Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
Şimdi bensiz sabahlarda kanatları parçalanmış bir serce düşecek avuçlarına. Bensiz geçen günlerinde gözyaşların karışacak bulanık nehirlere..Gözyaşların bile fayda etmeyecek ihanetin sönmez ateşine...Gece olup ıssızlığına büründüğünde yüreğimi arayacaksın. Adressiz sorguların cevapsız sorularında eriyeceksin. Yüreğimi terkedip " ben diye " sarıldığın kollarında bir yudum merhamet arayacaksın..Bulacaksın belki de. Oysa ben senin saçının bir teline canımı sermiştim.Oysa ben senin sevaplarını değil günahlarını sevmiştim. Ben seni " yüreğimle " sevmiştim. Evet çirkindim ya da en azından beni terkedip kollarına sarıldığın adam kadar yakışıklı değildim. Oysa çirkinligimi senin yüzünün ve yüreğinin güzelligiyle örttüyordum.. Ben senin uğruna canımı vermişken sen benim ismimi unutacaksın. Unutulmak zoruma gitmiyor sevgili. Gidişine sakladığın o vefasızlığın kanatıyor içimi..Ben ihanetine ölmüşken; yüreğin başka kolların terli vücutlarında gezecek..Zaman durmayacak elbet. Ilık meltemlerin ıslak denizleri dalga dalga acıyı taşıyacak sahillerine. Sensiz yaşayamam derken bile bana inanmamıştın. Ben ölmüşkne hangi yitik mevsimlerde acar bensiz baharların..Hangi güneşte kurur ihanetine döktüğün sahte gözyaşların.Yalanlarla ördüğümüz köprülerin altından nice sular akacak zamanın koynuna. Sen ihanetinle yaşamaya ben ise karanlıklarda çürümeye devam edeceğim. Bir gece ansızın aklına düşecek sana yazdığım şiirlerin sevda kokan satırları. Ağır gelecek yokluğum. Yıllanmış şaraplar kesmeyecek sarhoşluğunu. Bir Maltepe paketi daha bitecek zamanın durgunluğunda. Küllükler ağlamaktan kızarmış gözbebeklerinin kirpiklerini taşıyacak. Islak duvarlarına güneş bile uğramayacak. Ben senin yaşlılık halindeki çizgilerine yüreğimi serecek kadar seviyordum...Seviyordum işte ! Sorgusuz sualsiz beni sırtımdan bıçakladığın yani beni doğum günümde terkettiğin anlar gözlerine düşecek perde perde. Ağlamak için gözyaşı ararken gözbebeklerinde, gözyaşın bile seni terkedecek. Başka kollarda dolaşacak nefesin, yalanlara sığınıp ışıklı sahnelerde yeni rollere soyunacaksın. Başrollerde hep sen olacaksın tüm sahte oyunların. Seninle yaşayayıp seninle ölecek maskeden maskeye bürünen yalanların... Yeniden sevilmek için azgın dalgaların gezindiği okyanuslarda yeni sevdalara yelken acacaksın. Ayaküstü harcanmış umutların içinde hep terkedişleri oynacaksın. Adın, hep süslü ve renkli dünyanın ışıklı levhalarında asılı kalacak. Umutların hep yarım, yarınların hep karanlık olacak. Evet, yaşayacaksın..Hiçbir şey olmamış gibi yeniden dolaşacaksın bir zamanlar seninle el ele dolaştığımız sahilleri. Oysa sen ihanette cürüm işlemiş ve sucu sabit sanıktın. Bir yüreği canlı canlı öldürmekten hüküm giymiş zanlıydın sen... Güneşli sabahların ihanet kokan gölgelerinde üşüyeceksin. Üşüyen ellerini ısıtacak bir el arayacaksın. Kaldırımlarda gezerken düştüğünde seni kaldıracak bir adamı bir daha bulamayacaksın..Kurşuna dizdiğin düşlerimi arayacaksın perdesiz anılarında. Baharın koynunda sen " ayrılığın karakışını " yaşayacaksın. Günden güne bir tomurcuk gibi kuruyacaksın...Ağlarken gözyaşlarını silecek bu adamı arayacaksın. Gecenin koynundan gözlerin için yıldızları çalan adamı arayacaksın. Ama bulamayacaksın artık. Oysa sen isteseydin bir günahın için yanmaya razıydım parmak uçlarında. Ölüm, canımı alacak kadar gaddarsa; ben senin için ölümlere meydan okuyacak kadar gözü pek delikanlıydım..Ama şimdi ihanetinde ölmüş bir bedenin toprağa kök salmış yüreğini oynuyorum hayatın maskesiz ve karanlık sahnesinde..Hem de yönetmensiz ve seyircisiz ! Bir gün sende acıların içinde eriyeceksin. Yalancı Cennetin içinde içki masalarına sunulan mezelerinden farkın olmayacak. Çünkü beni ihanetinle öldürürken; yüreğime biçtğin değe, kanlı ellerini sildiğin kağıt peçeteden daha değersizdi. Kendinle yüzleşmekten kaçacaksın..Nereye kadar sevgili nereye kadar ! İki yıldızın arasına güllerle cizdigim adın bir bir kaybolacak zamanın hızlı akan dilimlerinde. Yağmurlar serinletmeyecek sıcaktan bunalmış tenini. Zaman hep aleyhine işleyecek. Takvimlere bakmaktan, aynalarda yüzleşmeşten kacacaksın. Sen hep " kendin " olmaktan kaçacaksın. Bir gün vicdanına yenik düştüğünde toprağa ektigin intihar kokan çiçeklerin mevsimsiz eriyecek avuçlarında. Öldürdüğün bu adamın vicdanı çıkacak sokak başında.Ve günden güne solarken yeniden yeşermek için bir dal arayacaksın. Ama bulamayacaksın artık.. " Ben gözlerine ölmüşüm.. Mezarıma adımı bile yazmadılar.. Gelirde onu da silersin diye." Şubat 2006
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ismail sarıgene, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |