• İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe |
921
|
|
|
|
Yani anne tek başına kendi sağlama süreçlerini kolaylıkla ortaya koyamıyordu. Kaldı ki doğuran kadın çocuğun sağlaması olacak süreçleri tek başına ortaya koyabilsindi.
|
|
922
|
|
|
|
Değilse bir grup yağı, yoğurdu, kazağı biliyor olup ta onu aramaya çıkmamıştı. Başlangıçta böyle bir süreç ve böyle bir mantık yok. Yağ üretenin kundurayla kazak değişiminin zorluğunu göze almak diye bir süreç hiç yoktur. Bu süreç köleci sistemle birlikte; kâr için yapılan üretimle ortaya konan süreçti.
|
|
923
|
|
|
|
Yeni inşa, eskinin envanteri üzerine oturup eskinin envanterlerini tepesi üzerine döndürmekle tüm kötülüklerin ana kaynağı olacaktı. |
|
924
|
|
|
|
El zihniyeti içinde kimi kişilerin mal mülk sahipliği vardır. Kurnazlığı, kişisi tapuya çevirme vardır. Kolektifin malını iç etme vardır. İlahi dönemin nesnelliği ve aklı fikri yoktu. Aksine bu mal mülk ilişkisi olan sömürü sorgulanmasın diye zikir vardı. İman vardı. İman sömürü sözleşmesinin köle ve sahiplik mantalitesiydi.
|
|
925
|
|
|
|
Meşruiyetlik nasıl yola çıkmıştı? Ve ne şekil alışla sürmekteydi? |
|
926
|
|
|
|
Düşünce zeminimizde tarih sellik vardır. Tarihselliği bağıntı yapmayan düşünceler iflas olmaktan öte gitmez. Totem ve ilah kavramları da tarih sel oluşun ürünüdürler. İşte bu yazı bu tarih selliğe, tarihi bilinç oluşla panaromik bakan bir gayrettir. |
|
927
|
|
|
|
Kesim yerleri, kendi içindeki eylemleri sıfıra yakın değerlerde durdurmakla birlikte bu yerler tehditten arıtılan güvenli yer olukla ortaya çıkmış, bir boşluk devinim alanıydı. Kesim yerlerinin bu yeni beliren ikinci anlamı da, tapınak işleviydi. Kesim alanı gruplar arası eylemsiz alan olmak yerine, yine aynı güveni vermek kaydıyla önce uzaktan; sonra da yüz yüze temaslarla olmanın eylemlerini başlatan alan olmuştu.
|
|
928
|
|
|
|
Totem doğada sağlama ilişkisi olan bilinçle vardı. İlah üreten ilişki bilinciyle vardı. İlah, toteme neden karşıydı? Totem on binlerce yıldır sosyal grubu çevresinde yalıtmıştı. Totem grubun çevreye açılmasını istemiyordu. Totem grubun dışla temas kurmasını yasaklayan tabulardı.
|
|
929
|
|
|
|
İttifaklar, totem mantığı aşıp ittifak içine geçebilmek için karşı gruptan kurban edilen kişilerin canını kanını yiyordu. Böylece karşı grup kişisinin canını kanını içip yiyenler ziyafet veren tarafla aynı candan kandan oluyordu. Bu nedenle ittifakı sosyal mantaliteye uygun bir ritüel yapıyorlardı. Ziyafet veren grubun kendi kanından canından olan kaynamış etin yenmesine sesiz olmakla içinde buğuz eden bir tepki gösteriyordu. "Kazan kaynatma şölenleri" içinde insan eti yeme seansları ortaya konmuştu. |
|
930
|
|
|
|
Egemenlik Osmanlıdaki gibi taat, itaat, biat ve ibadet üzerine değildi. Daha sonradan anlayacağımız gibi Mustafa Kemal'in egemenlik anlayışlı özü "köylü milletin efendisidir" sözünden çıkaracaktır. |
|
931
|
|
|
|
Bunu niye anlattık? El de insanlık tarihinde olup biten gerçekliğin; sosyal elli semboller dilidir. El dili Matematik dili gibi doğaya genel kılınamaz. İnsanın bir semboller dili daha vardır ki o da bilimdir. Doğaya genelleşir. Matematik te bilimin içindedir. El bu haliyle bilimdışıdır. Ancak El sosyal alan içinde gerçeklikle anlatılır.
|
|
932
|
|
|
|
Burada bir parantez açayım. Biz Amerika uygarlığının özellikle Afrikalıları köle etmesini bilir ve kınarız. Bu doğrudur. Bunun kadar ortaçağ uygarlığından biri olan, Emevi, Abbasi halifeliği de köleci bir imparatorluk olmakla onlarca köle isyanlarına sahne olmuşturlar.
|
|
933
|
|
|
|
Yoksa üretilmiş bir mısırı tüketiciye ulaştırmadan araya on kişilik soğuk zincir halkasının girmesi ne ad altında olursa olsun girişimci, yatırımcı, tüccar, iş bilenin vs. değil, haydutluktur. Asalaklıktır. Kan emiciliktir. Sömürüdür. Kurbanları oluşturmak için bu ağdalı ifadeler; kişi iyelikle olan sistemin El’e göre meşru edilen adaletini sağlamaya çıkan yollar olmaktadırlar. Yine El’in böbürlenerek; “ben size rızk veriyorum. Ben size lütfediyorum. Ben himmeti bol olanım” dediği süredurum da; kişinin kendi çalışması olan kendi EMEĞİ ve EMEK GÜCÜYDÜ. El emeğe bile lütuf, bağış himmet diyecek kadar vaatlerle bilmezlik biati üzerine illüzyon yapmanın, içindeydi.
|
|
934
|
|
|
|
Elbette su olmasaydı suyun boşluk alanını dolduran olanak durumla ot ta olmazdı ama ne ot ne su salt boşluk doldurma var oluşu olmak kadar zorunlu bir enerji dönüşlü akışın durumu olmakla da vardılar. Yani oksijen de su da ot ta birçok üst üste durum bağıntısıyla vardıla |
|
935
|
|
|
|
Aştan, Lahar anlatımında Lahar çoban grup temsilcisi olmakla totem meslekli olunuşla totem dönem içinde grubu için yaptığı çobanlığı, şimdi ön ittifak içinde ön ittifakın ortak "ilahı" adına yapmaktadır. Bunun gibi Aştan da tarımcı ya da çiftçi veya bitki meyve yetiştirir olmasını şimdi ittifakın ortak "ilah" için yapmaktadır.
|
|
936
|
|
|
|
El takdirli sistem, üretim hareketi içinde tek kontrol edendi. Bu süreç içindeki zorunlulukların üzerini örttü. Bu enfeksiyon öznel kontroldeki sahipliğin pozitifliğini, artırıldı. Emeğin pozitifliğini negatifliğe kaydırdı. Kişinin üreten emek gücü sahipliğini değersizleştirirseniz emek; mal-mülk sahipliği olanlara boyun eğer. Emek gücü El’e ve efendilere ram olur. Hem de bir daha kolay kolay uyanmamak üzere damardan afyonlu ilaçlarla El’e boyun eğer.
|
|
937
|
|
|
|
İlahi dönemli kişilerin yüz yüze görüşmelerinden algı olan somut meşruiyet ilik; İbrahim’in kendi El’i ile görüşmesini İbrahim’in söylüyor olmasına tanıklık etmeye dönüşecekti. Söyleyen de söylenende somut değildi ama “söyleneni söyleyen aracı İbrahimler” somuttu, bu da iknaa olmanıza yeterdi! Yetmezse açlık, işsizlik ve zorbalık belirecekti. Tarihsel hafızayı kaybeden tarihsel olmayan hafızayı buluyordu. Gerçeği kaybeden gerçek olmayanı buluyordu. Sahipliğin kendi üzerine kendi etkisiyle iç düşünmesi yapan İbrahimler, Nemrutlar; dışta sahipliği kendisine verenin olmanın sözcüsü olmakla aracı konumda konuşan sahiplerdi.
|
|
938
|
|
|
|
Hâlbuki ki tarihin hiçbir döneminde biat kavramı sosyo toplumun inşa temeli olmamıştır. Ve köleci sistem ortaya çıkana kadar da biat kavramı yoktur. Biat, üretim yapan gücün kendisini boyun eğmeğe zorlayan zorba güce boyun eğip, emperyalist bir güce teslim olmasıydı.
|
|
939
|
|
|
|
Bir arabayı ortaya koyan vidayı, somunu yapmak; motor kalıbı dökmek, dişliler üretmek vs. gruba ait otomotiv olan sürecin; uzman sahiplik olukla sürecin parçalı durumu olmasıydı. Uzmanlık olan parçalı işler otomotiv içindedir. Tümü birden sağlık sektörünü verecek olan; dişçi, radyolog, biyolog, ürolog, kardiyolog, dâhiliyesi, kulak burun boğazcısı, kalp cerrahı vs. hepsi gruba ya da sektöre ait genel sağlık içinde parçalı uzmanlık işidirler.
|
|
940
|
|
|
|
Genel bağıntının, özel bağıntıya oranı; öznel dünya içinde algı değişmesi ve dönüşmesi olmakla oluş; az öncesi ile az sonrası arasındaki farkın algısıydı. Biz çevrede olup biteni buna göre algılıyorduk. Toplumsal üretim hareketi gerçekleşmesi genel bağıntıydı. Genel bağıntıyla gerçekleşen üretimin kişisi emek gücüne göre olan paylaşımı da özel bağıntıydı. Özel bağıntıyı, bu farktan anlıyoruz.
|
|