..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı > Şenol Durmuş




8 Ocak 2012
Köpeklerin Aşkı  
Şenol Durmuş
"Aşığım ona, bana getirin onu. Onunla evleneceğim" diyordu. Hepimiz şok geçirmiştik. Şaşkınlıkla ona bakıyorduk. Ne diyordu bu Allahın belası serseri. Semtte becermediği kız kalmamıştı ama hala bu son aşkım, bu son ulan diye haykırıyordu. Üstelik peşimizde polisler varken. Zavallı iki adamın hastanede kemikleri düzelirken bir it sürüsü gibi sığındığımız bu evde adam bizlere bir anda “Aşığım” diyordu.


:BHAD:
"Aşığım ona, bana getirin onu . Onunla evleneceğim" diyordu. Hepimiz şok geçirmiştik. Şaşkınlıkla ona bakıyorduk. Ne diyordu bu Allahın belası serseri. Semtte becermediği kız kalmamıştı ama hala bu son aşkım, bu son ulan diye haykırıyordu. Üstelik peşimizde polisler varken. Zavallı iki adamın hastanede kemikleri düzelirken, bir it sürüsü gibi sığındığımız bu evde adam bizlere bir anda "Aşığım" diyordu. "İki kişi hemen gitsin, teslim olsun, suçu üstüne alsın" dedim öfkeyle. Bütün gözler en zayıflara döndü. Dokuzumuz da biliyorduk o zayıfları. Neden çıkmak istemiyorlardı?.. Hakan neden korkuyordu?.. Sedat neden çıkmak istemiyordu?.. "Çıkın ulan korkak herifler, hadi gidin teslim olunda peşimizi bıraksınlar" dedim. Tayfun benden de öfkeliydi. "Ama" dedi Sedat. "Fakat" diyordu Hakan. "Aması fakatı falan yok lan haydi" dedik. Gittiler karakola. Sonradan haber geldi. Komiser tamam demiş, iki kişi de yeterlidir. Bizleri azad etmiş güya. Güldük. İsterse azad etmesin lavuk dedik. Biz mi yamandık, yoksa karakol mu?.. Komiser Zeki o göbeğini şişirmek için mecburen bizden yol alacaktı. Bekçi Kemal de sokaklarda kazasız belasız dolaşmak istiyorsa yol verecekti. Yoksa o süslü üniformaları onları kurtarmazdı.

Bir olayı da iki kurbanla atlatmıştık o gece. O gece içtik hiç durmadan, sürekli. Aşığım diyordu hala, onu bana getirin, evleneceğim. Artık bu yolu size bırakıyorum diyordu bizim eski çete lideri hırsız. Bana döndü. "Bundan sonra bunları sen idare et sana güveniyorum." diyordu. Beni onore ettiğini zannediyordu korkak herif. Onu biliyordum. Sadece kıçını kurtarma derdindeydi. O da emindim bunları çok iyi biliyordu. Az bir zaman kalmıştı onu kaybetmeye. "Aşığım ona aşık, onu kimseye yar etmem, bana yardım edin" dedi o gece hiç durmadan, defalarca . Emrimizde ki kullarımız, çocukluk arkadaşlarımız, kölelerimiz, köpeklerimiz "Kim o, kim o" diye durmadan sordu. Kim olacaktı?.. Mahalleye yeni taşınan, hani Edirne,den gelen o sarışın kız var ya, hani o daracık kot pantolonu ile koca kıçını becertmek için sabahtan akşama kadar semtte dolaşan Filiz,di işte... O aç gözler arasında sadece bizim piç kurusu hırsız Tayfun, o cesareti göstermişti. "Onu birileri bulsun, araya girsin konuşsun onunla hemen evlenmek istiyorum" dedi tekrar. Emir verilmişti sokağa...

Sürümüz tek tek dağılırken iki halef selef baş başa kaldık. Göz göze geldik. O güven vermeyen bir çift hain göz yine bana bakıyordu. "Oğlum sen ciddi misin" diye tekrar sordum. Yemin etti, binlerce kez etti. Ağlıyordu. Şok geçirdim. Bu orospuçocuğu gerçekten aşıktı. "O benim namusum artık" dedi, bana sarıldı. "Kardeşim benim, sen benim kardeşimsin, ulan Allahsızlar" diye haykırıyordu. Evlerden camlar, çerçeveler açıldı. Dedikoducu ihtiyarlar, becerilmek isteyen ev hanımları bizi izliyordu. "Bağırma lan beygir gibi daha yeni kurtulduk beladan hadi gidelim şuradan" dedim. Gittik.

Ertesi gün geldik. Bazı köpeklerimiz sokaklarda harekete geçmişti bile. Filiz,in evi etrafında, çevresinde dönenler, dolananlar oldu. Sonra dolaşanların aile büyükleri, yakınları, o evin kapısını çaldı. Muhterem yaşlı sahtekar insanlar, anneler, babalar o eve girdi. Hayırlı bir iş söylentisi yayıldı sokaklara. Sonra bir gün taksi durağının önündeki çete durağımızda otururken Filiz ile Tayfun önümüzden geçti. Kol kola girmişlerdi. Neşe içinde gülerek geçtiler. O koca kıçına binlerce küfür saydırdık hep beraber . Tayfunun emekli pavyon karısı annesine de saydırdık. Birbirimize şüphe içersinde bakmıştık. O küfürler arasında mahçup bakışlar, suçlu gözler soruyordu?.. Acaba hangimizdi Tayfunun anasını beceren?.. O çocuk sevici kadınla hangimiz yatmıştı?.. O eve girip çıkmayan bir kişi mi kalmıştı sanki?.. Kim ne yalan söylesin?.. Başlar öne eğildi bir suçlu telaşı ile.

Bir hafta süre geçmişti ki o haberi duyduk. Mahallemizin pezevenk kuyumcusu onlara bir nişan yüzüğü takmıştı. Tayfun artık bizden kopuyordu, bunu hissetmiştik. Üç gün geçmeden yeni bir haber aldık. Filiz çeyizi ile Tayfun’un evine taşınmıştı. Tayfun’un emekli pavyon karısı annesi *O benim kızım artık, namusum o benim diyormuş. Evlenene kadar artık burada kalacak, o çakallara kızı kaptırmam" demiş. O haberden sonra senelerdir ilk kez onsuz bir kutlama yaptık meyhanede. Kahkahalar, küfürler, meyhanede sağa sola yayıldı durdu. Diğer müşterilerin, garsonların korku içersinde bizi izlemelerine aldırmadan yine durmadan içtik. Sarhoşluğun verdiği cesaretle de olsa bana da sordular: "Sen ne zaman evleneceksin?.. "Evlen de senden de kurtulalım allahın belası" derken kahkahalar ortalığı inletiyordu. Meyhane çıkışı o gece yine sokaklara girişimiz, önümüze çıkana saldırmamız, gece bekçileriyle dans etmemizden sonra kazasız belasız evlerimize dönebildik . Tayfunu kaybetmiştik, hepimiz üzülmüştük. Üç gün geçmişti. Her zaman olduğu gibi ihtiyar emeklileri soymak için kahvede okey masasındaydım. Eli ayağı titreyen sefiller üç kuruşlarını kaptırmamak için o gün canını vermeye hazırdı. Beni soymuşlardı. Şans kainattan geliyordu onlara... "Siz" dedim " İhtiyar keçiler öldükten sonra yeniden mi dirildiniz, bu ne şans?.." diye haykırırken bunak herifler gülüyordu. Çocuklardan birkaçı heyecanla masamıza gelene kadar.

"Filiz seni küçük parkta bekliyor" dediler. Masadan kalktım alelacele. Ne olmuştu?.. Tayfunun başına acaba bir şey mi gelmişti?.. Parka girdiğimde bir bankta onu otururken gördüm. Sarı saçlarını düzeltirken tepesindeydim. "Hayrola Filiz bir şey mi oldu?" diye sordum. " Sen onun en iyi arkadaşıymışsın öyle mi?" diye soruyordu. "Evet öyledir " diye cevapladım. " O evi terk ettim. Kendi evime de dönemem, bu gece kalacak bir yerim yok" diyordu. Ayağa kalktık yürüyorduk. Onu nerede yatırabilirdim. Ona neler olmuştu?.. Sokağın birinde tek katlı ahşap bir evin önüne gelene kadar hiç konuşmadık. Kapıya vurur vurmaz hayalet gibi çıktı karşıma şarapçı Sülo. Çürümüş bedeniyle, sakalları, leş kokusuyla bir ölü gibi bize bakıyordu. Kapıdan çekildi gülümseyerek. Böceklerin, farelerin leş dünyasına bir sarışın melek adım atmıştı. Kulağıma fısıldadı Sülo. "Ne olur bana da düşer mi düşmez mi bilmiyorum ama müsaade edersen en azından sizi seyredeyim ne olur. Elle de yaparım benim için farketmez" diye yalvarıyordu. Leş bir odanın kapısını açarken örümcek ağları her yerimize yapışmıştı. Ondan daha beter leş bir yatak, korkunç bir şekilde çürümüş bir battaniye bizi bekliyordu. Ev sahibi oydu. Onun isteği bir şekilde olmalıydı.Bir köpek çaresizliğinde ona sığınmıştık... " Ellen yap ulan ama çaktırma." dedim.

Yatağa uzandık. Sordum ona, o cevapladı. O sordu ben cevapladım. Ne olmuştu?.. Ne olacaktı ki?..Edirne de iken eski nişanlısı onu becermişti. Babası çok kızmıştı bu yüzden onu İstanbula ablasının yanına göndermişti. Ablasının polis olan kocası da onu becerdikten sonra bir polis arkadaşına ikram etmişti. Peki sonra ne olmuştu. Ne olacaktı ki?..Tayfun kahraman bir kurtarıcı olarak karşısına çıkmıştı. Sonra o da Filizi bir hafta boyunca gece gündüz becermişti. Vücudunda dişlenmeyen, morarmayan bir yer kalmamıştı. Tayfun acımasız, sapık bir caniydi. Peki annesi evde yok muydu?.. O müdahale etmemiş miydi?.. Annesi elbette vardı. Yardımcı olmuştu ama Tayfuna. İlk gece Filizi annesinin yatağında, annesinin yanında becermişti. Annesi de çıplaktı. Durmadan su, havlu taşımıştı. Peki bundan sonra ne olacaktı?.. Edirneye dönecekti. Eski nişanlısına, sonra da yeni bir hayata başlayacaktı. Peki bu gece ne olacaktı?.. Ben onun için sorun olmayacak kadar iyi bir insandım. Artık o kadar olaydan sonra dahada beteri olamazdı. Ona tüm şefkatimle sarılmaktan başka bir çarem kalmamıştı." Üzülme, yaşamın gerçekleri böyle işte . İnsanoğlu çiğ süt emmiştir." diyordum. O da bana tüm şehvetiyle, insanlığa sarıldı.

Sesler duyuyorduk. Önce hırlayan bir köpeğin sesi sandım. Sonra tahta bir aralıktan sakallarını fark ettim şarapçı Sülonun. Gittikçe hırlıyordu. Geceyarısı birden yatağın başında dikilmişti Sülo. " Kalk diyordu, acele et çabuk kalk." "Kim o " dedim. "Birileri var" diyordu. Koşar adım indim aşağıya. Hasan karşımda durmuş, kudurmuş gözleriyle bana bakıyordu. Zil zurna sarhoştu. " Hadi işin bittiyse sıra bende" diyordu. “Diğerleri de parkta bekliyor sırayla gelecekler çabuk ol, Tayfun da orada seni bekliyor” diyordu. Midem bulanmıştı . Gözlerim karardı. Gırtlağına yapıştım. Bıçağım ense kökünde hazır bekliyordu. Ona soruyordum." Senelerdir Tayfun un anasını becereni merak etmiştiniz değil mi?.. O işte bendim. Şimdi git ona aynen söyle. Sende ananınkini merak ediyor musun hadi söyle bana lan?..



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yeraltı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hırsızlar Kralı
Topal Hayri
Pavlovun Köpekleri
Cafer Kalfanın İsyanı
Pavlovun Köpekleri 2
Cafer Kalfa
Cafer Kalfa Konstantinopoliste
Gerzekler
1453.
İşsiz ve Öfkeli

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kurtarın Beni
Güzel İstanbul
Sarıgöl Roman Mahallesi 2
İdam İsteriz
Pavyon Sokakları
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Başkanım
Düttürü Düüüttt
Cafer Kalfanın İsyanı 2

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kurtlar Sürüsü [Şiir]
Ego - [Şiir]
Çingeneler Zamanı [Şiir]
Açım Ben [Şiir]
Olmalı [Şiir]
Hani [Şiir]
Zaman Geçsin [Şiir]
Konstantin Ağlıyor... [Şiir]
Kuyu [Şiir]
Sen Gidersen [Şiir]


Şenol Durmuş kimdir?



Etkilendiği Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.