laflar kuşanmış olurdun. Ama çok sevimliydin. Bende bir civcivi okşamaya duyulan o içsel tepkiyi tetikleyen bir yanın vardı. |
|
1914
|
|
|
|
Otobüs garajlarında vedalaşmalar, tekrar tekrar sarılmalar, hareket eden arabanın arkasından el sallayarak koşturmaları hiçbir zaman sevmedim. Bu tür davranışları her zaman birini uğurlamaktan çok, duygusallığı eylemlerle abartılmış eziyetler seremonisi olarak algılamışımdır. Otobüs terminalleri ve tren istasyonlarını bu yüzden hiç sevmemişimdir |
|
1915
|
|
|
|
Neleri sırtladık ta taşımaya çalıştık , hiç düşündünüz mü? |
|
1916
|
|
|
|
Önemli değil hiçbir şey sevgilim; takma kafana. Nasıl olsa çürüyecek tüm yeşilcikler. Tüm çocuklar da büyüyecek. Nasıl olsa bir dilenciye birileri bir şeyler verecek. Ben de yaşayacağım yani bir şekilde, biçilen son ana kadar...
Zaman bitti ben bu kelimeyi yazarken... |
|
1917
|
|
|
|
Gece yarısı...
Bu daha ne kadar sürecek Hattat söylesene, daha ne kadar? Bir zamanı var mı? Zamanı var ise benim mecalim var mı peki?
Daha ne kadar dayanırım sence? Bir çözümsüzlük yumağı ki sorma be hattat. Ne çözülür gibi, ne açılır, ne de bitecek gibi.
|
|
1918
|
|
|
|
İNSANIN HAYATININ NE DENLİ ÇELİŞKİLERLE DOLU OLDUĞUNU ANLATAN BİR YAZI |
|
1919
|
|
|
|
dostum sandığımdı sırtımı hançerleyen oysa kan akmadı zırhıma bürünmüştüm öncesinde... |
|
1920
|
|
|
|
“Aklıma gelince o güzel yüzün” Diye başlayan şarkıya eşlik etmek isterdim şu an. |
|