Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates |
|
||||||||||
|
Varlık ve çevre hem kendilerine hem birbirlerine kendi üssü durumlarıyladır. Varlık değişen çevrenin seçilim baskı ve basıncı altında belirsiz üssü durumlarından biri ya da bir kaçıyla tepki ortaya koyan belirlenme içinde olur. Bir girişme içindeki olaylar, çevrenin boca halindeki farklı farklı durumlarıyla girişen bağıntı olduğu gibi aynı çevresel durumla girişen farklı birçok olgu ve olaylar da mümkündü. Hem içsel hem çevreye bağlı girişmeler nedenle ŞEYLERİN KENDİSİ GİBİ KALAMAZ OLMASI DEMEKTİ. ŞEYLERİN KENDİSİYLE AYNI KALAMAMASI DEMEKTİ. Olgu ve olaylardaki bu dinamik nedenle olgu ve olaylar hem kendi gibi kalmak, hem de kendi gibi kalamama çelişkisi diyoruz. Yineleyen bir tepki (ortam) devam ettiği sürece varlık bir süre aynı tepkiyle kalmak durumundadır. Kendisini yineleyen süredurumların bir nedeni de çevrenin bir süre değişmiyor gibi kalmasından kaynaklı çevresel etkilerdendi. Fakat ortam içinde her an nitelikten niceliğe, nicelikten de niteliğe değişme olur. Değişme karşısındaki yalıtıma varlığın eski tepkisi işe yaramaz hale gelmektedir. Bu durumda pasif varlık, özellikle de hayat, kendi üssü belirsizlerinden biri veya bir kaçıyla yeni ortama uygun denk düşmelerle tepki yansıtmalarına dönüşür. Buna seçilim yasası diyoruz. Hayat en az dış dünyayı içine alacak bir eksen çevrimiyle vücut bulur (yalıtım olur). Hayat en az enerji harcamakla en az dış dünyayı içe alacak bir yalıtma üzerinde dallanıp çatallanır. Hayat bir organiğin, diğer organikler üzerinde enerji sağlayacak dallanmalar yapması nedenle organikler enerji darboğazına girmektedir. Hayat, bu darboğaza karşın fazla enerji harcamamak ve enerji sağlama kıtlığı nedenle her üssü durumu yalıtmaz. Atomik ve moleküler yapıya bağlı tüm üssü durumlarla değil de en az enerji harcanması nedenle rast gele ve kimi üssü durumlar yalıtımıyladırlar. Bir yalıtım içindeki üssü durumlar kısıtlısı çeşitlilikler, hayatın çeşitliliği ve hayatı bu çeşitlilik üzerinde türlü dirençlere türlü tepkiler koyarak aşması veya aşamamasına olanaklıktır. Bu durum da kimi çevre koşullarında diğer türlerin neden yok olurken diğerlerinin neden hayatta kalabildiklerini kısmen ve iyi bir şekilde açıklar. Öyle ki birinin yalıtması içinde olmayan üssel bir özellik, çevredeki karşılaşmalara göre diğer birinin eksikliği ya da üstünlüğüne dönüşüyordu. Örneğin göz bileşimini verecek üssel durumları kendi yalıtımı içinde baskılayan bir hayat düzeni manyetik alana duyarlı bir radar devinmesine olanak ortaya çıkar. Ortaya çıkan durum göze göre bir avantaj ve dezavantajdır. Aynı şekilde göz de bir avantaj ve dezavantajdır. Hiç bir özellik illa olması gereken bir meziyet olmadığı gibi; şu aşamada her biri de her bir yalıtım içinde entegre olamaz. Yine göz yerine; ısıya, kokuya, duyarlı üssel durumlar rastgelesi olan seçilileriyle hayat türlü türlü akışlaydı. Tekrar hatırlayalım. Hayat enerji düzenli temel düzlem üzerine inşa oluştu. Enerjiyi bir biçimden diğer biçime çeviriyordu. Bu her hayatla, her hayatın ortak olduğu tek köklülük ile en temel geri bağlanım koşuluydu. Bu koşul hücreyle biçimlenmiş hücre içi kontrol merkezleri dediğimiz ağırlık ve çekim merkezi olan denge durumdu. Her bir bileşimle ağırlık merkezi, diğer durumla her bir denge merkezi, çevrim ekseni olarak bilinip hatırlanmalıdır. Doğal çevremiz denge merkezlerinden kaymakla sürekli değişir ve yeni dengelere oturur. Bu nedenle birçok denge merkezleri yok olmuştur. Yeni denge merkezleri ortaya konmuştur. Doğal denge merkezlerine cevap veremeyen tek ve çok hücreli var oluşlar yok olmuştur. Buna mukabil (buna karşın) en az dış dünya ilkesi gereği seçilimle olan bir yalıtımın içinde zorunlu olarak tersi durumla üssü olan rastlantılar vardı. Yani yalıtım içine alınan bir dalga durumun parçacık ve frekans durumlu genlik salınımları; bir manyetik alanı yalıtırken işe yarasın veya yaramasın manyetik alanın tersi olan üssü durumla elektriksel alan yalıtımın içine alınıyordu. Hem de en az dış dünya koşuluna göre alınıyordu. Hem de davetsiz misafir olarak ve davetsiz misafirin rastlantısal lığıyla alınıyordu. Hem elektron durumla manyetik alandı hem dışta yansımayla manyetik ve elektriksel alandı. Hem içe alınan işlev duruma bağlı, tersi üssü durum olmakla yalıtımın içinde zorunlu bir rastlantı durumdu. Bir yalıtım suyun bazik ve alkali durumlarını enerji süreçlerine yeğlemekle inşa içine alıyordu. Ama yalıtım suyu içine alırken suyun donma ve buharlaşma üs selisini de rastlantı olarak yalıtım içine alıyordu. 7 Kısacası kimi işlev durumları, en az dış dünya ilkesine göre yalıtması demek yalıtılanın tersi üs sel durumlarla yalıtıma sistemin içinde sistemin patlak çatlak kaçakları ve rastlantıları olmayacağının da anlamına gelmiyordu. Yalıtıma sistemin patlak ve çatlak üssü ve tersi durumları sistemin rastlantısı olarak o yalıtımın içinde işe yaramasa bile zorunlu olarak vardı. İşte yeni denge merkezlerine uyabilen yeni tepkiler; yalıtımlı sistem içinde işlev olarak bulunmakla; işlevin beraberinde getirdiği veya işlevin rastlantısal bir tersi ve üssü durumları olmakla yalıtımın içine davetsiz misafirdi. Hayat kaçakları da yalıtımın içinde taşıyordu. Atom düzenli yansıma ve yansıtma tepkileri farklıydı. Moleküler düzenli yansıma yansıtma tepkileri başkaydı. Atom düzenli tepkiler, moleküler tepkilere göre daha mekaniktir. Moleküler tepkiler mekanik yansımasının yanı sıra daha esnek, daha özelleşmiş daha evrimsel, öğrenici ve gelişmecidir. Bileşimin özelliğine bağlı tepkisel kapasiteli yeti ve yeteneklerle daha bir cevabi çözümleme, düzenlenme ve metabolizma ile oluşan özgün ilişkilerine tabidir. Vücut denen bileşime kapasite, artık temelde bu tür moleküler özelliklerle ve bileşime bağlı yepyeni kapasiteye tabii yeti ve yetenekleri daha bir laboratuvar gibi yeti üzerine daha bindirişe, modülasyonladır. Yalıtıma sistem bileşime de tabii olan özelliklerle davetsizini, patlak, çatlak ve kaçaklarını mecburen ve rastlantı olarak içinde taşıyordu. Yalıtımın içinde alınan o atomik düzene göre mekanik durum veya o yalıtımın bileşimiyle oluşan mekanik bir işlev örneğin; ışığa tepki veren durumla saydamlık veya saydam olmayışın mekanik boyutla moleküler bileşimli öğrenme davranışları, girişme karşısında uzun erimin gelgitleri içinde yeni bir öğrenme tepkisi cevapları oluşabilecekti. Vücut gibi bir bileşim içinde tepki yansıması bileşim gibi bir üst düzey ve düzlem ilişkisi içinde yeni tür varyasyon türü oluş tepkileri ortaya koymaktadır. Moleküler oluş tepki imajları bileşime özgü çevrim ekseninde YENİDEN YANSITABİLMEKTEDİR. Moleküler kapasiteli yeti ve yetenek çevredeki mekanikti yansıma ve yansıtma düzeyi ile kalmıyordu. Yansımayı imaj olarak depoluyor, Yansımayı geri çağırabiliyor, içine ve üzerine kuplaj olan yansımayı "biçimliyor" ve yeniden yansıtabiliyordu. Örneğin, girişimin de ışıkla olan olayların girişen sentezi içinde parça ya da bileşim ilişkilerini veren birçok ışık olayı durumlar vardır. Işık, cisim girişmesinde ışık; giriştiği cismin saydam olup olmamasını belirleyen bir bileşim ve girişme unsurudur. Yine ışığın girişimi içinde ışıktaki foton hareketi, cisimdeki elektron hareketlerini ortaya koyuyordu. Böylece fotosentez süreçleri ortaya konuyordu. Yine ışığın cisimlerle girişmesinde ısı ortaya çıkıyordu. Isı emen katı cisimlerin bu girişme sonunda boyu uzarken, kimi sıvı cisimler genleşiyordu. Bir girişimde ışık saydam ortam da geçerken, kırınıma uğruyordu. Bir girişmede ışık geri yansıyordu. Veya ışık saydam ortamda doğrultu değiştirip yoluna devam ediyordu. Işık ortam girişmesiyle ortam; ışıyor, aydınlanıyor, yansımalar veriyor, ısınıyordu vs. Bunlar varlığın ya da ışığın üssü durumla olmasıydı. Üssü durumlar çevreyle girişmekle, girişen o üssü durum hem belirleyen hem belirlenen oluyordu. Üssü durumlu girişimlere ait davranışlar içinde örneğin ışık ortam girişmesini saydamlık olarak ele alalım. Ortamın saydam olup, saydam olmamasını girişimle ışık belirler. Biz de ışık geçiren ortama, saydam; ışık geçirmeyen ortama da saydam olmayan ortam deriz. Fakat ortam da ışığın yola devam edip etmeyeceğine ilişkin girişimle ışığın davranışını ya da ışığın nasıl davranacağını belirler. Demek ki saydamlık ve matlık ortamın üssü durumu içindedirler. Ancak ortam ve ışık girişmeden de biz ortamın ne saydamlığını bilebiliriz, ne cismin matlığını bilebiliriz. Zaten üssü durumla girişen ortamın üssü durumlar karşılaşması nedenledir ki belirme, belirleyen ve belirlenen durumlara ilişkin "deneyle deneysellik" te bunun için vardır. Ama bizler de bir kez girişim süreçlerini deneyimledikten sonra artık ortamın saydam olup olmamasını öğreniriz. Öğrenme çağrışım sal geri bağlanımladır. Öğrenme zihin sel kapasiteye bağlı yeti üzerinde depo enerjili imajlardan hatırlama ve çağrışımla geri bağlanımladır. Kısacası biz ve hayat moleküler biyolojisi olmakla moleküler biyoloji benzer tepkiyi çağrışıp benzerini yansıtmakla imajdan düşünme ve imajdan dışa dönük yönelimleriyle düşünceyi (zihinde olanı) eyleme dökebiliyordu. Artık biz, bir girişme olmadan da hangi cismin saydam, hangi cismin mat olduğunu bilebiliyorduk. Bunu biyo moleküler enerji çevrimlerine, biyo moleküler kapasiteli yeti ve yeteneklere borçluyuz. Bir kapasite yeti ve yetenek bileşenli alt parçalarla izolasyondu. Yetiler gerek biyo anıklık lığa ve gerekse kişisi öğrenme ile ve gerekse kolektif süreçle olan öğrenmelere bağlı "algoritmalara" bir modülasyon zeminiydiler. Yeti ve bir yeti grubu belli bir "algoritmayla belirlendikten" sonra (doku organ ve birime dönüştükten sonra) yeti ve yeti grubunun bu algoritmaya bağlı yapabilirliği de yetenekti. Kapasite ve yeti biyo moleküler, türsel çeşitlilikle genetik bir belirlenimdi. Ama yeti üzerine modülasyonları yapılacak algoritma bindirişleri doğuştan değildi. Genetik değildi. Kader değildi. Yetenek, yeti sel algoritmaların üzerine bindirilişleriyle belirlenmişti. Bu nedenle kişi doğuştan olan anıklık alırlık dışında kendisine bahsedilmeyen bir şeyi algoritmalı yeti ve yetenek olarak bilemez. Alırlık doğuştan kapasiteni olduğu kadar dıştan da motive edilir olmakla kapasiteye dıştan yetiler üzerine aktarım yapmanın yoludur. Yeti-yetenek plastikti, değişkendi, düzeltilebilirdi, kapasitifti, alırlığa bağlıydı. Yetenek; yetiye bağlı işlevler grubu koordinasyonlarıyla birlikte "eylemli ve düşünsel belirlemeler" yapacaktı. Örneğin kişi; bu algoritmik yetiler üzerinde çiftçi olacaktı. Kimyager olacaktı vs. Bir terzi, terzi olduğu için (terzi doğduğu için) terzi gibi düşünmüyordu. Aksine terzi bileşenli algoritmalar kişisi biyo alırlıkla olan anıklığın kapasitesi içine bindiriş edilmekle o kişi terzi gibi düşünen bir yetenek ve kapasiteye dönüşüyordu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |