..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > şenol durmuş




24 Mayıs 2009
Emret Başkanım  
şenol durmuş
Bu teşkilatta yer almak için yanar döner bir insan olmanız şart. Yağcılık, sahtekarlık vasıfları şansınızı yükseltir. Ayrıca sesinizin gür olması, kuvvetli alkış yeteneği ve slogan atmanız şart. İyi bir insan olmanızın, dürüst olmanızın hiçbir önemi yok. Aksine kapı dışarı edilirsiniz.


:CGHJ:
Tarihi Eyüp İlçesi her zaman olduğu gibi yoğun kalabalık. Eyüp Sultan camisinin önü çarşı girişi her taraf ana baba gününe dönmüş. Özellikle dilenciler belediye zabıtaları ile köşe kapmaca oynarken toprilli bazı dilenciler cami çevresine tezgahını açmış dileniyor. Bazı simitçilerde zabıtalar tarafından kovalanıyor. Özellikle kaçan dilencilerden birisinin iki ayağı olmamasına rağmen elleri ile yerde çırpınırken dahi zabıtalardan hızlıydı. Bağırıyordu...

---"İnsafsızlar ulan bu dünyada benden başka sürünen bir insan var mı. Acıma yok mu ulan sizde. Birazcık sadaka versenize ne olur. Kitapsızlar Allahsızlar..."

Dilenci çevresine isyan ediyordu. Zabıtalar ter içinde kalmışlardı. Bazı yaşlı turistlerde ellerinde fotoğraf makinesi cami çevresinin resmini çekiyordu.

Caminin hemen önünde ise bir taksi şoförü bekliyor. Kirli sakallı kalın bıyıklı şoför sol elini camdan sarkıtmıştı ve koca uzun kıllı eli nerdeyse asfalta yapışmıştı ama siyah tesbihi de kabadayı vari çekerken şaşı gözleriyle etrafı tarayıp müşteri arıyordu. Müşteriden daha çok adeta ırzına geçmek için bir kadın ve ya erkek dahi aradığı düşünülebilirdi. Taksinin önünde duran turist otobüsü aniden hareket edip geri geri gelmeye başlayınca ırz düşmanı tipli taksi şoförü telaşlandı. Turist otobüsü gittikçe onun aracına yaklaşırken nerdeyse çarpacaktı.
Şoför panikle hemen aracından inip bağırmaya başladı. Koca kıllı ellerini İbrahim Tatlıses gibi iki yana açıp bağırmaya başladı:

----"Hop ulan hop lan dur çarpıcan lan"

Koşar adım gelerek otobüsün arka tarafına şiddetle vurmaya başlayınca otobüs durdu. Taksiyi son anda farkeden otobüs şoförü de paniğe kapılarak İngilizce seslendi..

----"Sory, sory, sory"

Öfkeden kuduran taksi şoförü haykırıyordu..

---"Sorine sokturma lan ne sori lan arabama çarpıyordun yavşak.".

İki zabıtayı gören şoför, panikle hemen aracına binerek geriye doğru kaçtı.
Biraz ilerde caddenin tam köşesinde dikilen dört katlı iş hanının ön cephesinde iktidar partisinin Eyüp ilçe merkezinin tabelaları çok süslü dikilmişti.

Bugün bu bina önünde anormal bir kalabalık toplanıyordu. Yazın dehşet sıcağına rağmen gelen tüm insanlar takım elbise giymişti. Takım elbiseli adamlar terden sırılsıklam olmuştu. Bazı kadınlarda vardı. Bunlarda sanki bayramlık elbiselerini kuşatmıştı. İki ekip otosuda bina önünde bekliyordu. Bir cinayet ve ya terör olayı olmadığı belliydi. Çünkü az sonra da ilçe kaymakamının siyah şahin marka aracı geldiğinde takım elbiseli gruptan birkaç kişi kaymakamın yanına geldi. Kısa boyle fırça bıyıklı elli yaşlarındaki adam kaymakam Rıza Uyarı herkes iyi tanırdı.
İri yarı şişman takım elbiseli bir kişi kaymakamın elini hasretle sıktıktan sonra her iki yanağından şapur şupur öptü :

---" Sayın kaymakamım şerefler verdiniz, nasılsınız?" dediğinde
asık suratlı kaymakam bu öpüşme faslından hoşlanmamış olacak ki kendisini geriye çekti ve sordu..

---"Ne zaman gelecek acaba sayın bakan? Valilikte toplantım var ona göre bekleyelim Hasan bey."


----"Az önce koruma müdürü ile görüştüm sayın Kaymakamım. Sayın Bakanın konvoyu şu anda balat sahil yolundaymış, beş dakikaya kalmaz burada olurlar efendim"

İlçe başkanı daha sonra kalabalığa dönerek bağırdı :


----"Şeref bey, Rasim bey lütfen buraya gelin"

Kalabalık arasında iki yaşlı takım elbiseli adam bir subayın emireri gibi koşar adım gelip başkan ve kaymakamın yanında ciddiyetle durdu.

---"Buyrun sayın başkanım, Hoşgeldiniz sayın kaymakamım" dediğinde asık suratlı kaymakam zoraki bir gülücükle eliyle "sittiret" dercesine arkasını döndü.
Bu iki adam ilçe başkanı Hasan Kayarın yaşca büyük olmalarına rağmen başkan yardımcılarıydı. İlçe başkanı çocuk azarlar gibi konuştu:

---"Hani Şeref bey diğer partililer nerede? Kaç gündür hazırlık yapıyoruz, sayın bakanımız birazdan burada olacak. Yani coşkulu bir kalabalıkla karşılamamız gerekirdi. Vallahi rezil olacağız. Şahin bey nerede onu göremiyorum. Ayıp vallahi ayıp."

Şeref bey üzüntülü bir ses tonu ile konuştu..

----"Sayın başkanım herkese telefon açtık ama anladım. Ama şey Şahin beyi aradık o da yoktu. Belki haftaiçi mesaisi diye gelemediler."


-----"Neyse efendim neyse şimdi Şeref bey, Rasim bey iyi dinleyin beni. Bakan bey aracından indiğinde biz küçük bir protokol ile kendilerini karşılarken sizlerde partilileri yönlendirin. Sıkı bir alkışlama ve sloganlar ile en azından coşkulu ve hareketli bir karşılama yapalım. Bir iki slogan iyi olur mesela. TÜRKİYE SENİNLE GURUR DUYUYOR-- gibi falan, filan.. Herkes alışık zaten senelerdir binlerce kere bu sloganları arkadaşlar attı.
Gençlik kolu başkanı Ercana söyleyin çocukları ona göre motive etsin. Anladınız mı?"
Kadın kolu başkanı Mualla hanım da yanımda dursun yaptırdığımız çiçeği bakanımıza sunsun anlaşıldı mı arkadaşlar, haydi göreyim sizi..."

Bu konuşmalara kulak misafiri olan kaymakam iki eli cebinde kaldırımın kenarında volta atarken gülümsüyordu. İlçenin en iyi fotoğrafçısı şipşak Şakir geldiğinde ise ilçe başkanı eliyle işaret ederek çağırdı. Altmış yaşlarında şişman kısa boylu fıçı gibi bir tip olan şipşak Şakir başkanın hemen yanına koştu..

---"Buyrun sayın Başkan"

Başkan etrafına talimatları peşpeşe yağdırıyordu.

---"Yine geç kaldınız Şakir bey" diyerek kenara çekti, onu sessizce uyardı..

---"Bakın Şakir bey sayın bakan ile beni yanyana çok iyi çekmeniz gerek kırk senedir bu işdesiniz. Size işinizi öğretmek istemiyorum ama daha önceki ilçe kongresindeki pozlar çok kötü çıkmıştı. Yani sayın bakan ile beni bir akraba gibi yahut kırk yıllık arkadaş gibi çekmenizi istiyorum. Anlamışsınız herhalde.
Siyasetle uğraşıyoruz bilirsiniz iki yıldır ilk kez bir bakan ilçemize geliyor yani aman gözünüzü seveyim Şakir bey."

---"Merak etmeyin sayın Başkan dediğiniz gibi çekerim"

Şeref ile Rasim beyler başta olmak üzere bazı partililerde şipşak Şakirin yanına gidip ayrı ayrı konuştu. Birkaçı cebinden para çıkartıp fotoğrafçıya verdi. Hepsinin de talebi hemen hemen aynı sayılırdı. Bakan bey ile en iyi resmi çektirebilmek. Aşırı terden sırılsıklam olan fotoğrafçı koca kel kafasındaki telleri mendil ile silerken herkese aynı cevabı veriyordu:

---"Merak etmeyin çekerim. Yalnız bakana iyice yaklaşmanız lazım. Geri kalanı ben hallederim. Mümkün olduğu kadar bakana yaklaşın."

Az sonra ilçenin ana girişindeki trafik birbirine karıştı. Polis otosundan yapılan anonslar ortalığı çınlattı. Sanki kıyamet kopuyordu. Birçok araç sağa sola kaçarken önde bir trafik otosu arkada motosikletli bir trafik polisi, ortada ise siyah mercedes oto en arkada ise üç dört tane çeşitli markada siyah oto ile bakan konvoyu gözüktü. Anonslar çok şiddetliydi.

---"Araçların dikkatine, 68-714 sağa çekin. Tüm araçlar sağa, 223 sağa, araçların dikkatine!"

Konvoyu gören ilçe başkanı, kaymakam partililer hareketlendi. Bu patırtıyı ve gürültüyü duyan yaşlı meraklı turistler ellerinde fotoğraf makinesi ile binaya doğru gelmeye başladı. "Neler oluyordu?" acaba. Bina önüne gelen konvoy durduğunda önce mercedesin arkasındaki otolardan bakanın sivil koruma polisleri çıkıp mercedesin çevresini sararken FBI ajanları gibi gözleriyle etrafı kontrol ediyordu.Yirmi kişilik bir heyet protokol oluşturmuştu. Birkaç dakika sonra çevrenin güvenliğinden iyice emin olan koruma müdürü Mercedes’in arka kapısını büyük bir saygıyla açtı. Elli Altmış yaşlarında koca göbekli imam bıyıklı yarım kel gözüken bakanın önce vücudunun yarısı, sonra diğer yarısı dışarı çıktı. Foto Şakirden daha şişman olan bakan etrafına şöyle bir baktı ve protokole yaklaşıp el sıkışmaya başladı.

---"Sayın bakanım ilçemize gelmekle şeref verdiniz. Ben ilçe kaymakamı Rıza Uyar. Sayın Başbakanımız nasıllar acaba? İnşallah afiyet ve sıhhattedirler"

Bakan etrafına bakınca az da olsa canı sıkıldı. Hemen hemen hiç gazeteci ve televizyoncu yoktu. Üstelik birde şipşak Şakiri gazeteci zannediyordu. Sadece bakanı takip eden bir TRT kameramanı vardı, o da zaten adeta bakanın çaycısı gibi nereye gitse peşinden gidiyordu. TRT de kuraldı. Akşam ana haberlerinde mutlaka her bakanın müthiş icraatları gösterilirdi. Bakanın can sıkıntısını ve uykusuzluğunu gideren tek şey ise kırk kişilik partilinin alkış ve sloganlarıydı. Bu grup adeta üçyüz kişilik ses çıkartıyordu.

TÜRKİYE SENİNLE GURUR DUYUYORRRR

EN BÜYÜK BAKAN BİZİM BAKANNNNNN

Partililer coşmuş, alkışlar ve sloganlar ile ortalığı inletiyordu. Meraklı turistlerde biraz uzaktan bu manzarayı izlerken de devamlı resim çekiyordu. Önemli bir film yıldızının geldiğini zannetmişlerdi. Ama bu koca göbekli koca kafalı adam hiçte bir film yıldızına benzemiyordu. Turistler bu yüzden biraz şaşkındı. Herhalde bilemezlerdi iktidar partisinin Tarım ve Köy İşleri Bakanı Cafer Toprak’ın konumunu ve önemini. İlçe başkanı Hasan Kayar haykırdı ve elini sıktı..

---"Sayın Bakanım şerefler verdiniz, hoşgeldiniz, kutsal mübarek Eyüp Sultan ilçemize gelmekle bizleri bahtiyar ettiniz, bendeniz İlçe Başkanı Hasan Kayar"

Bakanın sanki uykusu vardı gözlerini zorlukla açarcasına duruyordu ve ilçe başkanına da kafasını oynarak cevap verdi. Makyajdan suratı üstelik giyimiyle adeta pavyonlardaki konsomatrisler gibi duran kadın kolları başkanı Mualla Hanım elindeki koca buket çiçeği bakana uzatıp elini sıktı ve cırtlak sesiyle:

"Sayın Bakanım Hoşgeldiniz." dedi.

Bakan pazar tezgahından bir demet maydonoz alırcasına çiçeği tuttu birkaç saniye ve arkasında duran koruma polislerinden birine verdi. Partililer bakanın tombul ellerini sıkmak ve yan yana bir resim çektirmek için mücaadele başladığında koruma polisleri bu kutsal koca gövdeyi korumak için çaba sarfetmeye başladı. İnsanlar çıldırmış gibiydi. Ayakkabısı çıkanlar, paçası yırtılanlar vardı. Şanslı olanlar bu işi başarırken foto Şakir de bayılmak üzereydi. Başkan Hasan Kayar parti binasının yerini gösterdi :

---"Sayın Bakanım buyrun ilçe merkezimiz. Az soluklanın öğle namazına hemen gideriz. Lütfen buyurun" dediğinde koca Tarım Bakanı istemeyerekte olsa kalabalığın ortasında işhanına doğru yürümeye başladı. Partililer hala polislerin arasından ellerini uzatıp bu kutsal gövdeye dokunmak için çırpınıyordu. Bazıları bakanın dört köşe kalın sırtını ellerken kimi kolunu hatta paçasını elleyen dokunan heyecandan titriyordu. Devletin bir bakanını ellemek ona dokunmak gerçekten bu insanlar için önemliydi. Hele resim çektirenler, bu olayı belgeleyenlerin deymeyin keyfine..
Bakan ülke gezilerinde bu tip karşılamalara ve yalakalıklara artık fazlasıyla alışkındı.

En korkutuğu şey ise parti iktidarı kaybederse yahut bakanlık koltuğundan ayağı kaldırılırsa onu artık kim karşılayacaktı. Yıllardır bu duruma alıştığından bazen bu tip olumsuz düşünceler tansiyonunu yükseltiyordu Tarım Bakanı Cafer’in. Bakanın sağında ilçe başkanı solunda kaymakam olduğu halde tabii ki korumalar ve etrafındaki kalabalık partililer eski binanın giriş kapısından içeri girdiklerinde yoğun bir izdiham yaşandı.

Zaten çok dar olan koridora bu kadar insanın aynı anda girmesi kargaşa yarattı. Bazı partililerin hala pantolon paçaları ceketlerinin kolları yırtılıyordu. Koruma polisleri ne yapacaklarını şaşırmıştı. Başkanın sert ve otoriter sesini duyan partililer olduğu yerde durmak zorunda kaldı:

---"Arkadaşlar sayın partililer rica ederim yavaş olun. Şeref bey, Rasim bey lütfen duruma hakim olun. Herkes sırayla içeri girsin" dedi. Tarım bakanı dahi şaşırmıştı.Klimalı makam aracından inip bu ilçe teşkilatına nerden niçin gelmişti ona kızıyordu. Öfkesi ilçe başkanınaydı. Aslında onu buraya zorla adeta emr-i vaki getiren o olmuştu.Eski işhanının birinci katı iktidar partisinin ilçe merkeziydi. Ve böyle berbat bir bina hiçte iktidar partisine yakışmıyordu. Başkanın ikazlarına rağmen partililer hiçte aldırış etmiyordu. Kimse bakanın kuyruğundan ve çevresinden ayrılmak istemiyordu. Sivil koruma polisleri artık dirsekleriyle kollarıyla birazcık zor kullanarak, bazen tekme atarak bakanı yukarı çıkarabildi. Parti yazhanesi de ufacık döküntü bir yer sayılırdı. Başkan hemen geniş koltuğunu çekerek bakanı oturttu. Kaymakam ile kendisi de sağına soluna birer sandalye çekip otururken azgın kalabalıktan şanslı olanlar içeri girebildi. TRT kameramanı ve şipşak Şakirde çok zor anlar yaşamış adeta perişan olmuşlardı. Başkan bağırdı :

---"Şeref bey lütfen artık kapıyı kapatın. İçerisi haddinden fazla doldu dediğinde Şeref bey kapıyı birkaç kişinin yardımıyla zorlukla da olsa iterek kapattı. İlçe Başkanı hemen ayağa kalkıp kürsüde konuşurcasına söylevine başladı..

---"Sayın bakanım zat-ı alinizin ilçemize yaptığı bu ziyaretten dolayı tekrar teşekkürlerimi bildiririm. "Bakan kalın boynunu çevirip gülümseyerek başkana baktı.

---"Sayın Bakanım biz ilçe teşkilatı olarak seçimlerde partimizin bayrağını devamlı zirveye çıkartmışızdır. İstanbulda Eyüp teşkilatımız gayet başarılıdır.

Başkan durmadan konuşurken bakan onun yüzünü ve konuşmasını izliyordu. Düşündü bakan..

---"Bu Allahın belası ilçe başkanını kim buraya atamıştı acaba?" böyle bir üçkağıtçı adama belkide ilk kez rastlıyordu. İtalyada Roma şehrinde düzenlenen tarım konulu BM konferansına katılmış, daha bir saat evvelde yeşilköy havaalanına inmişti. Niyeti Eyüp Sultan Camisinde namazını kılıp tekrar Ankaraya dönmekti. Ancak yolda gelen bir telefon onu buraya sürüklemişti. Arayan İstanbul il başkanıydı. İl başkanı telefonda :

---"Sayın Bakanım madem Eyüp Sultana namaza gidiyorsunuz, sizden ricam oradaki parti teşkilatına bir uğramanız çok isabetli olacaktır. Zaten teşkilatımız da sizi karşılamak için bekliyor. Beş On dakika orada olmanız teşkilatımıza moral verecektir" diyerek ricada bulunmuştu..

Bakan Cafer kısa bir süre düşünmüş mecburen "iyi olur uğrarım" demişti. Sebebi de Genel Başkan Tansu Çillerin Seçim bölgesinin bu yerde olmasıydı. Tansu Çiller bu bölgeden milletvekili seçilmişti. İstersen uğrama... Kendisi Ordu Milletvekili ve Bakanıydı. İstanbul ile hiçbir alakası yoktu bakanın.

---"İşte sayın bakanım eski Genel başkanımızın, resmi" dediğinde bakan düşüncelerinden sıyrıldı birden. Bütün resimli çerçevelerin üstünde Süleyman Demirelin iri yarı vücudunu ve kafasını gördü. Demirel her resim karesine zor sığdığı gibi bu çerçeveye de zor sığmıştı ve fındık gözleriyle bakıyordu. Tarım Bakanının duygusal bir yapısı vardı. Hüzünlendi, düşündü. Kırk yıllık siyaset yoldaşı Demirel ona bakıyordu. Bakan Cafer siyasetteki kariyerini Milletvekilliğini ve üç dönem bakanlığını ona boçluydu. Şimdiki koltuğunda bile Onun sayesinde oturuyordu.

İlçe başkanı Mahmut Paşa tezgahtarı gibi habire konuşuyor sanki satış yapıyordu ama Bakan onu duymuyordu bile eski günleri düşünüyordu. Yetmişli yılların başında Demirel onu evine yemeğe çağırmış özel bir görüşme yapmıştı. O gün yediği yemeklerin tadı hala gırtlağındaydı. Güniz sokaktaki evde önce işkembe çorbası sonra ısparta kebabı bol yoğurtlu sarımsaklı mantı patlıcan dolmasını tıkınmışlardı. Menüyü Nazmiye Hanım hazırlamıştı. Kahvelere sıra geldiği zaman Demirel ve Bakan Cafer iyice şişmiş midelerine ağrı girmişken iki tane kadife koltuğa gömülmüşlerdi. Büyük filozof Demirel ona gerekeni açıklamıştı. Bu esnada Nazmiye Hanım iki şiş ile beyaz bir kazak örmekle meşguldü ama kulaklarını da tavşan gibi dikmiş onları dinliyordu. Demirel bir taraftan kahvesini höpürdeterek içerken kalın sesi ile tane tane konuşmuştu..

---"Bah Cafer seni bahan yapacağım. Gabine de bazı argadaşları dasfiye edeceğim. Cafer sennen ortah yanımız var. Hem de peh çoğ. En önemlisi sen de çobandın ben de çobandım. İgimiz yıllarca ne goyun sürülerini güddüg. Bu yüzden sana güvenim tamdır. Cafer şu dört gelimeyi sagın unutma. Gafanın bir göşesine yaz. "Siyaset sürü gütme sanatıdır" Goyun gütme ile hiçbir farg yogtur anlayacağan. Yeter gi gavalı güzel çal. Goyunlar seni dagip eder. Çocuhluğunda nasıl yapmışsan bu işi baganlığında da aynısını yap yeter. Memlegette benden daha güzel gaval çalan bir siyasetçi var mı yog. Ecevit ne yapıyor saz çalıyor. Goyun saz dinler mi? İsterse dümbeleg çalsın. Onu evelallah her seçimde bertaraf ederiz. Vallahi sana şunu söylüyeyim Cafer aramızda galsın ama bizim vatandaş inan goyundan bile daha uysaldır. Dünyanın heç bir memlegedinde böyle insanlar bulamazsın... Bu nedenle cafer coğ şanslıyız bizi hiçbir güç yıgamaz. Ne darbe ne deprem ne de seçim. Bag gazetelerde benim için ne diyorlar? Çoban sülo. Hem de devamlı.. Vatandaşımız dahi iftihar ediyor. Dediğim gibi Cafer senlen yolumuz uzun. Hadi gahveni içtiysen ilerle de başga argadaşlarla daha görüşmem var. He dur Cafer gımıldama son olarak demem o ki bütün Peygamberler de çobandı. Muhammet, Musa, Davud hepsi çobandı. Cafer işimiz zor gözügse de aslında çog golay. Gavalı güzel çalıcan tam goyunların istediği gibi. Onlar yemlensin çiftleşsin başga da birşey istemezler Cafer hadi güle güle.. Nazmiye Cafere yolu göster bari--"

Bakan bunları düşünürken ilçe başkanı hala langur lungur konuşuyordu.

---"İşte Bakanım bu da Sayın Başbakanımız, Sayın Genel Başkanımız Tansu Çiller diyerek Bakana seslendi ilçe başkanı"

Partililer koruma polisleri bir ara bakanın uyuduğunu zannetti. Son anda durumu farkeden tarım bakanı Cafer Toprak eski rüyasından sıyrılıp boynunu ve kafasını sağa sola çevirip baktı.

---"Hangisi sayın başkan?" diye sorduğunda ilçe başkanı Hasan Kayar şaşkınlıkla ona baktı. Başkan Boğaz köprüsünü gösterir gibi kolunu uzatmış işaret parmağını da dikmişti. Çillerin Fotoğrafını gören bakan..

----"Evet evet gayet güzel Başkan" dedi. Bakan, korumalar partililer Tansu Çillerin resmine hayranlıkla bakıyordu.

Tansu Çiller’in kısa kollu gömlekli ve etekli resmi ve sarı saçlarını seyreden partililer ve bakan bu güzelliğe bakmaya doyamıyordu. Da Vinci’nin Mona Lisa tablosu gibi duruyordu Çiller’in resmi. Adeta aynı pozu vermişti ama Mona Lisa’nın bu güzelliğin yanında hortlak gibi bir karı gibi durduğu da bir gerçekti. Bir melek ancak bu kadar güzel olabilirdi. Sanki melekler yeryüzünü ziyaret etmişte giderlerken bir tanesini bu dünyada unutmuşlar ve bu şansta ülkemize denk gelmiş onu hemen başbakan yapmışlardı. Demirel başbakanlık koltuğunda kabzımal gibi oturuyordu. Ve bu melek dünya aleme hangi memlekette böyle güzel bir başbakan var diyordu. Bu meleğin tek kusuru ise dolandırıcı bir kocasının olmasıydı. Başbakan melek kocası kelek. Olacak şey değildi ama bu ülkede neler olmuyordu ki.

Demirelin bakan Cafer’e tüm söyledikleri doğru çıkmıştı. Yetmişli yılların sonlarına kadar Çoban Sülo bir askeri darbe atlatmış birkaç kez de Eceviti seçimlerde nakavt edip yere sermişti. 1980 yılına gelindiğinde Çoban Sülo Başbakanlık koltuğunda kavalını çalmaya devam ederken Bakan Cafer de yanındaydı. Kabinenin en sadık adamı Cafer’di artık.Ancak 12 eylül 1980’de büyük komutan Kenan Paşa elini kaldırıp haykırmıştı:

---"Dur yolcu bilmeden bastığın bu topraklar koyun otlattığın bu çimenler ve tarlalarda ne badireler atlatıldı biliyor musun? Seni kaç kez uyardık bırak artık sürüyü başka yerde otlan hadi aslanım hadi!" diyerek Demirel’in çobanlığını bir süre erteletmişti.

Fakat Demirel yıllarca bekledikten tabii ki sabırla bekledikten sonra tekrar kavalına kavuşmuş önce başbakanlığa sonra da cumhurbaşkanlığına ulaşmıştı. Şimdilerde de Çankaya Köşkünde Nazmiye hanımla beraber yufka açıp mantı yapıyor arada bir de kavalını çalıyordu.
Çenebaz ilçe başkanının haldır huldur tarhana bulgur konuşmasını herkes bıkkınlıkla dinliyordu. Başkanın ağzında köpükler saçıyordu ve elindeki mendille bu köpükleri kontrol ederken zorlanıyordu. Suratı dahi kızarmıştı. Kaymakam kin ve nefretle ilçe başkanına bakarken Allah bilir içinden ne küfürler ediyordu kimbilir? Nihayet sustu başkan...

---"Evet sözü sayın Tarım ve Köy İşleri Bakanımız Cafer Toprak beye veriyorum" dedi.

Tarım Bakanı Cafer bir an tereddüt etti. Ne konuşacaktı burada? Aniden bu ilçeye gelmişti hem de isteği dışında. Kısa bir öksürük kem küm gibi sesler çıkaran bakana herkes merakla bakıyordu. Yüce Bakan ne diyecekti acaba? Bakan zaman kazanmak için kısa bir süre düşündü. Burası İstanbuldu ne diyecekti İstanbullulara? Sığır fiyatlarından yem buğday gübre mevzularından konuşamazdı. İçinden tövbe tövbe estağfurullah diyerek ilçe başkanına lanet okudu. Ancak Demirel’in yoldaşıydı bakan. Demirel gibi çalamasa da kavalı çalmasını bilirdi. "Öhö öhö" diye öksürdükten sonra :

----"Sayın Eyüplüler Sayın İlçe Başkanı öncelikle hepinize teşekkür ederim. Teşkilatınızı ziyaret etmekten gerçekten çok memnun oldum. Misafirperverliğiniz inanın benim eski anılarımı ve günlerimi hatırlattı. Sizler bu ilçede olduğunuz müddetçe partimizin her daim büyüyeceğine inancım tamdır. Mukaddes Eyüp Sultan Camiine öğle namazına gelmiştim ve sizleri de görmekten çok mutluyum" diyerek başkana döndü.

----"Evet Sayın Başkan öğle namazı da herhalde okunmak üzere ben müsaadenizi istiyorum" diyerek saatine baktı. Gözleri fıldır fıldır dönen ilçe başkanı kaşla göz arası kalkmak için koltuğundan hamle yapan bakanı eliyle iterek kalkmasına engel olduktan sonra bir kartı tarım bakanının eline zorla uzattı. Bakan şok geçirmişti şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Ama kartı okuyunca adeta gözleri yerinden fırlayacaktı. Kartta..

---"Sayın bakanım Eyüp İlçe Teşkilatı olarak önemli bir talebimiz vardır. Şahsımın Batman Türk Petrol A.Ş de şuanda boş bulunan bir yönetim kurulu üyeliğine ivedilikle atanmamı istirham ederim. Zat-ı aliniz takdir eder ki birçok ilçe başkanı bu yerlerde maaş almaktadır. Yıllardır Partiye hizmet ettiğimden dolayı bu görevi hakettiğime inanıyorum. Teşkilatımızda beni desteklemektedir. Gereken önemi göstereceğinize teşkilat olarak tüm kalbimle inanıyorum. Hürmetlerimi sunarım.. DYP Eyüp İlçe Başkanı Hasan Kayar." notu yazılıydı..

Bakan şimdi anlamıştı durumu. Buraya niçin getirildiğini. Siyasi hayatında bu adam gibi sayısız dolandırıcı üçkağıtçı İlçe başkanı, il başkanı hatta Milletvekili görmüştü ama böylesini de yeni görüyordu. Bakanın zaten iki akrabası bu petrol şirketinde yönetim kurulu üyesiydi. Yani Bakan bunu seve seve yapacaktı. Eğer Hasan Kayar’ı da almazsa adeta şantaj yapıyordu. Herkes basın bu iki akrabayı duyabilirdi. İlçe Başkanına zoraki gülümsemeyle bakan Cafer gördüğü bir çift hain gözden korkmuştu. Kartı cebine koyan Bakan kafasını "olur" anlamında sallayınca ilçe başkanı da çok memnun oldu ve tekrar haykırmaya başladı:

----"Evet Şeref bey, Rasim bey hemen namaza yetişmemiz lazım. Yol açsınlar. Sadece sizler ve kurul üyeleri gelsin. Buyurun sayın bakanım" diyerek yolu gösterdi.

Tarım bakanı nerdeyse fenalaşmak üzereydi ki koltuktan hızla kalktı. Polisler tekrar aynı kalabalığı ite kaka yol açma mücaadelesine girişti. Nihayet merdivenlerden inip caddeye çıktıklarında ilçe başkanı yanına yönetim kurulundan on kişiyi aldı. Bakanın da yaklaşık on koruması vardı ve heyet hemen camiye doğru yürümeye başladı. İlçe başkanı bir sevgili gibi bakana yapışmıştı. Bakana tarihi Eyüp ilçesinden bahsederken bakan da somurtarakta olsa mecburen dinliyordu. Kaymakam da laf olsun torba olsun dercesine konuşmaya çalışıyordu ama adeta Yalova Kaymakamı konumuna düşmüştü. Heyet cami avlusuna yaklaştığında bütün vatandaşların dikkatini çekti. Simitçisi Gazozcusu dilencisi, turisti ve namaz için gelen müminlerin bakışları heyet üzerindeydi. Bakan her zaman olduğu gibi önde gidiyordu, insanlar ne kadar dikkatli baksalarda onu tanıyamıyordu. Deli doktoru olan sağlık bakanı Yıldırım Aktuna olsaydı hemen herkes mutlaka tanırdı.

İlçe Başkanı Hasan Kayar Tarım Bakanı Cafer’in bir koluna girmiş adeta kene gibi yapışmıştı. Cami avlusuna girdiklerinde birkaç türbeye bakan ilçe başkanı..

----"Sayın Bakanım burada eski sadrazamlarımızdan büyük devlet adamımız rahmetli Sokullu Mehmet Paşa yatıyor" dediğinde Bakan Cafer..

----"Ya öyle mi bari bir fatiha okuyalım" dedi.

Yirmi kişilik heyet türbenin önünü sarınca dua okuyan birkaç vatandaş kaçmak zorunda kaldı. Türbede Sokullu Mehmet Paşa, bacanağı, damadı ve harem ağası bir zenci paşa olmak üzere dört sanduka içinde yaklaşık Üçyüz yıllık uykularında yatıyorlardı. Osmanlı dönemi tarihinin gelmiş geçmiş en büyük rüşvetçisi Sokullu Paşa’ya hergün binlerce insan dua okuyordu.
Heyet öyle bir matem havasındaydı ki Sokullu Mehmet Paşa sanki yeni ölmüştü. Kaymakam gözünden akan birkaç yaş damlasını kirli beyaz mendiliyle sildi. Nihayet dua bittiğinde caminin giriş merdivenlerinden tırmanan heyeti beyazlar içinde üç imam karşıladı. Daha önceden haber verildiği belliydi ki ortada duran kıdemli imam elini uzatarak bakanın elini sıktı:

----"Sayın bakanım hoşgeldiniz, Allah devletimize milletimize zeval vermesin" dedi.

İmamlar camiye girerken başkan Hasan Kayar ve adamlı ayakkabılarını çıkarmaya başladı. Koruma polislerinin bir tanesi hemen eğilip bakanın ayakkabı bağlarını çözmeye başladı. Zaten Bakan Cafer’in bu göbekle değil ayakkabısını çıkarmak; ayaklarını dahi görmesi mümkün değildi. Herkes bakanı beklemeye başladı. Koruması bağcıklarını çözdükten sonra ayakkabılar için mücaadeleye başladı. Nihayet bir tekini çıkardığında kaymakam ve başkan olmak üzere partililer şok geçirdi. İnanılıcak gibi değildi. Bu ayak bu ayakkabıya nasıl girmişti?

Kırkbeş numara gözüken ayakkabıdan elli numara bir ayak çıkmıştı. Bu ayak nasıl bir ayaktı? Başkan Hasan:
----"Yarabbim sen neler yaratıyorsun, sen nelere kadirsin?" diyerek iç geçirdi.

İkinci tek ayakkabı da zorlukla da olsa çıkarıldı. Bakanın giydiği çorapların siyah olması artık bu ayakları palet gibi gösteriyordu. Fakat gözleri faltaşı gibi açılan heyet üyeleri hiçbirşey görmemiş gibi yaparak camiye girdi. İmamlarda bakan için namaza yaklaşık beş dakika rötar yapmıştı. Bakan heyetiyle içeri girip imamın arkasında safha geçti. Heyetten hiç kimse abdestli değildi ama heyet seferi durumda olduğundan dinen bir sakıncası da olmayabilirdi. Hepsi bunu düşünüyordu. Çoğunluğu yaşlı insanlardan oluşan cemaatin bazı üyeleri bakanın yanına yaklaşarak safları iyice sıkıştırdı. Bu yüzden koruma polisleri secde ederken birkaç silah, telsiz cep telefonu yere düştü. Paldır küldür seslerini duyan silahları gören bazı ihtiyarlar korku içinde panikle namazı yarım bırakıp kaçtı. Sanki organize suç örgütü lideri ve adamları namaza gelmişti. Tabii ki böyle düşünenler bunların bakan ve heyeti olduğunu bilmiyordu. Bilmeyenlerden sekiz on kişi canını kurtarma telaşı içersinde camiden fırladı. Buna rağmen bakan, heyet, imamlar, diğer cemaat büyük bir ruh coşması içersinde namaz kılıyordu.

Allahın evinde devletin bir bakanı üstelik güvenlik kuvvetleri, partililer ilçe esnafı adeta bütünleşmiş bir haldeydi. Böyle bir namazı kılmayan herhangi biri bu duyguyu anlayamazdı. İmamlar dahi kutsal vazifenin doruğuna ulaşmıştı. Koruma polisleri secde ederken dahi görev bilinci içinde tüm cemaati hatta imamları dahi kontrol ederken elleri de her an tetikte sayılırdı.

Allah göstermesin bir hain suikastçi bakanın canına her zaman her yerde saldırıda bulunabilirdi.



.Eleştiriler & Yorumlar

:: .........
Gönderen: Kâmuran Esen / ,
6 Nisan 2011
Sevgili Şenol Durmuş; Yazı diliniz harika.Yazıdaki espriler, yerine oturmuş ironiler gerçekten mükemmeldi. Okuyucuyu sıkmayan yazı diliniz için kutlarım sizi.Sevgiyle.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gülmece (mizah) kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bekçibaşı Kemal
Acılar Meyhanesi
Çürük Elma
Minibüs
Hırsız Kenan
Hırsız
Bana Yardım Edin
Eşekler Köyü
Moruk
Emret Kumandanım

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kurtarın Beni
Hırsızlar Kralı
Güzel İstanbul
Sarıgöl Roman Mahallesi 2
İdam İsteriz
Pavyon Sokakları
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Düttürü Düüüttt
Cafer Kalfanın İsyanı 2

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kurtlar Sürüsü [Şiir]
Ego - [Şiir]
Çingeneler Zamanı [Şiir]
Açım Ben [Şiir]
Olmalı [Şiir]
Hani [Şiir]
Zaman Geçsin [Şiir]
Konstantin Ağlıyor... [Şiir]
Kuyu [Şiir]
Sen Gidersen [Şiir]


şenol durmuş kimdir?



Etkilendiği Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © şenol durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.