Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Dedikodu Kazanına Düşen Çocuklar Hayatınız başkaları ne der diye düşünmekle mi geçiyor? Yoksa ne derlerse desinler diyebiliyor musunuz? Bir çocuğun kişiliği hiç kuşkusuz ki ailesi ve yaşadığı çevresi tarafından şekilleniyor. Bir çocuk, annesinden hikâye yerine komşularının hayatını dinliyorsa ilerde o çocuğun “ne derlerse desinler” diyebilmesine ihtimal yok. Etme bulma dünyası işte bugün ona yarın sana olayı değil bu. Toplum olarak dedikoduya o kadar düşkünüz ki kim ne yapmış, ne giymiş, nereye gitmiş bunları öğrenmek için can atıyoruz. Hatta öğrenmek için çok ilginçtir ki çaba harcıyoruz. Çok ilginç çünkü bir şeyler öğrenmek için pek çaba sarf eden bir millet değiliz. Ama iş dedikoduya gelince, bir şeyler öğrenebilmek için dedikodu kazanlarını her yere kuruyoruz… Televizyon kanalları da halkımızın bu özelliğinden çok iyi faydalanıyor doğrusu, tüm kanallar türlü çeşit dedikodu programlarıyla dolu. Herkes bir şekilde kazanları kaynatıyor. Bunun ölçüsünü hayli abartan ailelerin çocuklarının sürekli dinlediği bir şey var ki bu masal ya da hikâye değil. Şimdi her hangi bir mahallede bulunabilen Ayşe ve Fatma Hanım teyzelerinin sıradan günlük diyaloglarına şöyle bir göz atalım. - Ayşe hanımcım gördün mü Zehra Hanımın kızını? Neler giyinmiş, takmış takıştırmış… -Ay görmez miyim ( görmez mi sürekli gözü pencerede) Fatma hanımcım. Modaymış güya… kız giyinip kuşanıp çıkıp gidiyor. - Öyle valla evde durduğu yok. Artık nereye gidiyorsa Allah bilir. ( kız dershaneye gitmektedir.) -Benden duymuş olmada Fatma hanımcım sevgilisi de var diyorlar, görenler olmuş. ( kim görmüş, nerede görmüş ve hatta kime ne!) Bunu duyan Fatma Hanım ocakta yemeğim var bahanesiyle başka bir komşuya yetiştirilmek üzere apar topar kalkar. Tabi peşinden de küçük kızı… (Bunları abarttığımı düşünmeyin çünkü hala bu kafada insanlar mevcut… ) Gelelim annesinin peşinden komşu komşu gezdirilerek dedikodunun empoze edildiği küçük kızcağıza… Fatma Hanım teyzenin küçük kızı bundan nasıl mı etkileniyor? Büyüdüğü zaman her yapacağı davranışta kendini sorgulayan, sürekli başkaları ne der diye düşünen, vereceği kararları kendi isteğine göre değil başkalarının düşüncelerine göre alan, kendine güveni olmayan, kısaca özgüvenden eser olmayan bir kişilik… neden mi? çünkü o çocuk başkaları ne yaptı, ne yedi, ne içti bunları dinleyerek büyüdü… Şimdi sıranın kendisine gelmiş olduğu ve benzer şeylerin kendi için konuşulacağını düşünmesi sizce de normal değil mi?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Zeynep Özge, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |