Çocukların eğitimi, zaman kazanmak için nasıl zaman yitireceğimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Aradan geçen 12 ay sonunda ister istemez bir özlem duyuyor insan vatanına… Uçağımın kalkış saati öğlen 1… Ben tam 'onbir'de havaalanında idim.. Yanımda iki valizim, Bir de sırt çantam vardı. Uzunca bir kuyruğun içine girdim. Malüm; valizlerin kilosunu öğrenecektim ve eğer kilo sınırının aşmış isem ödeme yapacaktım. Uzun kuyrukta kalabalıkları izlemeye koyuldum. İlerde mavi gözlü, sarı saçlı bebek, avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Annesi ise susturmayı bile denemiyordu çocuğunu… Önümdeki yaşlı teyze çantasından pasaportunu çıkartmaya çalışıyordu… Arkamdaki genç ve güzel bayan da cep telefonunda mesajlar yazıyordu, Yerinde de duramıyordu. Elinde bir müzik çalar.. Kulaklıktan onun kulağına giden müziği ben bile duyabiliyordum. O nasıl dayanıyordu o yüksek sese? 'Şaşırdım'. Sıra bana geldi; sonunda. Önce diğerine göre daha ağır olduğunu düşündüğüm valizimi tarttırdım. Neyse ki korktuğum gibi çıkmadı , kilo sorunu yaşamadım. Pasaportumu, uçuş bilgilerimi oradaki görevliye uzattım. Görevli önce gözleriyle beni iyice süzdü. Bilgisayarda birkaç işlem yaptıktan sonra da , pasaportumu ve biletimi uzattı bana. ‘’14 nolu kapıdan uçağınız kalkacak .’’ Bağlantılı bir uçuş yapacaktım. Ve uzun. Uçuş noktalarım sırasıyla Orlando-Detroit-Amsterdam ve son durak İstanbul. Yaklaşık 20 saati kaplayan uzun ve yorucu bir yolculuk. 14 numaralı kapıyı bulmak üzere Orlando’nun son derece büyük havaalanın içinde yürümeye başladım. İçerdeki bütün fast-food restoranları tıka basa doluydu. Hamburger,kola vazgeçilmez ikili. Uçağımın kalkışına halen bir saat vardı. Karnımın acıktığını hissettim, Gözüme çarpan bir kafeye geçtim. Önümde duran tezgahtan bir dilim pizza seçtim. Satıcı bayan’’ buyurun’’ dedi. Ve Türk idi. Yurtdışında olan iki aynı milletten insanın karşılaşmasıyla gerçekleşen, klasik muhabbetler yaptık. -‘’Kaç senedir buradasınız?’’ -‘’Burada mı yaşıyorsunuz?’’ vs… Gayet güzel bir pizza idi… Ve uçağın kalkış saati gelmişti. Biletimi görevliye gösterip uçaktaki yerimi aldım. 14-A cam kenarı , üçlü koltuk. Tüm hazırlıklar tamamdı; uçağın kalkışa geçmesi için. Uçuşa geçeceği pistteki yerini aldı pilot Yaklaşık iki dakika sonra da gökyüzündeki yerimizi almıştık… Bulutların üzerinden uçuyorduk… Yeryüzüne bulutların üzerinden bakmak kadar müthiş bir şey yoktur sanırım! Ve Detroit’e indim. Detroit’te bir sonraki uçuşum için uçağın kalkış kapısına gittim. Detroit-Amsterdam uçuşu en uzun olanı olacaktı. Koca okyanusu geçecektik. Devasa bir uçak. Sağda ve solda ikişerli koltuklar. Ortada dörtlü.. Benim oturduğum koltuk ortada idi. Sağımda ve solumda tanımadığım insanlar oturuyordu , farklı milletlerden… Uluslararası bir koltuk oldu. O koca uçak ,içinde yüzlerce yolcusuyla nasılda havalanıyordu… 9 saatlik uzun bir yolculuğa başladım. Uzun boylu güzel hostesler , her bir yanda yolcuların rahatlığı için koşturuyordu… Uçak yüksekliği arttırdıkça biraz daha fazla üşüyordum Battaniyeler olmasa donacaktım sanırım. Acemi gibi kısa kollu bir gömlek ile 9 saatlik yolculuğa başlamıştım. Hosteslerin yiyecek-içecek ikramından sonra , kimisi uyumaya daldı kimisi kitap okumaya… Kimisi de laptopunu çıkartıp bir şeyler ile uğraşmaya başladı… Herkes kendi alemindeydi. Üç yüz can Aynı uçakta Ve havada… Pilot ara sıra yolculuk hakkında bilgi veriyordu. ‘’Ben kaptan pilotunuz .’’ ‘’Şu an şu yükseklikteyiz…’’ ‘’Hava boşluğuna gireceğiz…’’ ‘’Lütfen kemerlerinizi bağlayınız…’’ Yan koltukta oturan benden yaşça büyük amca emniyet kemerini bağlamamakta ısrar ediyordu. Hostesler uyardı. Ara sıra tuvalete kalkanlar… Ya da oturmaktan ayakları uyuşan ve ayakta duranlar belirdi ön sıralarda… Uçak yolculuğum sorunsuzdu; ama yanımda oturan amca sorunluydu… Sorunsuz bir şekilde Amsterdam ‘a da iniş yaptık… O ne büyük bir havaalanı! Türk’e rastlamak da mümkün. * Şu aşamaya kadar gayet güzel bir yolculuk geçirmiştim. Son aktarma uçağım Amsterdam-İstanbul uçağına binmek üzere kapı numarama bakıp oraya yöneldim. Gene bilet kontrolü yapıldıktan sonra uçaktaki yerimi aldım. Gene üçlü bir koltuk . Bu sefer yanımda iki Türk. Biri erkek biri bayan… Birisi uzun yıllardan sonra ilk defa Türkiye dönmenin mutluluğunu yaşıyordu. Zaten ikisi birbirlerini tanıyorlardı. Yolculuk süresince aralarında konuşmaları hiç bitmedi. Nereden buluyorlardı bu kadar konuşacak konuyu? Laf kalabalığını?… Türkiye’ yi kötülüye kötülüye bitiremediler. -‘’Nedir bu Türk insanının barbarlığı?’’ -‘’Haklısın canım’’ vs… Sanki kendileri Türk değildi de bu kadar ağır konuşabiliyorlardı; Türkiye ve Türk insanı hakkında… İşte sorun da burada başlıyor. Yurtdışı görmüş bir insanın belli bir zamandan sonra herşeye ‘’kibirli’’ bakması. Çok acı bir bakış açısı… Ve çok da küstahça… Bu tip insanlarda kişilik problemi olduğunu düşünüyorum… İnsanlara tepeden bakabiliyor bu tip insanlar, Hor görebiliyorlar. Oysa sadece farklı bir toprağa gidip geri dönüyorlar. Ve unutuyorlar yeryüzü her yerde aynıdır; ama insanları farklıdır… Türk adam bir konu anlatıyor yanındaki bayan arkadaşına… Dedikodu yapıyorlar… -‘’Türkiye’deki Cemil varya hani bizim kiracı ,şimdi de sokakta nohutlu pilav satıyormuş’’ Bayan cevap veriyor: -‘’Nasıl böyle birine evi verdin?’’ -‘’Nohutlu pilav satıcısı…’’ O an o bayana dönüp en ağır hakaretleri yapmak geldi içimden… Ama kimi kime… Cepleri para görmüş ;ama insanca duygu ne demek onu unutmuşlar... Onlar yurtdışında ikinci sınıf insan muamelesi görürken , unuttular; O nohutlu pilav satıcısının insan olduğunu; adam gibi insan… 'Ne oldum değil ne olacağım' demek lazım her zaman… * Ve işte Boğaz köprüsü Ve işte İstanbul… Kokusu… İbrahim Bilgin Eylül 09
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İbrahim Bilgin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |