Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
Zaman Üzerine Serbest Düşünceler Gazetelerin ve TV bültenlerinin gündemi her zamanki gibi sıkıntı verici! Farkındalığın daha fazla acı vermemesi için siz gelin; bırakın o 3. sayfa haberlerini, ekonomik veya siyasal krizleri, kısır siyasal gündemi, savaşları, basiretsiz insanların o yanıltıcı beyanlarını bir an için bir kenara da, daha anlamlı bir konu üzerinde hasbıhal edelim!.. İnanın bana, daha keyifli de olacak! Konumuz zaman olsun... Çünkü zaman, sizlerin yani düşünen, zeki ve meraklı bireylerin genç yaşlardan başlayarak üzerinde ilk kafa yorduğu felsefi bir konu. Bizlere önceleri, ilköğretim kitaplarında zamanı, düz bir çizgi üzerinde, geçmişten gelip geleceğe uzanan bir nicelik olarak tanımlamıştılar. Sonra lise yıllarında, daha ileri bir fizik okumaya başladığımızda; rölativite kuramını, hız-zaman ilişkisini öğrenmiştik. Büyük hızlarda, örneğin saniyede üç yüz bin kilometre olan ışık hızına yaklaştıkça, zamanın lastik gibi sünüp uzayacağını anladık. Teorik olarak, madde ışık hızına ulaştığında zaman ilerleyişi duracaktı… Bu olgu o zamanlar bize çok ilginç gelmişti, ölümsüzlüğe ulaşmak gibi bir şeydi! Bakın, Zaman isimli şiirinde, Ahmet Hamdi Tanpınar nasıl söylemiş: Ne büsbütün içindeyim zamanın Ne de büsbütün dışında Yekpare geniş bir anın Parçalanmaz akışında Yazar, bu şirinde, sanki zamanın durduğu bir noktayı tarif ediyor! Biraz ileriye gidelim. Artık günümüzde klasik fizik biliminin yanı sıra neredeyse bütün ünlü fizikçilerin üzerinde çalıştığı bir parçacık fiziği yani bilinen adıyla Kuantum Fiziği var. Kuantum fiziğinin zaman üzerine kurduğu kuramlara göre, artık ışık hızının limit sınırı olmadığı, saniyede 300 000 km. olan ışık hızının üzerine çıkılan hızların da olası olduğu hipotezine artık karşı gelen kalmadığından, bu durumda zamanı geriye doğru almak da olası diye düşünmeye başladık! Atom altı parçacıklar zaten tuhaf şekilde yolculuk yapabiliyor, olmaması gereken yer ve zamanda ortaya çıkabiliyordu. Atom üzeri varlıkların bu yolculukları solucan deliğine adı verilen kuramsal uzay fiziği olgularında gerçekleyebilecekleri hipotezleri kurulmuştu. Üç boyutlu klasik fizik evrenini bir başka boyut olan zaman bir zarf gibi sarıyordu. Zamanın esnediği bazı şartlarda oluşan solucan delikleri sarmalının içine düşen nesnelerin zaman içinde ileri geri gitmeyi olası kuracağı düşünülüyordu. Artık bu tezi ispatlayacak deneyler de son aşamaya gelmiş olup, İsviçre Cern laboratuarlarında 30 km. uzunluğundaki elektromanyetik tünel jeneratöründe ışık hızının üzerinde hızlandırılacak atom altı parçacıklar çarpıştırılarak sonucunda oluşturulacak mikro ölçekteki big bang (büyük patlama) deneyinde, atom boyutunda da olsa içinden zaman yolculuğu olası olan kurt deliklerinin oluşacağı bekleniyor! Yani artık o bilim kurgu filmlerde izlediğimiz zamanda yolculuk olayının kapısına kadar geldi insanlık! Kuantum fiziği, sürprizlerle dolu ve neşeli bir bilim dalı. Ama gerçekten çok karmaşık. Bu nedenle biz gelin onu bir kenara bırakalım ve kendi gündelik yaşamımızdaki zamanın felsefi boyutunu irdeleyelim, felsefe ve fiziği harmanlayalım: İnsanoğlu 45 yıl önce uzaya çıktığında, ilk defa uzay ortamında izafi olsa da yüksek hızlara ulaştı ve bunun sonucunda ilk defa klasik fiziğin ölçülebilir dünyasında hız arttıkça zamanın yavaşladığı kuramının, artık deneysel olarak da ispatlandığına da şahit olduk..! Uzay laboratuarında uzun süre kalan kozmonotların saatlerinin, yer saatine göre 1/50 oranında daha yavaş ilerlediği tespit edildi... Bu bulgu kuantum fizikçilerinin 20.yüzyıl başında öne sürdükleri; zamanın da en, boy, derinlik gibi, bir uzaysal boyut olduğu kavramının kanıtıydı. Yani uzayda bir cismin en, boy ve derinliği gibi bulunduğu yeri belirten koordinatlarının içine, zaman da eklenmişti. ( Bu boyutlara, fiziksel olarak henüz formüle edilemese de, beşinci boyut olarak, düşünce boyutunu da eklemek gerektir. Örneğin insanoğlunun uzayda-evrende-yaşamda uzandığı boyut; algılaması, idraki, yani düşüncesi ölçüsünde bir büyüklükte olmalıdır!) Şimdi yeni bir noktaya gelmiştik: eğer zaman kesin olarak fizik formülleri ile bir boyut olarak açıklanabiliyorsa, zamanın bir boyut olarak uzandığı uzayın/evrenin içinde, geçmiş ve gelecek birlikte(!) bulunmaktadır. Dikkat ediniz, evrende geçmiş ve gelecek, birlikte var olduğu hipotezini öne sürüyoruz..! Ama işte bu nokta da, kaçınılmaz olarak şu sorular ortaya çıkmaktadır: Geçmiş ve gelecek birlikte varsa, şimdiki zaman var mıdır? Geçmiş ve gelecek bir eksenin iki uçlarıysa, şimdiki zaman denilen şeyi nereye koyacağız? Acaba şimdiki zaman dediğimiz şey, durmaksızın değişen, tek tek anlardan mı oluşuyor? Acaba biz insanların zaman gerçeği; hep şimdi, şu anda yaşadığımız kısa kısa anlardan mı oluşuyor? Acaba tasavvufçuların şimdinin üzerine dikkatlerimizi çekmek istemekle, bize vermek istedikleri mesaj nedir? Kuantum fiziği bu konuda şöyle demektedir: Zaman, süreksiz anlardan oluşmaktadır, her an kendi içinde bir bütündür ve bir an ile diğer an arasında sürekli bir ilişkinin bulunması zorunlu değildir. An adını verdiğimiz zaman süresi son derece kısa, adeta sıfıra yakın olmakla birlikte tamamen sıfır da değildir. Bu çok kısa süre Kuantum kuramındaki Planck sabiti ile orantılı olup Planck zamanı olarak tanımlanmıştır. Tüm evren bu Planck süreleri arasında bir var olmakta, bir yok olmaktadır. Mevlana: Geçmiş ve gelecek, Tanrıyı bizim gözümüzden saklar, her ikisini de ateşe atın! Der iken, ne demek istemektedir? Geçmiş ile gelecek uzay boyutunda olmakla, bizim gibi ‘düşük süratle’ seyreden varlıkların hayatlarında, boyut içinde yer değiştirecek bir şey olası değilse; Acaba, geçmiş ve gelecek konusunda, gereksiz yere zihnimizin oyunları ile boşuna mı oyalanıyoruz? Ömer Hayyam diyor ki: Geçmiş, geleceğe; suyun suya benzediği kadar benzer! (Hep aynı yollardan tekrar tekrar geçiyor olmamız, bu sebepten olmasın?) Bakın, yine eski çağ bilgesi bu konuda daha başka neler söylemiş: Rubai Geçmiş günü beyhude yere yad etme Gelmemiş bir an içinde feryat etme Geçmiş, gelecek bütün bunlar hep masal! Eğlenmeye bak, ömrünü berbat etme. Not: Bu felsefi sorunun daha ötesini merak eden okurlara ‘Kuantum Felsefesi ve Mutluluk’(Okyanus Yayınları) adlı kitabımı öneririm.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cengiz Özder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |