• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
881
|
|
|
|
Etraftan bağırışlar, çocuk gülümsemeleri, hayattan tatmış insan portreleri geçiyor. Kimse birbirini duymadan ama ilgileniyormuş gibi yaparak; kimse birbirine gülmeden gülümsüyormuş taklidi yaparak güne başlıyor. |
|
882
|
|
|
|
Yağmurların derelerle birlik olduğu zamanlarda, toprak yüreğinden kopan her parçasını sulara kaptırır. Toprak sele dayanamaz, çünkü su sinsice yüreğine işler. Bilmez ki, suyun kirlendiği vakitlerde, saflığını da yitirir. |
|
883
|
|
|
|
Gecenin rengi siyahtır... |
|
884
|
|
|
|
Artık karar verdim. Mütevazı olmak erdem değil bir hastalıktır. Kendimi bir değer olarak sunmayı, ben de herkes kadar özel biriyim demeyi bir türlü beceremedim. Özgüvenim eksik belki de, hatta aşağılık kompleksinden ölüp geberiyor da olabilirim. Koca bir ömrü tüketip bitirdim ama ben de rüzgâra karşı kırk metre işeyebiliyorum demeyi başaramadım. Gerçi nasıl diyeyim böyle bir marifetim mi var? Kime yaklaşsam, kimle tanışsam mübarek Hint Kumaşı… Yirmi beşlik simit gibi kasım kasım kasılmaktan dünyayı göremiyor. Bir ben mi tenekeyim tanrım? Bir ben mi bakırım altın pazarında. |
|
885
|
|
|
|
Bir kere düşme alışkanlık yapıyor sana. Düştüğünü görenler tekmesini esirgemiyor. Aslında düşmek kendim gibileri bulmamı, senin gibileri unutmamı sağlıyor... |
|
886
|
|
|
|
Oğlunla bayram namazı...
Nietzsche'yi bir daha okumak...
Eski kasa Lada Niva almak...
En az üç gamzeden 'an' içmek...
Limon ağacının altında uyumak...
Şenol Güneş ile tanışmak...
Aşık olduğun kadınların son halini görmek... |
|
887
|
|
|
|
Gençliğimin baharı soluyor anlayın, tutmayın beni kışlarınızda tutsak, bırakın gideyim, bırakın ben artık kendi istediğim gibi seveyim… |
|
888
|
|
|
|
yelkenim yırtılmış su almakta
yorgun gemim okyanusa açılmakta |
|
889
|
|
|
|
İzedebiyat yazarlarından Nilüfer Magriso'yu anma... Nilüfer Magriso'nun "Yaşam Mucizedir" adı altında toplanan yapıtı ile ilgili... |
|
890
|
|
|
|
Hırsız Çeşitleri Üzerine
Hırsızların Düzeni Üzerine
DÜZEN ÜZERİNE
|
|
891
|
|
|
|
Öğreniyorum yaşamayı, hala, lakin ders almıyorum, ruhuma sarılmışım, sıcacığım. |
|
892
|
|
|
|
Şimdiye kadar, hayata verdiğimiz saatleri geri alabilme lüksümüz yoksa madem, geri kalan ömrümüzü kendimiz için kullanmalıyız derim! |
|
893
|
|
|
|
-Aforizmalar güvenlikli elbombalarıdır; hedefi bulmadan patlamaz!
|
|
894
|
|
|
|
Kalemi elime almadan klavye tuşları ile başladı bu yolculuk. |
|
895
|
|
|
|
Sana buralardan kocaman, beyaz bir tomurcuk atıyorum... |
|
896
|
|
|
|
cılız bir yağmur tanesi gelip senin izini sessizce silip gitti. Artık senden ne bir iz, ne haber var... |
|
897
|
|
|
|
En fazla alıyorsun eline kalemi kağıdı, hariçten değil ama dahilden gazel okuyorsun… sonra dönüyorsun yazdıklarının başına ‘ulan, ne yazmışım ben, hiç bi şey anlamadım. Okuyan nasıl anlayacak’ diyorsun… sonra da ‘amaaaan, zaten anlamaları gerekenleri anlamaya çalışmıyorlar, benim ki de eksik kalıversin’, diyor boş veriyorsun…
|
|
898
|
|
|
|
Tarih bilmek ,tarihimizi bilmek neden önemilidir |
|
899
|
|
|
|
Denizden Istanbul’un bilmem kaçıncı tepesine doğru önemsizmiş gibi tırmanan bu dar sokağın başından doğru başlamak gerekirse, Çorumlu olmayan bir kuruyemişçisi, Edirneli olmayan bir tekel bayii, Trabzonlu olmayan bir kahvehanesi ve ileride ne gibi çeşitli kanser türlerine yakalanabileceğinden bihaber Kastamonulu açık deterjan satıcısı dışında geneli Karadeniz den kopup ne için olduğunu kestiremeden İstanbul a nihayetinde Günebakana yerleşmiş küçük ve orta büyüklükte aileler. |
|
900
|
|
|
|
Bütün bu, bana artık anlamsız gelen soruların ve cevaplarının açıklamaya yetmediği, bunların çok üstünde bir durum var. 11 ocağa daha, ateş düştü. Ve, daha kaç ocak yanacak? |
|