..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > mahmut dağ




4 Ağustos 2011
Hayat ve Yağmur  
mahmut dağ
Aşağıdaki satırları parmaklarımdan döküldüğü gibi gönderiyorum. Üzerinde hiç düzeltme yapmadan, hiç oynamadan gönderiyorum. Aklımdan parmaklarıma fışkıran ne varsa yazacağım. Biliyorum, yazdıkça içimdeki birikmiş huzursuzluk harflerin ışıltısıyla uçup gidecek. Biliyorum, yazdıkça kuşlar gibi kanatlanacağım. Biliyorum, yazdıkça kendime biraz daha yaklaşacağım. Bu bana msn mesajları dizisi biçiminde gelen hoş bir mektuba yanıt mektubudur. O mektup ne kadar içtense, bu yazının da o kadar içten olması dileğiyle.


:BBGI:
Aşağıdaki satırları parmaklarımdan döküldüğü gibi gönderiyorum. Üzerinde hiç düzeltme yapmadan, hiç oynamadan gönderiyorum. Aklımdan parmaklarıma fışkıran ne varsa yazacağım. Biliyorum, yazdıkça içimdeki birikmiş huzursuzluk harflerin ışıltısıyla uçup gidecek. Biliyorum, yazdıkça kuşlar gibi kanatlanacağım. Biliyorum, yazdıkça kendime biraz daha yaklaşacağım. Bu bana msn mesajları dizisi biçiminde gelen hoş bir mektuba yanıt mektubudur. O mektup ne kadar içtense, bu yazının da o kadar içten olması dileğiyle.

Çünkü yağmur hep şahitti. Biz daha zigotken yağmura alışmak zorundaydık. Çünkü anne rahminde hayatın ta kendisiydi su. Bir damla suyduk kocaman insan olduk. Ve bizi kocaman insan yapan zamanın tümünde yağmur arada gelip göz kırpardı bize. Bakar bakar giderdi. Bizi gülerken, ağlarken, huzurlu yada huzursuzken hep izler, bizim belleğimizin bir yerine kendiyle birlikte kaydederdi bizi. Aslında kaydeden de bizdik, kaydedilen de biz. Yağmur sadece şahitti. Sevgilimizle ilk öpüştüğümüzde, öpüşmenin o yağmura benzer ilk tadı varken dudaklarımızda yağmur hınzırca göz kırparak izlerdi bizi. Hele çocukluğumuzun saklambaç oyunlarında biz ne kadar sobelersek sobeleyelim ebeyi, mutlaka sobelerdi yağmur hepimizi. Hep ebeydi yağmur, yada hep bir gözlemci. Hep şahitti yağmur. Ve o kadar çok şey biriktirdik ki hınzır yağmurla birlikte. Artık yorulduk mu ne? Yağmur hala dinç ve hala genç. Yağıyor durmadan inadına inadına. Hızla ve hırsla yağıyor. Ve dünyada görecek hala bir şeyler var hınzır gülümsemesini aydede den ve bulutlardan çalan yağmur için. Şimdi yağmurun aksine biz biraz yorulduk. Yağmur hep tek düze yaşadı. Değişkenliği de belliydi sabitliği de. Ama ya biz? Hayatın rüzgarına kapılıp hayatın amansız rüzgarında sağa sola savrulurken hem biz değiştik ve değiştirdik, hem de çevremizdeki insanlar değişip değiştirdiler. Sonsuz bir değişim kovalamacası içine girip hayatın özüne bir türlü inemediler, inemedik, indirmediler. Bağlandık çevremizdekilerin isteklerine. Ve çevremizdekileri kendi isteklerimizle bağladık. Öyle bir karıştı ki her şey. Kör düğüm olduk ve kör düğüm ettik her şeyi. Ve koşup durduk bitimsiz arzuların peşinden kavuşamayacağımızı bile bile... oysa bir yavru kuşun ıslak ve yaralı kanadındaydı sevgi. Ve hayatın soluğu tam da o küçük kuşun ha çıktı ha çıkacak son nefesiydi. Ama tamda kuşun “artık öleceğim.” Dediği anda, son çığlığı boğazında birikirken bir şey oldu. Koskoca evrende minicik bir şey. Biri geldi yere düşmek yerine o birinin ayağına düştü ölümü bekleyen zavallı kuş. Ve ölmedi. Bir süre daha hayatta kalmaya hak kazandı. Bu hakkı ona veren tam da o anda oradan geçen biriydi. Bir saniye önce geçse kuş yere düşecekti. Haberi bile olmayacaktı o kurtarıcının. Yada bir saniye beklese kuşun katili olacaktı. İşte zaman hayatı böyle ince iplerle örmektedir. Bir an önce yada bir an sonra değil, her şey tam zamanında olur. Sen o gün tam da o anda orada olmasaydın ne olurdu kuşa? Hem kuş adına hemde senin adıan; bu bir mucize değildir de nedir? Kurtardığın bir minik kuştu nesnenin biçiminde. Ama belkide iki yıl sürecek bir hayatı kurtardın zamanın gözünde. Hani hep söylerim. Her insan özünde mucizedir. Hayat bize bunu sık sık hatırlatır. Ve biz bunun farkında olursak yaratabiliriz mucizelerimizi. Öyle büyük mucizeler yaratırız ki, hem bizim hayat devinimizin devir hızı yükselir, hem de çevremizdeki her insan bize ayak uydurmak zorunda kalır. Ayak uyduramazsa yok olur ya da kaçar. Gerçeği yaşamak demek, yalnızlığa alışmaya hazır olmak demektir. Çünkü o anda kurtulursun tüm yalancı bağlarından seni çevreye bağlayan. Ve gerçeğin ışığı yalanın karanlığının gözlerini parçalar.
Sürekli biten ve kaçan bir şeyler var diyorsun.. evet. Her şey kaçar. Çünkü her şey değişir. Sırıl sıklam aşık olduğunu sandığın birini ona göre senden daha iyi olan biri gelip alıp kaçırır. Çünkü onun istekleri ona göre büyümüş ve değişmiştir. Peki senin gerçeklerin varsa elinde ve bunlar evrenin özündeki bilgiyle sabitlenmişse ne olacak? Bu defa insanlar senden yine kaçacak. Sen bakıp güleceksin. “zavallılar.” Diyeceksin. “zavallılar...” peki sen öğrendin mi kaybettikçe kazanmanın ne demek olduğunu. O zaman içindeki anne büyüyor demektir. Peki kaybettiklerinin kazandırdıklarına sevinebiliyor musun? O zaman cıvıl cıvıldır içindeki çocuk. O zaman sen ölümsüz olmaya doğru koşuyorsundur. Hayatın murailiklerine yüz çevirmeye hazırlanıp, sadık olmaya başlıyorsun demektir. Sadık değişimden korkmaz. Hayata dair en keskin değişim virajlarını gözünü kırpmadan alır. Sadık hazırdır en korkuncuna kucak açmaya acıların. Çünkü o da ona zafer vaadiyle gelen nur topu gibi bir hayat parçasıdır. ve alır kabul eder. Bir saka on yıl yaşar. Seversin, zamanının ve düşünme kapasitenin büyük bir kısmını ona ayırırsın. Sonra bir gün kafes açık kalır. Ve uçup gider geri dönmemecesine. Peki neden üzülürüz ardından? Kaybettiğimiz nedir? Arkadaş sandığımız lüks hayat yaşayan bir köleyi kaybettiğimiz midir? İçinden hayır dediğini duyuyorum. Peki neden kafese koyuyoruz öyleyse? Yani kuş kölemiz değilse neden parmaklıkların ardından seviyoruz. Kuş bizi mi daha çok sever yoksa hasretini mi çeker özgürce kanat çırpmanın. Evet sana ait yada bir yerlerden aldığın tüm değerlerini sal gitsin. Eğer kuş kılığına girmişlerse zaten zorla alıkoymuşsun ve sana ait değildir demektir. Eğer dönerlerse asıl dostluğun o zaman başalr o şeylerle. İşte o zaman bir şeyler gerçekten kalıcı olmaya başlar. Artık sığınacak bir limanın vardır ve sen artık sığınılacak bir limansındır. O zaman sizi zamanın sonsuzluğu bağlar o şeylerle. O zaman sonsuzluktan bahsedebilirsin. Ve o zaman gerçekleri görmeye başlarsın. O zaman gerçeklerin vardır artık ve sana ait bir benliğin vardır.
Sözü fazla uzattım. msn de yazdıklarını gördüğümde bu yazıya bir mektup anlamı yükledim ve işte bu da acele tarafından bir yanıt. Ve tekrar söylemeliyim. Yağmur gibi dinlendirici, arkadaş, dost, saf temiz ve şahit bir yazıydı.
Sevgiyle ve gerçeğin en çıplak haliyle kal.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevinilmez Hiç Bir Ölüme.
İki Kişilik Gerçek Bir Düş
Hep Yalnızlık! Hep Yalnızlık!
Çölde İsyankar Bir Kum Tanesi
Denizin Sevda Şarkısı.
Kemanın Çığlığının Öyküsü
Yalnızlığa Dair
Şeytanla Empati
Sen İnsansın
Beklemeyi Bırak

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bize Özgü Bir Hayat
Samed Behrengiye Mektup
Seyir Defterinin Altın Sayfası
Tek Çözüm, Hepiniz Ölün
Omelasta Devrim
Dünden Bu Güne Faşizm
Gökkuşağının Mektubu
Ateşbaz
Aşkın Her Hali
Karanfil Kokusu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yalnız Yolcu [Şiir]
Adem ve Havva Masalı [Şiir]
Hayat ve Hayat2 [Şiir]
Bir Kucak Aşk [Şiir]
Aşk ve Huzur [Şiir]
Savaş Korkularınla [Şiir]
Zıtlıkta Birlik [Şiir]
Her Hangi Bir Masal [Şiir]
Yalnızlığa Sürgün [Şiir]
Sıcak Gülüşler [Şiir]


mahmut dağ kimdir?

tıpkı erasmusun dediği gibi; delilik mutluluktur. bu düsturdan yola çıkıp beni delirten yazma tutkusunu özgür ve çılgın düşlerin, ve hayal gücümün en çılgın halinin emrine verdim. yazmak, yaratma tutkusunun insan zihnindeki tüm açmazlardan kurtulup, sözün ak ve kara büyüsüyle biçimlenmiş en gerçek halidir. çünkü söz büyüdür, gerçek söz deliliktir.

Etkilendiği Yazarlar:
J. R. R. Tolkien, Samed Behrengi, Stephan King, R. A. Salvatore, Tess Geritson... ve daha nice güzel kalemler


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © mahmut dağ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.