Bu kitap çok gerekli bir açığı dolduruyor. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
Çünkü aslında “aslında” dediklerim, bu yaşadıklarım değil. Göz yaşları ritim tuttuğunda inandırıcılığını yitirir; öyleyse gerçekte olamam. Geceler bu yaşlarla dolu oldukça ruyada olduğumu anlayacağım. Zamanı gelince uyanacak ve tecrübelerimle devam edeceğim yola. İçim iyice yanmalı daha, yoksa nasıl değerini bileceğim hayatımın? Gözlerimi açtığımda nasıl önleyeceğim onun sıradanlığını? Ters mi oldu? Evet, istediğim “sıradanlığı” iken, bu kadar zıtlıkla varolmasıdır değil mi ruyam? Sonunda olduğu gibi bırakıp her şeyi, zihnime ve belki kendime zarar vereceğim. RUYADAN “aniden” uyanacağım... 11/05/2002 Sanki gökyüzündeki bahar, yeryüzüne inmemek için direniyor... Tüm yaşamım boyunca bana sadık kalmış ve kalacak olan yalnızlığım, hiçbir ayrıntının, günün, eğlencenin, yeni insanların arasında yer edinemedi bir türlü... En yüzeyde ve en derinde o var. Karışamıyor bana; hem en yakınım, hem en uzağım... Ya böyle tanınırım; ya da tanındıkça keşfedilir yalnızlığım... Hepimizin böyle oluşu da bir zavallı teselli bile olamıyor artık. Tüm zıtlıklar anında yalnızsın; hak ettiğini düşündüğün mutluluğu, o sıkışmış arada yaşayıp “atlatmak” zorundasın. Sanma ki o daimi olacak... Daimi olan tek... Getirdiği hüzün de... 16/06/2002 Kum... Her yer kum. Deniz... Göl... Kaplumbağalar... Kamp... Kararlarımın beni gittikçe aradığıma yaklaştırdığını düşündüğüm “huzurlu, güzel” evremde esen bu tatlı rüzgarda biraz özlem var annem için; biraz babam biraz kardeşim için; arkadaşlarım, dostlarım için... Biraz beklenti var, “belki”ler için; bir kıpırtı ve sevgi için... Geçmekte olan kaygılarım var. Aklımda... Bir de her taraf su iken hissettiğim “susuz yaz” var. Bu rüzgarda, Mersin ve İstanbul da var... Bu rüzgarda... Denizli... Fotoğraflar... Yaşamım... 23/07/2002 Bir akşam öncesi vakti... Ancak bu kadar yalnız olabilirim; daha fazlası tahammül edilmez olurdu. Şimdi bu rüzgarda beklentilerimin yitikliği, bu kaybolmuşların sebep verdiği arayışlarım; arayışların kilitlenmeleri; gölün deniz dalgalarına sahip oluşu ve yıllardır ilk defa derinden hissettiğim “özlemek” var. Kalabalıklar hep gelip geçici; arasından seçtiklerim dahi öyle... Seçtiklerimi tutsam, yalnızlığıma dur desem onlarla? Hatırla, denedik bunu daha önce... Çabalar, ruhunun tümünü huzurla kaplayabilmek içinken yaralanıp durmak... Sonraki adım için engel olmaktan çıkalı çok oldu. En büyük engel kendimim ve yine önümdeyim. Kırılmaları azaltmak için... Ya tamamiyle “ben”de olursan? Olursam?... 29/07/2002 Artık oradan uzaklaşmak, içinde olmaktan daha çekici değil. Uzaklaşma isteği tam olarak terk etmez beni; gitmeliyim. En büyük neden geçmişim... Nefesim şu an bende değil gibiyken hala huzurlu hissedebilmek... Orada, bir sinir harbim arasında yaşadığım soluk kesilmelerinin zıttı... Bu dalga sesinin tamamen kesilmesini sağlayamayan içim... Bir buçuk saniyeliğine kendiliğinden gerçekleştiğinde, ilki güzel; sonrakiler özlem veren... Bedenimin uyuşukluğu yok zihnimde. Nedense onu da istiyorum; isteyeceğim son şeyler arasında olsa da - zamanında. Hayatımda hissettiğim en güzel kum taneleri üzerindeyken, bunu biliyorken, kabul etmişken, olmadıklarını söyleyebiliyorum... Dört kişilik birkaç yaz günü... Masum mutluluk, farkında olmadan yaşananı... İsmen Alinko ve kalben “aile”dir buna sebep. ... 18/10/2002 Bu güneş... Aslında onu hep sevmişim, şimdilerde, gece olsa da parıldıyor içime, üzerime, hayatıma. - zindan masalları – ... ... Yok nefretler, kızgınlıklar... kimseyle dövüşme_ Senin bir bildiğin var... ¦) Sezen... Ankaraaaa! En büyük teşekkürüm sana. Hissediyorum ki yıkılmalarımı görmeyi pek sevmiyorsun. Uzaklarındayken titriyor, ölüyor diriliyor yüreğim. Yanındayken huzuruma eriyorum... 05/09/2003 Ailemleyim... Bir büyüsü var bu evin, sokakların benim üzerimde. Son iki yıldır Ankara’da bulduğum huzurun _ arınma yüzüm _ benzeri bu büyü. Onlarla beraber tv yi izlerken, “dışarı”sı uzakta kalıyor; baş edebileceğim kadar da yakınlaşıyor. Yılda 2 defa, işte yine mabedimdeyim. Sessizliğime eşlik eden sessizliğin içinde, beni yıkmaya, kırmaya çalışan yok. Dedim ya, aksine, gücümü toplatan var... Toleransım en yüksek durumunda, ruhsal ve fiziksel. Hayatımın tek bir minik döneminde unutulmayacak şekilde yaşadığım mutluluk, bu kadar sakin burada; bu kadar farkına varılmaz, bu kadar içimde ve bu kadar benden gelen...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Simay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |