Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Bazen çizgi film seyrederken aniden ona sarılırım öpmek isterim.O da benden kaçmak ister...Bebeklik günlerini sık sık anımsadığımdan olacak ki onu zorla öperken "mucu, mucu" derim...Canım oğlum çok kızar."Baba sen beyin özürlümüsün nesin" der...Ama ben o kızdıkça aynı hareketleri sürekli her gün yaparım..Çocuk işte.. Ama bazen de durum tersine döner...Ara sıra böyle severken işte, moralimin bozuk olduğu günlerde de hatırı sayılı ağır küfürleri de saydırırım hani..En sevdiğim küfürlerin başında gelir." Ne yaptın ulan sen piç kurusu, pezevenk" derim.Hanım bu anlarda hemen koşarak gelir "Küfür etme , çocuğun ruh sağlığını bozacaksın" der.Bu kez hanıma da okkalı bir küfür saydırırım, o da kaçar, gider.. İşte bu yüzden olacak ki mutlu yuvamız bazen küçük bir tımarhaneye dönüşür.Hanım da zaten evlendiğimiz günden beri depresyon ilçaları kullanır.Bana da kullanmamı tavsiye eder ama ben onun yerine genelde bol bol içki içerim.Canım oğlum geçenlerde yanıma geldiğinde morali bozuktu.Suratından belliydi...Tesadüf bu ya işte benimde bozuktu.."Bir şey sorabilir miyim baba" dediğinde hiç yüzüne bakmadım daha doğrusu bakmak istemedim."Başımdan git, şimdi işim var canımı sıkma" dedim..Ama inatçı çocuk gitmedi, yine de konuştu."Baba biliyor musun geçen gün dedemin dükkanına gittiğimde bana sanki kızdı" dediğinde afalladım...Aniden sinirlerim gerildi..."Eee ne dedi ne oldu" diye sorunca anlattı.. "Dedem beni sevmiyor galiba bana bakarken hep kaşlarını çatıyor, hiç de öpmüyor" dediğinde durumu anlamıştım..Son kavgamızda zavallı babam bana bağırırken takma dişleri yerinden fırlayacak gibiydi...Para, iş meselesi falan işte.Güya doğduğum günden beri rahat yüzü görmemiş miş, yıllardır parasını yemişim falan diyordu."Kaçıncı sermaye bu ulan" diye haykırırken, beni utanmazlıkla, hainlikle suçluyordu..Gençlik yıllarımda da beni komunistlere, amerikalı manyaklara benzetmişti...Tabii ki o bu hakaretleri yaparken bende gereken karşılığı veriyordum... Düşündüm...Babam benim yüzümden torununu sevmiyordu..Halbuki bende küçükken babam da bana sık sık "Hadi oğlum şu pipini bir göster bakayım büyümüş mü" sorardı..Biraz güldükten sonra oğlumun başını okşadım..."Canım oğlum takma kafana" dedim."Deden yaşlandıkça kafayı üşütmeye başladı.Yaşlılar da bu olur.Zaten yakında ölüp gidecek.O zaman maddi manevi anlamda daha çok rahat ederiz...Şimdilik durumu idare edelim" dedim."Bütün mesele pipi meselesi oğlum, sorun oradan kaynaklanıyor.Sen büyüdüğünde bunları anlarsın" dedim. Oğlum ciddi ciddi başını başını sallarken düşünüyordu.Belki tahmin etmeye çalışıyordu.Birden gülümsedi."Baba bu sene takdir getirirsem cep telefonu alır mısın" diye sorduğunda şaşırdım.."Daha orta bire gidiyorsun, ne telefonu ulan" dediğimde yere bakarken hüzünlendi..Ağlayacak gibiydi.."Ama sen ortaokula giderken, dedem sana hiç telefon sanki almadı mı" diye sorunca yine güldüm...Çocuk işte, ne kadar masumdu.Temiz saf yüreğiyle, düşüncesiyle çok masumane bir soruydu..Hüzünlendim...Hanım da meğer kapı aralığında bizi dikizliyormuş.Ortaokul yıllarım canlandı.."Bak oğlum sen hangi telefondan bahsediyorsun, ben senin yaşındayken okuldan daha gelir gelmez üstümü değiştirip işe gidiyordum.Bir çok sınıf arkadaşım gibi kaportacıda, torna işlerinde çıraklık yapıyordum.Üstelik yaz, tış, tatil demeden çalışırdık..Üstelik yamalı pantolonum falan vardı..Orta bire giderken iş yerinden arakladığımız şişelerin içindeki tineri mahalle de çekerdik hep beraber, bunları biliyor musun...Altı ay kadar bir süre yani senin yaşındayken madde bağımlısıydım...Sen şimdi yüz altı ekran plazma televizyonun karşısında oturup çizgi film seyrederken, günde on paket cips yerken ben neler çekiyordum canım oğlum" dediğimde hanım koşarak geldi... "Sen neler söylüyorsun çocuğa, yine ruh sağlığını bozacaksın" diye çıkışınca haykırdım..."İkinizde defolun ulan şuradan" diye bağırıyordum... Sonradan öğrendiğime göre çocuk çok kızmış, isyan etmiş "Ben bir "Büyüyeyim" ona yapacağımı çok iyi biliyorum" demiş...Çocuk işte...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |