• İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe |
1061
|
|
|
|
İlk atalar değil hurma; her tür fazla yiyecek ifsadından ölüyordular. Aksine hurma olan ortamda hurma yiye yiye hurma sindirici süreçleri ve enzimlerini geliştirmekle; bunlar bir birine göre tanımlar ve birbirine dönüşen zorunlu var oluşların tanımlarıydı. Yokuşunu oluşturan alanın inişini oluşturması gibi zıtların varlığı ve birliğiydiler.
|
|
1062
|
|
|
|
Radyolu bir yapının içine doğanlar yapının, baştan beri mi böyleydi; yoksa sonradan mı böyle oldu türü anlamalarını pek pek analiz etmezler. Radyoyu merek edenler de radyoyu nedeni ile anlar olmaktan çok içinde ya küçük adamlar vardır demekle bilme isteğini karşılayıp kararlı duruma geçecektir. Ya da radyonun içinde şeytan konuşuyordur diyerek aynı kararlı sonucu elde edecektir.
|
|
1063
|
|
|
|
Bu tür uğrak ve geçiş alanlı boşluk devinmeleri içindeyken siz; kendisini duyurtan boşlukla, boşluğun bağıntı merkezli çekim nedenlerini birbirine ilişkin kılmak istersiniz. Neden sel olanla, neden olanın özellik yansımaları olan boşluk devinmelerinin arasını; "kurmakla, kurguyla" tamamlarsınız. Böylece gerçek olmayan kurgusal neden sel bağınız, gizemliliğe dönüşür. Gizemli olan da artık, yalancı neden gibi davranır.
|
|
1064
|
|
|
|
23 Nisan, tarihsel serüveni içinde kaybolan insanlığın kaybolduğu yerde aranmasıdır. Ve sahipliğin ve egemenliğin yokluğunu kendisinde duyan eylemin, bilincidir. Sahiplik gücünden doğan sömürüden kaynaklı, baskı ve saltanatçı basıncın; oligarşi taraflı tabanına doğru yayılmasının erdemidir. Sömürü ve egemenliği bir takım kurum mekanizmalarıyla eliyle yürüten yetkilerin inşa bilincidir. Bu süreç yeni senfoniye başlangıç olmanın adımı olmakla senfoninin bitmemiş en ön halidir.
|
|
1065
|
|
|
|
Üreten yapı içinde üretenler fakir ve köle durumuyla iyonize olan pasif aktifi iliklerdir. Kişi sahipler de zenginlik ile dıştaki pasif aktifi olan iyonlara karşı aktiftirler. Bu durumda zıtlar kendi üzerlerinde nötr bir belirme gibi iken zıtlar daha çok dışta olan iki ve daha fazla şeyler arasında bağıntıyla beliren ve beliremeyen yanlar olmakla çok daha aktiftirler.
|
|
1066
|
|
|
|
İşte başarının sırrı buradaydı. herkesin hırsız olduğu yerde hırsız olamazdınız çünkü çalacağınız bir şey yoktur. Ama herkesin doğru olduğu yerde doğru ile olanlar hırsızın çalacağı şeylerdir. Siz doğru olun ki hırsız eğri olabilsin.
|
|
1067
|
|
|
|
Şu halde egolu bilmelerin ötesine taşan karmaşan bilgiyi ortaya koyan güç, karşılıklı yükümle gerektirmeler içinde oluşla, gerçekleştiren toplumsal güçtür. |
|
1068
|
|
|
|
Ne var ki günceldeki değişen şartlar içinde eski yaşantıdan eser kalmaz. Eser kalmayan eski yaşantıları destekleyip anlatan sözlerin karşılığı olan mana devinmesi içinde ki anlamlar şimdinin yaşantı ilişkileri ile anlaşılmaz olurlar. Böylece eski yaşam içinde kullanılan anlam dili olmakla aktarılan eskinin gerçek manalı düşünceleri; şimdinin anlam dili içinde anlaşılır olmamakla; eski dil kendilikten şifreli oluyordu.
|
|
1069
|
|
|
|
Böylece kimi kişilerce paylaşılmayan stresler de (duyular da) paydaşça bir arada olmanın “etki ile etkileme” yoluyla indirgenip, 4’ü nötr dengesine geleceklerdir.
|
|
1070
|
|
|
|
Geçmişi (tarih selliği) bilmeyen şimdiyi anlayamaz. |
|
1071
|
|
|
|
Kara delikler eski içinde bu etkileri ele verir. İşte bu yeni olanla eskiye geçişmiş olan yansıma eski olan tarafından kırpılması nedeniyle, yeniyi de ele veremez. Yeniyi de ele veremeyen yansımanın kalıntısı eski olan içinde karadelik etkisidir. İçinde karadelik etkileri taşıyan düşünce putları bu haliyle dahi düşünce putlarının geçmişi ve şimdisi hakkında bize bilgi akışı verir. Böyle olmakla mutlak zorunludur. Bunlar işin zorunlu, doğal ve teknik oluşla bilimsel kısmıdırlar.
|
|
1072
|
|
|
|
Köleye dönmeyen emek gücünün sömürüsüyle ancak artan, çoğalan serveti şimdi El’in Zaitlik olan sıfatı yapmış oluyordu! Zaitlik efendinin sömürü kaynağının üzerini örten gözbağı oluyordu. Böylece bilginin ve bilincin de üzerini örtüyor. Bilme efendinin kendisinde kalıyordu. Fail de fiil de El’di! Bu gözbağı olucu söylem El’in mülkü artıran ve azaltan olmasının söylenmesiydi. Zenginliğiniz, fakirliğiniz ve köle oluşunuz El’dendi.
|
|
1073
|
|
|
|
Yani bilinç eliniz gibi eliniz de bilinç gibi yansıyordu. El dışarı uzanmış bir beyinin biçim şekli ve beyin biçimlenmesidir. Bencillik meyvesiyle, avıyla verili düzleme göre istek bir sağlamaydı. Yalın iradenin kendi başına bir varlığı yoktu. Yani yalın iradenin nitelikli bir emek gücü yoktu. Sadece kas gücü olan niteliksiz emek vermenin emek gücü iradesi vardı. İşte El nitelikli emek gücünden kaynaklı irade olan emek gücünün sahibi yapılmakla, rızkı keyfine göre dağıtmıştı. Muvazaa da buradaydı
|
|
1074
|
|
|
|
Sözcük var ön ittifaklarda hiç karşılığı ve yaşantılaşma şekli yoktur. Ama sanki ön ittifakların bir kullanım ve yaşam şekli gibi kullanılırlar'
Sözcük var dünde de, bugünde de, sesteş oluşla kullanım söylenişi aynı fakat içerdikleri anlam oluşla çok farklıdırlar. |
|
1075
|
|
|
|
Tarihsel süreçte takastı olan alan nasıl; mal, mülk, kâr, rant, kira, faiz gibi birçok köleci kazanımları desteklemenin parçalı süreç bağıntılarına dönüşmüştü? |
|
1076
|
|
|
|
Takdimi yapılıp ta devam eden yazının bölümüdür. |
|
1077
|
|
1078
|
|
|
|
Deredeki akar su kesikli ve sürekli olması ile ancak vardır. Kesikli durumlar: 1- Kaynak suyu. 2-Kaynak sularının birleşip derede akması. 3-Derde akan suyun buharlaşması. 4-Buharlaşan suyun yağış olarak geri yeryüzüne dönmesi. 5-Yağışların toprak tarafından emilip, yeniden kaynak suyu olarak yer altında birikip bir artezyen ile yer yüzüne kaynak suyu olarak çıkmasıyla. 6-Kaynaktan çıkan suyun derede akışına devam etmesi ile bir çevrimdi. Otomatik süreçti. Kendi kendisine başlayan kendi kendisine duran süreçti.
|
|
1079
|
|
|
|
İşte çoklu durumlarla, boyutla, özelliklerle vs. süreç kontrollüydü. Sürekli olana bakılan yerin dağ eteği ya da dağ zirvesi olan yerde sürekli olana bakılıyor olması dahi görece durumdur. Görecelik hem süreci parçalı durumlar bileşkesi haline getiriyordu. Hem de zıt oluşun foyasını ortaya çıkarıyordu.
|
|
1080
|
|
|
|
El’in de var olan duruma göre farklı bir şey söylüyormuş algısını uyandıran tartıştırması; aslında kitlelerin sert tepkisini kırıp yeni olan duruma kitleleri yavaş yavaş alıştırmaktı. Kurbağayı yavaş yavaş suda ısıtmak gibiydi.
|
|