..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Şiir, duyguların dilidir. -W. Winter
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Yazar Portresi - Şenol Durmuş
Şenol Durmuş - Şenol Durmuş
Site İçi Arama:


Öykü
  Esrar (Şenol Durmuş) 9 Aralık 2010 Yeraltı 

"Hadi cevap ver ulan..İyi mal işte, hakiki Lübnan malı. Afgan bile olabilir, ama hala cevap vermiyor, karaktersiz müptezel. Deminden beri koca üçlüleri peşpeşe içtin, geberdin. Nefes alamıyorsun, dumanları kör bağırsağına kadar çekiyorsun, öksür öksür de geber. Alt tarafı on liralık fişek alıcan. Bedavadan on liralık çektin bile, hadi hadi ulan konuşsana."

  Pavyon Sokakları (Şenol Durmuş) 20 Temmuz 2011 Toplumcu 

Adeta bir mıknatıs çekermişcesine o insanlar, aileler o sokağa gelip yerleşir. Sokağın apartman isimleri de bir hayli ilginç sayılır. Ahu apartmanı ya da Gül, Lale , Yonca, Papatya adları eskilerin Beyoğlu pavyon isimlerini aratmaz. Sanki onlarla yarış halindedir bu evler...

  Cafer Kalfa (şenol durmuş) 22 Nisan 2009 Yeraltı 

Metropol İstanbulda yaşayan birisi için fazlasıyla tecrübeli bir vatandaş tipi Cafer. Yoksa gecenin bu vakti G.O.Paşa'nın lanet varoş sokaklarında kim yürümeye cesaret edebilir. Üstelik bu gece kafası haddinden fazla kıyak.

  Cafer Kalfa Konstantinopoliste (şenol durmuş) 3 Mayıs 2009 Yeraltı 

"Ey oğul sana ben ne demiştim?..Küffar toprağı Konstantinopolis seni bekliyor. Bir görevin vardı senin. Sen öncüsün, arkandan gelecekler var demiştim. Ama sen ne yaptın, bre şerefsiz?.. Sen Allah'tan korkmaz mısın, bre kafir, bre dürzü, bre namussuz, şerefsiz, haysiyetsiz sapık. Karın Haticeye acımaz mısın?.. Oğlun Hıdır'dan kızın Fadime'den utanmaz mısın sen? Sen nasıl Müslümansın? Kendine gel benden söylemesi. Cehennem de numaralı yerin hazır, bunu böyle bilesin"

  Cafer Kalfanın İsyanı (şenol durmuş) 3 Mayıs 2009 Yeraltı 

Okuyucu gardaş ben Cafer Kalfa. Vallahi billahi sinirimden çıldırmak üzereyim. Zaten asabi bir adamım. Ama eşeklik ben de tabii ki. Bu yazar arkadaşın hayat hikayemi böyle yorumlayıp yazacağını bilseydim şerefsizim böyle bir işe girişmezdim. Bu nasıl yazarlık; bu nasıl insanlık? Allahı mı inkar edeyim anlamış değilim. Kabul ediyorum hikayeyi ben anlattım o da yazdı ama okuyunca perişan oldum.

  Emret Başkanım (şenol durmuş) 24 Mayıs 2009 Gülmece (Mizah) 

Bu teşkilatta yer almak için yanar döner bir insan olmanız şart. Yağcılık, sahtekarlık vasıfları şansınızı yükseltir. Ayrıca sesinizin gür olması, kuvvetli alkış yeteneği ve slogan atmanız şart. İyi bir insan olmanızın, dürüst olmanızın hiçbir önemi yok. Aksine kapı dışarı edilirsiniz.

  Bana Yardım Edin (şenol durmuş) 24 Mayıs 2009 Gülmece (Mizah) 

Hedeflerim, ideallerim vardı. Amatör olarak yapmış olduğum internet yazarlığında çıtayı yükseltmek, profesyonel yazar olmak, kitap bastırmak, sonra kitaplarımı senaryolaştırmak, Orhan Kemal Ödülünü almak, ün, unvan sahibi olmak istiyordum.

  Toplum Düşmanı (şenol durmuş) 30 Mayıs 2009 Toplumcu 

Hacı Eşref musalla taşındaki meftanın kim olduğunu merakla sormuştu. İşte ne olduysa o anda oldu. Hacı Eşrefin bir anda tansiyonu yükselmişti, bayılmamak için sorduğu kişinin koluna sarıldı. Hacı Eşref çok mu üzülmüştü? Kesinlikle üzülmemişti. Bu ölen sıradan bir ölü değildi. Semtin en namlı, en psikopat, sarhoş ve esrarkeşler listesinde bir numara olan serserisi Eşkıya Zafer’di ölen.

  Hırsız (şenol durmuş) 14 Haziran 2009 Gülmece (Mizah) 

"Ne yapayım komiserim mesleğim yok, bu surata kim iş verir? Sanki alnımda hırsız yazıyor. Hangi işe başvurduysam kimse almadı. İki gündür bir lokma ekmek yemedim. Son olarak dün Eyüp camii’sindeki yaşlı simitçiden bir simit çalıp yemeseydim açlıktan ölecektim."

  Emret Kumandanım (şenol durmuş) 14 Haziran 2009 Gülmece (Mizah) 

"Neyse Niyazi benim de aklıma gelmezdi Kıbrıstan sonra İstanbul’a da çıkartma yapacağımız ama hayatta herşey olurmuş derler neyse Niyazi sen şimdi ne yapıyorsun?"

  Korkak (şenol durmuş) 26 Haziran 2009 Toplumcu 

Dikilen heykeller, anıtlar, marşlar, falan filan her neyse kahramanlık propagandaları da beni ikna edemez.Ben O masallara inanacak kadar eşek de değilim.. Neyse efendim öykünün girişinde hava durumu, manzara, doğa gibi şeylerden bahsetmedim. Sanki bunlar insanların çok umurunda. Bu yüzden konuya direk girmeyi tercih ettim. Konuyu fazla dağıtmadan mevzuya değineceğim.Sorunum gerçekten çok büyük.

  Midyeci Raci (şenol durmuş) 14 Temmuz 2009 Toplumcu 

-"Be hayvan Çamur Yaşar hem çeribaşı hem de mahallenin en iyi esrar satıcısı, oğlu da mahallenin en iyi hırsızı. Bir gecede en az beş dükkan soyarmış. Daha ne istersin, parayla oynuyorlar Allahın belası. Senelerdir çalmadın çırpmadın da ne oldu sanki, mahalle de herkes zengin oldu sen ise kendini de bizi de süründürdün. Nusret abim zamanında sana söylemedi mi. Enişte midye satacağına esrar sat eroin sat dedi. Ama sen tavşan yürekliliğinden, ödlekliğinden midyeden başka hiçbir bok satmadın.

  İblis Yeryüzünde (şenol durmuş) 25 Temmuz 2009 Toplumcu 

Aynanın karşısında, saatlerce hiç bıkmadan o korkunç çirkin yüzünü seyretti...İç dünyası adeta yüzüne yansıyordu. Aynanın hemen üstünde yer alan geniş çerçeveli gençlik fotoğrafı aslında çok yakışıklıydı.Be eski sararmış resim onu mutlu ederken, aynada gördüğü yüz ise bu mutluluğu alt üst ediyordu. İki karar arasında bocalıyordu...

  Maganda (şenol durmuş) 30 Ağustos 2009 Toplumcu 

Uçsuz, bucaksız topraklarda düşünüyor maganda. Otlayan hayvanlarına bakıyor, çevresine, sağına, soluna, uzaktaki tepelere bakıyor. Sırt üstü çimende uzanmış maganda, bazen ağaçlara, bazen kelebeklere, bazen de aletine bakıyor.

  Genelev (şenol durmuş) 13 Ekim 2009 Toplumcu 

İki adam, Balat'ın eski sokaklarında hızlı adımlarla yürürken, telaş içerisinde. Bir sokaktan, başka bir sokağa yangından kaçarcasına koşar adım gidiyorlar. Zayıf, uzun boylu olanı, kısa boylu, kırmızı suratlı, şişman adama bir şeyleri söylerken, onu devamlı ikaz ediyor. Şişman olan ise, koca kafasını sallarken, düşünüyor korku içerisinde. Üstlerindeki kıyafetlerden köylü, işçi, alt sınıf ya da polislerin deyimiyle iki tane şüpheli şahıs.

  Moruk (şenol durmuş) 21 Ekim 2009 Gülmece (Mizah) 

Onlarca yolcu arasında, sonunda yine güç bela tutunacak bir yer buldu...Yolcular her durakta balık istifi gibi birbiri üzerine yığılıyordu.Eski bir model olan belediye otobüsünün sarsıntısı ara sıra da insanları sağa sola fırlatıyordu...Trafik de sürekli dur kalk yapan otobüs, yolcularını perişan ederken, özellikle bu ihtiyar adamı daha da bitirmişti.Adam boğuluyordu.

  Minibüs (şenol durmuş) 29 Ekim 2009 Gülmece (Mizah) 

Şoförün arka sırsaında, cam kenarında oturan yaşlı bir yolcu şoförün isyan dolu cümlelerinden az da olsa korkuya kapıldı..Gözlüğü, takma dişleri titremişti.."Ah be evladım biraz sakin olsana gençlik işte sabırsızlar, hey gidi gençlik hey"

  Çürük Elma (şenol durmuş) 6 Aralık 2009 Gülmece (Mizah) 

"Rahat ol efendim, rahat ol, hacca da gidersin, Şam'a da gidersiniz, isterseniz Tayland'a bile gidersiniz. Bizler olduğumuz müddetçe bu vatan bölünmez diyorum ya, eşkiya'nın eninde sonunda işi bitecektir.Ordu, millet, sizler, bizler, cemaat, karakol el ele bu vatanı böldürmeyiz.Merak etmeyin siz... "

  Bekçibaşı Kemal (şenol durmuş) 6 Aralık 2009 Gülmece (Mizah) 

"Lan oğlum Kemal, köyde de sürün vardı düdük çalıyordun,Bak İstanbula geldin hala aynı düdüğü çalıyorsun. Bir taraf koyun, bir taraf insan. Farkeden ne ki?" dedim. Sonra bir güldüm, bir güldüm sormayın. Ertesi gün daha kuvvetle vazifeye sarıldım. Ve Allahın izniyle bugünlere kadar gelebildim. Ama vallahi çok zor günlerde geçirdim.

  Hücre (şenol durmuş) 26 Aralık 2009 Toplumcu 

Yatağımda kendimle mücadele ediyorum.Saatlerdir adeta kıvranıyorum ve bu durum beni boğuyor.Zaman bir türlü geçmiyor.Günde en az 16 saat uyumam gerek ama bunu bir türlü başaramıyorum.Bu yerde adeta zaman durmuş.Ceza dedikleri bu olsa gerek.

  Bayrampaşa (şenol durmuş) 29 Aralık 2009 Yeraltı 

Gardiyanın arkasında yürüyen iri yarı adamın nefesi iyice kesildi. Gardiyan ile göz göze geldiler.Morarmış göz çukurlarıyla esrarengiz bakışları ile yılan gibi ıslık çalarcasına onu uyardı..."Ulan dışarıda rahat durmazsınız buraya gelincede altınıza işersiniz.Çabuk yürü, haydi"

  Karanlık Sokaklar (şenol durmuş) 5 Ocak 2010 Başkaldırı 

Ben ısrarla biraz daha dolaşalım diye telkinlerde bulunurken, arkadaşım artık yorulduğunu bu gecede eve boş gitmemizi tavsiye ediyordu. Milyonlarca insanın yaşadığı İstanbul'un bu lanet varoş sokaklarında bir insanla niçin karşılaşmamıştık. Bunu bir türlü anlayamıyordum.

  Çıldıran Gözler (şenol durmuş) 5 Ocak 2010 Toplumcu 

Onu takip eden gözlerin farkındaydı. Yeter ki semtin ana çarşısında alışverişe çıkmasın. Çarşı içinde yürüdüğünde, gözler de harekete geçerdi. Kahve önünde toplanan serseriler, işsizler, taksi şoförleri, emekliler, bakkal, kasap, manav hatta yoldan geçen bir yabancı dahi onu gördüğünde arkasını döner, bir kez daha bakardı.

  Topal Serçe (şenol durmuş) 5 Ocak 2010 Beklenmedik 

Bulutlardan akan yağmurun, berrak, saf taneleri saçlarımı ıslatıyor. Allah kahretsin... Keşke yanıma şapkamı alsaydım. Aklıma geliyor, marketten arakladığım fazladan bir poşet iyi ki montumun cebinde duruyor.

  İçten Sesleniş (şenol durmuş) 5 Ocak 2010 Anı 

"Bırak Şenol be şu hikayeyi, masalı. Bize askerlik anılarını anlat. Nerede yapmıştın askerliği, Erzurum da değil mi?" diye sorunca şok olmuştum."Hayrola beyler canınız sıkıldı herhalde" diye sordum. Balıkçı İrfan dayanamadı."Ya Şenol yanlış anlama bizi. Diyorum ki kitap falan bastırsana, yani bizim aramızda meşhur olamazsın öyle değil mi? Vallahi bize artık gına geldi. Seni kırmamak için aylardır dinliyoruz numarasına yattık hala farkında değil misin? Yeter ama acı bize!" dediğinde aklım başıma geldi.

  Eşek ve Semer (şenol durmuş) 11 Ocak 2010 Anı 

Milletvekili de, bürokratı da, zengini de, köylüsü, hırsızı, şüpheli şahısı, inşaatçısı da bu takım elbiseyi giydiğinde eşit konuma geçebilir. Bu yüzdendir belki takım elbise insanı insan yapan, insanın kendisine de, karşısındakine de güven veren bir elbise türüdür

  Hücre 2 (şenol durmuş) 14 Ocak 2010 Toplumcu 

Cezaevi, nakil (ring) aracında uyku sersemliği içinde düşünüyorum. Nakil aracı pek de rahat değil. Yıllardır taşıdığı binlerce askerin, binlerce mahkumun pisliği, kokusu, nefes almayı zorlaştırıyor. Su içtiğimiz pet şişelerin tamamı sidikle dolmuş. Pantolonumuz, ellerimiz sidik kokuyor.

  İçimdeki Canavar (şenol durmuş) 31 Ocak 2010 İronik 

Sevimli, neşeli, duygusal bir kişi olarak bilinir. Bu özelliklerin yanı sıra, dürüst, güvenilir, kısacası hiç kimseye yamuğu olmayan bir kişidir. Yeryüzünde kelek yaptığı bir kişi varsa o da belki sadece kendisi olmuştur.

  Eşekler Köyü (Şenol Durmuş) 6 Şubat 2010 Gülmece (Mizah) 

Köy meclisinde çıt çıkmıyordu. İhtiyar heyetindekiler, ihtiyarladığına pişman olmuşlardı. Muhtar muhtar olduğuna, hoca hoca olduğuna bin pişman olmuştu. Düşünüyorlar tartışıyorlar bir çare bulamıyorlardı. Adanalı Celal acımasız biriydi, konuşmak tartışmak mümkün değildi. Nasıl ikna edeceklerdi, bu adam fenaydı herkes korkardı. Bırakın Celal'i Hatice vardı, namlı Kara Hatice. Adanalı Celal'in karısı Hatice'nin bile iki cinayeti vardı. Altı yıl hapis yatmış Adana hapishanesinde karılar koğuşunun ağalığını da yapmıştı. Bir mahkum kadını bile şişlemişti. Kadından çok erkek gibiydi. Haftalık sakal, bıyık traşı olurdu. Tesbih sallar, tabanca taşırdı. Haber Adanalı Celal'in kulağına gelmeden karısı şimdiye kadar birkaç kişiyi vurabilirdi.

  Hırsız Kenan (Şenol Durmuş) 15 Şubat 2010 Gülmece (Mizah) 

Bizim gibi çilekeşler içinde öykü şiir falan yazsalar olmaz mı. Herkes bir yol tutturmuş gidiyor, kimi kendi hayatını yazıyor, kimi de babasının, dedesinin hayatını yazıyor. Toplumda bizim gibi ezilen insanların hayatını kim yazacak? Bu kadar dışlanmak mı olur. Ayıp vallahi ayıp...

  Güzel İstanbul (Şenol Durmuş) 1 Mart 2010 Kent 

Balat sahil yolunda, Eyüp istikametine doğru yürüyorum. Eski tarihi binaların arasında görünüyor bazı karanlık yüzler. Sanki insanlar çevresine çok fena bakıyor. Dua ediyorum. Allahtan hava karanlık değil. Ellerim cebimde,olduğu halde ıslık çalarak yürüyorum.

  Çürüme (Şenol Durmuş) 9 Mart 2010 Toplumcu 

Altı yaşındaydım, resmi gördüğümde.Gazetenin baş sayfasında, ipte asılıydı.Deniz Gezmiş ve arkadaşları.

  Karanlık Sokaklar 2 (Şenol Durmuş) 23 Mart 2010 Yeraltı 

Hala yüzüme bakıyordu.Elindeki şarap şişesini ağzına dikti, bir kaç yudum çekti, suratını ekşittikten sonra, yere önüme tükürdü.Şarabın artıkları bıyığından, sakallarından süzülüyordu.Yanında ki kısa boylu olanı ise daha da beter bir adamdı, bu kez o çıkıştı.

  Ayı Yazar (Şenol Durmuş) 7 Nisan 2010 Gülmece (Mizah) 

"Yorum yapılmış mıdır?... Mutlaka yapılmıştır.Eğer yapmamışlarsa, arkamdan birde mevzu yapmışlarsa bende alayına yorum yapmazsam, bana da Kazım demesinler. Hepsi de müptezellik peşinde, Lan hesabını sorarım, vallahi billahi sorarım.Anam avradım olsun sorarım"

  Fatura Savaşı (Şenol Durmuş) 16 Nisan 2010 Gülmece (Mizah) 

Eşim odaya girdi, elinde bir kağıtla geri döndü kağıdı uzattı. Bir de ne göreyim doğalgaz faturası ve dörtyüz liralık makbuz. Elim ayağım her tarafım titremeye başlamıştı. Sakinliğimi korumalıydım. Derin bir nefes alıp çarpıntımı hafiflettikten sonra sakince sordum:

  Sıra Kimde (Şenol Durmuş) 2 Mayıs 2010 Toplumcu 

Kısa boylu olmasına rağmen biraz kumral, zeytin gözlü, tavşan burnu, ince dudakları, kıvırcık saçları ile gerçekten çok yakışıklı bir adam.Ayna da yakışıklı suratını doya doya izledi.

  Karakol (Şenol Durmuş) 5 Mayıs 2010 Yeraltı 

Bekçinin bağırmasıyla insanlar yangından kaçarcasına hemen uzaklaşıyordu. Semt halkının çoğunluğu bu kuralı biliyordu... İkaz edilenler büyük ihtimalle bu semtin yabancısı olmalıydı... Bunu düşünürken gevrek gevrek gülüyordu bekçibaşı Kemal.Az sonra karakoldan çıkan bir polis bekçinin yanına geldi.Polis memuru telaşlıydı...

  Eşekler Köyü 2 (Şenol Durmuş) 15 Mayıs 2010 Gülmece (Mizah) 

"Herkes haberi almış, namussuzlar, hergele deyyuslar. Bu nasıl insanlık, kimse elini taşın altına sokmak istemiyor. Büyük ihtimaldir ki şimdi herkes ellerini karılarının bacak arasına koymuştur. Ulan ne bok yiyeyim ben şimdi. Ulan Adanalı, Durmuş'un piçleri. Başıma ne işler saldınız" diyerek mırıldandı."

  Karakol 2 (Şenol Durmuş) 24 Mayıs 2010 Yeraltı 

-Beyler canı sıkılan iki kişi yardım etsinde, sorgu var.Bir esrarkeşi konuşturacağız.Meraklısı varsa buyursun.-

  Parti (Şenol Durmuş) 28 Mayıs 2010 Toplumcu 

"Sayın başkanım, sayın başkanım, sizin de izah ettiğiniz gibi ben de bu akşamdan itibaren seçim çalışmalarına başlamazsam namerdim.Ev ev dolaşacağım..Yoksulları, yolsuzları haykıracağım. Allahın izniyle partimizin oylarını en yükseğe, hatta göklere çıkarmazsam, bana da Muzaffer demesinler. Ben otuz senedir ne seçimler gördüm, ne seçimler."

  Ölüyorum (Şenol Durmuş) 29 Mayıs 2010 Varoluşçuluk 

Esiri olduğum bu zevk aleminde geçirdiğim süreyi düşündüğümde, kırılıyorum. Aileme ancak bu sürenin onda birini ayırdığımı biliyorum. Gerçeğin farkında olmadan, hatta gerçeği bilsem de hemen unutuyorum. Korkuyorum gerçekle yüzleşmeye..

  Simiiiitt (Şenol Durmuş) 3 Haziran 2010 İronik 

Ses tonu bir çok satıcıdan daha iyi daha da güzeldi.Bazı esnaflar, mahalleli kadınlar onu Neşet Ertaş a benzetirdi..Ses gerçekten benziyordu ama bu gövde kesinlikle aykırıydı..Ellili yaşlar da olan adamın, kılık kıyafeti, kısa boyu, hacı sakalı ile tipik bir görüntüsü vardı..

  Sırada ki Gelsin (Şenol Durmuş) 21 Haziran 2010 Yeraltı 

Hadi konuş, bizi fazla yorma.Ne yaptıysan yaptın, bizi ilgilendirmez.Sadece anlat.Bir an önce konuş da kurtul.Duymuyormusun, bu sesler senden çıkıyor.İnliyorsun, ağlıyorsun çocuk gibi.Buna bir son ver.Delikanlı ol ulan.Adam gibi anlat bize.

  Acılar Meyhanesi (Şenol Durmuş) 28 Haziran 2010 Gülmece (Mizah) 

"Çok haklısın Rüstem abi, bu vatan bölünmez.Ama ben çok korkuyorum abi. Çoluk çocuk falan filan abi yoksa bir dakika durmam koşarım cepheye.Ah abi, Atatürk yaşasaydı, vallahi billahi hepsini kurşuna dizerdi. Ne insan hakları abi, bir mermiyle verecen haklarını.Ne özel yetkili mahkemesi, hemen kurucan İstiklal mahkemesini başına da Kılıç Aliyi geçiricen, bak bakalım ne terör kalır ne de hain."

  İhtiyar Keçiler (Şenol Durmuş) 4 Temmuz 2010 Toplumcu 

O görmese de iki hırsız onu çoktan görmüştü. Bıçağı çeken bir hırsızın ihtiyarın üzerine yürümesiyle, zavallı ihtiyar şok geçirmişti. Yalvaran bir sesle, ağlayan yüz ifadesiyle 'Aslan evladım ben namaza yetişeceğim, siz işinize bakın. Allah işlerinizi artırsın, size kolay gelsin' demesi bile boşuna bir çaba olmuştu. Korkunç gözleriyle haplanmış bir hırsız için değil camiye giden bir ihtiyar, türbesinden kalkan bir evliya olsa da artık fark etmezdi..

  Fareler (Şenol Durmuş) 9 Temmuz 2010 Toplumcu 

Babamı götürüyorlar, onu kaybediyorum. Askeri kamyonlara bindirilen insanlar son sürat götürülüyor. Korku içinde, telaşla bir sokağa giriyorum. Bir haykırış daha: "Dur kımıldama, eller yukarı" Akşam karanlığında bu sokakta başka askerler, başka bir grup insanı duvara dizmiş bekliyor.

  Çingeneler Zamanı (Şenol Durmuş) 22 Temmuz 2010 Yeraltı 

Gitme, sakın gitme diyordu. Bu kez harbiden başın belaya girecek. Neden gitmeyecektim ki? Çocukluğumun geçtiği, yaşamın en güzel renklerini gördüğüm o mahalleye neden, niçin gitmeyecektim.

  Cehennem Melekleri Bayrampaşa Cezaevi (Şenol Durmuş) 1 Ağustos 2010 Yeraltı 

"Bak koçum yarın büyük ihtimalle dağıtım olacak. Hepimiz koğuşlara dağılacağız. Gittiğin koğuşa dikkat et kimselerle muhattap olma, sana gülene, ilgi gösterene kanma. Ranzandan sakın inme. Bir şey ikram etseler dahi alma tamam mı?"

  Kalleş Hasan (Şenol Durmuş) 4 Ağustos 2010 Gülmece (Mizah) 

Yalnız Osman aga mı? Her sıcak yuvada isyanlar, haykırışlar. Sabah ezan okunduğunda, cami yolunda sessiz konuşmalar duyulmuyor. Yağması gereken yağmur neden yağmıyor. Çıkması gereken ot niye çıkmıyor. Yavrulaması gereken hayvanlar, hükümetin yalaka destek oy kredisi konuşuluyor da konuşuluyor. Hoca efendi “Sabredin ağalar” diyor.Hoca da kızgın, öfkeli... “Ulan deyyuslar, bin senedir dua ediyorsunuz, birkaç sene daha etseniz ne olacak sanki, sarılın Ömer efendinizin adaletine, tutun ucundan sakın bırakmayın" diyor.

  Yılın Yalakası (Şenol Durmuş) 11 Ağustos 2010 İronik 

Korumaları şaşırsa da yüksek sesle bağırdım... "Sakın tutmayın beni ulan... Sayın başkanım, sayın başkanım, ey yüce devletlüm, ey İstanbul,un yüce şehremini, hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz, şeref verdiniz, bu aciz, sefil, aşağılık kullarınızı bahtiyar ettiniz" dedikten sonra büyük bir saygıyla eğilerek elini bir bakıma o koca kıllı pençesini tuttum. Altı aylık bir bebeğin ellerini öper gibi şefkatle o pençeyi öpmeye başladım.

  Kemikkıran Mustafa (Şenol Durmuş) 24 Ağustos 2010 Yeraltı 

"Kim olduğun ne olduğun hiç önemli değil" demişti."Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun umurumda bile değil" diyordu. "Bu birim farklıdır, en önemli işimiz sorgudur. Sorgu yaparken hiç acıma olmaz, yufka yürekli adamları sevmem anlaştık mı? Adımı duyduysan nasıl biri olduğumu bilirsin. Beş senedir koca İstanbulun güvenliğini ben sağlıyorum. Ben müdür vali tanımam. Değil babamı Allahı bile tanımam anlaştık mı, söyle bana bu işi yapabilecek misin şimdiden söyle tercih senin. Eğer yapamazsan seni şimdi hemen bir semt karakoluna gönderirim ne diyorsun Mehmet Çetin" derken ağzından köpükler saçılıyordu.

  Kurtlar Sürüsü (Şenol Durmuş) 31 Ağustos 2010 Toplumcu 

Babaları öfkeyle bağırırdı çocuklara, karısına, onu karşılayan akrabalarına. Köydeki düzenini, ağırlığını korktuğu halde, hiç hissettirmeden yeni geldiği bu mahallede göstermeye çabalardı.

  İşsiz ve Öfkeli (Şenol Durmuş) 26 Eylül 2010 Yeraltı 

Senin hareketini başlatan ezan sesleri olur... Daha sonra köpeklerin havlamaları, açlıktan çıldıran martıların korkunç çığlıkları duyulur. Eğer işsizsen, okula giden birkaç çocuğun varsa, ödenmesi gereken borçların, yığınla birikmiş faturaların varsa tam bir kabusun ortasında uyandın demek. Yanında uyuyan eşine korkarak bakarsın. Lanet olası kadın sana sırtını dönmüştür. O zaten senden çoktan nefret etmiştir. Sana bakmaz bile.

  Suçlu Ruhlar (Şenol Durmuş) 4 Ekim 2010 Toplumcu 

Cezaevinin ana giriş kapısında yüzlerce kadın, erkek, çocuk arasında, bir köşeye sinmiş halde ziyaret sırasında...Kadın sabahın beşinden beri bekliyor..Çocuğunun kolunu sıkı sıkıya tutmuş bırakmıyor..Kırmızı yanakları, başörtüsünden saçılan sarı saçları, dolgun vücudu ile saf güzelliği dikkat çekiyor.

  Şarapçı (Şenol Durmuş) 26 Ekim 2010 Toplumcu 

Millet dedikodu yapmış, demiş ki: "Ulan sen ne biçim babasın. Beyoğlunda pavyonlarda karılarla, alemlerde taksiyi yedin bitirdin. Oğlunun geleceğini hiç düşünmedin. Kemiklerin sızlıyor mudur acaba, allahın belası lanet olası lavuk, mendebur baba demişler. Daha sonra da oğluna demişler: "Bak oğlum Salih yandın, harbiden yandın, baban Melahat'la, Mualla'yla Haticeyle paraları yedi bitirdi..Hiç bir şey kalmadı, sana da üçün biri kaldı...Oda sana yetmez, yandın oğlum yandın." İşte yandın diye diye oğluna da böylece bu meşhur lakap takılıyor...

