..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Şenol Durmuş




26 Ekim 2010
Şarapçı  
Şenol Durmuş
Millet dedikodu yapmış, demiş ki: "Ulan sen ne biçim babasın. Beyoğlunda pavyonlarda karılarla, alemlerde taksiyi yedin bitirdin. Oğlunun geleceğini hiç düşünmedin. Kemiklerin sızlıyor mudur acaba, allahın belası lanet olası lavuk, mendebur baba demişler. Daha sonra da oğluna demişler: "Bak oğlum Salih yandın, harbiden yandın, baban Melahat'la, Mualla'yla Haticeyle paraları yedi bitirdi..Hiç bir şey kalmadı, sana da üçün biri kaldı...Oda sana yetmez, yandın oğlum yandın." İşte yandın diye diye oğluna da böylece bu meşhur lakap takılıyor...


:BFBD:
İri yarı bir adam. Uzun boylu, esmer, yakışıklı. Her şey güzel ama yanından geçen biri çektiği kokudan anında irkiliyor, dönüyor bakıyor. Bu ne dehşet koku, bu ne felaket bir adam. Bu adam belkide aylardır, yıllardır yıkanmamış. İnsan değil de bir hayvan gibi kokuyor..Belki hayvandan bile böyle koku çıkmaz.. Ya elinde ki baston. Bir ayağı sakat gibi aksıyor.Çok yaşlıda değil. Elli den fazla göstermiyor..

Peki sakat değilse acaba numara mı yapıyor bu adam. Neden, niçin yapsın?. Ama her gün aynı saatte, buradan aynı şekilde gidip geliyor.Çok eski ahşap yıkık, dökük bir gecekondudan çıkıyor sokağa..Oturduğu yer gibi adamda yıkık, dökük.. Her zaman elinde bir poşet oluyor. Poşetin içinde bazen uzun büyük renkli şişeler gözüküyor.Çoğu zaman sallanan poşette çarpışan şişelerin sesleri duyuluyor. Üstündeki kıyafetler, eskilerin yetmişli yılların modeli..Bazıları O geçerken arkasından fısıldayarak konuşuyor:

"Bu adam şarapçı biliyormusun?. Sakın bakma bize bulaşır yoksa""

Çoğunlukla kumaş pantolon, ceket türü şeyler giyiyor. Apartmanlarda, balkonlarda oturan dedikoducu kadınların da ilgisini çekmiş adam. Bazı kadınlar acır gibi gözükse de, bazıları ona tuhaf bir şekilde bakıyor. Adeta eskilerin kapıcısı gibi, sütçü ya da tüpçüsü gibi görüyor gözler onu. Tuhaf bir şekilde.. Ama bu adam sanki namuslu gibi görünüyor... Bir gün de şu kafanı kaldırda balkonda, pencerelerden sana bakan gözlere baksana. Ama onun gözleri sadece yere asfalta doğru bakıyor. Sanki kaybettiği anahtarını yahut nişan yüzüğünü arıyor..Sürekli, yıllardır. Yokuş yukarı çıkarken terliyor, arada bir elini bastonuna dayarken dinleniyor. İşte o anlarda yanından geçen bir kadın, ister açık olsun ister kapalı hiç farketmiyor, yeter ki beygir gibi kalçaları olsun, dayanamayıp yanlamasına bakıyor..Üstelik hiç kimseye farkettirmeden O muhteşem manzarayı seyrediyor.

Üstelik onun için yaşlı genç farketmiyor. Adam öyle bir bakıyor ki sanki gözler yerinden fırlıyor... Bu işi çok profesyonelce yapıyor.Sokaklarda ağır aksak yürürken, arada bir bazı yaşlıların selamıyla karşılaşıyor..O da çok mütevazı bir şekilde gülümseyerek, adeta ağlarcasına bu selamlara karşılık veriyor. O bu semtin eski insanı. Babası bir dönem semtin en kabadayı, en zengin insanlarından birisiymiş. Zamanında ticari plakalı bir taksisi varmış. Bu baba tam babaymış. Eskilerin tabiriyle şambabasıymış. Millet dedikodu yapmış, demiş ki: "Ulan sen ne biçim babasın. Beyoğlunda pavyonlarda karılarla, alemlerde taksiyi yedin bitirdin. Oğlunun geleceğini hiç düşünmedin. Kemiklerin sızlıyor mudur acaba, allahın belası lanet olası lavuk, mendebur baba " demişler.

