Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
“Zarife’ye böyle şeyler anlattığımı sakın söylemeyin. Ortama muziplik katmak için anlatırım böyle şeyler. Bıçak tutmasını, savurmasını, sallamasını bilir misiniz? Yok; et kestiğim için, tavuk parçaladığım için iyi bilirim. Gezeceksiniz filan, yanınızda kendinizi savunacak bıçak, bir şey yok, size bıçak kullanmasını öğreteyim amcık hoşafları.” Kızlar yeniden gülmeye başladı, aniden böyle laflar atması, hiç beklenmedik anda. “Bekleyim.” Koşarak çiftlik evine gidip iki ekmek bıçağıyla geldi, yakındaki ağacın yanına getirdi onları ellerinden tutarak, “ağacı düşman gibi algılayın.” Nezaket, öyle hareketler yapmaya başladı ki, hamleler yapıp ağaca bıçağı biraz vurup geri çekiliyor, dans ediyordu, ayak dansı Muhammed Ali’nin dansı gibiydi, “bıçağı sağlam tutacaksınız.” Çok komikti, kızlar gülmemek için kendini zor tutuyordu. Ayla yanaştı; “Şunun göte bak, nasıl sallanıyor, tam bir şebek bu ya.” “Ya duyacak! Sus mal mısın?!” “Ne dedin ona?!” “Aramızda bir espri.” “Götünü keserim bak! Dediğini biraz duydum!” “Ya şaka yaptım; güzel ablam.” “Sulandırma; konuya dönelim, bu sizin hayatta kalma savaşınız. Bıçak kullanmayı su içmek gibi iyi bilmelisiniz, bir gün mutlaka lazım olur, olacaktır, o tecavüz edilip öldürülen kızlar bıçak taşısaydı, bunu kolları gibi kullanmayı öğrenselerdi doğramışları o sapıkları, çok garip, hiçbir genç kız evine 200 metre kala tecavüze uğrayıp başı taşla ezilip öldürüleceğini düşünmez ama oldu, bunu hiçbir Türk yapmadı yapmaz, bunu bir mülteci yaptı, her genç kız Ninja gibi olmasa da kendini savunmayı, sapığı birkaç hamleyle öldürmeyi becerebilir… Bıçağınız yoksa çevrede bir yerde silah gibi kullanabileceğiniz bir cisim, nesne mutlaka vardır, cam, şişe, odun parçası, taş, toprak ya da kum, bir çivi, dal parçası bile, tuğla parçası, gazoz kapağı bile. Yeter gibi düşünerek, zekayla bakın, şahin gibi gözlerle. Cesur olun, korkuyla donup kalmayın, eliniz ayağınız titremesin! Korkuyu atmak için birkaç çok güçlü nefes alıp verin, hırslanın; korku içgüdüseldir; düşmanı etkisiz hale getirebileceğinize inanın! Bağırarak saldırın! Hırsla, öfkeyle bağırın!” Kan ter içinde kalmıştı, bıçağı Nur’a uzattı, “sen dene bakayım.” “Korkarım kaza olur ya!” Yalvarırcasına; “Nezaket ablam boş ver; malız biz” “Bırak ya!” Hafif bir tokat attı okşama arası: “Ne Nezaket’i be! Ben senin koçunum, koçum de bana!” Nur ve Ayla gülmeye başladı. Onların gülmesi bitince nezaket harekete geçti. Nur’a bıçağı uzattı yine: “Korkma; dene! Karşında sana tecavüz etmek isteyen bir sapık var, direnme, öldürürüm diyor, zaten yine öldürecek seni, asla ölüm korkusuyla direnişi bırakmayacaksın! Tecavüz vakalarının çoğu böyle gerçekleşir, öldürme tehdidiyle, araca bin yoksa öldürürüm der mesela. Karşına sapık çıktıysa, kim bilir, üçlü sevişme fantazisi arayan ve seni kafaya takmış karı koca çifttir bu, arkana, belinde saklı olan bıçağı çıkaracaksın!” “Onda da bıçak varsa?” “Doğru hamleyi yapacaksın. Gelen hamlelerden kaçmayı bilip sen hamle yapacaksın.” Yere baktı Nezaket, “beni düşür” dedi, Nur onu itti hafifçe, Nezaket yere düştü, “üstüme otur, bıçak elimden düştü, öteye savruldu,” bıçağı o tarafa düşürmüş gibi yaptı, “üstüme otur,” Nur, onun üstüne oturdu, bıçağı boğazıma saplamaya çalış ya da bir gözüme, yapar gibi yap,” Nezaket bu sırada yerdeki taşı eline aldı, avuç içine sığacak kadar taşı onun başına vuracak gibi salladı ağır çekimde. Hemen sonra bağdaş kurup oturdu, bıçağı ağaca fırlattı, bıçak ağaca saplandı, diğer bıçağı da sallayıp fırlattı, beş metre kadar bir mesafe vardı, bıçakları ağaca saplayabilmişti. Kızlar hayran kalmıştı bu harekete. Gülüyorlar, övgü yağdırıyorlardı. “Filmsin