  Orman ve Ayı (Şenol Durmuş) 2 Kasım 2010 Gülmece (Mizah) 

"Nasıl yeğenim, babanın sakallarına benzemiyor değil mi? Ulan yavaş çeksene canımı yakıyorsun, tamam ulan bu kadar yeter!" diye homurdandığında elimi yavaşça çekmiştim.

  Karakol ve Ayna (Şenol Durmuş) 14 Kasım 2010 Anı 

Karakolda bir komiser olmak, hele başkomiser olmak demek, bu yerde çok özel bir durum ve güçtü. Artık insanlar, esnaflar, hatta sokaktaki kediler, köpekler dahi bu güçlü komiserin denetimi altında yaşardı. Aynı Osmanlı döneminde Yeniçeri karakollarında olduğu gibi sistem belki de hiç değişmemişti.

  Suçlu Ruhlar 2 (Şenol Durmuş) 19 Kasım 2010 Toplumcu 

Adı, soyadı yazılı rakamlı tabelayı elleri titreyerek de olsa göğüs hizasında tutmaya çabalıyor... Gardiyanın öfkesi hala geçmemiş...

  Angus Anguta Karşı (Şenol Durmuş) 21 Kasım 2010 Toplumcu 

"Lan tutun şunu..Çevirin lan korkmayın..Oğlum siz ne ödlekmişsiniz..Haydar oğlum, Cafer sen nirdesin...Çabuk tüfeği verin bana"

  Pavlovun Köpekleri (Şenol Durmuş) 24 Kasım 2010 Yeraltı 

Köpekler gibi... Sayı kırk elli, bazen yetmiş. Her gün birkaç tane daha sürümüze katılıyor. Sokak köşelerinde ki çöp konteynırlarına yanaşan özgür türlerimiz bizlerden daha şanslı. İstedikleri kadar poşetleri, ekmekleri, artıkları, kemikleri parçalama şansına sahipler.Onlar şanslı ya bizler?. Bir tencerenin içinde sunulan bakliyat, sebzeden çorbadan başka seçenek yok.Daha ne isteyecekler?.Kemik mi?..Burada çok lüks.

  Bir Cenaze Töreni (Şenol Durmuş) 2 Şubat 2011 Toplumcu 

"Yeter be Allah rızası için bitir şu töreni...Allah ın belası hoca.Yeter acı bu insanlara.Birçoğu zaten hatırına emrivaki gelen insanlar....Bunları düşünmüyor musun.Fazla bahşiş mi aldın, ne yaptın ulan?

  Sarıgöl Roman Mahallesi 2 (Şenol Durmuş) 22 Şubat 2011 Toplumcu 

"Sana bir silah mı yahut uyuşturucu mu lazım, yapacağın iş için adam mı lazım, bulunduğun vilayetteki en yakın bir roman mahallesine git, orada bir kahvehaneye gir otur çay söyle. Seni kimsenin tanımasına gerek yok, yeterki paran olsun, daha çayını bitirmeden yanına gelirler.Merak etme sen adamım"

  Ormandan Notlar (Şenol Durmuş) 8 Mart 2011 Yeraltı 

Bakalım gözler ne anlatacak..Onlar çok iyi bilir O gözleri...Bir kediyi bile köşeye sıkıştırdığında onun yapacağı bir mücadele mutlaka olur, tabiat kanunu bu...Peki bu adam sıkıştığında son ana kadar ne yapabilir..İşte bu gözler anlatırdı , onun ne yapıp, yapamayacağını...

  Babam ve Oğlum (Şenol Durmuş) 21 Mart 2011 İronik 

Oğlum işte diğer yaşıtları gibi...Şeytan gibi kerata, ara sıra severim...On ikisine basmak üzere...Erkek çocuğu olduğu için haliyle biraz da şımarttık sayılır.Her baba gibi bazen bende "hadi oğlum şu pipini bir göstersene, bakalım büyümüş mü" derim...

  Açık Hava Tımarhanesi (Şenol Durmuş) 1 Nisan 2011 Kent 

O yıllarda özellikle camiye namaza gitmek her babayiğidin harcı değildi...Bir kaç tana doksanlık sevimli dedeye izin verilmişti.Günümüzün azılı müslümanları henüz sahnede yoktu.Zaten o yıllar da o fırsatı da hiç kimseye vermezlerdi..Aniden genç veya orta yaş seviyesinden birinin avluda yer alması hemen dedikodulara, eleştirilere neden olurdu..."Bu adam kendisini çok mu akıllı zannediyordu.Bu kurnaz aklı sıra aradan sıyrılıp cennete gidecekti.Yoktu öyle yağma...

  Pavlovun Köpekleri 2 (Şenol Durmuş) 17 Nisan 2011 Yeraltı 

Şimdilik iştahımız yok diyoruz. "Kalkın temizlik, tuvalet, koşar adım, marş marş".bir emir daha...Bina içersi bir anda arı kovanına dönüyor... Tabaklar kaşıklar havada uçarken toplanıyor. Bir kişi bir torbanın içindeki bez parçalarını herkese dağıtıyor. Joplar gelene geçene sallanıyor. "Koridor" diyor bir gardiyan. "Siz şuraya siz de buraya çabuk olun lan ibneler!" diye haykırıyor. Avluya fırlıyoruz.

  İsyankar Ruhlar (Şenol Durmuş) 18 Nisan 2011 Toplumcu 

Akşam karanlığı bastığında ateşler yanar, işte o zaman hüzün basar, efkâr basar. Kimse ayrılmak istemez. Şimdi birisinin araya girmesi lazım. Maymunluk yapması şart, onların gülmesi lâzım. Yoksa içleri parçalanacak dertten. Görev belli. En bedavacısı, en parasızı devreye girer. Kralın soytarısı gibi. Öyle şakalar yapar ki, öyle hareketler yapar ki gel de gülme ulan için kan ağlarken. Kahkahalar yeniden patlar hem de nasıl.

  Adalet (Şenol Durmuş) 29 Nisan 2011 Toplumcu 

Türk milleti adına otuzaltı yıl hapis cezasına... Kadın çığlık çığlığa feryad ederken ağır ceza reisinin son kararı değil iki sanığı jandarmaların tüylerini dahi diken edercesine bir gerginlik yaratıyor.Duruşma salonuna giren adliyedeki görevli polisler kadını zorlukla da olsa dışarı çıkartırken mahkeme reisi heyet üyeleri hiç istifini bozmadan ona bakıyor

  İstanbul (Şenol Durmuş) 8 Mayıs 2011 Kent 

Sonunda evden çıkmaya karar verdim.Ama bu kararı uygulamak için de birkaç günün daha geçmesi gerekiyordu.... Güya ilaçları günü gününe kullanmam gerekiyormuş. Bir gün bile aksaklık büyük zarar verirmiş. Tedavi sürecini alt üst edermiş. Ama buna rağmen arada bir de ufak birkaç şişe devirmeyi başardım. Bazı büyüklerim de tedaviye destek için namaz kılmam için telkinlerde bulundu. Doktor sorunu düzgün bir türkçeyle izah ediyordu. Hayal dünyasında yaşıyormuşum güya. Ve üstelik çevreye, tabiata, insanlara hatta hayvanlara da şüpheyle bakıyormuşum.

  Bir Yazarın Izdırabı (Şenol Durmuş) 9 Mayıs 2011 İronik 

Gözlerimi açtığımda önce bir tezek gördüm. Sonra da bir inek. Sonra da bir sopa. Sopa sırtıma indiğinde can havliyle onu da gördüm. Aksakallı bir ihtiyardı vuran. Sopa bastonmuş. Bana "Seni gavurun dölü" derdi her zaman. Benim dedemmiş.

  Lastik Sevim (Şenol Durmuş) 11 Mayıs 2011 Kent 

Ölüm haberini duyan birçok insan adeta yıkıldı. Bu habere inanmak da zorlandılar. Ayna Mahmut ölemezdi. Hele bir de bu saatten sonra. Gerçeği bilenler bu ölümü elbette normal karşılıyordu. Bir insan tabii ki sonsuza kadar yaşayamazdı. Tabiatın bu korkunç gücü karşısında bir canlı ne kadar dayanabilirdi ki?.. Ayna Mahmut da bu semtin efsane isimlerinden biri sayılırdı.

  Bir Yazarın Izdırabı 2 (Şenol Durmuş) 18 Mayıs 2011 İronik 

Birden hiç ummadığım bir anda o ses beynimde yine yankılanır.İşte o gelmiştir.İşte yazarı zorlayan sebep yine geldi.Evet şükürler olsun gelmiştir.Tanrıma binlerce kez şükür ederim.Gözlerim kapalı olduğu halde gülümserim.Benimle konuşmaya başlamıştır artık.Onu dinlerim.Söz sırası ondadır.Bana seslenir.Evet "İlhami" abi bana sesleniyordur. "Hey adamım ben geldim.Çabuk kalk o lanet olası, Allahın belası yataktan...Eeee ne bu halin?

  Gel Abi... (Şenol Durmuş) 24 Mayıs 2011 Toplumcu 

Gel Rüstem abi...Gel de gör şu perişan halimizi.Sefil varoşların halini bir gör. Gör de önce kendinden sonra insanlığından, geçmişinden, geleceğinden utan abi. Evlerden feryatlar çığlıklar yükseliyor abi. Yarı aç, yarı tok yaşayanlar bir yana, tıka basa yiyenler, beslenenler, kırmızı yanaklılar bir yana abi. Geçim derdinden çıldıranlar, fazla kazanmaktan bunalanlar bir yana, kıblesi, pusulası şaşmış insanlar bir yana abi.

  Bir Yazarın Izdırabı 3 (Şenol Durmuş) 1 Haziran 2011 İronik 

Olmaz olur mu efendim, bir hayli katkısı oldu tabii ki. Daha önce serbest şiirler yazarken, diğer kategorilerde de bayağı ses getirdim. Hece, Taşlama, Haşlama, Ankara Misket, Aydın havası, Konya ovası derken her alanda kendimi hissettirmeye başladım. Çok güzelde öykülerim vardır. Kısmet olursa yakında bunları bir kitapta toplamayı düşünüyorum.

  Bir Yazarın Izdırabı 4 (Şenol Durmuş) 1 Haziran 2011 İronik 

---Değerli okuyucular, dergimizin bu sayısında, söyleşi konuğumuz internet dünyasında fırtınalar estiren, edebiyat sitelerini alt üst eden bir yazar adayını tanıtmak istiyorum.Sayın Kazım Kolbastı,yı tanıyalım..Kazım bey, yazarlık serüveniniz ne zaman başladı..Doğarken mi yazardınız, yoksa sonradan mı oldunuz?

  İsyankar Ruhlar 2 (Şenol Durmuş) 8 Haziran 2011 Toplumcu 

İçmek derdi bizim şarapçı İsmet. "İçmek"... Sonuna kadar içmek derdi.. Yavaş yavaş, sürekli artarak, son aşamasına kadar, ölene kadar, bir köpek gibi geberene kadar içmek, derdi bizim şarapçı İsmet. "Sevmek" derdi. "Tüm duygusallıkla, şefkatle sevmek. Hiç ara vermeden, becerircesine, usulüne göre, yavaş yavaş, sonra tüm şiddetiyle, bedeni parçalarcasına becerip sevmek." derdi İsmet abi. Dediğini de yapmıştı.Safinaz ablayı da o şekilde becermişti.

  Mahalle ve Üç Kişi (Şenol Durmuş) 29 Haziran 2011 Yeraltı 

Üç kişi başlamıştık.Sayı bazen yedi sekiz oluyordu.Evin dışında da bahçe de otuza yakın kişi içiyormuş.Genç, yaşlı mahalle ahalisi işte.

  Emret Ölelim (Şenol Durmuş) 8 Temmuz 2011 Toplumcu 

Tekmil verildi. Sahne sona erdi. Subayların, astsubayların günlük yarım saatlik çalışması sona erdi. Şimdi sıra tabur binalarındaki odalarında istirahate çekilme saatleri. Yan gelip yatarken neler konuşacaklar? Vilayetin, ilçenin, zenginlerin kızları akşam onları bekliyor. Hepsi üniformalarıyla yakışıklı. Becerdikleri üniversitelilerin, sekreterlerin, hemşirelerin sayısı kaç acaba? Ya birbirlerine devrettikleri. Tabur çaycısı bizim Hasan bu duyduklarını büyük bir gururla bölüğe anlatmamış mıydı?

  12 Eylül ve Babam (Şenol Durmuş) 17 Ağustos 2011 Anı 

Binlerce ev, iş yerleri, sokaklar, binlerce asker tarafından basılıyordu. Ahşap binaların kapıları dipçiklerle kırılıyordu.Yine kadınların, çocukların feryatları arasında erkekler pijamasıyla sürüklenerek sokağa fırlatılıyordu. On beş yaş üzeri bütün erkekler gruplar halinde toplanıyordu. Yerde tekmelenenler, postallarla, joplarla, dipçiklerle, dövülen insanlar eller havada olduğu halde yürütülüyordu. Kimse ne oluyor diyemiyordu. Bir şey sormaya kalkan anında tekmeyi, dipçiği yiyordu. Subaylar, sivil polisler, haykırarak emir yağdırıyordu.

  Beni Kimse Sevmedi (Şenol Durmuş) 31 Ağustos 2011 İronik 

O zamanlar çok küçüktüm. Yarı ahşap, yarı sıvalı bir evde gözlerimi açmıştım. Önce annemin memelerini görmüştüm. Beni emziriyordu. O emzirirken yanaklarımda gezinen o fırça, sert tüyün acısıyla başımı çevirdiğimde o bıyığı gördüm. Babam beni öpüyordu.

  Şairler Çıkmazı Sokağı (Şenol Durmuş) 13 Eylül 2011 İronik 

"Size tavsiyem öykülerinizi Arapçaya çevirtin. Tanıdık bir tercüman arkadaşım var.Sultanahmet civarında halı satar. İsterseniz kartını size verebilirim. Şimdilerde Araplar bizim öyküleri, romanları okuyor. Başka da bir şansınız olduğunu zannetmiyorum. Bu Allahın belası ülkede sizi de kimse okumaz." dediğinde Rıfkı’yla şok geçirdik

  Cafer Kalfanın İsyanı 2 (Şenol Durmuş) 15 Eylül 2011 İronik 

Rıza'yı zar zor ikna ettim ama abim tepki gösterdi. "Yapma Cafer, benim ineklere değme, elleme, gözünün yağını yiyim. Askerliği orada yaptım. Çok acımasız insanlardır bu İstanbullular. Vallahi de billahi. Seni de Rıza'yı da hemi de benim inekleri yer bitirirler."

  Kalleş Hasan 2 (Şenol Durmuş) 25 Eylül 2011 İronik 

Oğlum Hasan sen İstanbullar da dolaş dur havanı yap bakalım.O sıfır traktörü alıp millete hava yapacam derken bütün köyü birbirine kattın durdun.Milleti birbirine düşürdün.Köyü traktör garajına çevirdin sonrada sıkıyı görünce kaçtın gittin.

  Zevkle Ölmek (Şenol Durmuş) 4 Ekim 2011 Yeraltı 

Sürekli polis baskını endişesi ile oraya girer çıkardık.Mahallede bir dakika bile fazla zaman geçirmek çok lükstü, tehlikeydi.Vedat gibilerin umurunda bile olmazdı herhangi bir endişe.Ertesi günde yine iş dönüşü o pencerenin önüne geldik.

  İblisin Elleri (Şenol Durmuş) 11 Ekim 2011 Toplumcu 

Çocuk gördüğü o surattan ürkmüştü... Bu adam, bu korkunç surat onun babası olamazdı. Zavallı çocuk nereden bilecektiki. İleride babasının oğlu olacağını, o kılığa ve o görüntüye sahip olacağını. Babasının ağzından çıkan kelimeleri anlayamıyordu. Küfür eden adamın ağzı tükürük, balgam saçıyordu.

  Açım Ben (Şenol Durmuş) 16 Ekim 2011 Yeraltı 

İkisininde gözleri çok çok fenaydı...Bakışlar vicdanları deliyordu.Haklılar da.Aylardır bedavadan içmek, karın doyurmak güzeldi de nereden geliyordu bu değirmenin suyu hiç sordun mu?..

  Açım Ben 2 (Şenol Durmuş) 28 Ekim 2011 Yeraltı 

Hemen herkes o poşete bakıyordu.Garson, simitçi, ihtiyar keçiler bizim Rıfkı, Salih bütün aç gözler o poşete baktı...

  Haydi Cepheye (Şenol Durmuş) 1 Kasım 2011 Ortamsal 

Geçim, seçim derken son günlerde cepheden gelen haberler de bir hayli moralleri bozdu. Bir onlar saldırıyor, bir biz saldırıyoruz. Ama hala bir netice elde etmiş değiliz. Hükümet işi sıkı tutuyor. Allaha şükür, şimdilik yiyecek sıkıntısı çekmiyoruz. Fırınlar gece gündüz ekmek üretiyor. Marketlerde reyonlar ağzına kadar dolu. Üstelik ithal et, hayvan bile getiriyorlar durmadan. Kömür yardımları, battaniyeler, çadırlar da cabası.

  Arayış (Şenol Durmuş) 18 Kasım 2011 Yeraltı 

Her Allah'ın günü o aranır. Bir önceki gün sahneden yok olmuştur. Ama ertesi gün tekrar aranır, yeniden bulunur. Bulunduğunda ise sonuna kadar, hiç acımadan o yok edilir. Onunla adeta savaşılır. İnsanı çok yorar. Buna rağmen sınırsız bir zamanla onunla gülünür, dertleşilir, bir yoldaş gibi. Ayrılma saati geldiğinde ise o artık yoktur.

  Topal Hayri (Şenol Durmuş) 20 Kasım 2011 Yeraltı 

Yaşlı adamı belediye otobüsünde gören herhangi biri, genç, kadın hatta ondan daha yaşlı biri ona yerini verirdi. Bastonlu, tek ayağı, bir kolu sakat, tek gözlü ihtiyar acınacak bir durumdadır. Ayakta güçlükle durmasının sebeplerinden biridir ihtiyarlığı. Bir nedende sarhoşluğudur. Ağzından yayılan alkol kokusundan irkilseler de kanında dolaşan diğer maddeleri hiç kimse tahmin edemez. Yanında oturan bir yolcu eğer topal Hayri'yi tanımış olsaydı, ilk durakta bu otobüsü terk ederdi.

  Gerzekler (Şenol Durmuş) 3 Aralık 2011 Yeraltı 

Ona göre insanların büyük çoğunluğu gerzek sınıfına giriyordu. Bu tip insanları gördüğünde ya da birine kızdığında ona kısaca gerzo demekten çekinmezdi. Yolda, minibüste, çarşıda, pazarda kimi görse hiç fark etmiyordu. Yeter ki öyle birisini görmesin.

  Hırsızlar Kralı (Şenol Durmuş) 12 Aralık 2011 Yeraltı 

Onlar varoşlar da, roman mahallelerin içlerinde tam gaz faaliyette sayılır. Hırsızlar, katiller, fahişeler dünyasının insanları misyonları gereği işbaşındadır. İlahiyatçılara göre tanrıya hizmet eden en kutsal işçilerdir onlar. İyi insanlar cennete hazırlanırken onlar günahları ile cehennemi dolduracaktır. Bu fani dünyada herkesin görevi belliydi.

  Kurtarın Beni (Şenol Durmuş) 14 Aralık 2011 Toplumcu 

Burada her türlü insan var. Anasını kesen, babasını soyan, çocuğunu doğrayan ne ararsan var.Hele İstanbul’dan gelen iki tinerci daha gelir gelmez bizim ormancı Hüseyin’in oğlu Cabbar’ın suratını kesti. Geçenlerde iki paket sigaramı çaldılar. Traş kolonyamı bile içmişler. O gelen tinerciler yapmış. Gardiyanlar bile bir şey demiyor. “Birbirinizi idare edin. Kardeş kardeş yatın. Siz artık bir ailesiniz.” diyorlar

  Hey Gidi Günler Hey (Şenol Durmuş) 17 Aralık 2011 Anı 

Yarı aç, yarı tok yaşadığımız günlerdi ama çok mutluyduk. O kadar neşeliydik ki çıldırmamak için adeta kendimizi zor tutuyorduk. Babamızın biz üç kardeşe gece gündüz ana avrat küfür etmesine, annemizin o kalın sopayla günün yirmi dört saati dövmesine rağmen çok mutluyduk.

  Yazıklar Olsun Türk Edebiyatına (Şenol Durmuş) 20 Aralık 2011 Başkaldırı 

Yazıyı kaleme almamda ki en büyük etken edebiyatımızda şair ve yazarların toplumda ki suç işleyen insanlara mahkumlara, yani hırsızlara, katillere, esrarkeşlere bakış açılarında ki acımasız duruştur. Üstelik onları bir vebalı gibi görmeleri, sefil iğrenç yaratıklar diye yaftalayıp toplum dışına iterek adeta tekme tokat dışlayarak sanki bu insanlar yokmuşçasına gibi bir tavır almalarıdır.

  Köpekler Sokağı (Şenol Durmuş) 26 Aralık 2011 Varoluşçuluk 

Şehrin hiçte sevilmeyen bir bölgesinin sokağıydı. Söylentilere göre bu sokağın insanları uğursuzdu. O insanların kadın cinsleri ise kutsal kitaplarda bile lanetlenmişti. Elbette inananlar için söylenmişti. O kadınlar ile yatan dindar bir erkeğin güya kırk yıl boyunca bir kiremitle keselenmesi gerekiyordu.Günah, sevap seçeneğinde becermek belkide en iyi tercihti...

  Ağlama Baba (Şenol Durmuş) 29 Aralık 2011 Toplumcu 

Bana hiç kimse o gavurların giyimlerini yaşamını methetmemişti, bilakis onlara sürekli küfür edilirdi. Kilise çanları bir yana ahlaksızlıkları, sapıklıkları anlatılıyordu. Ama o çocuk aklımla kıyasladığım da anlatılan şeyler de bir sorun olduğunu hissediyordum. Çünkü çevremde ki insanların yaşamda ki ilkelliğini öfkesini, barbarlığını görüyordum birde o gavurları televizyon ekranında.

  Yürüyen Yatır (Şenol Durmuş) 30 Aralık 2011 Ortamsal 

Söylentiler birbirini takip etti. Kimileri gece yarıları beyazlar giymiş ak sakallı bir ihtiyarı gördüğünü söylediğinde mahalle sakinleri iyice bir paniğe kapıldı. Hemen herkes bir şeyler söylüyordu. Bazıları bu olayın kıyametin bir habercisi olduğunu iddia ederken , kimileri artık yatırın ayağa kalkma zamanının geldiğini tartışmaya başlamıştı. Bu dedikodular yüzünden hava kararır kararmaz insanların büyük çoğunluğu eve kapanıyordu.

  Canım İzmir (Şenol Durmuş) 4 Ocak 2012 İyileşme 

Bu yörenin üreticileri de acımasızlık da diğer bölgeleri aratmaz. Bilakis düşünceme göre onları sollamıştır diyebilirim. Yunanlıların burada son sürat denize dökülmesinin sırrı da zengin mandalina ağaçlarıdır. Yani ortaya yağma, talan ve vatan denklemi sahnesi çıkıyor. Çıkardığım sonuç ve çözüme göre bu fabrikanın kurtuluşu için acilen yeni bir Yunan işgaline ihtiyacımız olduğu gerçeğidir...Üstelik hemde çok acilen diyebilirim.Saygılarımla arz ederim...

  Canım İzmir 2 (Şenol Durmuş) 4 Ocak 2012 İyileşme 

Küçüklüğüm aklıma geldi. Oğlum Erbil’e ne kadarda benziyordum. Zavallı oğlum babasını cezaevi ziyaretlerinde görmekten helak olmuştu. Bir defasında “Babacığım sen hırsız mısın diye sormuştu. Bir gün babacığım sen amma da televizyonlardaki katil amcalara benziyorsun demişti. Babacığım lütfen annem komşuların merdivenlerini silmesin. Babacığım ben küçük Emrah olmak istemiyorum, lütfen buradan çık” diyordu. Benim oğlum küçük Emrah olmamalıydı. Canım oğlum diye iç geçirirken ben de aşağıya indim. Zangır zangır titreyen saatime baktığımda saat beşti. Neler oluyordu Allah’ın belası şehirde.

  Yüce Tanrım (Şenol Durmuş) 6 Ocak 2012 İronik 

Bir kulun olarak sana şükranlarımı sunarım ey yüce tanrım. Beni bu pislik dünyaya getirdiğin için önceleri çok sitem etmiştim. Doğduğuma bile pişman olmuştum ama bilmiyordum ki beni bir amaç için bir misyonla bu dünyaya gönderdiğini. Elbette bunları yaşarken öğrenecektim. Bu dünyanın içinde bir dünya olduğunu ve benim bir takım vasıflar kazanarak o dünyanın kapısını açacağımı ve benim gibi daha önce o yolu bulan elçilerle birlikte olacağımı üstelik onlarla birlikte sana hizmette bulunacağımı nereden bilirdim.

  Gazete (Şenol Durmuş) 6 Ocak 2012 Beklenmedik 

Gazeteyi elime aldığımda, okuduğum o haberlerden hep ürkerdim.Neler oluyordu memlekette.Eşime çocuklarıma, bakardım.Düşünürdüm endişe içerisinde...Bir adam gördüğü rüyadan sonra çocuğunu boğarak öldürmüştü.

  Köpeklerin Aşkı (Şenol Durmuş) 8 Ocak 2012 Yeraltı 

"Aşığım ona, bana getirin onu. Onunla evleneceğim" diyordu. Hepimiz şok geçirmiştik. Şaşkınlıkla ona bakıyorduk. Ne diyordu bu Allahın belası serseri. Semtte becermediği kız kalmamıştı ama hala bu son aşkım, bu son ulan diye haykırıyordu. Üstelik peşimizde polisler varken. Zavallı iki adamın hastanede kemikleri düzelirken bir it sürüsü gibi sığındığımız bu evde adam bizlere bir anda “Aşığım” diyordu.

  Kumarbazlar (Şenol Durmuş) 10 Ocak 2012 Anı 

Bizim çevremizde ise kurduğumuz o küçük kumar dünyasında hayatı dağılan insanlar yığılırken, bu yolda heba olurken aramızdan sadece kardeşim bu yolculuğu başarıyordu.Kardeşim insanları bir kitap gibi okuyordu.Yeter ki onu bir kez görsün...Ertesi gün o kişi onun gözünde artık klasik bir eserdi.

  Ayşe Aşk Arıyor (Şenol Durmuş) 13 Ocak 2012 Deneysel 

Günlerce o hırsla çalıştı.Topuklu ayakkabılı, kırmızı etekli, zengin kızı Mualla onu fark edene kadar. Bu fakir kız bu güzellikle kendini heba etmişti. “Sen de benim bindiğim arabaya biner misin?” diye sordu bir gün. Sevinçten göz yaşlarını zor zaptetmişti Ayşe. “Evet hanımcığım” demişti. “Peki biz grup yapıyoruz, gayet zevkli oluyor, aramıza da girer misin?” diye tekrar sormuştu.

  Ölüyü Sevmek (Şenol Durmuş) 18 Ocak 2012 Toplumcu 

Bu sevginin ne zaman başladığı pek bilinmezdi ama uzun bir süredir, çok önceleri olduğu gayet iyi bilinirdi.Bu semtte bir sela verildiği vakit o sesi duyan kulaklar hemen işbaşındadır.Kim ölmüştür?.. Evlerdeki yaşlı insanlar, bir koşuda pencerelerde, balkonlarda yerini alır ve çevreye dört gözle bakar durur. Bir köşede içenler, kahvede çene çalanlar ise mutlaka heyecan içerisinde birbirine sorar. “Kim ulan bu ölen?.. Hangi müsibetten kurtulduk acaba ” diye merak edilir bu mahallede...

  Canım Oğlum (Şenol Durmuş) 23 Ocak 2012 İronik 

Hadi oğlum üzme babanı. Seni çok seviyorum biliyorsun. Aman derslerine dikkat et çok çalış, oku sonra büyük adam ol. Her şeyi senin geleceğin için yapıyorum. Sonra senin de bir oğlun olacak biliyorsun değil mi? Üstelik aynı bana benzeyecek. Tamam mı canım oğlum. Benden sakın utanma. Baban hırsız diye sakın utanma. Arkadaşlarının ne dediği önemli değil. Benim ne dediğim önemli. Senin geleceğin için çalıyorum, çırpıyorum.

  Bizim Mahalle (Şenol Durmuş) 26 Ocak 2012 Yeraltı 

Bizim mahalle işte kardeş hani aşağı mahalle diye küçümsedikleri o yerlerden birisi. Yani diğerlerinden pek bir farkı yok bilakis fazlası var. Sonuna kadar okursan eğer umarım aklın başından gitmez. Madem sayfama gelmişsin okumak için azıcık sabırlı ol, dikkatli oku sana bir mahallenin resmini çizeceğim. Aynen Abidin abimiz gibi. Anlatacaklarım mahalle dedikodusu değildir. İyisiyle, kötüsüyle, sevabıyla elimden geldiği kadar mevzuyu izah etmeye çalışacağım. Geyik muhabbeti arıyorsan şimdiden başka bir sayfaya geç uyandırayım seni.

  Güneşin İntikamı (Şenol Durmuş) 16 Şubat 2012 İronik 

Ortalık iyice bir kavruldu…Güneş şimdiye kadar bu acımasız yüzünü göstermemişti. Tarlada ki adamın takati iyice kesiliyordu.Dizleri, elleri toprağa gömülü halde ağlıyordu. Kara suratını kaplayan kılların arasından süzüldü gözyaşları. Hiç ara vermeden ağladı, titredi, durdu.Bir avuç toprağı sıkarken, parmaklarından akan ince kum şeridini fark etti…O yumruğunu güneşe doğru tutarken öfke, kin, nefret yüzünü kamaştırıyordu.Sonra birden haykırdı.Tüm gücüyle bağırdı.Küfür ediyordu, güneşe.

  Tanrının Yumruğu (Şenol Durmuş) 22 Şubat 2012 Toplumcu 

Kutsal kitaplardaki metinlerin satır aralarında belirtilmiştir. Tanrı bazı güçlerini ister istemez peygamberleri ile paylaşmıştır. Onlar yeryüzünde ki temsilcilerdir. O gücünü bu aracılar vasıtası ile diğer insanlara gösterecektir. Bir elin parmaklarını geçmeyen peygamberlerin sayısının azlığından olacak ki bazı güçlerini de mürşidi kamillere dağıtmaktan çekinmemiştir. Bunlar dinimizde Allah dostu olarak bilinen özel insanlardır. Ve bunlar soyları vasıtasıyla günümüze kadar ulaşmıştır. Bunlar kimdir, nerede oturur, ne iş yapar pek bilinmez ama birden hiç olmadık bir anda insanların karşısına çıkar ve hata yapan, günah işlemekte ısrar edenlere o korkunç gücü gösterir. O kafirin artık bir şansı kalmamıştır.

  Yakup Turşu Ölmemeli (Şenol Durmuş) 8 Mart 2012 Başkaldırı 

İnanılmaz bir haber duyulmuştu. Bu gerçek olabilir miydi? Yakup Turşuyu görmüşlerdi. Hemde koskoca Gopaşa meydanında.Sonra, oradan yürümüş.Atatürk heykeline sert bir selam çakmış, sonra yoluna devam etmiş, Sarıgöl roman mahallesine girmiş, evin kapısını çalmış, kapıyı açan 4.karısına “Haydi suyu kaynat, leğeni hazırla, soyun beni bekle” demiş sonrada bir şişe şarabı lıkır lıkır dikmiş bizim Yakup Turşu.

  Dilenciler Köyü (Şenol Durmuş) 11 Mart 2012 İronik 

Yaşlı dilenci inatla, ısrarla iddia ediyordu. Güya zamanında bu yerde tek bir dilenci bile yoktu. Öyle ise eğer eski dönemde küçücük bir köy olan bu koca şehrin bu ilçesinde tüm ahali nasıl dilenci olmuştu?.. İddiasına göre eski dönemin insanları yokluğa, sefalete rağmen onurlu insanlardı. Üstelik o onurlu insanlar hayatında hiç dilenci görmemişti. Sadece göçebe çingeneler arada bir köyden geçerken dileniyordu. Onları da zaten herkes iyi tanırdı. Onlar sonsuz yolculuklara çıkmış göçer insanlar sınıfıydı.Geçtikleri köylerden, kasabalardan yardım talep ederlerdi. Ekmek, yumurta, şeker isterdi çingene kadınları. Şartların zorluğundan olacakki hırsızlıkta olağan bir durumdu. Duruma göre katil olmakta, hiç sorun değildi.

  Kurtarıcı (Şenol Durmuş) 22 Nisan 2012 İronik 

İlk kez bu adı duymuştuk. Kimdi bu paşa?..Kimdi bu adam?..Anlattığına göre sadece Deniz değil Hava, Kara, Jandarma kuvvetlerinin bütün personeli subayları bu adama hayranmış. Memleketi kurtaracakmış. Hemen hepsi bu kurtarıcıyı bekliyormuş.

  Sefilleri Öldürün (Şenol Durmuş) 2 Mayıs 2012 Toplumcu 

Bir hırsızın gözyaşları dökerek, isyan ederek anlattığı bir olaydır…Varoşların en sefil mahallerinde işe çıktığı o günü anlatıyordu. Bir gün öğle saatlerinde bir eve girmişti. Bir ev ne kadar eski o kadar döküntü olsa da oradan hiç umulmayacak ölçüde küçük bir hazinenin çıkma ihtimali hep yüksekti. Yastık altında ki altınlar, dövizler onun asıl hedefiydi. Gerçeği çok iyi biliyordu. Fakirler sürekli aç kalırdı ama buna rağmen de yemezdi. Onlar acımasız cimriydi. Üç kuruşlarını yemeden, içmeden yıllar boyu biriktirir sonra da bir bankaya ya da bir yasayla yeni hükümete ya da bunun gibi bir hırsıza parasını kaptırırdı. Tecrübeli hırsız bu felsefi düşünceyle o eve girmişti

  Duymuyorum (Şenol Durmuş) 9 Mayıs 2012 Varoluşçuluk 

O duymuyordu…Bu sorunu daha çocukluk yıllarında fark edilmişti. Yakın çevresine göre Adnan o yaşlarda bile sağırdı. Ailesi de aynı düşüncede sayılırdı. Evet o kesinlikle duymuyordu. Çocukluk arkadaşları ise bu durumu farklı yorumluyordu.Onlara göre o işine geleni duyan, işine gelmeyeni de duymayan bir insandı.

  Yaşam Koçu Rıfkı (Şenol Durmuş) 15 Mayıs 2012 İronik 

Eminim birçoğunuz benim gibi daha sabahın köründe, aynaya bakar bakmaz gördüğü o bedbin surattan ürküyordur. Asık suratlı, mutsuz bir yüz ifadesi ile bir fotoğraf karşımızda bize bakıyordur. Çevremizde ki insan davranışları, yaşam faktörleri, içinde bulunduğumuz toplum şartları maalesef bu suratı bu hale getirmiştir. Artık kendi yüzümüzden korkar hale gelmişizdir. Peki ne yapmamız lazım?.

  Öldür Beni (Şenol Durmuş) 9 Haziran 2012 Yeraltı 

“Her ay birkaç kişi orada kendini asıyor. En son geçen ay biri kendini yatağıyla beraber yakmıştı. Ölmeleri hiç sorun değil ama bize bir sürü evrak işi çıkartıyorlar neyse hücreye geçmeni onaylıyorum”

  Arıyordum (Şenol Durmuş) 4 Haziran 2012 Yeraltı 

O gece yarısı yürüyordum yine o güzergahta… Onu arıyordum. Kalabalıklar arasında o kadını fark ettim. Peşine takıldım. Pavyonların, barların, taksilerin arasında onu takip ediyordum. Caddeler, sokaklar geçiyordu önümüzde. Dilenen bir adam bizi görünce ürktü adeta yalvarıyordu: ” Ulu Tanrım bu gece neler oluyor ” dercesine ellerini gökyüzüne kaldırmıştı.

  Yaşam Koçu Rıfkı 2 (Şenol Durmuş) 13 Haziran 2012 İronik 

Sana ben ne demiştim. He ne demiştim. Pozitif enerji yayacaksın adamım. Onu yay ki sonra faiziyle sana geri dönsün. Üstelik evrene de bir enerji katkın olurdu. Eskiler ne diyordu?. “İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir” demişlerdi. Anlaşılan sen bunların hiç birini yapmayacaksın.

  Şüpheli Şahıs (Şenol Durmuş) 4 Temmuz 2012 Yeraltı 

“Lan dur şüpheli şahıs. Kimsin, necisin nereden geldin, nereye gidiyorsun. Çıkar lan kimliğini…Ne iş yapıyorsun hemşerim. Antep’ten niye geldin İstanbul’a. Gardiyan mısın? Demek ablanı ziyarete geldin. Al lan kimliğini. Bak oğlum bura Antep’e hiç benzemez. Burası İstanbul oğlum. Fazla kalma buralarda başın belaya girer. Adamı yerler, bitirirler oğlum. Ablanı hemen çabuk gör, akşama da terk et lan İstanbul’u.”

  Tanrının Yumruğu 2 (Şenol Durmuş) 22 Temmuz 2012 Toplumcu 

Bir ambulansın gelmesi için on dakikalık bir süre yetmişti. Şişli Etfal hastanesinin acil servisine ulaşması için bir o kadar süre yeterliydi. Ona ne olmuştu? Polislerin, doktorun sorularını gülümseyerek sessizce cevapladı. Kafasını bir mumya gibi sardıklarında ise mutluluğu daha da çok arttı.

  Hırsızlar Savaşı (Şenol Durmuş) 1 Ağustos 2012 İronik 

Raşhan affından sonra cezaevlerinde ki sefiller topluma kazandırılmıştı. Hırsızlar, gaspçılar, katiller diğer bütün suçlular ait oldukları halk yığınlarının arasına dönüyordu. Bazılarına göre bu af çok lüzumsuz gereksizdi. Çünkü bunlar salınırken adalet terazisi zangır zangır titremişti. Üstelik teraziyi elinde tutan kör kadın onu fırlatıp atmıştı. Kör kadın diğerlerinin göremediğini görmüştü. Çok geçmeden haklı olduğu ortaya çıkacaktı. Herhalde o teraziyi yıllarca boşu boşuna elinde tutmamıştı.

  Neler Oluyor (Şenol Durmuş) 5 Ağustos 2012 İronik 

Peygamberler başarısız olunca Tanrı şaşırdı... En yakın dostunu çağırdı. Sordu: "Ey Şeytan neler oluyor . Bu insanları nasıl kurtaracağız. Musa, İsa, Muhammed nerede yanlış yaptı? Bana onu söyle" derken Şeytan ağlıyordu: " İnsandan peygamber yaparsan, olacağı budur. Sana o kadar yalvardım. Beni onların arasına gönderme diye..."

  1453. (Şenol Durmuş) 28 Ekim 2012 Yeraltı 

İsmet abi düşünceme göre sanırım evrimin en büyük kötülüğü bir erkeğin çiftleşme arzusu ile bir kadına ve ondan üretilen çocuklara bakma zorunluluğu olmuştur. Bu yüzden yine sabahın köründe yola koyulmuştum. Bu yüzden yine o taksi durağına gitmiştim. İşte bu yüzden o taksinin şoför koltuğuna oturmuştum. Şehrin insanlarını taşımak zorundaydım. Onların pis kokularını çekecektim. Dertlerini dinleyecektim. İstanbul’un vahşi ormanında o canlıların arasında sokak sokak dolaşacaktım.

  1 Numara (Şenol Durmuş) 6 Kasım 2012 İronik 

Onun çığlığını duyduğumuzda şok geçirmiştik. Adeta böğürüyordu. Bazen hırlıyordu. O da diğerleri gibi yalvarmaya başlamıştı. Seslere alışkın olsak da içimizden birisiydi 6 numara. O gün sıra bizim koğuşa gelince önce onu almışlardı. Diğerleri gibi acı çekerken onlar gibi haykırıyordu.

  Eleman Aranıyor (Şenol Durmuş) 19 Kasım 2012 Toplumcu 

“Efendim ben bir parti üyesiyim. Partimin en alt kademesinden en üst kademesine kadar büyük bir sadakatle hizmet ettim. Partimin verdiği her görevi layıkıyla yaparım. Liderime taparım. Mitinglerde halkı coştururum. Tüm gücümle alkışlarım, slogan atarım. Meydanları inletirim. Yağlarım, yıkarım gerekirse sabunlarım.

  Rıfkı (Şenol Durmuş) 23 Kasım 2012 Yeraltı 

Rıfkı çok zeki bir çocuktu. Küçük dünyasında bile çevresinde dönen o koca dünyayı merakla izlerdi. Yumurtayı çok severdi. Bir gün komşusunun kümesine izinsiz girdi. Yumurtaların hepsini çalıp diğer çocuklarla beraber yedi. Bu daha sonra onda bir alışkanlık yapacaktı. Mahallesindeki diğer kümeslere de girdi. Kısa bir sürede adı yumurta hırsızına çıkmıştı.

  Rıfkı Ağladığında (Şenol Durmuş) 10 Aralık 2013 Yeraltı 

Sadece o gün değil diğer günlerde sayısız geceler içtiler. Rıfkı’nın gecekondusunda hemen her gece sesler yükseliyordu. Kahkahalar, küfürler, şarkılar, türküler söylendi. İsyankar naralar atıldı. Mahalle ahalisi bu evden ve bu seslerden ürkmüştü. Kirli sakallı, hırpani kılıklı bir grup adam her Allahın günü bu evden sabah çıkarken akşam karanlığında eve dönüyordu. Ellerinde ki poşetler doluydu. Poşetler de içki şişeler, ekmekler, sebzeler, kemikler vardı. Mahalle halkı şunu iyi biliyordu ki bu adamlar şarapçıydı ve üstelik yardıma muhtaç yeşil kartlıydı. Ama bunlara rağmen bu adamlar gururluydu. Hemen her ay sonu kaymakamlık binasının önünde askeri bir tören bölüğü gibi yapılacak bir yardımı beklemelerine rağmen onurlarından, gururlarından taviz vermezlerdi. Onlara göre ortada bir suçlu varsa o da kaderdi.

  Haydar Zurna (Şenol Durmuş) 9 Şubat 2014 Toplumcu 

Allah rızası için sesleniyorum. Helal süt emmiş henüz insanlığını kaybetmemiş içinde bir gramcık da vicdan olan herkesi Pendik meydanına tek kişilik direnişime bekliyorum. Başta pek muhterem, saygıdeğer Taksim dayanışma platformu konseyi olmak üzere sendikalar, sosyalistler, devrimciler , kemancı bar müşterileri, gayler kulübü üyeleri, köfteciler derneğine, yeşillere, karalara, aklara alayınıza sesleniyorum. Gelin gerçek bir halk adamı, yamalı vatandaş, emekçi, acıların çocuğu Haydar Zurnayı yalnız bırakmayın. Gelin bu yağma bu talana bu zulme artık yeter diyelim. Aç gözler, hainler, doymamış gibi sonunda benim gibi bir garibi de buldu…

  Eski İstanbullu (Şenol Durmuş) 6 Nisan 2014 İronik 

Bu şehir benim doğduğum büyüdüğüm, hayatımın en güzel anlarının geçtiği yer değildi. Bu tımarhaneden kesinlikle kurtulacaktım. Ben artık burada yaşamak istemiyordum. Hilkat garibesi yaratıklarla, cücelerle, kamburlarla, devlerle, uzun adamlarla, tek gözlü canavarlarla, ecişlerle bücüşlerle dolmuş olan bu koca şehir İstanbul’da artık yaşamak istemiyordum. Sürekli şehrin ormanlarını, ovalarını, tarlalarını yağma eden asya’dan, anadolu’dan, afrika’dan gelen bu korkunç, aç doyumsuz kavimlerin oluşturduğu güruhların arasında yaşamak istemiyordum.

  Eski İstanbullu 2 (Şenol Durmuş) 25 Mayıs 2014 İronik 

Bakırköy akıl hastahanesinin bir bölümünde bir süre tedavi gördüm. Hemen hepside eski İstanbullu'ydu. Seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz hemen herkes bir şekilde intihar girişiminde bulunmuştu. Biri boğaz köprüsünü tercih ederken birisi kız kulesini, bir diğeri galata kulesini, bir diğeri de ayasofya müzesinin önünde kafasına silahı dayayıp ateşlemiş ama silah bozuk çıkmıştı. Emekli bir baş çavuşmuş. Ona hepimiz bu tarihsel önemi bakımından olacak ki bu manevi girişiminden dolayı " Konstantin " diyorduk.

  Çöp Kamyonu (Şenol Durmuş) 3 Haziran 2014 Toplumcu 

Bu öyküyü mutlaka yazmalıydım. Saatime baktığımda yarım saatlik bir sürem kalmıştı. İş yerim ile evim arasında ki mesafeye bu süre yeterliydi. Aksi halde hafızamdan uçup gitme tehlikesi vardı. Çünkü hastaydım. Her geçen gün her geçen saat beynim eriyordu. Acilen patronu görmem şarttı. Ama önce onun emir erini görmeliydim. Kapıyı çalıp içeri girdiğimde koltuğunda tüm ihtişamıyla bana gülümseyerek bakıyordu. Dolgun göğüsleri, kalın bacakları ile muhteşem sarışın afrodit heykeli o koltukta oturuyordu. Hemen önünde diz çöktüm :" Ey sekreterlerin en güzeli bu sefil dünyaya bir daha gelirsem eğer ve zengin biri olursam eğer seni haremime önce sekreter sonra sarayıma kraliçe olarak almazsam dünyanın en şerefsiz adamıyım" dediğimde sekreter kahkahalarla gülüyordu.

  M. Ö 1 Yıl (Şenol Durmuş) 1 Haziran 2014 İronik 

Uzun adam ve kuvvetleri o gün bizi bekliyorlardı. Her ne pahasına olursa olsun, tüm cesaretimizle, şerefimizle, onurumuzla o meydana çıkacaktık. Nasıl ki bizanslılar büyük bir kahramanlıkla barbar vikingleri, arapları, haçlıları buradan attıysa nasıl ki paşamız mustafa kemal ingilizleri, fransızları buradan kovduysa eğer bizde eninde sonunda bu kuvvetleri buradan atacaktık. Ama şunu gayet iyi hissediyordum. Konstantinin laneti üzerimizdeydi. Zavallı kral bize nasıl beddua etmişse, bu tanrı tarafından kabul görmüş olacak ki bela sürekli peşimizdeydi.

  Düttürü Düüüttt (Şenol Durmuş) 28 Ocak 2015 İronik 

" Parayı veren işte böyle düdüğü çalar" demişti, babam. Ağzımdan düdüğü çektiğimde ona gülümsemiştim. Sonrasında ise bir kez daha " Düttürü düüüttt " yaptığımda o da gülmüştü. " Aferim oğlum işte böyle, bu düdüğü senin için perşembe pazarında bir tezgahta çaldım. Hoşuna gideceğini biliyordum ." demişti. Babam bir hırsızdı. Babam sürekli bir şeyler çalardı. Annem " Bey eve yeni bir ütü lazım " dediğinde çok geçmeden eve yeni bir ütü getirirdi. " Al hanım bunu Nişantaşında bir evden çaldım. Sahibi doktormuş. " derdi.

  İdam İsteriz (Şenol Durmuş) 30 Kasım 2016 İronik 

Bu çığlıkları duyduğum da kulaklarıma inanamamıştım. Ulu Tanrım bu gerçek miydi ? Bu sesler benim için mi çıkıyordu..

 

 





 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

 

Bu dosyanın son güncelleme tarihi: 21.11.2024 12:09:41