• İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe |
61
|
|
|
|
Kutsallıklara sığınılarak yüzyıllarca acı çekmek bir toplum için her ne kadar normal görünse de, alıp götürdüğü çok büyük değerler vardır. Bu değerlerden en önemlisi öz kültürünü kaybederken, bir o kadar değerli olan ailesini de yitirmektedir. İşte bu psikoloji, tüm Akademik çevrelerce yeniden sorgulanmalıdır. |
|
62
|
|
|
|
Sosyal depo enerjisi, doğada sağlama yapan ilişkilerin organizesidir. Sosyal depolu enerji; nüfus ile çevre kaynaklarıyla, 24 saatlik günlük etkinlikle sınırlı sonlu birikimdir.
Nüfus ta bir bölge merkezinin, çevreye açılan salınımları kadar genlik içinde günlük haberleşmeyi olanaklı kılan genleşme salınımlarıyla ve çevrenin besin, saklanma, gizlenme, barınma kaynaklarıyla; sınırlı sonludur. |
|
63
|
|
|
|
“Yıldızlara yürüdüm, hepsi bu…” mezar taşındaki bu söz Heidegger hakkında çok şey anlatır. O hayatı boyunca hakikati arayan bir düşünür olmuştur. Heidegger varoluşu felsefenin konusu haline getirerek felsefenin hayatın dışında olmadığını; bizzat dünya-içinde olduğunu anlatmaya çalışır. Hayatın içinde olan bizlerin hakikatin dışında kalamayacağımızı vurgulayan Heidegger; önceki filozoflarca kabul gören insan ve varlık arasındaki özne-nesne ilişkisini ‘varoluş’ düşüncesi ile ortadan kaldırır. Varlığın anlamı? Sorusuna o; soruyu soran kişiyi de dahil ederek cevap arayışına girişir. O okuyucusuna hazır cevaplar sunmak yerine sorular sorar ve bu soruların nasıl cevaplanacağının yöntemini belirlemeye çalışır. Soru ile başladığı eserlerini yine soru ile bitirir. |
|
64
|
|
|
|
Cansızlar elektron transferli "+ ve - yük bağlamında ve moleküler bağlamla" aktif veya inaktif düzenli olup "seçici" olmaya hem pasif hem de aktif eylemleriyle yönelimlidirler. |
|
65
|
|
|
|
"Servet düşmanı, millet düşmanı, ezan, bayrak düşmanı" diye gruba bağlılık duygularınızı bilişsel düzeyde azalttıkları gibi; Yine "vatan sevgisi, millet sevgisi ölürsem cennetliğim gibi şehitlik" söylemleriyle gruba bağlılık temelli utanma duygularınızı bilişsel olarak çoğaltırlar. |
|
66
|
|
|
|
Bunlar gerçeği anlatan anlama ve anlatımlar değildi. Sömürücü ve sömürü mantığıydı. El düşüncesini var edici; El düşünce antlaşması olan dinleri var edici; sömürüye yol açan, her somut olgunun, soyut mana ifadesiydiler. Şimdiye dek olan bitenler, zaten bir çırpıda geçmişte olup bitmiş olanlarsa eğer şimdi diye bir şeyin olmaması gerektirirdi.
|
|
67
|
|
|
|
Doğa içinde var olmaya çalışıyoruz ama bir türlü doğanın bir parçası olduğumuzu kabullenemiyoruz.. .İlk çağda yada bu gün değişmeyen tek şey. Beyinde gerçekleşen kimyasal elektriksel bir takım süreçlerin parmak uçlarımızda gerçeklik bulmasıdır. |
|
68
|
|
|
|
Psikolojide bu uyumdan söz eden ilk yazar, Carl Gustav Jung’dur. Çalışmalarında Nietsche’den ve Doğu felsefesinden etkilenen Jung, sözünü ettiğim elbiselere “arketip” diyor. Yani “tanımlanmış ben”imize uygun olarak giyip durduğumuz elbiseler bilinçli yanımızı, giymeyip gardropta beklettiklerimiz ise bilinçdışımızı oluşturuyor. Jung psikolojisinin esas amacı; bilinçli – aydınlık – yanımızı tanımak ve yardıma gerek duyulduğunda bilinçdışında – gölgede – bıraktığımız arketiplerimizi kullanmayı öğrenerek uyumlu, mutlu bir yaşam sürebiliyormuşuz.
|
|
69
|
|
|
|
Bilgi, buluş, tasarım, araştırma geliştirme şu veya bu biçimde, eninde sonunda insanlığın gelişmesi ve insanlığın kullanımı oluyordular.
Üretim hareketi olan eylemler, kişisi aklı, kolektif aklı, teknik teknolojileri etkiliyordu. Kişisi akıl ve kolektif akıl da; üretimi, bilişi, buluşu ve teknolojik eylemleri etkiliyordu. Bunlar bir sarmal ve zorunlu olarak karşılıklı bağıntı girişmeydiler. |
|
70
|
|
|
|
El mana anlayışı içinde eksik olan “ortaklaşmaydı. Ortaklaşma süreci zaten doğaya yönelimle olan kişilerin “yönelimle olan eylemlerini” ortak aştırıyordu. Ortaklaşma karşılıklı olarak kişilerin eksiğini birbirinde tamam ettiği süreçlerdi. Ortaklaştırma kendi kendisini başlatan ve kendi kendisini devam ettiren süreçti. |
|
71
|
|
|
|
Sağlama ve üreten ilişkiler, üretim nesneleri, bilgi vs. toplumun hacim boyutu olup; kolektif yapı böylece üç boyutlu bir hacim yüzey gerilmeli alan etkisine sahiptirler. Zamana bağlı alanı şimdilik atlıyorum. |
|
72
|
|
|
|
Burada "dış ortam" denen sürece de bir atıf yapmakta yarar vardır. Varlık en az iki durumla kategorize edilecek kendi zıttı durumlarına üs sel belirsizle karşılıktılar. Bölüntü daima eksiği tamamlayan zıttı durumlaydı. bir iç belirlediğiniz an o iç dışla belirir. ya da bir dış belirlediğiniz an o dış bir içle belirir. |
|
73
|
|
|
|
İşte tarihsel gerçekliğin seyredişi olan gerçek hikayesi olan filim burada kopuyordu. Burada El aksiyonu devreye giriyordu. Kolektif birim zamanlı kolektif bir artık güç donanımı olmadan, nimetlerden yararlanmak ta (!) ne rızk vardı. Ne rızk veren vardı. Bunlar ancak kolektif bir güçle olasıydı. Kolektif hareketin iş bölüşümü içindeki kolektif birim zamanı size ilk depo enerjiyi vermişti. |
|
74
|
|
|
|
Dıştan totemi veya ilahi ya da mülk sahibi El merkezine doğru olan kuvvet çizgileri, istek eğilimlerinizle modüle edilir. Düğüm merkezinden size doğru olan kuvvet çizgileri de isteklerinizin karşılanması olan modülasyonlarla yüklüdür.
|
|
75
|
|
|
|
Evrim kuramının ilginç bir yanı da herkesin onu anladığını zannetmesidir. Bunda hemfikiriz |
|
76
|
|
|
|
Sunular, yani kurbanlar veya hediyeler yamyamların aç ve saldırgan öfkesi olan gazabı dindiriyorlardı. Sunular üretici grubun başındaki yamyam belasını defediyordu. İşte kurbanların yamyam tehdidi gibi bir belayı defetme işine saddugu diyorlardı. Kurban sadakası diyorlardı. Yani sadaka verme veya şimdiki deyimle vergi verme, baç verme, haraç verme, komisyon verme vs.denmiş oluyorlardı.
|
|
77
|
|
|
|
Varlık üstel (üstü) durumlu ve bize göre belirsizleydi. Yani varlık kuantum durumla her an her durumu ile soyut eylem düşünüşleriyle olan belirmeydi. Sürekliliğin bağıntı bir duruma çöken belirlenme oluşu da var oluştu. Kuvveden ya da düşünce, tasarım, niyet gibi eylem oluştan, parçacık olan somut eylem ile belirli olma da, var oluştu. |
|
78
|
|
|
|
İşte Prens Sabahaddin şartları oluşmayan bu âdemi merkeziyetçiliği savunan; âdemi merkeziyetçiliği liberal mülkiyetçi ekonomi bazına ve etnik kültürler bazına indirgemekle; ayakları yerde olmayan bir düşüncenin kotarıcısıydı (taraftarıydı).
|
|
79
|
|
|
|
Bu birçok faz farkı sentez; bir alan içinde yalıtılır. Yalıtılanların görece faz farklı girişme veren düzenli çevrimleri oluşur. Bu çevrimler kendi içinde birbirine ağ etkili giriş çıkış bağıntısı olurlar. Çevrim içinde baş ve son aynı yerdir. Yani önce olan sonra sonra olan önce olan gibi davranışlara dönüşür.
|
|
80
|
|
|
|
"Hayata dair konular yalnızca felsefecilerin, sosyologların, tarihçilerin kafa yorması gereken konular değil aynı zamanda; matematikçilerin, mühendislerin, biyologların da kafa yorması gereken konulardır." |
|