Dün yatsı'nın ne kadar sonrasında başlamıştı gece?Uyku yorgun gözlerinene zaman gelmişti ve göz kapakları ne zaman kapanıp adlarının gereklerini yerine getirmişlerdi? Dönüp durmuştu yatağının içinde;Bir o yana bir bu yana...Ağırlaştıkça göz kapak-ları,o uyumamaya direnmiş,o direndikçe ağırlaşmıştı gözkapakları.Parmakları hep telefonunun üzerinde,-gözleri hep ekranda belirecek çağrıda,kulakları çağrıyı gönderecek zil sesinde...Böyle kaç asır geçti bilinmez.Bir gerçek var o da arama tuşuna bastıkça telefonundan duyulan "Ulaşılamıyor" kaydı delirtecek...
Ne zaman uyuduğunun farkına varamıyor.Gözleri ansızın kapanıverdiğinden olacak.Uykusunda "Uyku ölümün kardeşidir"diyen bir ak sakallı ermişin sesine uzak yakın minarelerden yükselen ezan sesleri karışırken aralandı gözleri... Aralandı da, zaten o sırada duydu cep telefonunu zilini.Bakınca anladı ki telefonun ekranına düşen dün akşam biteviye beklediği arayıştı.. İçi kıpır kıpır oldu yine. Yine düşündü ki yeni bir sabaha daha uzaktaki sevgisinin ve sevgilisinin manevi varlığıyla başlamıştı. Tanın ağarışı eklendi sonra Ağarışın hissedilişi...Hissedilişin ürpertisi.Ürpertiyle daha da ayrımına varılan yalnızlık...