..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > sedat




28 Nisan 2011
Din ve Ahlâk Üzerine (Japon  
sedat
Şimdi biraz Japonların deprem sonrası sergiledikleri tavırlardan sozedelim. Bu kadar büyük bir felâkete uğramalarına karşın, ortada sağa sola koşuşan bir kalabalık yok. Salya, sümük ağlayıp “ nerede bu devlet” diye yırtınan yok. Yardım noktalarına saldıran yok. Herkes tek sıra olarak yardım almak için bekleşiyor.


:BCAE:
Bizim bu dünyadaki deneyimimiz, sınavımız, sadece inandıklarımızla değil yaptıklarımızla ilgilidir. Aksi takdirde ilâhi adalet tam bir komedi olurdu.
     

Yeryüzünde yaklaşık 6 milyar insan yaşamaktadır. Dünyanın dört bir yanına dağılmış olan bu insanlar çok değişik yaşam tarzlarına sahiptirler. Günümüzde, medeni dünya olarak tanımlayabileceğimiz kesimdeki halklar, bir peygambere ve bir kitaba sahip olmakla övünürler. Toplumsal ve bireysel ahlâk oluşumu üzerinde bir çok faktörün etkisi vardır. Dini inanışların, gerek bireysel, gerekse toplumsal ahlâk üzerinde çok önemli etkisi olduğu kabul edilir. Ancak kitaba dayalı bir dine inanmanın, ahlâklı olmakla bir paralellik gösterdiğini iddia etmek ne derece doğrudur? Toplumsal ahlâk , özellikle, büyük toplumsal sarsıntılardan sonra ( doğal afetler, ekonomik krizler, savaşlar...) devlet kontrolünün zayıflaması esnasında kendini belli eder. Böyle anlarda kargaşa, talan, yağmalama, soygunlar yaşanıyorsa toplumsal ahlâkın varlığından söz etmek sanırım mümkün değildir. Örneklersek eğer; A.B.D. Katrina kasırgasından ve A.B.D.nin Orta kesimlerinde meydana gelen sel felâketinden sonra yaşanan kargaşa ve yağmalama olayları ; bir çok Avrupa ülkelesinde çeşitli tarihlerde yaşanan kargaşa, yağmalama olayları ile ülkemizde 1999 Gölcük depreminde ve 2009 Temmuz’unda İstanbul’daki sel felaketinde yaşanan karmaşa ve yağmalama olayları ...

Mart 2011 tarihinde, Japonya’da meydana gelen deprem ve tusunami adeta tüm tabuları yıkıp geçti.
Şimdi biraz Japonların deprem sonrası sergiledikleri tavırlardan sozedelim. Bu kadar büyük bir felâkete uğramalarına karşın, ortada sağa sola koşuşan bir kalabalık yok. Salya, sümük ağlayıp “ nerede bu devlet” diye yırtınan yok. Yardım noktalarına saldıran yok. Herkes tek sıra olarak yardım almak için bekleşiyor. Ne birbirini ezme, ne de, öne geçmek isteyenler var. Dükkânlarda, raflarda az miktarda mal kalmış olmasına rağmen, cam çerçeve indirip talan yok. Herkesi şaşırtan ise yağmalama olayının gözlenmemesi. Bu konuda çok çarpıcı resimleri ( insanların, genci, yaşlısı birbirlerine ne kadar saygılı davrandıklarını gösteren ) yazılı ve sözlü medyada hepimiz gördük. Onurlu bir toplum örneğini adeta segilemekteler tüm dünyaya.

Katoliklere ait bir web sitesinde, Hiristiyan olmamalarına karşın, Japonların nasıl bu kadar ahlâklı olabildikleri sorgulanıyor. Bu kadar yüksek insani vasıflara sahip olmaları yadırganıyor. Japon’ların bu davranışı, ahlâklı olmak için illa , bir peygambere ve bir kutsal kitaba sahip olmak gerekmediğini ortaya koymuş olmuyormu ? Ve bunu uygulamalı olarak tüm insanlığın gözleri önünde, çeşitli yayın organları vasıtası ile sergilemiyorlarmı Japon’lar! Çok ilginç bir durum.

Japonlar, bilindiği gibi Şintoizm ve Budizm inanışı sergilerler (*). Yani, Japon’lar peygambersiz ve de kitapsız bir toplumdur. Japon’ların yaşadıkları deprem felâketinden sonra gösterdikleri bu, onurlu, yüksek insani vasıfları, ahlâklı olmak için bir peygambere ve dini bir kitaba sahip olmak gerekir iddasında olan üç büyük dinin mensuplarını, bir özeleştiri yapmaya sevketmiştir. Hiristiyan dünyasında bu konu tartışmaya açılmış olmasına karşın, diğer iki büyük dinin din adamları ise, bu hususu görmezden gelmeyi seçmiş görüntüsü sergilemektedirler.

Dinlerin kutsal kitapları mükemmel kabul edilir mensupları tarafından. Anayasa çok mükemmel olabilir. Ancak esas olan onun toplum tarafından nekadar benimsendiği, hayata geçirilmiş olduğudur. Hayata geçirilmeyen, kâğıt üzerinde kalan bir şeyin, kıymeti harbiyesinin de olmadığını söylemek yanlış olmaz sanırım. Yazının başında belirtilen veciz cümledeki gibi, bizim bu dünya hayatındaki sınavımız sadece inandıklarımızla değil, yaptıklarımızla ilgilidir. Yoksa ilâhi adalet tam bir komediye dönüşürdü. Görünen o ki, üç büyük dinin ortaya çıkışından bugüne kadar 2000 seneyi bulan bir zaman dilimi geçmiş olmasına rağmen, ne yazık ki kutsal kitaplarda yazılanları hayata geçirme beceresini gösterememişlerdir. Veya dinlerin, toplumsal ve bireysel ahlâk üzerinde sanıldığı kadar büyük bir etkisi olmadığını kabul edeceğiz.

Belki de Japonya’da gözlenen bu büyük felâket, insanlığın önüne yeni yollar açabilecektir. Onurlu, yüksek insani değerlere sahip toplumlar meydana getirmek için, diğer bir deyişle, ahlâki vasıfları gelişmiş toplumlar yaratmanın dinsel, sosyolojik çözümlemelerini yeniden ele alınma zorunluluğunu getirecektir. Yanlış anlaşılmak istemem, amacım asla dinleri kötülemek değil. Bu yazı Japon’lar gibi yüksek insani değerler sergiliyememizin üzüntüsü ile kaleme alınmıştır.
¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬
* Vikipedi, özgür ansiklopedi ; Örneğin düğün törenleri genelde şinto dininin kurallarına göre de yapılır. Cenazelerde ise genelde Budist törenler uygulanır. Şinto ülkenin yerli dinidir. Ormanlarda, dağlarda, denizlerde, kısacası doğada "kami" denilen ruhların yaşadığına inanılırdı. Doğa ile uyum içinde yaşayan eski topluluklar bu ruhları sayarlardı. Bu inanç Şinto dininin temelini oluşturur. Sonraları bu ruhlara atalar ve kahramanlar da eklendi. Bazı evlerde bu ruhlara yiyeceklerin sunulduğu "tanrı rafı" bulunur. Budizm ise Şinto'dan farklı olarak 6. yüzyılda, Çin ve Kore yoluyla Hindistan'dan gelmiştir. İlk kez 16. yüzyılda Portekizli denizciler aracılığıyla gelen Hıristiyanlık ise Japon nüfusun küçük bir kısmınca benimsenmiştir.Yaklaşık 100.000 cıvarında müslüman vardır.



.Eleştiriler & Yorumlar

:: Ahlak..
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
28 Nisan 2011
Ahlak-inanç ilişkisi üzerine güzel bir yazı. Elinize sağlık. Geri kültürlerde dinin gücü arttıkça, ahlak çöküntüsünün doğru orantı gösterdiğini gözlemiyor muyuz? Yıllar önce, Japonya'daki büyük Kobe depreminde, Japon mafyası Yakuza'nın yağma ve düzensizliği önlemedeki çabasını okumuştum, bir de dinden imandan geçilmeyen bizim ülkeleri düşünüp şaşırmıştım. Saygılar...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alışılmışın Dışına Çıkmak
Kutlamalar Hakkında
Ağlamak
Altın Diş
Mektubu Bitirmek
Saygı
Karşılaştırma/kıyaslama
Yoksula Yardım Etmek Mi, Yoksulluğu Ortadan Kaldırmak mı?
Kendi Hapishanemiz
Nüfus ve Çevre

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Söz Gümüşse, Sükut Altındır.
Kamera ve Yönetim!
Sevgi Karşılıksızmıdır?
Yapay Hayatlar
Bayram Ziyaretleri
Aynalar
Neden Saçmalarız?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Beyaz Yalanlar,siyah Yalanlar,pembe Yalanlar... [Eleştiri]


sedat kimdir?

Yazılarımda çevremizdeki insan manzaralarını yansıtmaya çalıştım. Aslında tüm amacım belki de kendi kendimi yeniden yaratabilmek,zihinsel de olsa dinginliğe erişebilmek. Belki de hiç bir amacı yok. Sadece vakit geçirmek için belkide. Belki de yapmak isteyipte yapamadığım yaşanmamış hayatımı dile getiriyorum kimbilir. Bilemiyorum inanın.

Etkilendiği Yazarlar:
J.Krişhnamurti,A.schopenhauer,I.Yalom,H.Cibran,D.M.Ruiz.İ.Arabi.Y.N.Öztürk


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sedat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.