|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sevdalanalım
Orhan Bani
Şiir > Garip
Hadi, yine öyle bak seviyor gibi, yeniden yak yüreğimi
Kızarsın yüzüm, tutulsun dilim, bir garip olalım, sevdalanalım
Vakit çok mu geç, sevemezmiyiz, ağarmış saçlarımın suçu benimmi?
Varsın geçsin yıllar, ağarsın saçlarım, yine öyle bak, beraber yanalım
Pek bir şey söyleme, seviyorum deme, yıllar çok şey aldı, sözüm yok kendime
Ben yine suskunum, ben yine sensiz, bir nedeni yok, seviyorum nedensiz
Gönül had bilmiyor, yak ki yanalım, dö
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe |
261
|
|
|
|
İnsan tüm bu etnik ve totemdik sorunsalların, bileşim sel olgu ve olayların; ittifakı bileşimi nedenle ortaya konan sorunsallarına karşı sorumluluk tarihini omuzunda taşır olmanın bilinci olmakla ittifakın ürünüydü. |
|
262
|
|
|
|
Alevilik; maddi zenginliğe dayanılarak kazanılan itibar, iktidar, ibadet ve siyasetin her zaman insanı küçülttüğünü belirtir. İnsanlığın bunlara kurban gitmemesi için insanın insani karakterinin eğitilerek yüceltilmesini ilke edinir. |
|
263
|
|
|
|
Hayat sevgili gibi'dir: Sevmezseniz lanet, severseniz terk eder ... Atakan Korkmaz |
|
264
|
|
|
|
Hâlbuki ki ne yetenek ne us, sınıfsal bir karakter değildiler. Yetiler üzerine sınıfsal karakterle yansıtmaydı (öğretiydi). Ancak köleci toplumlar da "bilmesinlercilik-anlam bilim oyunu-semantizm) uygulanır”. Egemen sınıfların yaptığı bilmesinler taktiği içinde çalışan emek kesimleri, her zaman kolektif eğitim öğretim eksikliği içinde tutulurlar. |
|
265
|
|
|
|
Ortak ataları "maymun olan" kendisine "simiyen" denen omurgalı memeli bir türden kollara ayrılmakla simiyenler olarak tıpkı goriller gibi, tıpkı gibonlar, şempanzeler gibi, tıpkı orangutanlar gibi, ayrılan dalların hiç biri olmayan hemcinslerimizde bu dallanan yol ayrımında geliyorlardı. |
|
266
|
|
|
|
Aslında bir birim demek, bir etkileşme; bir ölçme belirlemesi ortaya koymak gibi olsa da; her düzlemle her boyut içine o boyut kurallarıyla bakan teorinin gözüyle; birbirine geçişen etkisiz bir, bir birim belirlisi, yine belirsizledir.
|
|
267
|
|
|
|
İLETİŞİM
İletişim karşılıklı güven ve saygıya dayanan, uyum içinde olarak bilinen ahenkli ve yüksek kaliteli bir ilişkidir. Bu hem kendimizle hem de başkaları ile olan ilişkilerimiz için geçerlidir.
|
|
268
|
|
|
|
Köleci sistemin kulları birbirine karşı "çıkar bak cebinde 2000 liralık telefon var" diye sataşır, ayrışır. Oysa bu kul kişi 2000 liralık telefona karşı o kişinin en az 6000 liralık " kolektif işgücü üretmekle"; 4000 liralık "alım gücünü azalttıkları işleyim kuvvet olan kolektif depo enerjiyi", kâr saikıyla işveren efendilerine bıraktığını hiç bilmezler. Konu olan şey iki bin liralık telefona sahip olup olmaktan öte amorti emekten gayri; artıp biriken, vergi olan kolektif emeğe kolektif sahip çıkmaktı.
|
|
269
|
|
|
|
Ortamın saydam olup, saydam olmamasını girişimle ışık belirler. Biz de ışık geçiren ortama, saydam; ışık geçirmeyen ortama da saydam olmayan ortam deriz. Fakat ortam da ışığın yola devam edip etmeyeceğine ilişkin girişimle ışığın davranışını ya da ışığın nasıl davranacağını belirler. |
|
270
|
|
|
|
Öznenin dış ortam içinde giriştiği hava, su, aydınlık, karanlık, dağ, bayır, iniş, çıkış gibi salım girişicilerinden birisi de dıştaki “diğer hemcins öznelerdir”. Hemcinsler kişi için dıştaki alan girişicilerden birisidir. |
|
271
|
|
|
|
Evrim, diğer evren yasaları gibi bir yasaydı. Yasa olduğu tartışılmazdı. Ama o alandaki evrimin nasıl olmuş olduğunu belirten teoriler üzerinde tartışmalar, hem doğruydu; hem kaçınılmazdı. Evrim, şeylerin geçmişi ve tarihi olmakla bizim tarihsel bilincimizi oluşuyordu. Bu evrimsel başlangıç içinde de ne mülk, ne rızk ve ne de hayat kavramı bir çırpıda yoktu. |
|
272
|
|
|
|
Beslenme; çevredeki enerji akışlı geçişme, değişme ve dönüşme içinde kesikli parçalı durumlardan sadece bir tanesiydi. Keyfi olarak nereden geldiği bilinmeyen bir rızk paylaşması yoktur. Eğer ancak kolektif güç içinde kolektif bağ ile ve kolektif emek ile üretilene rızk deniyorsa; kolektif alanın inşasına kadar doğada böyle bir sunum yoktu. |
|
273
|
|
|
|
Yazmak deliliktir. Eğer ben akıllı bir adam olmuş olsaydım, yazılarımla bir tımarhane kurup, satır aralarından kendini akıllı sananlara göz kırpmazdım. Yazmak; sözcükleri, harfleri eze eze yazmak, içini dökmek, sayıp sövmek, sevmek, gömmek, diriltmek, ters köşe yapmak, dağılmak, toparlamak, çağırmak, itmek, ümit vermek, süründürmek, güldürmek, sırıtmayı yok etmek, saçmalamak, mantıkla boğmak ......yazmak; ilah gibi. |
|
274
|
|
|
|
Pekiyi bu geri bağlanımı hatırlamak nereden ileri geliyordu? Köleci sistem kolektif emeği kişi emeğine indirgemişti. Ama köleci irade istese de istemese de kişisi emeğinin kolektif bir paydaşla karşılığı vardı. Kolektif emeğin kolektif karşılığını alamamaktan doğan çelişki nedenle eşitlik geçmiş kolektif hafızanın hatırlamasıydı |
|
275
|
|
276
|
|
|
|
Eski ahde göre tekil egemenliğe göre olan söylem ve zikirden doğan çelişme, biz demenin zikri içinde çoklukta tekil olan yeni bir tevhit dilini doğuruyordu. Bu dil "biz" diyen oligarşinin gücüydü.
|
|
277
|
|
|
|
Kurban eti yiyen gruplar, kurban veren grubun canıyla kanıyla ruhuyla doluyordu. Karşı grubun canı kanı; kurban etini yiyen gruba geçiyordu. Böylece gruplar can kan kardeşi oluyordular. Ritüelin esası buydu.
Bu tutum ön ittifakın sosyal mantığıydı. Bu mantık totem mantığıydı. Ön ittifakın içine sokulan sosyal mantıklı bu ritüeldi. Bu ritüel ittifak içine sokulan bir totem hukuku olmakla ittifakta da totemi kardeşlik yürürdeydi.
|
|
278
|
|
|
|
Ayrıca fark durumlar gerilim çelişki olmakla birlikte farklı ortamlar seçilisine denk düşecek olan mutasyon ve çeşitlilikle zenginlikti.
|
|
279
|
|
|
|
İlk selleri kınayıp bu kınamanın sütresinde kendimizi görememekle hala sürece teolojik bakıyorduk. Neden olanın olmayana borcu vardı? Borç neydi. Kolektif yapılar olanın olmayana borçlanmasıyla başlamamıştı ki böyle bir borçlanma ve süreci çözüm şekli oluşsundu. |
|
280
|
|
|
|
Mirası olmayan çocuk, bir ana babaya mirasçı olabilmek için o ana babadan doğmak; o ana babadan doğanlarla ve o ana babayla yatmamak zorundaydı. Yeni mirasçılık kendisinde doğulan ana ana baba ve o ana babadan doğanlarla yatmama kapsamında bir aitlikti. Bu da şimdiki evli eşler gerçeğiydi. |
|
|
|