Daha sonra da oğluna demişler: "Bak oğlum Salih yandın, harbiden yandın, baban Melahat'la, Mualla'yla Haticeyle paraları yedi bitirdi..Hiç bir şey kalmadı, sana da üçün biri kaldı...Oda sana yetmez, yandın oğlum yandın." İşte yandın diye diye oğluna da böylece bu meşhur lakap takılıyor...

Yandım Salih.

Yolda yürüyen adamın ismi ..Her zaman yaptığı gibi, semt çarşısının girişinde duruyor. Alnından, suratından akan teri cebinden çıkardığı eskilerin klasik modeli bir mendille siliyor. Bu sırada bakkal, manav, kasap, çeşitli esnaflar dükkanlarının önünü silip süpürürken camları siliyor..Ortak bir çete gibi... Önlerinden geçerken selam veriyor: "Ahmet abi, Osman amca hayırlı işler" diyor gülümseyerek. Esnaflar bir anda irkiliyor,ürküyor paniğe kapılıyor. "Yine geldi allahın cezası şarapçı Salih. Mahallenin maçorok kedisi"..Bugün esnaflara rahat yok artık..Bir kedi gibi önlerinde dolanacak Salih. Bazıları istemedende olsa zora ki gülümsüyor. Yanlarından geçiyor sessizce. Onlara gereken mesajı iletti...

Semt kahvesine adım atar atmaz hemen boş bir masaya konuyor. Çok efendi tavırlarla. Kahveci koşar adım bir çayla geliyor, masaya bardağı sertçe koyuyor.Bu adamdan kurtuluş yok, nasıl olsa bela geldi, bir çay içmeden gitmez. Bir an önce içse de gitse, şu kahvenin ahır kokusunu daha fazla kirletmese. Kahveci düşünürken burnunu tutarak geldiği gibi kaçıyor. Kokarca dan daha beter kokuyor, bu adam....

Yandım Salih çayını karıştırırken gülümsüyor, çevresine bakarken. Salih neden yıkansın?. Onlarca yılldır giydiği elbiseleri neden değiştirsin?. Onun sermayesi bu koku. Bilinçli adam, işini bilen birisi. Bazı yaşlılar yan masalardan gülümseyerek ona bakıyor. Çürük takma dişler ağızlardan fırlamak üzere ama hepsi mutlu. Yandım Salih'in görüntüsü, hali, yaşamı bu insanları çok mutlu ediyor. Bir insanın perişanlığı,sefilliği diğer insanların mutluluğudur felsefesi bu semtte hakim. "Vay Salih koçum naber" diyen bir adam burnunu tutarakta olsa masaya oturuyor. Babasının çok eski can ciğer arkadaşı meyhaneci Talat. Kısa boylu, davul göbekli adamın elini öpmek istiyor Salih.. Müsaade etmiyor Talat amca. Havadan, sudan, dereden tepeden birkaç cümle konuştuktan sonra elini cebine atarak bir on lira çıkartıp veriyor.

"Al Salih koçum şunu, kendine bir şişe şarap kurtarırsın" derken çok mutlu Talat amca. Salih'i her gördüğünde mutlaka onunla konuşur ve sonra bir on lira verir, gider. Salih'in babasını çok seviyor..Eski arkadaşı gibi görünse de babasından en nefret edenlerden birisi..Düşünüyor mutlulukla, Talat amca.. "Seni namussuz herif seni, kalkta gör oğlunun halini, zamanında bize Kadir İnanır havaları yaparken, kabadayılık yaparken bu piç kurusunu düşünseydin. Bak benim oğlum şimdi Çapa'da doktor, aslan gibi. Seninki de mahallenin şarapçısı oldu..Sürün ulan sürün, oh be yine rahatladım" düşüncesiyle Talat amca Salih'i çok seviyor. İkisi de çok mutlu, sevinçli. Kahveci de gelip bir beş lira veriyor.

"Hadi git yeter be kardeşim ne olur, bir an önce defol git" der gibi asık surata bürünüyor.

O bunları zaten çok iyi biliyor.. Günlük istikakını aldı...Ayağa kalkıyor. Yola çıktığında gözleri etrafı bir radar tarıyor. Bugün fazla tanıdık yok gibi. Semtin tek kuyumcusu olan küçük bir dükkanın önünde tam kapı girişinde durup içeri bakıyor. Yarım kel kafalı, bıyıklı, kısa boylu, orta yaşlı, pezevenk görünümlü kuyumcu, genç bir bayanın eline bir yüzüğü takarken onu görüyor. Kalkan aleti hemen iniyor. "Allahın belası şarapçı Salih yine geldi, kapı önünde dikildi. Müşteri nasıl gelsin?. Genç bayandan gülümseyerek müsaade isteyen kuyumcu, asık suratla hızla dışarı çıkıyor. Elinde beş lira var: "Al Salih, hadi güle güle cehennemin dibine kadar yolun var" diyor. Salih gülümseyerek "Allah hayırlı işler versin Rasim abi" derken içinden de "Allah belanı versin cimri herif, koskoca kuyumcu olacaksın verdiğin paraya bak" diyor ama Salih için bu da yeter. Onda şarapçı sabrı var.

En dindar insanda olmayan bir sabır.Ya sabır.... Yola çıktığında az önce selam verdiği esnafların önünde duruyor. Hepsi de kuyumcu gibi telaşa kapılıyor. Onlar da zaten hazırlıklı. Manav ayırdığı çürük domatesi, biberi, şeftaliyi bir poşetle ikram ediyor. Kasap kalan kokmuş tavuk kanatlarını verirken, "Salihcim istersen mangal yap, biliyorsun kanat daha lezzetli oluyor" diyor.. Salih verilenleri büyük bir memnuniyetle alıyor... Elindeki poşetler gittikçe dolarken, günlük nevalesi de hazır sayılır... Bir tekel bayisine girdiğinde gözü rafların üst sırasını arıyor. "Dayı kalmadı mı bizim köpek öldürenden" diye sorduğunda psikopat tekel bayi ayağa kalkıyor. "Kalmaz mı Salihcim, benim velinimetim. Ramazan ayı geliyor diye sevabına senin için beş kasa fazladan sipariş vermiştim." diyor.. İkisi de çok mutlu bakışıyor..

Parayı alırken bakkal aniden hüzünleniyor..Soruyor."Salih koçum duyduğuma göre tedaviyi yarım bırakmışsın doğru mu?."

"Evet bıraktım be abi..Alt tarafı veremmiş, önemli değil..Herkeste olurmuş..Sana hayırlı işler""

Dışar çıkıyor..Çarşı içinde yürürken birden duruyor..Bir ses duyuyor..Arkasını dönerek bakıyor....Bakkal, kasap, manav diğer esnaflar hemen hepsi kapı önlerine çıkmış Salihi izliyor..

Hepsi de bir tören mangası düzeninde, ona gülümseyerek, el sallıyor..

.Eleştiriler & Yorumlar

:: .
Gönderen: Tuba Kabasakal / , Türkiye
29 Ekim 2010
Maalesef anlamlar aynı değil Şenol Bey.Kelimelerin simgeledikleri,çağrıştırdıkları oldukça farklı.Ben teşekkür ederim,tekrar kaleminize sağlık.

:: Pes....
Gönderen: Şenol Durmuş / , Türkiye
29 Ekim 2010
Dediklerinizi gayet iyi anlamıştım ve izah etmeye çalışmıştım...Türbanı, kapalı olarak düzenledim...Aynı anlamlar olmasına rağmen nedense o simgenin adı dahi herkesi rahatsız ediyor..Nedense?.....Teşekkür ederim....

:: .
Gönderen: Tuba Kabasakal / , Türkiye
28 Ekim 2010
Bakın siz benim demek istediklerimi anlamanın ucundan bile geçemiyorsunuz. Bahsettiğim aslında çok basit bir şey ama buna garip,farklı anlamlar yüklüyorsunuz. Ben kapalı değilim, türban savunucusu da değilim. Ancak insanların dini özgürlüklerine saygı gösterilmesini önemsiyorum, -bir hukukçu olarak da. - Ve bu saygıyı başını kapatan herkesi türbanlı diye yaftalayarak gösteremezsiniz. Yani buradaki sorunsal anlatmaya çalıştığınız değil,onu anlatış biçminiz,seçtiğiniz sözcüğün yanlışlığı. Sırıtan da gerçek değil, eksik gerçek. Bir kadın açık olabilir kapalı olabilir, ama türbanın buradaki işlevi ne?

:: Tuba hanım..
Gönderen: Şenol Durmuş / , Türkiye
28 Ekim 2010
Elbette biliyorum anlamını..Dini olarak kadına emir gibi gösterilse de aslında bu toplumlar da kadını saklamak için kullanıldığını da çok iyi biliyorum...Buna rağmen O kadının sadece ayak bileğinin görülmesi ile dahi onun vücut hatlarını hayal edebilecek ve onu görebilecek kadar cinsel açlık çeken gözlerin sayısının bir hayli fazla olduğunu da biliyorum...Vermek istediğim mesaj da sanırım buydu...Halkın içinden yaşanan, bilinen bu olaylar,hayali bir dünyayı ve olayları da yansıtmıyor...Gerçekler neden sırıtsın ki?

:: .
Gönderen: Tuba Kabasakal / , Türkiye
27 Ekim 2010
Kadının toplumumuzdaki yerini böylesine vurguluyorsunuz madem, türban kelimesine yüklenen anlamları da iyi biliyor olmalısınız. Yorumuma verdiğiniz cevapta "kapalı" sözcüğünü tercih etmişsiniz, ben de aradaki farktan söz ediyordum. Böylesine halkın içinden,halksal bir öyküde bu kelimeyi kullanmanızı hoş karşılayamadım. Bilinçsizce olduysa da, bu konuda yeterince düşünür ve söylediklerime bir açıklık getirebilirseniz öykünüzde ne denli sırıttığını anlayacaksınız.

:: Tuba han..
Gönderen: Şenol Durmuş / , Türkiye
26 Ekim 2010
Öyle düşünmenize gerçekten üzüldüm..Öykü içeriğinde sadece o sahne sizi etkilemiş anlaşılan...Bilinçli kasıtlı olarak yapılan bir düşünce söz konusu değil...Varoş semtlerde yaşanan sahneler var öyküde...İster şehirde ister köyde olsun,bir kahvehanenin önünden, yahut bir sokaktan geçen bir kadın açık veya kapalı olsun hiç fark etmez O ilkel aç bakışlardan kurtulamaz..Şarapçı da bir örnek..Bir ince mesajda söz konusu..Toplumumuzda kadının durumu da zaten belli..Rica etsem yeniden düşünseniz....

:: .
Gönderen: Tuba Kabasakal / , Türkiye
26 Ekim 2010
"İşte o anlarda yanından geçen bir kadın, ister açık olsun ister türbanlı hiç farketmiyor, yeter ki beygir gibi kalçaları olsun, dayanamayıp yanlamasına bakıyor..Üstelik hiç kimseye farkettirmeden O muhteşem manzarayı seyrediyor." Bir kadın sadece açık ya da "türbanlı" olabilirmiş gibi yaptığınız sınıflandırma öykünüzü müthiş bir itilmişlikle okumama neden oldu, zevk alamadım. Üzerine tekrar düşünmenizi öneririm.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kurtarın Beni
Sarıgöl Roman Mahallesi 2
Pavyon Sokakları
Gel Abi...
İblis Yeryüzünde
Çöp Kamyonu
İsyankar Ruhlar
Toplum Düşmanı
Genelev
Midyeci Raci

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hırsızlar Kralı
Güzel İstanbul
İdam İsteriz
Dilenciler Köyü
Emret Başkanım
Düttürü Düüüttt
Cafer Kalfanın İsyanı 2
Şairler Çıkmazı Sokağı
Ayşe Aşk Arıyor
Köpekler Sokağı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kurtlar Sürüsü [Şiir]
Ego - [Şiir]
Çingeneler Zamanı [Şiir]
Açım Ben [Şiir]
Olmalı [Şiir]
Hani [Şiir]
Zaman Geçsin [Şiir]
Konstantin Ağlıyor... [Şiir]
Kuyu [Şiir]
Sen Gidersen [Şiir]


Şenol Durmuş kimdir?



Etkilendiği Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.