sen Nezaket abla, pardon; koç! Filmlerde rol alsan dev bir hayran kitlen olur, seni çekip internete koyalım, bıçak numarası çok tutar, yapan da yok, öyle rezil salak videolar milyonlarca kez izleniyor ki, köylü kadın, gladyatör kadın olarak nam yaparsın. Ayrıca bu seks öyküsü gülmekten ölür Türk halkı. Amı dünyanın merkezi sanan yarak delisi genç kız öyküsü süperdi. Ayrıca üniversalsın sen; yani o öyküyü İngilizce anlatsan var ya, offff, dünya duyar seni. Ayak dansın süperdi!” dedi Nur. “Ergenliğimde bir ara halk dansları topluluğundaydım, ilçede en iyisi bizdik. Halk danslarında ayakların önemi büyüktür, o dans hareketleri oradan kalma. Biraz da uydurdum, doğaçlama yaptım yani. Kısa ya da uzun balta kullanmak, mızrak kullanmak, satır kullanmak, zincir kullanmak, kısa tahta ya da sopa kullanmak, kum ya da toprak kullanmak. Sınır yok. Özellikle onluk inşaat çivisiyle üstüme gelen en az 15 adamı öldürebilirim. Sağ ve sol elimde iki onluk çivi olsun tamam.” “Hadi ya!” dedi Ayla, “atma! On beş adamı yere sererim mi diyorsun?” “Aynen!” “Denedin mi?” “Yapamazsın dediler ve 10 adamı hastanelik ettim. Aynı anda üstüme çullandılar; ama mahvoldular, birinin bir gözü kör oldu. Diğerini böbreğine denk geldi; ameliyat oldu.” “On beş adam bulalım ve cep telefonu kamerasına çekelim, internete koyalım; efsane ol!” “Asla! Ben burada bir işçiyim. Öyle şeylerim duyulsa işime son verirler; bu çiftlik saygın ve aşırılıkları kabul etmezler… Onlar benle iddialaştı tarlada, biriniz ölürse, dedim öldürücü vurma dediler, ısrar ettiler tamam dedim, yaralanırsanız şikayetçi olmayacaksınız dedim, tamam dediler ama yaralanınca çok kızıp isyan ettiler, erkekliklerine yediremediler yenilmeyi. O zamanlar 25 yaşındaydım. Uzun yıllar geçti üstünden.” “Bu iş nasıl öğrendin?” “Tarlalarda işçiydim, domates topla, patates…öyle işler…kaldığım yere uzaktı. Kilometrelerce yolu yürüyerek giderdim ve karanlığa kalırdım, bir ara bıçak taşıdım; ama taşıması dertti, bir gün yolda birkaç onluk çivi bulunca onlarla pratik yapmaya başladım. Çiviyi tahtaya saplamak zordur, elin çok acır, ellerim şişti, sonra bez koydum, zamanla alıştım, kararlılık, başaracağım inancı, irade çividen serttir, elimle çiviyi tahtaya çakmaya başladım. Çok hırs yaptım ve çektiğim acıyı unuttum ve sonra elim alıştı. Tekniğini geliştirdim, elimdeki çiviyi bir vuruşta tahtaya çakmayı öğrendim, sertleşmiş bir pense yalamak gibi sünnettir!” Kızlar gülmeden koparken; “çok art niyetlisiniz ya, bir ara yani ufakken bisikletçi yanında çalıştım, ustam pense istedi, duymadım, ensemi sıktı, tekrar istedi, ip atlayan kızara gözüm takılmıştı, ensem çok acıdı, penseyi ona verir gibi yaptım, geri çektim, kızdı ve güldüm ve pense bal tabağı içine düştü, yala ver onu bana dedi, yalamadım; ustam yalamıştı. Gece geç saatte kadar çalıştık, üstümü değiştirirken yanıma geldi, penseyi yalamadın benimkini yalayacaksın dedi, önünü açıyordu, kafasına levyeyle vurdum, yere düştü ve kaçtım, orada son günüm oldu. Peşimden bağırdı, şaka yapmıştım. Şaka değildi. Kızlar sahip olduğunuz değeri bilmelisiniz. Yani erkek milleti sizin gibi ay ışığı gibi görünen kızlara alışık değildir buralarda, sizi görünce hemen şeytana uyabilirler, uyarlar da. Size komik geliyor olabilirim; ama dikkat etmeniz gerek. Burası vahşi bir yer. Bir vahşi hayvan çıkar karşınıza, bir hayvan insan çıkar, değil mi? Kurt, ayı, domuz mesela. Elinizde baston gibi mızrak gibi bir şey yok. Eskiden ormanda yürürken fasulye sırığı kullanırdım, ucuna sivrilttiğim demiri bağlamıştım.” Sigara yaktı, canım çay çekti, çay içelim!” dedi, hemen alıp gelirim. Koymalı börek de yaptım. Pişmiştir.” Fırlatıp gidiyordu, bıçakları uzattı. Belinize, sokun, arkanıza, arzularınız kabarmışsa götünüze sokun,” (Kızlar deli gibi gülmeye başladı) Şaka bir yana; tişörtü üstüne çekin görünmesin.” Koşarak gidiyordu, durdu; dedi ki: “Tam kedi kafası kızlarsınız.” “O da nedir?” dedi Ayla. “Onu anlatmak uzun sürer. Ama kısaca söyleyeyim, kafasına göre kızlar demektir. Sakın burada bir mala gönül verip vuruşmayın.” “Vuruşmak da nedir; anlayamadım?” “Gayet iyi bilirsin güzelim, anlamazdan gelme.” “Açık konuş bence!” “Burada malın biriyle sikişmeyin.” “Ayıp ettin Nezaket abla, hem de korkunç türde. Biz kafasına göre sikiş mi yapıyoruz?” “Şehirli kızlar için bakireliğin önemi yoktur da.” “Bak yine sıçtın kaldın. Çok büyük götlük yaptın.” “Boş ver gitsin.” “Gidemem; hakkımızda götünden bir şeyler uydurdun!” Ayla; “uçmuşsun Nezaket teyzem, sanki biraz şizofrenlik ya da erken bunama var sende?” Güldü. “Dur kız” dedi Nur; “diyelim öyle, buluruz malı; koyarız götüne; ya cidden kafayı yermişsin! Yani beni annem babam tertemiz yetiştirmiş; burada eğitimsiz, kaba saba, malın biriyle sikişeceğim, ha?” “Aynen öyle; kaba saba biri çok iyi siker seni. Hiç sikilmediğini dedin de, sana bal gibi gelir, göklere uçarsın zevkten.” “Sokarım o tipe lan ben!” Ayla; “onun götünü sokarız keseri!” “Konuşurken böyle cesur; ama size meyil ettiklerinde duvar gibi dimdik duramamanızdan korkarım.” Nur; “neden?” “Eğlence olsun diye yaparsınız diye.” Nur, dalga geçer gibi dedi ki: “bu kadar bilgilisin, vuruştun demek, söz et bakalım onlardan?” “O tipler sizi cehennemin dibine yollayabilir. Ben burada bıçak kullanma dersi boşa mı verdim avanaklar? Siz istemeseniz de başınıza bela gelir! Söylediklerimi kişisel algılamayın, söylediklerimi götünüzü parmaklamışım gibi algılamayın! Mal mısınız be!” İzmir'de parkta bıçaklı dehşet... İlayda öldü, annesinin durumu ağır! Konak'ta parkta bıçaklı saldırıya uğrayan 20 yaşındaki İlayda Alkan hayatını kaybetti, annesi O.T. ise yaralandı. Olay yerinden kaçan saldırgan yakalandı. İzmir'in Konak ilçesinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde saat 23.40 sıralarında Konak Metro yakınında dehşet anlar yaşandı. Edinilen bilgiye göre; alkollü olduğu ileri sürülen Y.Y. (31) adlı saldırgan, parkta bankta oturan tanımadığı anne O.T. (45) ile kızı İlayda Alkan'a (20) birden bıçakla saldırdı. Defalarca bıçaklanan anne ve kızı kanlar içerisinde kalırken saldırgan bekçileri görerek kaçmaya çalıştı. Ancak kendisini de suç aleti bıçakla yaralayan zanlı kıskıvrak yakalandı. ANNE YAŞAM SAVAŞI VERİYOR! İhbar üzerine adrese gelen sağlık ekipleri tarafından ilk müdahaleleri yapılan anne ve kızı, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. İlayda Alkan burada yapılan tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirirken hayati tehlikesi bulunan anne O.T.'nin tedavisinin sürdüğü öğrenildi. Öte yandan, Y.Y.'nin bir devlet hastanesinde memur olduğu ve olay yerinde ikinci bir bıçak daha bulunduğu öğrenildi. Gözaltına alının zanlı Emniyet'e götürülürken olayla ilgili başlatılan soruşturmanın sürdüğü aktarıldı. Nur; “götünü parmaklarım bak o tiplerin! Öncelikle senin. Bize kimse el süremez.” Nezaket güldü. Nur; “Nezaket abla bunu dediğim için kusura bakma ama sen bence bu çiftlik evinde en deli kimse kendini ona siktirdiğin için saçmalıyorsun!” “Ya çok küfürlü konuşma lütfen; “Yarağımı ye!” “Yarağın mı var ki; amcıklı!” “Lafın gelişi dedim.” “Orası öyle de canımcım; tozutma.” “Bekleyin; kıymalı börek getireceğim.” “Dediğin çok zoruma gitti.” “Amaaan! Yapma be güzelim, Alınganlığa gerek yok; kusura bakma o zaman; bekleyin hemen geleceğim. Nezaket, koşarak gitti çiftlik evine.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İsa Kantarcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |