Zaman dostluğu güçlendirir, aşkı zayıflatır. -La Bruyere |
|
||||||||||
|
Böylece ilk seller doğanın dinamik eylemlerini kendi duygularına benzettikleri yorumlardan hareketle süreci başlattılar. Doğanın dinamizmi kişi ihtiyacı davranışların haz ve elem duygusu ile eşletildi. Böylece ilk sel atalara göre doğanın dinamiği kişisinin haz ve elem duygularıyla belirmeler verir olmakla, yorumlandı. Doğa dinamiği ile kişinin bu tarz kişi özneli groteski düşünce bileşimleri hala teolojik değildi. Aksine ilk sel hemcinslerimiz kendilerinden hareketle doğayı da kendilerine benzetili kıldılar. Böylece kişilerin doğayı kendilerine benzetili kılan canlıcılık dediğimiz animizdi ve groteski mana yorumları kişi bazlı groteskti ve analoji yorumlara dönüşmüştü. Kişilerin kendi ihtiyaç seyrine göre kişilerin de doğaya yönelmeleri vardı. Bu her kişide böyleydi. İhtiyaçla (güdüyle) doğaya yönelen kişilerin davranışları isteseler de istemeseler de birbiriyle rastlaşıp kesişti. Bu kesişmeler bileşimli eylemlerde "ortaklaşan bir eş anlı tahrik (işlerge) gücü" vardı. Rastlaşan, kesişim bileşimleri veren tahrik gücünün kişiler üzerinde onlarca deneyim girişmeli imge gücü etkisi vardı. Kesişen bileşimlerle oluşan eylemler içindeki tahriki kuvveti veren eylem ve imge gücü düşünceler; en az enerji tüketen kolaylığın çekim ve bağlanım yasasıydılar. Kişiler yalıtıma olmakla korunan bir yasa kuvveti içindeki bağıl girişmelerin organizesiydi. Kişi-kişi arasındaki tahrik kuvveti de (işlerge kuvvet te) dıştan ve kişiler arasında da kolektif kuvvetin korunum yasasıydı. Kolektif kuvvetin korunum yasası gereği kolektif kuvvet alanı kendi hareket genişliği kadar bir yüzey alanı bölge içinde yalıtıma edildi. Kolektif yalıtımlı alan içinde ortak kesişimle oluşan eylem ve imge gücünden derlenen bileşimler içinde seleksiyonlar yapıldı. Bu seleksiyonlar tıpkı doğanın baskı ve basıncı gibi kolektif alanın yalıtıma kolektif kuvvet etkisi nedenle yine groteski okundu. Ancak kolektif alan içindeki bu tekil ve groteski okuma, "bileşik alanlı kesim ve birleşmenin damgasını" yemek zorundaydı. İşte bileşik alanlı kolektif kuvvettin etkisi, ortak kesimli bileşikler veren seleksiyonlardı. Kolektif kuvvetten doğan seleksiyonlar eş anlı ortak okumaya dönüştüler. Böylece tekil ve groteski olan ilk sel eylem ve ilk sel anlamlı imgeler kolektif alan içinde şimdi ortak eylemli eş zamanlı eylem ve imge anlayışı olmakla TOTEM ETKİYDİ. Totem etki ilk kez kendileri dışında ama kolektif alan içindeki, "kolektif etkiyi temsil eden totem anlamla" söylendi. Totem anlamlı söylemler bileşen kuvveti eş anlı ve tekrarlı çevrimlerle, depo edip; sosyolojiyi dış dünyadan tecrit ettiler. Bu yalıtıma alan içinde beslenme, savunma, yavru bakımı, barınma eylemli "farklı enerji türleri başka tür bir enerji biçimine çevrildi". Bu mucizeydi. Bu mucize içinde yardımlaşma ve iş bölüşümle olan işleyim gücünün (tahrik gücünün) organizesi vardı". Yani tekil bir kişi, kendi bedensel gücü ile besin bulma enerjisini ortaya koyarken; karşılık olarak başka kişi de besin bulan kişinin yavrusuna bakıyordu. Bir diğeri de besin bulan kişinin güvenliğini sağlıyordu. Beslenme, barınma, savunma, yavru bakımı gibi her biri farklı bir karşılanma olan bu enerji türleri kişilerin birbiri üzerinden eş anlı süredurumlarla başka tür enerji karşılamasına dönüşüyordular. Yani bir kişinin besin bulma işi diğer kişiler üzerinde yavru bakımı enerjisiyle, güvenliği sağlama enerjisine dönüşüyordu vs. Kolektif kuvvet yeni bir "alan açma yol belirleme" işiydi. Totemdi kolektif kuvvet, çevredeki uzay zaman içindeki kişilerin önüne yalıtımlı kolektif birimler üzerinde eksiğini tamamlatacak olan eş anlı bir UZAY ZAMAN ALANI açmıştı. Bu totem alanlı uzay zamanın avcı toplayıcı ve üreten işleyim gücünden doğan artı değerler depo edilen kolektif mirasın çevrimlerine dönüşüyordu. Çevrimler kolektif bir savunma ve kolektif bir besin sağlamanın sürekliliğini veren güvenceydi. İşte "yalıtımlı ortamın bu türden bileşik alan etkisi" kişilerdeki canlıcılık veya animizdi groteski anlamalarla bileşince, ikinci bir durumla TOTEMİ MANA gücü, ortaya çıkacaktı. Animizdi groteskilik, totem alanın geri bağlanım süreçleriydi. Yalıtıma totem alan yalıtım nedenle tıpkı bir vücut gibi KENDİLİKTEN BİR SELEKSİYON ARACI GİBİ ÇALIŞAN ETKİYDİ: Bu kendilik seleksiyonlu yalıtımın seleksiyon bilinci, totemi mana gücüydü. Tümden bir totem aitliği bilinciydi. Atalar deneyimiyle oluşan kolektif bir sosyolojinin aktarımıydı. Karşılıklı ve ortak sağlamalı özgeciliğin bilinciydi. Bu özgecilik, bu paylaşım totem kardeşliği olarak ifade ediliyordu. Yine totem gücü sürü davranışına göre yalıtıma bir biyolojinin gen havuzu sınırlanmasıydı. Totem alanın, totem gücü kaynaklı bir mana etkisi vardı. Şimdiki teolojik anlayış dediğimiz kategorize edici anlayışımızla sondan başa doğru baktığımızda, groteski-animizdi mana anlayışından sonra dünyayı yorumlama içinde totemi anlama ikinci sıradaydı. Birinciden birleştirilen düzenleyici enerjin algılarla birinci hal üzerine oturmuştu. Eğer bunlar teoloji ise (!)totemi mana anlayışı ikinci bir teolojik anlayıştı. Fakat şifahen teolojik diyeceğimiz totem bileşimli ruh hali mana içinde de tanrı fikri yoktu. Hesaba çekilme fikri yoktu. Yine kaygı fantezili güdüler baskındı. Şifahen teoloji diye söylenebilecek üçüncü tür teolojik mana hali de ilahi mana gücü olan haldi. İlahi mana gücü totem alandaki işleyim gücüyle ortaya konan "üreten ilişkiden doğdu". "Üreten ilişki İRADİ mana gücüydü". İşte "üreten irade gücü" birinci hal ile kişinin kendisinden başlattığı çevreyi bu kes de dıştan kendilerine doğru olan etkiyle söyleyen güçtü. Dıştan kolektif alana doğru olan çevresel baskı ve basıncı kolektif iradeli güç kolektif alana göre söylüyordu. Yani çevre etkisini kolektif irade ortaklaştıran anlamla söylüyordu. Özelleştiren köleci süreç içinde çevreden kolektif alana doğru olan etkiler, bu kes de kişilere göre groteski ilikle El takdiri İRADE olarak söylenecekti. İşte teoloji asıl anlamıyla bu noktada patlayan, kişisi groteski lige göre mana anlayışını özelleştiren anlamıyla, teolojiydi. Teolojik söylem kolektif güvenceyi kişiler aileler üzerine parçalamıştı. Kolektif güvencedeki bu parçalanışlar söz gelimi yine teolojik bir söylem olan "komşuluk hakkını" doğurmuştu. Üreten kolektif süreci inşa eden başlangıç koşulları içinde ne yoksa başlangıçta o varmış gibi teoloji ile söylenmişti. Kâr denmişti. Ticaret denmişti. Kazanç denmişti. Ticarette babam olsa güvenmem denmişti. Kader denmişti. Rızk denmişti. Takdir denmişti. İman