|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sonra Bir Gün
Ahmet Zeytinci
Öykü > Gülmece (Mizah)
Bir varmış, iki yokmuş, üç varmış dört yokmuş, beşin bu işler ile hiç alakası yokmuş, beş o sırada senelik izindeymiş. Develer tellal, pireler berber iken, yavru pireler berber çırağı iken, hem develerin tellallığına hem pirelerin berberliğine, hem de yavru pirelerin berber çıraklığına itiraz çokmuş. İtiraz çoksa da hem develer, hem pireler, hem de yavru pireler hiç mi hiç umursamamışlar bunu. Masal bu ya, adı üstünde işte masal, sen de oku bakalı
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm |
161
|
|
|
|
Seni o kadar çook sevdim ki başta belli etmesem de çünkü uğradığını hissettim kalmayacaktın kalbimde bu kalp bu ağır yükü taşıyamaz dedim uzak durdum..Sensizliği de taşıyamadı....Sorumsuzdun kalmamayı öğretmişin ısrarla kalbine...Kızdım çook kızdım sen konuşmadıkça ben susamadım avazım çıktığınca bağırarak susmak istedim.Sustum sustum...Bitmedi susmalarım. |
|
162
|
|
|
|
Bilmiyordu kanatlarımı sekiz ay önce koparmıştım ben. Uçmayı öğretenime geri vermek için bana öğrettiğini. O zamanlar bilmiyordum bilinmeyen şeylerin özlenmeyeceğini ve bilmiyordum bildiklerini yok ettiğinde daha çok özleneceğini.
|
|
163
|
|
|
|
Romantizmden ne kadar az anladığımı bu öyküyü okuduğunuzda görebilirsiniz... Bunu da lisede yazmıştım. |
|
164
|
|
|
|
Fatma, adamla telefonda görüşmeye devam etti. Dilan’ı unutmuştu. Dilan ile yaşadıklarını Recep ile telefonda yaşıyor, bundan da büyük zevk alıyordu. Öyle ki, her gece Recep ile telefonda görüşüp, tatmin oluyordu. |
|
165
|
|
|
|
Öyle çok sevdim ki seni,
Öyle çok anlatamam o 1 yılın anlamını, 1000 yıl geçse unutamam |
|
166
|
|
|
|
Afrika Menekşesi
Terkedilmişlik değil bunun adı hem terkedilmişlik olur mu hiç bekleyişin adı?
Belki ölümün insanlar üzerine serptiği o kahrolası yalnızlık. |
|
167
|
|
|
|
Aşkı senin gibi yaşarsam ölürdüm ben.Benim yüreğim seninki kadar meydan okuyamazdı, ben senin kadar büyük sevemezdim ki.
En iyisi başlamamalıydı.Başlamadı da.Benim hayatımdan birçok kadın arasından bir kadın geçti yine…Hiçbir zaman unutulmayacak bir kadın.Gözlerini içiyorum başkalarının gözlerinde…
|
|
168
|
|
|
|
Bir bakışmaydı, anlamlandırmak çok güç, belki sitemli, belki suçlu, belki korkulu, belki kızgın, belki alaycı, belki sorgulayıcı belki … belki … tam bir belkiler silsilesi, bir bakışa bir sevdayı mahkum etmek kadar anlamlı bir o kadar da anlamsızdır üç harfli beş noktalı. |
|
169
|
|
|
|
Yapamadıklarımızdır en çok canımızı yakan. 'Yapsaydık çok farklı hayatımız olurdu' dedirtenlerdir en çok pişman olduklarımız. |
|
170
|
|
|
|
Geminin hareketinden hemen sonra, martıların geri döndüklerini görür Bi../İki kız çocuğunun geminin bulundukları alandaki saç zemini üzerinde zıpladıklarına şahit olur../Bir yandan annelerinin ‘Bu tarafa gelin’ diyerek seslenişini, ve babaları |
|
171
|
|
|
|
Sendeki o güç değimlidir dereleri dere , nehirleri nehir, denizleri deniz yapan |
|
172
|
|
|
|
“Celis-i halvetim, varım, habibim mah-ı tabanım
Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım “Anlamı:
"Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım." diyerek |
|
173
|
|
|
|
Şahıs olarak hedef seçmiyor, sürüp geldiği rotayı kastediyorum. Sosyal güvencenin, amme alacağının
neresinde adalet var. Oy kazanmak adına yok edilen
değerler, emekliler arasındaki ters tepen 40 yıldır,
özellikle Bağ-Kur'da yaşanan eşitsizliği giderecek
intibak yasası nerede? Saygılarımla.
|
|
174
|
|
|
|
Akla teslim olmamış, aklı dışlamamış bir sevgi… Rastlamadığı ve rastlamadığın bir güven umudu.
Apaçık, hesapsız kitapsız “Acaba?”lardan uzak sözler…
Konuşulmadan konuşmalar…
Bakmadan bakışmalar…
İzinsiz izinler…
Sınırsız sınırlar… Sınırlı sınırsızlıklar…
Sevinçlerde ve acılarda ikircimsiz buluşmalar…
|
|
175
|
|
|
|
belli bir süre geçtikten sonra beklemek yer edinir insanın içinde ve hep bir bekleyiş içinde olursun;neyi,nasıl ve niçin beklediğini bilmeden... |
|
176
|
|
|
|
Sen giderken kalabalık nehir gibi akıyordu üzerime... Sen giderken yağmur yağıyordu delicesine... |
|
177
|
|
|
|
Etrafına bakıyordu, akşam için hazırladığı masaya. Ahşap masayı papatyalarla süslemişti. Goncagül papatyaları çok severdi. Bir tane de gelincik bulmuş, onu da ortaya yerleştirmişti. Gelincik kıpkırmızı, nazlı nazlı sallanan, kınalı gelinlere benzeyen çiçe |
|
178
|
|
|
|
Sen sevdiğin birinin sesini unutmak nedir, bilir misin? Hayallerinde, rüyalarında bile bir daha onun sesini duyamamak... |
|
179
|
|
|
|
‘Toparlan..gidiyoruz..’ ‘Nereye..böyle aniden..’..’Boşver..şimdi soruların zamanı değil Pi../Hemen hazırlan gidiyoruz..’..’Ben nereye olduğunu söylemezsen asla şurdan şuraya adım atmam..’../’Ne demek b |
|
180
|
|
|
|
Dedi ki;
Kalbimin kulağımda attığı demlerdi... Kulağımsa hep ayak seslerindeydi... O günler hep birbirine benzerdi. Yıllardan, aylardan ve günlerden neydi hatırlamıyor olmam bu yüzden normaldir. Her sabah şakaklarımda bir kısrak bileklerinin gücünü denerdi. Ve gece şehrin tüm saatleri odama toplanıp geçmek bilmeyen zamanı çoğaltırlardı. Yine de gözlerim uykuyu aramak için çok meşgul olurdu yakaza ürperişlerde...
Çok yollar bekledim. Özledikçe ırmaklar doğuran gözlerim hiç yorulmadı ufku gözlemekten. Bir işaret, bir umuda muhtaç değildim yollara teğellemek için kara kirpiklerimi. Sonuçta bir gözlediğim vardı ve geleceğinden emin olmasam da beklemek varlığını perçinliyordu içimde. Esmer bir selam beslerdi ufkumun ferini. Susmanın kaçış olmadığı tek eylemdi belki de beklemek o demde. Sustum ve bekledim. Güneşin doğuşunu bekledim. Nasibime batışı yazılmıştı, bilemedim. Beklediğime değmediğini kimseler söyleyemez yine de. Kalbime bağladığım onca ağırlığa ve içimde çırpınan sayısız geyik sancısına yine de değdi. Yarına kaç gün kaldığını bilerek uyandım bir sabah. Beklediğimden uzundu sadece. Ama gelecek olan geçmiş gibi yazılmıştı bile deftere. |
|
|
|