• İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm |
401
|
|
402
|
|
403
|
|
|
|
Bilirsin bu şehir benim için sendin. Koca İstanbuldun benim için. İçinde herşeyi barındıran koca bir ana kucağı. Bilmeden ne çok anlam yüklemişim varlığına. |
|
404
|
|
|
|
İşte son olarak da az önce aramıştı Ali. Onu yazlık evinde bir hafta sonu geçirmeye davet ediyordu. Reddedememişti Elif. Sanki aynı çatı altında geçirilecek bir gece, |
|
405
|
|
|
|
siz hiç aşkı yaşayıp aşkımmmmm diyemediginiz oldu mu
siz hiç bi sabah uyandgınızda en sevdiginizin haykırışlarını çok uzaklardan duydunuz mu ,sen benim ruh ikizimsin sen bensin diyip çekip gittiniz mi
|
|
406
|
|
|
|
Hurdacı genç el arabasıyla hurda toplamaya çıkmıştı:
" Haydi, demir alırım, bakır alırım, alüminyum alırım, sarı alırım. " diye bağırıyordu.
Çok zengin, katları, yatları, köşkleri, fabrikaları bulunan bir ailenin kızı olan Hülya, üstü açık, spor arabasıyla köşkün bahçesinden yola çıkmıştı. Hurdacı gencin sesini duyunca frene bastı. Bekledi. Hurdacı genç, arabasının yanından geçerken:
" Affedersiniz ama, siz aldığınız demirleri, bakırları ne yapıyorsunuz? " diye sordu. |
|
407
|
|
|
|
nasıl terkedersin sahip bile olamadan |
|
408
|
|
|
|
Dünyada her duyguyu barındıran ender kentlerden biri olan İstanbul’da “Karşılıksız Aşkın” semboluydu Kız Kulesi … |
|
409
|
|
|
|
Nazende baharlar vardı el değmemiş hayal iklimlerinde. Rengârenk arzularıyla her dem boy veren gülşenler ve lâl eden ihtişamıyla besberrak süzülen nehir. Ağlamaklı iken gülmek nasılsa his mısralarında, işte o haldeyim ki ben, bahar gözlerini tarif etmekteyim.
Kırlarda gezinen bir ceylan bakışlı dilşah'ın yoluna, ansızın çıkan bir şehsuvar gibiydin tabib-i can'ım. Bütün işitmekliğim çalınmıştı sanki çünkü duymuyordum kalp sesimden başka sesi. Nedir yürekteki bu melâl? Olmuşum aşk ile hemhâl...
|
|
410
|
|
|
|
bu yazdığımşiirde ruhumla aklımla ruhumu birleştirerek oluşturduğum bir şiirdir |
|
411
|
|
|
|
Size birşey söyleyeceğim Sevgili, ben en az sizin kadar seviyorum sizin hayalinizi... |
|
412
|
|
|
|
Aç kalbinin kapılarını ardına kadar ve al beni içeri, sonra sıkı sıkı kapat kalbinin kapılarını ve kilit üstüne kilit vurup, pencereleri kapatıp, perdeleri örtüp sar beni sevginle.
|
|
413
|
|
|
|
“Ölüleri yaşayanlar gömmeli, fakat burada yaşayan hiç kimse yok; hayatta olanlar uykuda geçiriyorlar ömürlerini. Sen onlar için mutluluk yaratamazsın, kendi kederlerinin bile farkında değiller, üzülemiyorlar bile artık, çünkü çoktan tükenmişler.” |
|
414
|
|
|
|
Ölüme yaklaştıkça, aşk ılık bir şarap gibi gırtlağından içeri akıyordu ve içini ısıtıyordu. "Bu kadar güzel olacağını bilseydim, yaşamaya vakit harcamazdım" diye düşündü. Hayatı boyunca aradığı aşkı, ancak hayatından vazgeçtiğinde bulabilmişti. |
|
415
|
|
|
|
Yıllar sonra yazılan bir mektup |
|
416
|
|
|
|
Soğuk üşütürken, yağmur damlalarından kaçmak için şemsiyenin altına sığınırken fark ediyorum; orada sonsuza kadar kalmalıydım! Yüzümüzü, bedenimizi birbirimizde saklayabilmeliydik. Sağda solda görülen suratları belli olmayan ve birbirlerine sarılan sevgililer kadar normal olabilmeliydik. |
|
417
|
|
|
|
Saat oldukça geçti. Odanın sessizliğinde tik taklar bedenimi silkeliyordu. Her geçen saniye bir şeyler koparıyordu yüreğimden. Kulaklarım kapının tokmak sesleri ile irkilmişti. Yavaşça yerimden doğrulup kapıya doğru ilerledim. Kalp atışlarım tokmak sesini bastıracak kadar güçlüydü. Kapının koluna uzandım, sanki senin ellerini tutar gibi sımsıkı tuttum. Ve açtım, Sendin gelen. |
|
418
|
|
|
|
Tabuların , savaşın ve ölümün olmadığı , Nuh’un gemisi gibi her cansızdan bir çiftin sığındığı yerde , bir sonraki savaşı beklemeye koyuldular . Hiç başlamasın istiyorlardı ama ne yazık ki tükenen ve sonra yeniden türeyen soylar savaşı unutmamışlard |
|
419
|
|
|
|
Geçmişte gençlerin davranışlarına egemen olan kısıtlayıcı gururun, yaşlılıkta nasıl çözüldüğünü, kaçırılan olanakların nasıl giderilmez bir sızıya yerini bıraktığını küçük bir öykünün dar çerçevesi içinde vurgulamaya çalıştım. |
|
420
|
|
|
|
o gün iki canlıyı gömdüler diri diri. o gün iki ölü hortladı yaşamak için. |
|