denmişti. Tevekkül denmişti. Kâfir denmişti. Bir lokma bir hırka denmişti. Ganimet denmişti. El yolu hak yol denmişti. Denmişti oğlu denmişti. Köleci El manalı teoloji dış dünyadan kolektif alana doğru olan baskı ve basıncı kendisine ortak tanımayan söylemlerin tekil irade gücüne dönüşecekti. Durup dururken El 'in kendisine ortak tanımama eylem, söylem imgesi nereden geliyordu? Kuşkusuz ki ortak tanımazlık söylemi; kendisinden önce var olan inşaca olan kolektif yapıdan (ortaklaşan, paydaşları olan yapıdan) hareketleydi. Kolektif sistemin kendisine ortak tanıklığına karşın, kendisini kolektif sistem yerine koyan El 'in ortak tanımazlığı; özelleştiren tamahın zıt söylemiyle kendisine ortaklar tanımama bağıntısından ileri geliyordu. Üreten ilişki, irade gücünü belirlerdi. Üretim gücü işlerge olmanın üretim gücüydü. Üreten işlerge güç kendisini totemi mana gücünden ayıran bir belirmeydi. Üreten ilişki ve üreten ilişkinin üreten irade gücü kendi tekrarları ve kendi irade kararlarının sahibi olan mana gücüydü. İlahi mana gücü; grubun ÜRETEN İLİŞKİ GÜCÜYDÜ. Üreten ilişki gücü totem gücün baskınlığını gerileten güçtü. Totem mana gücü, üreten ilişki içinde yaptığı seleksiyonlarla kendisini ittifaka katmanın İRADESİNİ gösterecek olan mana gücüydü. İlahi mana gücü, grup gücünü totemi gücün elinde aldı. İlahi mana gücü totemi yalıtımı; gruplar arası temaslar girişmesi içine açtı. Böylece ilahi mana gücü, gruplar teması İTTİFAK BİLEŞİMLİ YALITIMA çevrimlerin de mana gücüydü. Bu haliyle ittifakı güç, ilahlar arası bileşimle ilahlar yalıtımlı alan bilinci olan teolojik güçtü. İlahi mana anlayışı, gruplar arası üretim hareketinden doğan ilahlar arası karar almanın ittifak (konsorsiyum) gücüydü. Totemi mana gücüne kıyasla (oranla- nispetle), "ilahi mana gücü ittifakı sentezi, ittifakı uygarlığı ve ittifak insanını yaratmanın mana gücüydü". İlahi mana gücü; totemi mana gücünün yapamadığını; üreten ilişkinin üssel açılımı içinde olan irade gücüyle yapıyordu. Üreten mana gücünü, totem dönemin önüne koyma şansınız yoktu. Totem dönem olmadan da üreten ilişki başlayamazdı. Teolojik durumlu mana gücünün dördüncü evresi de El mana anlayışıydı. El mana anlayışı gelişmiş, kolektif bir üreten ilişi ile gelişmiş bir ittifakı ve kolektif üretim hareketi sahipliği üzerine inşa oluştu. El mana anlayışı gelişmiş kolektif mülkü, keyfi durumla özelleştirdi. Üreten ilahi iradeyi, "üretmeyen mülk sahibinin irade gücüne" çevirdi. Böylece üreten irade gücü yerine mülk sahibinin irade gücü kondu. Köleci El ahit olan El est meclisinde insanlarla kulluk sözleşmesi yapıldı. El, El est meclisinde kolektif güç yerine konuşan tekil benci tamah algıydı. Bu algı içinde El, "ben mülk sahibiyim ve mülkümden size vereceğim" demekle El, kişiyi sisteme yabancılaştırdı. Önce vaatlerle sonrada uyarı ve öğütleriyle kişiyi topluma yabancılaştırdı. El ahide inanç ekseniydi. El bu inanç eksenini sömürü aracı yapmakla "El"; "üreten kolektif süreci enfekte ediyordu". El est meclisi, kolektif alanı tıpkı totem alan gibi El 'in alanı yaptı. El est meclisi mülk sahibi El 'in tek söz sahibi olduğu meclisti. El bu meclisin başkanıydı. El est meclisi El 'in irade sahibi olduğu meclis demekti. El est meclisi ittifakı sürecin ilahlar kuruluna karşılık geliyordu. İlahlar meclisinin tarafları üreten gruplardı. El est meclisi içinde üreten ilahlar yerine, mülk sahibi bir El ve o El 'in yani mülk sahibinin vaat etmesine biat eden tevekküllü kulları vardı. Nasıl üreten irade, mülk sahibi El iradesi tarafından perdelenip, üreten kolektif iradenin geçmişi yani hafızası silinmişse; El est meclisi de (El var demek olan. El 'in mülk sahibi olarak var olduğu meclis te) ittifakın ilahlar meclisini ve ittifakın üreten ilah iradesini; El 'in mülk sahibi olma, irade gücüyle perdeliyordu. El yok edilen kolektif hafızanın kendisi oluyordu. El yok edilen kolektif hafızanın yokluğu ile onun yerini doldurmakla; kolektif hafızasızlıkla anlaşılıyordu. Ortaklaşan paydaşla olan kolektif mülk sahipliğinin hafızası silinmiş yerine kendisine ortaklar tanımayan, ortak koşmayı şirk sayan El 'in mülk sahipliği olan "EL MÜLKÜL EL" konmuştu. Kul kavramı köleci dilin teolojiye verdiği söylem ve tanımdı. Günümüzdeki yaratılışçı söylemin geri bağlanım diliydi. Geçmişin bu köleci hafıza teolojisi nedenle hiç bir şeye gerek duymayan "yaratıcı iradeye" kul edinme ihtiyacı isnat edilmişti. Dağlar, bulutlar kul değildi ama insan Yaratıcı güce kuldu. Bu tartışmalardan sonra "o, ol" der; "o şey de olur" diyerek her şeyin boyun eğen kulluğu, yaratıcı irade içine aktarılmıştı. El est meclisi mülkün sahibi ve ahit sözleşmesi denen köleci yasaların kullarıyla vardı. El kullarla ahit (sözleşme) yapıyordu. El est meclisi Mülk sahibinin sözü var anlamına gelen baskı ve basıncını oluşan bir meclisti. El sahiplik demekti. Est te var olmaktı. Sahipli var oluşun egemenliğiydi. Her kesin sahip olmadığı yerde sahipli var oluşun hükümranlığı var demekti. Sahipli oluşun söz hakkı irade demekti. İlahlar meclisi grupların varlığını tanıyan bileşimiyle ortak ilahlar iradesinin varlığıydı. İlahi meclis üreten ilişkiler nedeniyle gruplar arası denkliktiler. Üreten eşitler arası meclisti. Eşitlik her grubun farklı kullanım ve farklı tüketim değeri üretmesinden ötürü; yani üreten ilişkiden ötürü eşitlikler ileri geliyordu. Değilse bu eşitlik insanların tarağın dişi gibi müsavi ligin uçuk söylemli bir eşitliği değildi. İnsanlar neden eşitsizlik duyuyorlardı dersiniz? Tarağa bakıp tarağın dişi gibi eşit olamadıklarından mı? Yoksa buğday üretimine karşı kundura üreten farklı bir kullanım ve farklı bir tüketim eşitsizliğini kolektif takaslarla eşit ve denk kılmaktan doğan geçmiş hafızaya geri bağlanım mıydı? Pekiyi bu geri bağlanımı hatırlamak nereden ileri geliyordu? Köleci sistem kolektif emeği kişi emeğine indirgemişti. Ama köleci irade istese de istemese de kişisi emeğinin maaş, ücret, alın teri denen kolektif bir paydaşla karşılığı vardı. Kolektif emeğin kolektif karşılığını alamamaktan doğan çelişki nedenle eşitlik geçmiş kolektif hafızanın hatırlamasıydı. Böylesi somut gerçekçi, inşaca ve tarihsel bir geri bağlanım üzerine oturtulmayan eşitlik; sen de dokuz aylıksın ben de. Sen de bir anadan doğdun bende. Servet düşmanı gibi sığ, iz azdıran, cehaleti perçinleyen söylemlerle dile getiriliyordu. El est meclisi mal sahibi irade ile aciz ve iradesi (kaderi) El 'in elinde olan kul insanın, mal sahipliği karşısında; eşitler arasında hiç olmayan bir "iman ahdi kölelik ahdi" yapılan meclisti.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |