• İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm |
661
|
|
|
|
Bir müddet yalnız kalmak istiyordu belki; bunun için açmamıştı telefonunu, internete de girememiştir ve attığı maili görmemiştir, haliyle cevap veremedi tabi. Mutlaka ortaya çıkacak ve açıklamasını yapacaktı. Sebepsiz yere nereye gidebilirdi ki... Hem de Burak’a hiçbir şey söylemeden...
|
|
662
|
|
|
|
Fakülte çıkış saatleri,ders bitimleri, birikmiş yorgunluğumun ulaştığı son dayanılmazlık ve güçsüzlük safhası olur hep.Bitkin ve kendinden geçmiş bir halde beklerim otobüsleri durakta.Çoğu zaman ayakta duracak kadar bile mecalim olmadığından ,banklara çuvallanarak bekler,sayarım otobüsleri...
|
|
663
|
|
|
|
Bir külhanbeyi ile aşık bir beyefendinin öyküsü. Aşka farklı bakış, diğerini dönüştürürken kendini değiştirmenin şaşkınlığının kelimelere dökülme hikayesi. |
|
664
|
|
|
|
Beni şiirlerimle sevmiştin.
En güzel şiirin sen olduğunu bilmeden.
Kalın bir defter verdin bana. Sana yazdığım şiirleri o deftere geçmemi istedin. Sonrada sımsıkı tembihledin.
|
|
665
|
|
|
|
Afet Fatma cumbalı hole açılan odalardan ikisinin kapısını tıklattı ve Osman’ın karşısındaki divanın üzerine kuruldu. Birkaç dakika sonra ellerinde çalgılarıyla 4 kız çıktı odadan. Konuklarını başları ile selamlayıp yerlerine oturdular. ‘Zannetme ki terk eyledi bu gönül seni’ isimli şarkıya başladılar hep bir ağızdan.
Selim’in en sevdiği makamlardan biriydi bu. Acıyla kıvranan gönlün kendini ifşa etme çabaları tıpkı kendinin düştüğü durumu anlatıyordu... |
|
666
|
|
|
|
tarihten yaprak................. |
|
667
|
|
|
|
Siyah kadife kumaşın üzerinde irili ufaklı pırlantalar.Işığında yansımasıyla nasılda göz alıyorlar. |
|
668
|
|
|
|
Her gün, her saat, her dakika, her saniye onu yaşıyorum bütün bedenimde. |
|
669
|
|
|
|
Yüreklerimizin gerçek fatihlerine, şairlere, bir küçük saygı duruşu bu öykü. Yalnızca onlar, renklerle oynamayı ressamlardan daha iyi becerirler. |
|
670
|
|
|
|
Neden böyle ayrı duruyorsun? Biz bir çift değil miyiz? |
|
671
|
|
|
|
Karanlık bir şehirde eski bir ağacın altında can çekişen umutları ölüyordu kucağında. Menzili yoktu sevdalı gözlerin, bir damla yaş olur akardı mevsimlerin sonbaharı. Saatler hüznü vururken sevdaya hazırlanan bir kadındı hazan. |
|
672
|
|
|
|
Uzaklarda bir deniz feneri. Görevi karanlıkta yolunu kaybedenlere yardım etmek değil midir zaten? İşte, yanıp sönen ışığıyla bir şeyler fısıldıyor. |
|
673
|
|
|
|
“Kırk altı yıl, ” diyor arkasından uzatılan mikrofona, biraz utanarak, "Kırk altı yıl dile kolay bir zaman…" |
|
674
|
|
|
|
"aşk, bazıları için yaşam pınarı, bazıları için de uçurum kenarı. acaba bizim gözümüzde nasıl?" |
|
675
|
|
|
|
Yiyecek sıkıntıları yoktu. Ama nereye kadar? Prenses İreni uzandığı yatağında geçmişini düşünüyordu |
|
676
|
|
|
|
Bir tek uykumda sevemiyorum seni,gözümü açar açmaz resmini arıyorum yatağımda,önce alıp göğsüme basıyorum sonra sayısız buseler.Ayaklarım değiyor yere,iki ayağım birden;o an anlıyorum seni daha da sevebilmek daha da yaşatabilmek için hayata direnmişliğimi...Duvardaki saate takılıyor gözlerim;akrep kaçarken yelkovan kovalamakta,her altmış beş dakikada bir buluşmaları.O buluşmadaki hasretle sarılışları,akrebin başının yelkovanın omuzlarına değmesi,altmış beş dakikada bir kendilerini kaybetmişlikleri. |
|
677
|
|
|
|
Eserken Gönlümde Sessizliğin |
|
678
|
|
|
|
Genç adam kadına döndü ve artık bildiğini sandığı cevapları reddederek kadının dudaklarında kayboldu. Artık cevap aramıyorlardı. Çünkü söylemeseler de cevap belliydi “seni seviyorum genç adam, seni seviyorum genç bayan” …
|
|
679
|
|
|
|
Genç adam birazdan kalkıp gidecek ve bir daha kimbilir kaç ay sonra görüşeceklerdi. Ayrılığın pul biber acısı, şimdiden dudaklarına işlemişti. |
|
680
|
|
|
|
Zarif ve yumuşak parmaklarıyla kristal, ince kadehe uzandı. Sandalyesinde daha rahat oturup bacak bacak üstüne attı. Beyaz, sıfır kollu, yakası işlemeli bir gömlek ve bordo, diz üstü bir etek giymişti. Parmak uçlarıyla gerdanlığıyla oynuyor ve giden balıkçı gemisinin etrafına üşüşen martıları izliyordu. |
|