• İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe |
981
|
|
|
|
Bu nedenle kişiler daha çok kendi ihtiyaçları kadarı olan dış dünya ile ilgilenirler. Girdiler ön yargının kaynağıdırlar. Dış dünya bu kısıtlı girdilere göre kişi için bilinir bir izlek olurlar. |
|
982
|
|
|
|
Sosyal öğrenme şimdi ve gelecek olan yönüyle; kural, kaide olan bir düzenlenirdir. Yeni devinmeyi ve geleceği oluşmakla akış yapar. Sosyal öğrenme gelecek olan yönüyle hep kesikli sürekli olup geleceğe uzar. Sosyal öğrenme hem geçmiştir, hem gelecek. Sosyal öğrenme geçmiş ve gelecek yönüyle de ikili bir bağıntıdırlar.
|
|
983
|
|
|
|
Velayet olarak gruplar arasında paylaşılanlar (neflimler-titan soylar) bu ilk kuşak melezlerdi. Bugünkü anlayışımıza göre velayet paylaşımı yoluyla iki kardeşten biri YER’E diğeri GÖĞE veriliyordu. İlahlar etnikti. İlahın melezleri olan ilk kuşak artık etnik değildi. Melezler ilk çapraz kuşaktı.
|
|
984
|
|
|
|
Devam yazısı.
Kültür ve uygarlık neydi? İnsanlık kültürle mi yola çıkmıştı, yoksa uygarlıkla mı? Sümer kültürüyle, Sümer uygarlığı aynı şey midir? Kültür ve uygarlıklar ekstradan bir entropi salınımı mıdır? Doğayla bağıntı, bir kültürse; doğayla bağıntılı olan fareler de kültürlü müydü? Neden bir fare uygarlığıdan bahsedemeyiz? Falan şarkıcı sanatçının çocukluğunu ve hayatını kutsal sure gibi ezbere biliriz de neden insanı ve onun ittifaklığının kırıntısını bile bilemeyiz? |
|
985
|
|
|
|
Biz olgu ve olayları semboller dünyasının dili ile anlarız. Anlama ve çeviri dünyamız ancak ve ancak sembollerle eşleştirilerek öğrenme ve anlama dünyası olurlar. İç dünyamız bunlarla bir düşünmedir. Tıpkı rakamlar gibi ilim, din ve totem bu bağlamda bir semboller dilidirler. Yine animizm dış dünyayı iç dünyaya aktarıp okuyup değerlendirmenin, öznelliği olmaların bir sembolizm dilidir.
|
|
986
|
|
|
|
Kişi mülk sahipliğinin her iki belireninden biri yani kişi mülk sahipliğinin olumlu belireni El ya da efendilerdi. Olumsuz belireni de köleler ve kölelikti. Kişi sahipli mantık ve kölelik, kolektif sahipli mantığın karşıtıydı. İşte El bu haline bakmadan köleliği ve kendisini kutsamak için kolektifi iliğe azma sapma deyip küfredecekti. Yani El ilaha söverek, ilahı kötüleyerek meşru oluyordu. |
|
987
|
|
|
|
Atatürk gibi olmak istemek duygu oluşla değil de kibir olarak kendi bile olamamakla eş değerdir.
Atatürk zamanın ve tarihin insanlığa armağan ettiği ender isimlerden biridir.
Öncülün işlerini tersine çevirerek büyük adam olunamadığı gibi yeni bir şey söyleyememekle de hiç bir tarihi kişilik olunamaz.
Şartların vukuunda Atatürk olunsaydı, başta Vahdettin Atatürk olurdu! |
|
988
|
|
|
|
yatağı kendinden yukarılarda olan su....
|
|
989
|
|
|
|
Bu çobanın ve El’in adaleti oluyordu. Adalet bir gerçekleşmeydi. Gerçekleşmenin nasıl olacağı da kaderdi. Ne den kaderdi? Girilen yolun kendine özgü yola giren kişinin istek ve bilinci olan iradesinden bağımsız bir var oluşu vardı. El bunu değiştiremiyordu. Onun için El’e göre kaderler vardı.
|
|
990
|
|
|
|
Bir ceylan aslandan aslan olduğu için kaçmaz. Tehdit olduğu için kaçar. Çevresinde en çok karşılaştığı tehdit olmakla aslanın duyulan kokusunda bile kaçar. Üreten mesleklerin gruplar arası giriştirme olmuştu. Gruplar arası bu girişme giriştiren ürün nesne üzerinde anlaşma, ittifak oldu. İttifak edenler benzer kendi totem sosyal anlayışlarını aşmaları gerekiyordu.
|
|
991
|
|
|
|
Totem düşünce, tarih sel olanın anahtar kavramıdır. Birbirini süreçleyen zorunlulukları ve bunların insan öznelliğiyle örgütlenmesinin alan içi bağıntılarına dönüşme evrelerini, adım adım anlayamazsak; süreci ve günümüzü de anlamamız hep groteski olacaktır. |
|
992
|
|
993
|
|
994
|
|
|
|
Al, sat yeter deniyor. Ya da çalışmak bir rızksa çalışanın sırtında, onun çalıştığın da doymak en az dokuz türlüdür demeyle ne anlarsan hem de dokuz kez satmakla siz; çalışandan “dokuz kat fazla kazanıp rızk edinirdiniz!!! Bakınız sömürü rızk diye nasıl gizlenip, gözlerden uzak tutulmakla; din iman içinde öteden beri gelenle töre illüzyonu yapılıyordu.
|
|
995
|
|
|
|
Kimin selası okunuyor, çanlar kimin için çalıyor sanıyorsun… |
|
996
|
|
997
|
|
|
|
Genellik özel durumlarına nasıl ve neden dönüşmektedir? Genel oluş özel oluş bağıntısıyla davranamasaydı evrensel akış olası mıydı? |
|
998
|
|
|
|
Her biçim bir özle, her öz (mana da) bir biçimlenme oluşla beraberdi. Bu bağıntı kopmaz bir yasal oluştu.
Bu nedenle totem dönemle ön ittifakı sistemin özü, köleci sistemin özünden ve biçimlenmesinden çok farklıydı. Ortaklaşa olana karşın ortaklaşmayan özdü.
İlahi biçimli görünüşe karşı köleci sistem mal sahipliği mülk sahipliği oluşlu sınıfsal yapının ezen ezilen biçimli Mamon'du görünüştü. |
|
999
|
|
|
|
Kültür ve uygarlık neydi? İnsanlık kültürle mi yola çıkmıştı, yoksa uygarlıkla mı? Sümer kültürüyle, Sümer uygarlığı aynı şey midir? Kültür ve uygarlıklar ekstradan bir entropi salınımı mıdır? Doğayla bağıntı, bir kültürse; doğayla bağıntılı olan fareler de kültürlü müydü? Neden bir fare uygarlığıdan bahsedemeyiz? Falan şarkıcı sanatçının çocukluğunu ve hayatını kutsal sure gibi ezbere biliriz de neden insanı ve onun ittifaklığının kırıntısını bile bilemeyiz? |
|
1000
|
|
|
|
Günümüzde gizli özne olarak totem duygu ve totem düşünceler hala kullanılmaktadır. Kimi yerde bir ön yargı, kimi yerde bir hurafe gibi bir çok deviniş şekliyle sürmektedir.
Totem bir yol aracıdır. Bir sürekliliği, bir sürekli algı biteviyeliğini, eylemsel kılan; hol (boşluk) alan devinmelerine göçme işidir. Totem alan içi hollere eylemsellik verir. Holler bu alan içinde aktive (eylemsel) olurlar. Açıkçası totem olamı, olgu ve olaylara dönüştürme işidir.
Totem var etmeden yola çıkamazsınız. Bunun yola çıkış şekli teori, teorem, hipotez, postüla, postülat , varsayım, tutki vs gibi kullanım giyinişleriyle insicamı deneyselliğe geri etkileşimli enformasyonlara dönüşen sistem mantık bağıntılarına doğru, niceleyim ve niteleyim vermiştir.
|
|